RİVAYET edilir ki cumhuriyetin ilk yıllarında, bir vali köy, kasaba yollarının geçtiği dereler ve çaylar üzerine müteahhitlere yaptırılan köprüleri deneyerek kabul edermiş...
Köprünün deneyi olur mu?
Olmaz mı?
Köprü ne işe yarar?
Üzerinden insan geçer, at geçer, eşek geçer, inek geçer, sığır geçer, deve geçer, atlı araba geçer ve kamyon geçer.
Köprü onları taşımaya yeterli mi?
Demirinden, çimentosundan çalınmış mı, çalınmamış mı?
* * *
VALİ, müteahhidi köprünün altına gönderir, orada bekletir, köprünün üzerinden de dolu bir kamyon geçirtirmiş. Köprü sağlamsa mesele yok, köprü çürükse müteahhidin üzerine çökermiş...
Rivayet dedik, lakin o dönemin anlayışına uygun, ne yap ne et, devleti soydurma!
* * *
BUNA benzer bir uygulamayı Diyanet İşleri Başkanlığı da yapamaz mı?
Hiç ilgisi yok gibi görünse de...
Duymuşsunuzdur, Diyanet İşleri dergisinde Bursa vaizi Selim Arık'ın nazara karşı bir tedbiri yayımlandı. "Nazar değen kişinin abdest suyuyla tedavi edilmesi" öneriliyordu, abdest suyu, aşı yerine de geçerdi.
* * *
PEKİ, "nazar" denilen şey nasıl bir şeymiş ki abdest suyu aşı gibi geliyormuş?..
Sözlükler nazar için şöyle der:
"Belli kimselerde, özellikle gözleri mavi olanlarda bulunduğuna inanılan, çocuklara, insanlara, evcil hayvanlara, mala, mülke, hatta cansız nesnelere bile zarar veren, bakışta çarpıcı ve öldürücü güç." (x)
Buna karşı abdest suyunu içmek gerekiyormuş, bu su, aşı yerine geçip insanları nazardan korurmuş...
Namaz kılmadan önce el, ağız, burun, yüz, kol ayak yıkanmıyor mu, başa, enseye ıslak el gezdirip kulak temizlenmiyor mu?
Bunlar neyle yapılıyor?
Suyla; işte bu su abdest suyu...
Bu suyu dökmeyip bir tasta, bir leğende biriktirip nazar değene içireceksiniz, hatta nazar değmesi muhtemel olana da...
* * *
DİYANET İşleri Başkanlığı, nazarlık kullanmak, muska takmak ne kadar hurafe ise bunun da o kadar hurafe olduğunu söylüyor.
Lakin dinleyen olur mu?
Onun için, nazara gelen bu sudan içmeli ki etkisini görmeli...
* * *
İYİ de, nazara gelen böyle bir adamı nereden bulacağız?
İşte orada, Bursa'da, bunu öneren Sayın Selim Arık...
Bu görüşünden dolayı mutlaka nazara gelmiştir, ya da gelecektir. Hele el, ayak, burun yıkanmış, kulak temizlenmiş suyu bir içsin bakalım, tadı, lezzeti nasılmış. Sonra da sonucunu Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu'na söylesin.
* * *
BU memlekette herkesin işi zor ama Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu'nun işi bir başka zor...
Nelerle, kimlerle uğraşıyor görüyorsunuz.
Hem de karşısındakiler, ne yaparlarsa, ne söylerlerse "din adına" yapıp söylüyorlar.
(x) Türkçe Sözlük, Ali Püsküllüoğlu.
Yayın Tarihi :
28 Ağustos 2006 Pazartesi 09:55:30