Azılı bir terör örgütünün başı ve 30 bin kişinin ölümünden sorumlu kişi olan Abdullah Öcalan adeta legal bir parti lideri gibi İmralı'dan özgürce yayın yapıyor.
"TC üst kimliğini kabul ettiklerini" söyleyen konuşması manşetlerde. Böylesi akıl almaz bir durum hangi ülkede ortaya çıksa çok enteresan sayılırdı.
Ama bizde çok enteresan olan bir başka durum daha var: O konuşmadan hemen önce birileri, özellikle ülkenin Başbakanı tarafından medyada "üst kimlik/alt kimlik" tartışmasının başlatılmış olması...
Ben anlamakta zorlanıyorum, ne demektir bu? Dağdaki adamlarına istediği mesajı iletemediğinden şikayet eden Öcalan "aydın" olduğunu iddia eden bazılarına ve Başbakana bu mesajı nasıl iletiyor? Varsa cesaretle yorumlayan çıksın ve millete anlatsın lütfen...
Onunla aynı zamanda, hatta ondan önce nasıl düşündüler aynı NOKTAYA parmak basmayı?
Abdullah Öcalan'ı tüm Kürtler'in temsilcisi, Türkiye'deki Kürt vatandaşların sözcüsü sayan kim?
Ve ayrıca bugün söylediği ve iknaya çalıştığı şeyleri yarın "kendini Kürt lideri gören" bir başkasının kabul edeceği ne malum?
Önce Türklük tartışması çıkarıp sonra da "Bu bölge Kürtlerindir" iddiasına girilmeyeceğini kim biliyor?
İşte bu nedenler ve buna benzeyen diğerleri AKP Milletvekili Op. Dr. Turhan Çömez'in cesur ve akıla akşını "son derece yerinde" kılıyor. Kısa süre önce duyduğumuz "genç bir yaralı kıza yaptığı operasyon" ve Kâmran İnan'la birlikte katıldığı bir TV programındaki yurtsever konuşmalarıyla dikkatleri çekmişti Turhan Çömez. Şimdi de AKP'nin icraatlarından milletvekillerinin haberi olmadığını, ihalelerden, ithalata kadar birçok konuda hatalar yapıldığını, Öcalan cezaevinden konuşurken kendilerinin "seslerini duyuramadıklarını" açıklamış.
"Biz kurşun asker değiliz" diyebilecek bir sesin AKP'den çıkacağından ümidi kesmiştik neredeyse, bravo doğrusu! Aslına bakarsanız AKP'li Mahmut Koçak'ın Politika Merkezi Derneği'ne yaptırdığı ve "AKP'den memnun olmayanların yüzde 73 çıktığı" anketi gördüklerine göre Çömez'e Parti'nin de, lideri Erdoğan'ın da bravo demesi lâzım.
Ama Türkiye ve kendi partisi ciddi sorunlar yaşarken o dünyanın öbür ucunda gezide... "Deprem teknolojisi" konuşmaları yapıyormuş. Bilgisayar çağında, ileri teknolojiye sahip her ülkeyle en kısa yoldan haberleşme imkânı varken bu da enteresan değil mi?
Bizim siyasetçiler tarihten ders almamaya kesin kararlı gözüküyorlar.
Afrodisias'ı kurtaranlar!
Tarihin en büyük, en önemli uygarlıklarının yaşamış olduğu Anadolu topraklarına sahip olmanın, böyle değerli bir ülkede yasamakta olmanın ayrıcalığını yeterince takdir edebiliyor muyuz acaba?
Veya sadece "farkında" mıyız?
Çoğumuz bunu aklımıza bile getirmiyoruz... Ancak "Truva" gibi izlenme rekorları kıran bir film gündeme geldiğinde "O Truva medeniyeti bizim topraklarımızda yaşadı" hazzını, gururunu ruhumuzda hissediyor, sonra unutuyoruz.
Neyse ki unutmayanlar, böylesi tarih hazinelerine sahip olduğumuzun her an bilincinde olan ve o medeniyetlere ait eserleri bulup çıkarmayı, korumayı ve sonraki kuşaklara bırakmayı görev bilenler var. Neyse ki onlar bıkmadan, yorulmadan canla başla çalışıyor ve bugüne kadar olduğu gibi tarihî miraslarımızın yurt dışına kaçırılmasını, veya çoğunun kaybolup gitmesini önlemek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Bunun için bir "koruma planı" hazırlayan Vakıf eski müzenin yetersiz şartları nedeniyle bir yeni müze inşaatı başlattı. Bu arada, bir avuç Afrodisias gönüllüsü çeşitli etkinlikler organize ederek gereken fonu yaratmaya çalıştılar.
İşte bir avuç gönüllü ile, onlara ellerinden gelen desteği veren Türkiye'nin sorumlu insanları ayakta alkışlanmayı hak ediyorlar.
Ruhat Mengi / Vatan
Yayın Tarihi :
7 Aralık 2005 Çarşamba 10:08:01