12 Eylül 1980 darbesiyle aynı güne denk getirilen ve referandumla kabul edilen Anayasa değişiklik paketi darbeyi yapanlara, aradan geçen otuz yıl sonra yargı yolunu açtı. 1982 Anayasasındaki geçici 15. maddenin kaldırılmasıyla aralarında 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in de bulunduğu darbecilerin cezalandırılması için savcılıklara suç duyuruları yapılmaya başlandı. Bazıları da sokaklara ellerindeki “12 Eylül darbesiyle hesaplaşalım”, “Evren yargılansın” pankartlarıyla ortalarda boy gösterdi…
Aradan geçen 30 yıl sonra darbecilerle hesaplaşalım, Evren ve arkadaşları yargılansın sözlerinin ardında büyük bir hırs ve kinin yattığı açıkça görülüyor. İşin garibi de darbeciler yargılansın diyenlerin çoğu o yıllarda çocuk yaşlarda… O günleri ne kadar biliyorlar veya nasıl anımsıyorlar? Başka bir deyişle kulaklarına neler akıtılmış?
27 Mayıs ve 12 Eylül darbelerini yaşamış bir kişi olarak, intikam çığlıklarını atanların hiç birisinden, 1975–1980 arasındaki darbeyi gerektiren ortamla ilgili tek bir söz duymadım. Bu konuda asıl konuşması gereken Süleyman Demirel’dir. Ne var ki O da bu konuda konuşmuyor… Kuşkusuz darbe kendiliğinden oluşmadı, cumhurbaşkanını bile seçemeyen, ortamı hazırlayanların bunda hiç mi suçu yok? Meşhur sözdür hırsızın hiç mi suçu yok derler…
12 Eylül darbesinden önce şehirleri birbirine düşüren, kan gölüne dönüştürenler kimlerdi? Dış mı yoksa iç güçler mi?
Malatya, Kahramanmaraş, Sivas’ta kanlı olaylar yaşanmış, masum insanlara saldırılar olmuştu. Sabah çıkanın akşam evine döneceğinin garantisi yoktu. Bütün aile fertleri akşam evlerine döndüğünde, oh bu günü de atlattık deniliyordu. Kurumlar, taraflar, sağcısıyla solcusuyla bölünmüştü. Emniyet güçleri bile “Pol-Der”, “Pol-Bir” diye ikiye ayrılmış, birbirleriyle mücadele ediyordu. Ülkücüler, Maocular, Partizancılar, THKP-C, TİKKO, TKP’lılar birbirleriyle vuruşuyor, birbirlerini öldürüyordu. Kahvehaneler taranıyor, evlere bombalar atılıyordu. Mahallelerde kahveler bile bölünmüştü. Bazıları yoldan geçenleri çeviriyor, sen ne taraftansın diye soruyor, yanıt alamazlarsa dövüyorlardı. Kısacası hükümet otoritesini yitirmiş, herkes birbiriyle hesaplaşmaya çalışıyordu. Yalnız arada bir fark vardı, daha ortaya yerin altındaki cemaatçiler çıkmamış, seslerini yükseltememişti… O günlerin ortamı 27 Mayıs’tan çok daha farklıydı. 27 Mayıs bir bakıma Demokrat Partinin CHP ve aydınları sindirme politikasından kaynaklanıyordu. 12 Eylül darbesi öncesinde ise kimlerin ne amaca yöneltildiği, dış güçlerin etkisinin ne olduğu henüz tam netlik kazanamamıştı.
Böyle bir ortamda 12 Eylül darbesi yapılmış, darbenin ertesi günü çatışmalar, adam vurmalar bir anda kesilivermiş, anarşi ortamı düzelmişti... Okay Gönensin köşesinde ilginç bir soruyu ortaya atmıştır; “11 Eylül 1980 günü Türkiye’de yaşanan kaosu mu tercih edersiniz, 12 Eylül 1980 günü darbeyle birlikte ülkenin sütliman oluşunu mu?”
