30
Nisan
2025
Çarşamba
ANASAYFA

Ortadoğu'nun sisli geleceği/Cengiz Çandar/Bugün

Bayram öncesinde Ortadoğu’nun sisli geleceğine bakış...

Ramazan rehaveti" ve "Bayram tatili" nin ardından gözümüzü tekrar Ortadoğ u'ya, özel olarak Irak'a çevireceğimiz günler hızla yaklaşacak.


Türkiye, Avrupa ile Ortadoğu arasındaki "parantez"in içinde, bir AB ilişkilerine, bir Ortadoğu'da gelişmelerin seyrine göre, bunların iç politikadaki yansımalarıyla birlikte bir o tarafa bir diğerine savrulacakmış gibi görünüyor.

Böylesi bir durumun "olumsuz" sonuçları ndan kaçınmanın en kestirme yollarından biri, "AB rotası"nı sağlama almaktan, bu da "demokratikleşme süreci"ne enerjik biçimde devam etmekten, Türkiye'nin "soft power"ın sağlama almaktan geçiyor. Kolay değil; hele hele Irak'la ilgili yakın gelecekteki muhtemel gelişmeler açısından pek zor ama başka çare de yok gibi.

Bu noktada ilk yapılması gereken Ak Parti hükümetinin bir "stratejik bakış açısı"na ve bunun yönlendirdiği politikalara sahip olması gerekliliği. fiu an, Ak Parti hükümetinin bunu yaptığına dair bir ipucu vermiyor. Örnek mi istersiniz? Türkiye'nin "PKK ile mücadele koordinatörü" sıfatıyla atanan emekli Orgeneral Edip Başer'in beyanları. Edip Başer, son günlerde "zihin yapısı" ve "yaklaşımı"nı yansıtan çok önemli iki noktaya vurguladı:

1. "Kuzey Irak'taki terör örgütüne karşı başlatılan işbirliği sürecinde tatmin edici sonuçların elde edilmemesi durumunda., TBMM'den izin isteme aşaması- na gelineceği." Yani, Kuzey Irak'a "askeri müdahale seçeneği"nin ele alınması;

2. DTP'li bazı belediye başkanlarının görevden alınması gereği. Gerçi bu ikincisini "bir vatandaş" sıfatı ile söylediğini belirtiyor ama Başer herhangi bir vatandaş değil; üzerinde sorumluluk ve buna göre bir sıfat taşıyor.

Bu görüşlerini, Irak'taki PKK varlığına karşı ayak sürüdüğü ve sürüyeceği izlenimi veren ABD'yi "baskı altına almak" ve "harekete mecbur bırakmak" gibi bir "taktik anlayı ş"la dillendirmiş olabilir. Ama, ne olursa olsun, bu "söylem" iki hususu göz önüne seriyor:

1. Türkiye'nin çerçevesi hükümetçe belirlenmiş bir "Irak politikası"nın yokluğu;

2. Edip Başer'in temsil ettiği eğilimin, "şahin" diye nitelendirilebileceği ve gerek dış, gerekse dış politikada "sertlik" ölçülerine ağırlık verdiği.

* * *

Bölgedeki "gidişat" bu "eğilim"in "manevra alanı"nı genişletebilir ve Türkiye'ye maliyeti hayli yüksek olabilir. Ortadoğu'daki ñhele Irak'a ilişkin- herhangi bir gelişmeyi, ABD'yi yakından izlemeden değerlendiremeyiz.

ABD'de 7 Kasım'da yapılacak Kongre seçimlerinin ertesinde, "Ortadoğu strateji değişikli- ği" ve münhasıran Irak'a ilişkin olarak bekleniyor.

Kongre'nin girişimiyle oluşturulan ve başında eski Dışişleri bakanlarından James Baker ile eski Demokrat Kongre üyesi, halihazırda Wilson Center adlı prestijli araştırma kuruluşunun başkanı olan Lee Hamilton'un bulunduğu "Irak Çalışma Grubu" bu konuda rapor yayı nlayacak ve bu "rapor" büyük ihtimalle, "Amerikan Ortadoğu stratejisi"nde değişikliğ i gündeme getirecek.

