30
Nisan
2025
Çarşamba
ANASAYFA

İsmet Berkan - Radikal Gazetesi

Dananın kuyruğu koptu işte

İsmet Berkan

 

Evet, Kıbrıslı Rumlar, ezici kabul edilebilecek bir çoğunlukla adayı yeniden birleştirmeyi reddettiler. Neden reddettiler? Çeşitli sebepleri olabilir, var da zaten ama şu anda nedenler değil sonuç önemli: Rumlar, oylarıyla adadaki bölünmüşlüğü onayladılar.
Referandumun bu sonucunun Türkiye açısından sonuçlarını iki kategoride ele almakta fayda var: 1. KKTC'nin ve Kıbrıs'ın geleceği; 2. Türkiye'nin Avrupa Birliği ile ilgili geleceği.
Birinci kategoriden başlayalım...
Eğer referandumda iki taraf da evet oyu vermiş olsaydı, en geç 30 Nisan gecesi KKTC ortadan kalkacaktı. Ama Rum tarafı planı reddettiğine göre Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti varlığına devam edecek demektir.
Devam edecek ama KKTC'yi Türkiye dışında tanıyan yok, Birleşmiş Milletler KKTC'nin varlığını kabul etmiyor.
Şimdi KKTC'nin geleceği için ilk bakmamız gereken yer Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin kendisi olacak. Genel Sekreter, önümüzdeki günlerde referandum sonuçlarıyla ilgili raporunu Güvenlik Konseyi'ne sunacak. Acaba burada ne diyecek Genel Sekreter?
Kendi adıma, KKTC'nin devlet olarak varlığının kabul edilmesini pek beklemiyorum. Çünkü uluslararası toplum açısından Kıbrıs sorunu var olmaya, dolayısıyla çözüm beklemeye devam edecek.
Bu aşamada beklenti, yıllardır KKTC'ye uygulanan ambargoların kaldırılması ya da hafiflemesi. Burada en önemli ambargo konularının başında sivil havacılık, ticaret yasağı ve seyahat belgeleri geliyor.
Bu üç temel konuda ciddi bir yumuşamanın çok kısa zamanda gerçekleşmesi beklenmeli. Burada sembolik olarak en önemli konu bence seyahat belgeleriyle ilgili. Yakın zamanda, devlet olarak KKTC tanınmasa bile KKTC pasaportlarıyla Avrupa'ya seyahat etmek mümkün olabilecek. Yani KKTC vatandaşları kısa zaman içinde AB'nin seyahat özgürlüğünden yararlanmaya başlayabilir.
Ancak bunların tamamı olsa dahi, Kıbrıs Türkü açısından durum ancak kısmen değişebilir. Dün verilen oylarla da bir irade açıkça ortaya çıktı ki, Kıbrıslı Türkler bütün haklarıyla AB üyesi olmak istiyorlar. O yüzden adada gözler AB'nin üzerinde olacak. Bakalım Avrupa, kendi yarattığı büyük haksızlığı gidermek için neler yapacak?
KKTC'nin geleceğinde daha pek çok belirsizlik var ama bence en önemliler az önce saydıklarımdı. O yüzden isterseniz gelelim ikinci kategoriye, yani Türkiye'nin AB ile geleceğine...
Şunu unutmayalım: Aralık ayında Türkiye'yle müzakerelerin başlamasına ya da başlamamasına karar verecek olan zirvede Kıbrıslı Rumlar da olacaklar; Türkiye ile ilgili karar onların da iki dudağının arasında olacak.
Her ne kadar AB, iki yıl önce Kopenhag'da Rumların (ve bütün öteki yeni üyelerin) elinden 'Türkiye'ye engel olmayacaklarına' dair imzalı bir kâğıt aldıysa da, bu belgenin hukuki geçerliği tartışmalı.
O yüzden en azından Rumlar, bu karar yetkisini Türkiye ile Annan Planı'nı yeniden müzakereye açmak ve ikinci bir referandum düzenlemek için bir silah olarak kullanmak isteyeceklerdir.
Yıllardır Yunanistan'ın şantajlarına boyun eğen AB'nin büyüleri acaba
bu kez de adalı Rumların şantaj girişimine meydan verecek mi?
Alman Der Spiegel dergisinin haberine göre AB Komisyonu'nun Türkiye ile ilgili raporu son derece olumlu olacakmış. Eğer öyleyse, normal şartlarda Türkiye'nin müzakerelere bir an önce başlaması gerekir. Ama görüyorsunuz, buna rağmen aslında Türkiye'nin durumu belirsiz.
Geçmişe dönüp suçu kendimizde ve Rauf Denktaş'ta aramamız mümkün. Hatta bana kalırsa bu belirsizliğin sorumlusu, Kıbrıs konusunun önemini geçen yıl mart ayında kavrayamayan AKP hükümeti ve onları parmağının ucunda oynatan Rauf Denktaş.
Ama şimdi zaman bunları tartışma zamanı değil. Olan oldu, geleceğe bakmak lazım. Gelecek ise, söylemeye çalıştığım gibi hayli belirsiz...

İSMET BERKAN - RADİKAL GAZETESİ
Yayın Tarihi : 25 Nisan 2004 Pazar 17:34:02


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?