1
Mayıs
2025
Perşembe
ANASAYFA

Savaşlardan Doğan Bir Sanayi Şehri: Çorlu


Sarp Polatlılı’nın Çorlu izlenimlerini Birgün gazetesindeki ’Sevmek Tanımakla Başlar’ adlı köşesinden alıntılayarak aktarıyoruz:

Trakya toprakları ne kadar bereketliyse, tarihsel geçmişi de o ölçüde acılarla doludur. Bu topraklarda savaşı kim kazandıysa kaybeden için genellikle yaşam; artık sona eren bir süreçtir. Tekirdağ ilimize bağlı Çorlu, günümüzün il olmaya aday sanayileşmiş önemli bir kenti. İlk sakinleri olduğu düşünülen Thrak kavimleri ve bu kavimlerle bağlantılı olarak bölgeye gelen Frigler, buraların ilk iz bırakan sakinleri. Onlardan günümüze Trakya bölgesine yapılan bütün saldırı ve işgallerden Çorlu da payına düşeni fazlasıyla almış.


1361 yılında kesin olarak Osmanlı toprakları arasına katılana kadar çok egemenlikler yaşamış. Daha önce I. Murat zamanında ele geçirilmiş ancak direnen Bizans, burayı geri almış. Çorlu Kalesi’nin kumandanı, topraklarını iyi savunmuş. Çorlu, büyük zorluklarla yeniden ele geçirilebilmiş. Trakya’da diğer kentlerin direnişinin kolayca kırılabilmesi için Çorlu Kalesi’nin duvarları yıkıldığı gibi, direnişi örgütleyen komutan da öldürülmüş. Kazanan Bizans olsaydı Çorlulu bu kumandan, kendi toplumu için bir kahraman olacakken tarihin kaybedenleri arasında sayılmış.


Çorlu, tarihte önemli yerel yöneticiler Trak halkından oluşan özel askeri birlikler görmüş. Sisinis mezartaşı bulunan M:S: 814 yılında ölmüş Çorlulu bir belediye başkanı. Roma ordusunun seçme askerlerinden oluşan Cohors III Lucensum birliği ise Thrak askerlerinden oluşuyor. Bu birlik, kente adını verdiği sanılan önemli bir askerî yapı. O dönemlerde kentin adının Tzurule ya da Tzouios olduğu dönemin haritalarından biliniyor.


Çorlu, il merkezine 38 kilometre uzaklıkta. Denizden yüksekliği yaklaşık 193 metre. Kışları karayel soğuğu insanın içine işliyor. Karadeniz’den esen bir meltem ise, Çorlu’ya geç ulaşıyor. Burası iki farklı iklimin buluştuğu bir yer. Topraklarının büyük çoğunluğu Ergene Havzası’nda bulunuyor. Istranca Dağları’ndan doğan Çorlu deresi, Ergene Çayı, Pınarbaşı, Esece ve Ahimehmet Dereleri bölgenin önemli akarsuları. Tarım ürünleri buğday, ayçiçeği ve arpa ile yazın bol bol karpuz yetişiyor. Ayrıca önemli bir süt üretim merkezi. Geçmişte de peyniri ile ünlü. Burası aynı zamanda Trakya’nın en büyük yeraltı sularına sahip ikinci bölgesi. Bu nedenle çevrecilerin üzerine titrediği bir yer. İlçe çevresinde kurulmuş beşyüzü aşkın sanayi kuruluşu ve tarımda kullanılan tarım ilaçlarının yeraltı sularını kirlettiği düşünülüyor. Bölge aynı zamanda doğalgaz yönünden de oldukça zengin bir yer. Taş ocakları ve kum yatakları ise; İstanbul’un köprüleri ve çevre yollarının yapımında bolca kullanılmış. Sanayiinin yarattığı çekim gücü burayı sürekli göç alan metropol bir yerleşime dönüştürmüş. Çorlu nerde başlar, nerede biter artık birbirine karışıyor. Doğal olarak kültürel dokuda da benzer bir durum var.


Çorlu, konuklara alışkın bir yer. 18. yüzyılda Osmanlı ile arası bozulan Kırım’ın yönetici aileleri Hanzadeler ve Giraylar burada uzun yıllar zorunlu iskana tabi tutulmuşlar. Ama en yoğun konuklarını 1876 Osmanlı-Rus ve 1912-13 Balkan Savaşı sonrası yaşamış. Önce Rusların, Balkan Savaşı’nda Bulgarların, 1920 yılında da Yunan ordusunun istilasına uğramış. 1922’den günümüze bir daha savaş yüzü görmemiş. Ama ülkemizin en büyük askerî birliklerinden biri burada. Balkanlarda ve Yunanistan’da yaşayan Osmanlı yurttaşları Cumhuriyet öncesi ve Cumhuriyet sonrası bu ilçeye yoğun olarak yerleştirilmiş.


İlçenin tarihi binaları arasında artık kalıntıya dönüşmüş Çorlu Kalesi, 1521’de Kanunî Sultan Süleyman tarafından yaptırılan Süleymaniye Cami, Fatih Cami ve Çeşmesi sayılabilir. Çorlu Orman Korusu da, buranın sevilen bir mesire yeri.

SARP POLATLILI - BİRGÜN GAZETESİ
Yayın Tarihi : 31 Ocak 2005 Pazartesi 14:12:57


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?