Bu "rapor" resmen açıklanmamakla birlikte, "içeriği" iyi-kötü biliniyor. Ana hatları şöyle:

1. Irak'taki Amerikan askeri varlığının aşamalı biçimde ama hızla azaltılması;

2. Irak'ta demokrasi hedefinden vazgeçilerek "istikrar"ın amaçlanması;

3. Ülkenin fiii, Sünni ve Kürt üç "özerk bölge"ye ayrılması; yetkilerin büyük ölçüde bu bölgelerde toplanması. Merkezin birkaç sorumlulukla donanacak bir "iskelet merkez" olarak kalması. Yani, Irak'ın bir "gevşek konfederasyon" haline getirilmesi;

4. Bütün bunların yapılabilmesi için Irak'ın komşularının ñözellikle İran'ın ve Suriye'nin- katkı larının sağlanması.

Bunların kabul görüp görmeyeceği belli olmasa da, Amerika'nın " Ortadoğu politikası" nın "yeniden ayarlanacağı"nı ve bugüne dek izlenen politikanın "tıkandığı"nı böyle bir çalışmaya ihtiyaç duyulmasından ve sonuçlarıyla ilgili beklentilerin Washington'da hayli yüksek olduğ unu söyleyebiliriz.

"İstikrar"ın "demokrasi"ye öncelik taşı- ması, konvansiyonel-geleneksel Amerikan Ortadoğ u politikasına "geri dönüş"ün izlerini taşı- yor. Ortadoğu'da mevcutların "demokratik rejimler"le değiştirilmesini amaçlayan "Büyük Ortadoğu Projesi"nin yırtılıp atılmasa da askıya alınması muhtemel. Bu proje karşıtları nın sevineceği bir durum ortaya çıkabilir.

* * *

Yalnız, "Büyük Ortadoğu Projesi" üzerinden "Amerikan karşıtı" olanlar açısından da bir pürüz ortaya çıkacak. ABD, tümüyle Irak'tan çekilmeyecek. Kuvvet azaltacak ve kuvvetlerini muhtemelen kuzeye, Kürt bölgesine kaydıracak.

Öyle bir ihtimal, Türkiye'nin "Kuzey Irak'a askeri harekat serbestliği"ni getirecek mi? fiayet Türkiye, İran ve Suriye'ye karşı, "Amerikan kampı"nda sağlam durursa, belki.

Ama, Baker-Hamilton Komitesi'nin raporu, İran ile Suriye'yi de "Irak'a istikrar" için, işin içine davet etmeyi tasarladığına göre, bu "izin" ancak Irak'ın komşu ülkeler arasında "nüfuz alanları"na ayrılmasına Amerika'nın "yeşil ışık" yakmasıyla mümkün olabilir.

O "senaryo" ise, Türkiye ile Kürtler arası nda "gerilimi" değil, "uzlaşma ve işbirli- ği"ni öngörecek cinsten. Bunun "fiyatı" PKK'nın tasfiyesi ise, bu da ancak Celal Talabani ve Mesut Barzani'nin müştereken ABD ve Türkiye ile işbirliğine ve eşgüdümüne dayanmak durumunda yol alabilecek bir "proje." Bunun olabileceği şu aşamada "gerçekçi" gözüküyor mu?

Ayrıca, eğer James Baker başkanlığındaki komitenin raporu, gerçekten böyle çıkarsa ve Amerikan yönetimince kabul görürse, Ortado- ğu'nun "istikrar"a kavuşabileceğini kim söylüyor. Bizce, başta Irak, Ortadoğu'nun tümü yıllarca "istikrarsız" kalmaya mahkum. Bu "gerçeğ i" kabullenmeden, geliştirilecek herhangi bir politikanın "Ortadoğu gerçeği"nin "duvarları" na çarpacağı, bizce, kesin. Daha nice "çalı şma komiteleri" kurulacak kimbilir...

Yani, yakın gelecek, hayli karmaşık "konfigürasyonlar" sunacak cinsten gelişmelere gebe. Bayramın ardından bu konulara kafa yormakta yarar var.

Hamasetin, tehditkar söylemin, külhanbeyli- ğin, cahil slogancılığın yerinin olmadığı, "beyin çalıştırma"nın gerekli olacağı bir dönem önümüzde uzanacak. Zira, bir "Yeni Ortado- ğu'nun doğum sancıları" dönemindeyiz. Ne kadar süreceği, nasıl seyredeceği belli olmayan...

Bu konuya önümüzdeki günlerde dönece- ğiz. fiimdi Hayırlı Bayramlar. Beyinleri dinlendirecek günlerin keyfini çıkarın...
Cengiz Çandar/Bugün
Yayın Tarihi : 21 Ekim 2006 Cumartesi 12:25:53


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?