Darbenin ardından tutuklamalar başlamış, cezaevlerinde acılı günler yaşanmış, hukuk dışı gözaltılar, işkenceler yapılmıştı. O dönemde idamlar, işkencede ölenler, mahkemelerde süründürülenler olmuştur. Bunlar da inkâr edilemeyen gerçeklerdendir. Bütün bunlara rağmen toplumun büyük kesimi Evren’i sevdi; 1982 Anayasasını ve onun Cumhurbaşkanlığını görülmemiş bir oy çokluğuyla kabul etti, emekli olduktan sonra da aynı saygıyı kendisine gösterdiler.
Evren’in yanlışları olmadı mı? Oldu, özellikle din istimrarcılarının, cemaatlerin ortaya çıkmasına göz yumdu. Devrimcileri ezmek için şeriatçı kesime göz yumuldu, ödünler verildi. İmam Hatip Okullarının açılışına hız verildi… “Asmayalım da besleyelim mi” gibisinden talihsiz sözler söyledi, Kur’anı topluma kendince açıklamaya kalktı… Ayrıca o günlerde yargının verdiği kararların ne derece tarafsız olduğu da tartışılır. İlk seçimde, Türkiye’nin kaderinde büyük rol oynayan, ANAP gibi yamalı bir bohça olan partinin ortaya çıkmasına neden oldu.
12 Eylül denildiğinde, darbeye tenkitler yapıldığından sürekli işkenceden söz edilir. Ancak işkenceleri yapanlar darbeci askerler mi, yoksa kraldan çok kralcı olan ufak çaptaki insanlar mıydı?
Türkiye’de şimdi yeni bir tartışma başlatıldı; darbecilere hesap sorulacak mı sorulmayacak mı? Bu hesap Kenan Evren başta olmak üzere, hayatta kalmış, ileri yaşlarda ve üst görevdeki komutanlardan mı sorulacak? Bu arada ortaya bir de çelişki çıkıyor; ordu bu darbeyi tümüyle benimsediğine göre, erinden generaline kadar tüm askerlerden mi sorulacak?
12 Eylül darbecilerinden hesap sorulacak olursa, işkence yapan küçük çaptaki insanlardan sorulmayacak mı?
Ne garip ki, 12 Eylül şakşakçılarının “Evren” ismini verdiği ilçeler, mahalleler, caddeler, sokaklar, otobüs durakları ve öğretim kurumlarının isimleri ne olacak? Ankara’nın Evren ilçesinin eski ismi olan “Çıkırağıl’a” dönmek için belediye meclisinde çalışmalar yapılıyormuş!... Bizde yağdanlığın ucu bucağı yoktur… Evren ilçesi eski ismine mi dönecek, yoksa bugünkü yöneticilerden birinin ismini almayı mı isteyecek; bilinmez!... Bu arada Kenan Evren’in Marmaris’te bulvardaki ismi emekliğinden sonra yerleştiği Armutalan Belediyesince hemen değiştirilmiş!... Ne garip ki, isim değişikliğine yalnızca bir AKP’li üye karşı çıkarak “Evren’e vefa borcunuz var” demiş!...
O günlerde darbecilere alkış tutan basının kalemşorlarına, bir anda komünistlikten, Maoculuktan sıyrılarak demokrasi havarisi olmalarına ne demeli?
Aylardır basının bazı kesimi 12 Eylül darbesini dillerine dolamışlar… O zamanlar Evren başta olmak üzere darbeyi alkışlayanlar bugün Evren’e karşı yazıp-çizip, aferin almak istiyorlar. Akıllarının jetonu 30 yıl sonra mı düştü? Darbeden bu yana geçen süre içerisinde hiç birinin sesi soluğu çıkmamıştı…
Araştırmacı gazeteciler veya siyaset bilimcileri o günlerde aynı yazarların yazıları ile bugün yazdıklarını karşılaştıran bir araştırma yapmış olsalar, İletişim Fakülteleri bu konuda lisans veya doktora tezi hazırlatmış olsalar bakın ortaya ne dönekler çıkacak… O gün alkış tutanlar bugün veryansın ediyorlar…
Reklâm olur diye isimi vermek istemiyorum içlerinde anlı şanlı(!) olanlar, ”merdi kıptı şecaat arz ederken sirkatini söylermiş” örneğini yansıtanlar var… Bazılarını televizyonlarda boy gösterirken, kaptıkları gazete köşelerinde görüyoruz…
Örneğin içlerinden bir hanım yazar bakın ne diyor; “Muhtıra antidemokratik bir olaydır, fakat kapsamı itibariyle birçok kişinin özlemini dile getirmiştir. Kamuoyu anarşiden yılmıştır. Halk bir kısım aydınların ihanetini görmüş, Türkiye’yi bekleyen tehlikelerin farkına varmıştır.“
Bir başkası; “Ey dünya kamuoyu… Gerçekten tükenmişti nefesimiz. Ne can, ne mal güvenliği kalmıştı ülkemizde. Silah sesleri, barut kokusu ve akan kanlar adeta bir iç savaş görüntüsü veriyordu. Türkiye’de devlet, vatandaşlarını kurtarmaya çalışıyor.”
