Kurnazlığın böylesi
Eski deyişle "evrakta tahrifat" diye bir suç var. Tahrif etmeyi Türk Dil Kurumu'nun Türkçe Sözlüğü "Bozma, kalem oynatma, değiştirme" olarak açıklıyor.
Abbas Güçlü meşhur "katsayı krizi"ne yol açan yasa taslağında "kalem oynatma"nın içyüzünü bütün ayrıntılarıyla dün yazdı.
Başbakan Erdoğan'ın başkanlığında üniversite temsilcisi rektörlerle yapılan toplantıda "meslek liselerinden mezun olanların kendi bölümleriyle ilgili fakültelere girişine olanak sağlayan bir düzenleme" üzerinde uzlaşma sağlanıyor. Zaten Erdoğan da kamuoyuna yaptığı açıklamalarda amaçlarının meslek liseleri mezunları arasında eşitlik sağlamak olduğunu söylüyordu.
Taslak açıklandığında görüldü ki, eşitlik sağlanması bir yana, imam hatip liseleri lehine eşitsizlik büyüyordu. Taslağın bu halinden ne Milli Eğitim Bakanlığı'nın ne de YÖK'ün haberi vardı.
Teknik bir iş olan katsayı hesaplaması, toplantılara da katılan Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer'in sütüne havale edilmişti. O da ufak bir "kalem oynatması" ile imam hatiplileri kollamıştı.
Böylece Türkiye hiç yoktan bir gerilime sürüklenmiş, piyasalar altüst olmuştu.
Şimdi söyler misiniz, üzerinde anlaşılan bir hususu tek başına değiştirerek herkesi aldatmaya ve atlatmaya kalkışmak hangi dine imana sığar?
Erdoğan'ın AKP'nin başını derde sokan, ülkeyi gerilime sürükleyen TÜBİTAK'tan sabıkalı meşhur müsteşarın yaptıkları yanına kar mı kalacak? Yoksa en azından İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne genel sekreter olarak mı gönderilecek?
Bir soruyu da İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah için sormak gerekiyor?
Bilindiği gibi, Cerrah, hukuk devleti anlayışıyla bağdaşmayan bir yaklaşımla, verdiği emrin yasal olmasa da uygulanacağını söyledi. Cerrah'ın bu sözleri Posta gazetesindeki dizide dile getirilen polis memurlarının "amir sultası"ndan şikayetlerinin haklılığını doğruluyor.
Yasal olmayan emir verme ve bunların mutlaka yerine getirilmesi kavramı yerleşirse bunun sonu nereye varır?
AB normlarına uyalım, hukuk tanımaz devletten sıyrılalım derken, yasa tanımaz devlete mi varacağız?