DAVOS
Dünya Ekonomik Forumu toplantılarını 10 yıldır izliyorum. Daha önce hiç böyle kötü yönetilen bir oturuma rastlamadım.
Sabahtan akşama kadar toplantıların biri bitip diğeri başladığı için, oturumların değişmez bir akışı vardır. Moderatör, tüm konuşmacılara 3 ya da 5’er dakikalık söz hakkı tanır, bu sürenin aşılmasına izin vermez. Dolayısıyla her konuşmacı 2-3 tur konuşabildiği gibi, son 15-20 dakikada salondaki katılımcılardan soru alınıp yanıtlanır.
Olaylı Gazze oturumunu yöneten Washington Post’un deneyimli köşe yazarı David Ignatius, her nedense kimseye müdahale etmedi. İlk söz hakkı verdiği Başbakan Erdoğan da hayli uzun konuştu (12 dakikaymış, sonradan öğrendik). İkinci söz verilen Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa 20 dakika, son konuşmacı İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres de 25 dakika konuşunca, oturumun süresi zaten aşılmış oldu.
Başbakan ne dedi?
Gelelim Başbakan’ın konuşmasının içeriğine ve dinleyenlerin ruh haline... Erdoğan müthiş etkileyici konuştu; söylediklerinin yüreğinden kopup geldiği çok belliydi. Özetle dedi ki:
“Gazze bir hapishanedir. İsrail müsaade etmedikçe siz Filistin’e bir kasa domates bile sokamazsınız. İsraillilerin elindeki silah gücünün, kitle imha silahlarının zerresi Filistinlilerin elinde yok. Okullar, hastaneler, camiler vuruldu; BM’nin binaları bile vuruldu. Ama insanlık ne yaptı? Seyretti. Sizlere soruyorum: Bu insanlar hapishanede mi yaşayacak? İsrail’in kapıları açması lazım. Obama’nın sessiz yığınların sesi, kimsesizlerin kimi olmasını bekliyorum.”
Toplantı Kongre Merkezi’nin en büyük salonundaydı ve salon tıklım tıklımdı. Erdoğan’ın konuşmasının ortasında benim arkamdaki sıralardan moderatöre “Ne biçim konuşuyor? Süreyi çok aştı, susturun” diye homurdananlar oldu. Erdoğan sözlerini noktaladığında ise katılımcıların bir bölümü hararetle alkışlarken, diğer bir bölümünden tıs çıkmadı. Ortam gerilmişti ve bana göre sorumlu Ignatius’tu. Eğer konuşma süreleri dikkate alınsa ve Peres de kendi argümanlarını söyleyebilse, toplantının akışı mutlaka farklı olacaktı.
3 farklı duygu hâkimdi
Peres’in konuşmasının sonlarına doğru yerimden kalkıp salonun arka taraflarına gitmeye çalıştım ki, bir sonraki toplantıya yetişebileyim; ama daha önce tanıştığım yabancılar yolumu çevirip duygularını aktarma gereği duydular. İnsanlara 3 farklı duygu hâkimdi:
1) İsrail’i destekleyenler öfkeliydi.
2) Ortadoğu’dan gelenler hayran kalmışlardı.
3) Gazze güncel bir konu olduğu için toplantıyı izleyenlerin çoğu, insani duygularla etkilenmişlerdi.
Ancak Başbakan, toplantının son dakikasında yarattığı itiş-kakış ve sergilediği Kasımpaşa üslubuyla bir çuval inciri berbat etti. Erdoğan’ın Davos ahalisi üzerinde yarattığı şok, herhalde uzun yıllar hafızalardan silinmeyecek. Şimdi AB üyeliği için yeni bir engel daha çıktı; eminim “Türkiye, bu üsluptaki bir Başbakan’la mı AB’ye üye olmak istiyor” demeye başlamışlardır bile...
TV’lerde ilk haber
Önceki gece boyunca buradaki bütün TV kanalları, Erdoğan’ın toplantıyı terkedişini gösterdi. Dün sabahki TV haberlerine ise Davos’u protesto eden Erdoğan’ın, Türkiye’de nasıl coşkuyla karşılandığının görüntüleri de eklenmişti.
Erdoğan, bir taşla kaç kuş vurmak istedi bilemiyorum, ama Davos’u hem yerel seçimler için bir hamle, hem Ortadoğu’da İslam dünyasının liderliğine dönük bir şov, hem de yürekten inandığı Gazze’deki insanlık dramını tüm dünyaya anlatmak için kullandığına kuşku yok.
Başbakan belki de ilk defa en doğrusunu yaptı. AB ye giremeyecekmişiz. Kardeşim almıyorlar zaten bizi. sevmiyorlar ki. Ben zaten Türkiye Cumhuriyetinin AB nin kapısında rencide edilmesini istemeyen biriyim. senin gibi değil. Siz de bu memlekete değer verseydiniz bu şekilde bir yazı yazmazdınız. Not: Kesinlikle AKP li değilim.. Hatta tam tersi..
bu nasıl anlayış.hem haklı olacaksın hemde bir çuval inciri berbat edeceksin.bizim bir sınav sistemimiz vardı bir yanlış bir doğruyu götürürdü bu sistemin bana görede bir mantığı yoktu buda bunun gibi birşey...