“12 Eylül’ü Türkiye’yi kana boğulmaktan ve iç savaştan kurtardığı için yürekten destekliyoruz. 12 Eylül’ün başarısı, demokrasinin başarısı olacaktır.”
12 Eylül ile ilgili anlı şanlı köşe yazarlarımızın(!) yazıları bu minvalde devam ediyor… Hemen hepsi eski yazılarında darbeye övgüler yağdırıyor… El etek öpüyorlardı… Bugün ise tam tersini yazıyor, cunta karşıtı olduklarından demokrasiden dem vuruyorlar… Evren yargılansın diyenlere alkış tutuyorlar…
Güler misiniz ağlar mısınız, yoksa bunların yazıları mı bizi aydınlatacak diye düşünürsünüz… İnsanın elinde olmadan aklına takılıyor; acaba o zaman yazdıklarını hatırlasalar bugünkü tutumlarından utanırlar mı?
Hiç sanmıyorum…
erdemyucel2002@hotmail.com
en çok dikkati çeken darbeden karlı çıkanların darbeyi yargılamaya çalışmaları buna anlam vemek için bu gün kendilerine hiç bir zarar vermemiş olan darbeyi yargılamaları acaba 12 eylülk öncesi darbeye sebep olan hareketlerin yapmak istediklerini bu gün darbeyi yargılamak isteyenler mi yapmak mı istiyor böyle bir hazırlık mı var mesela 12 eylül öncesi sol düşünce rusya yanlısı soslist bir rejim için sokaklardayken bir kısım ise amerikan yanlısı gözükmeselerde turancılık dediğimiz aşırı milliyetçilik peşindeydi bu gün darbeyi yargılamak isteyenlerde bir şeylerin peşinde bu gün pkk tamamen affedildi pkk davası zaman aşımına uğradı ama kimse çıkıp kardeşim daha dün bir köyü boşaltan pkk nasıl olur davalı taraf olmaktan çıkar demiyor vatandaşın kafasında çok soru var sayın başbakanımız 3 gün ortadan kayboldu ve gelirgelmez pkk affedildi ve bir takım yeni söylemlerle ortaya çıktı memleketin nereye gittiği ortada aslında söylenecek bir şey yok batı tek kuruş atmadan türk milletini teslim almıştır ve adeta bir merkez valisine devredilmiş gibi yönetilmekteyiz
Bu yazının çok önemli bir bölümüne kesinlikle katılmıyorum...Öncelikle o günlerde çocuk yaşlarda olanlardan biri olarak daha doğrusu bir genç kız olarak aileme ve şahsıma 12 Eylül'den öncesi için hiç kimse "suçlu" damgası vuramaz...Çünkü bizler o günlerde de tıpkı bu gün gibi ülkemizi ve yolumuzu aydınlığa taşımak isteyen insanların mücadelesinin içindeydik...Burada "hırsız" diye nitelenenlerden biri babam olmalı...Kendi memleketinde öğretmenlik yaparken "hırsızlığı" (!) yüzünden Hacıbektaş'a sürülmüş bir TÖB-DER'li öğretmendi...Neydi suçu biliyor musunuz...??? Niğde'de çocukları bilinçli olarak sınıfta bırakan Matematik ve Türkçe öğretmenlerine savaş açmış, onların sınıfta bıraktıkları çocuklara "para" ile verdiği kursları "bedava" vermeye başlamıştı...12 Eylül'den sonra da bu "suçu(!) yüzünden cezalandırıldı...Sadece o değil ben de cezasını çektim bu suçun(!)...Ayrıca hiç bir solcu o günlerde adam öldürmek için eline silah almadı ve öldürmedi...Genellikle Öldürüldüler...Bu kardeşe sormak istiyorum...? Dert ettiğin ve buraya sıraladığın onca şey olurken herşeyi bir günde "önleyebilen" Kenan Efendi neden beş yıl seyretti..Söyler misin arkadaş...??? Neden olaylar o boyuta gelene kadar, onca insanın kanından geçilmediği halde parmaklarını oynatmadılar da bir gün bir gecede herşeyi sonlandırıverdiler biliyor musun...??? İşte senin gibiler çıkıp "HIRSIZIN HİÇ Mİ SUÇU YOK" diyiverip tarihi çarpıtsın ve kendi yaptıkları senin gibiler tarafından rahatlıkla MASKELENEBİLSİN diye...Yazar arkadaş..Sen ya iyi niyetli bir safsın, ya da niyetin başka...YAPMA...
