30
Nisan
2025
Çarşamba
ANASAYFA

İhtilal lazım! - Hasan Cemal / Milliyet

Bir Galatasaraylı olarak neredeyse sevinmeyi unuttum. Hayal kırıklıklarıyla geçiyor zaman.
Biri, Norveç'in Pendik'ine, Tromsö'ye elenmekti.
Sonra Ali Sami Yen'deki Fener yenilgisi geldi. Ama bu maçta beni belki yenilgi değil, başka bir şey çok üzdü.
Fener 1-0 önde.
Maçın bitimine daha beş altı dakika var. Uzatmalarla birlikte futbol için ne kadar uzun bir zaman dilimi.
Daha her şey olabilir.
Ama bakıyorum, tribünde maçı bırakıp gidenler var. Ne hallere düştük, heyecanımızı nasıl oldu da bu kadar yitirdik, umutlarımızı bu kadar gömdük, ne yazık diye düşündüm.
Oysa ne maçlar oynamıştık Ali Sami Yen'de...
Hani o Real Madrid zaferi!
Birinci devresini 2-0 mağlup bitirip ikinci devrede üç golle dünya devini Ali Sami Yen'de devirdiğimiz, duygu fırtınaları içinde geçen o muhteşem maçın son düdüğe kadarki taraftar coşkusu gözümün önünden gelip geçti.
Bir başka hayal kırıklığı:
Beşiktaş derbisinde Ali Sami Yen dolmadı.
Arkasından Konya olayı!
Uçakta Necati'ye saldırı...
Televizyon ekranlarından seyredip olayın perde arkasını öğrenince içimden bir şeyler koptu. Galatasaray artık bu kadarına layık değil derken, zaten parasızlığımız da manşetlere düşmüştü.
Televizyon programlarıyla para toplamaya çalışan bir Galatasaray, -Adnan Polat'ın iyi niyetini takdir etmekle birlikte- tüm içtenliğimle söylüyorum, çok ağırıma gitti.
Bütün bunlar içime sinmedi.
Galatasaray'ın çıtası benim kafamda hep başka yerlerde, yükseklerde çünkü... Benim gözümde Galatasaray'ı Galatasaray yapan, beni sarı kırmızı renklere bağlayan Galatasaray'ın o seviyesi, gelenekleri, ağırbaşlı ölçüleridir çünkü...
Son zamanlarda bir tek Aydın içimi ısıttı, Konyaspor'a attığı son saniye golüyle.
Daha 17 yaşında bir tüysüz!
Sabri'nin akıllı ortasını, bir omuz hareketiyle önüne indirişi, onsekizin köşesinde iki kişiyi birden eksiltirken sergilediği soğukkanlılığı, kafasını kaldırıp kaleye şöyle bir baktıktan sonra şutu patlatması...
17 yaşındaki Aydın'ın golden sonraki sevinci ve arkadaşlarıyla paylaştığı coşku gözlerimi yaşarttı. Çünkü bu heyecan ve coşkuda yatıyordu Galatasaray'ın geleceği. Ve bu geleceği Galatasaray'ın elinden kimse alamazdı.
Aydın bana moral verdi.
Evet öyle.
Hayal kırıklıklarıyla geçen zamanı bir kez daha değerlendirmeye çalıştım.
Birbiri arkasından gelen Galatasaray yönetimleri başarıyı da, başarısızlığı da yönetemediler ne yazık ki...
Başarı, 2000'de zirveye çıktı.
UEFA Şampiyonluğu ile...
Avrupa'da Süper Kupa'yla...
Ama başarıyı yönetemedik.
Başarıyı kalıcı kılabilecek, sistemleştirecek bir altyapının temellerini atamadık.
Sonra inişimiz başladı.
Hâlâ da sürüyor.
Maalesef başarısızlığı da bugüne kadar yönetemedik. Artık dibe vurduk sayılır. Bundan daha kötüsü olmaz diye düşünüyorum. Galatasaray geldiği bu noktayı hak etmiyor.
Galatasaray'da ihtilal lazım!
Evet öyle.
Yönetimde, yönetim anlayışında devrim yapmadan Galatasaray'ı kurtaramayız. Yeni bir yönetim, yeni bir yönetim anlayışı, yeni bir başkan... Üstelik, tek bir listeyle, bölünmeden, sıkılı bir yumruk gibi çıkışa geçmek zorundayız.
Galatasaray'a bu yakışır.
Güzel bir gelecek ancak böyle kurulur.
Bunu başarabiliriz.
Son söz:
Gerets ve futbolcularımız, bütün imkânsızlık ve olumsuzluklara rağmen ellerinden geleni yapıyorlar ve yarıştan kopmuyorlar. Kendilerini kutluyorum.
.
Yayın Tarihi : 5 Şubat 2006 Pazar 13:40:32


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?