Anayasa maddeleri içinde güzel şeyler var fakat.Adalet istiyoruz asgari ücretli açlıkla mücadele ederken iki yıl milletvekilliği yapanlar süper emekli olup ömür boyu 5 milyar maaş alıyor.Ülkemde emekli ay başını getiremezken avrupadaki emekli her yıl dünya turuna çıkıyor Adalet istiyoruz.Bankalar kredi kartı batağına düşenleri risk faizi adı altında yüzde 40 yüzde 50 faiz koyuyor adalet istiyoruz.bir ergenekonda bankalar bunlara dur diyecek yasal düzenleme istiyoruz..Adalet istiyoruz ey hükümet kayırmacılığın olmadığı her kesimin rızıklanacağı bir adalet istiyoruz.Biz bu dünyaya 600 yıl hükm etmiş milletin torunlarıyız üç beş bölücü yandaşıyla el sıkışmak benim içimi sızlatıyor ey hükümet terörle müzakere yapmayın mücadele yapın....
Darbenin görünen kısmını çok güzel anlatmışsınız, ya görünmeyen karanlık kısmını ne yapacağız ? Darbeye zemin hazırlamak için ülkeyi yönetilemez hale getirmeye çalışan kalbi karanlık, aklı karanlık, ruhu karanlık güruhun insanları birbirine kırdırmak için yaptığı tezgahlardan da bahsetseydiniz daha iyi olmaz mıydı? Sabah sağ eliyle solcuları vuran, akşam sol eliyle sağcıları vurarak grupları birbirine düşüren Ergenokoncu provokatörlerden hiç bahsetmemek onları yok saymak yazınızı eksik bırakmış, ama artık aziz milletimiz uyandı kimin bu milletin iyiliği için kimin de bu milletin sonunu hazırlamak için planlar yaptığını çok iyi biliyor, yazınızda eleştirdiğiniz cemaatler de öyle korkulacak insanlar değil, hiç endişe etmeyin Hiç olmazsa Allah'tan korkan, ahirette hesap verme inacı olan insanlar, onlardan ne ülkemiz insanına, ne de dünya insanına bir zarar gelmez, kormanıza hiç gerek yok (teröre bulaşmış grupları ayrı tutarsak) Darbecileri bir kahraman ilan etmediğiniz kalmış maşallah.
"68 Kuşağı" olarak, yaşananların içinde olan bir kişi sıfatıyla, bu konu hakında yapacağım yorumlar bu sütunlara sığamayacağı gibi, ancak 'bir kitap' olur ! Bu dönemlerin gerçeklerini yaşamamış olanlar, farazi olarak yorumlar yapabilirler. Bu günler ise, yakın tarihimizin de yakınında olan bir tarihtir. Bu tarihin - halen - içinde olmayanlar, bu tarihe şahit de olmayanlar, çarpıtma kitapları okuyup kendilerine göre yorum yapmaya çalışanlar, lütfen, şu an benim hazırlamakta olduğum ve yakın bir gelecekte yayımlayacağım kitabımı beklesinler !