Türkiye’de çoğu zaman yazdığım gibi akıl olmaz olaylarla karşılaşıyoruz. Burası Türkiye, burada her şey olur diyenler bir kez daha yanılmadılar.
Denizcilik Tarihi’nde bir dönemin önemli yatlarından, Atatürk’ün de son günlerini geçirdiği, yabancı devlet liderlerini ağırladığı Savarona’da fuhuş yapılacağı şeytanın bile aklına gelmezdi… Ama sonunda bu da oldu; Savarona’da fuhuş yapıldığı haberleri basında yer aldı…
Savarona’yı günlüğü 50.000 $ kiralayarak Rusya ve Ukrayna’dan getirdiği, içlerimde 18 yaşından da küçük kızlarında bulunduğu mankenler iş adamlarına geceliği 3.000–10.000 $ karşılığında pazarlanmış… Bu olayın kulaktan kulağa duyulmasıyla Savarona yedi aydır takibe alınmış ve Antalya İl Jandarma Komutanlığı ve emniyet güçlerince baskın yapılmış… Yapılan baskın sonucunda insan ticareti ve fuhuş operasyonu kapsamında gözaltına alınanlar adliyeye sevk edilmiş… Bazı şüpheliler Antalya I Tipi Kapalı Cezaevine konulmuş…
Örgüt lideri olduğu iddia edilen Kazak kökenli Türk vatandaşı işadamının iddiası ise utanmazlık, iğrençlik örneği olarak emniyet basın kayıtlarına geçecek niteliktedir.
“Türkiye’ye 15 milyar dolar yatırım yaptım… Biz ne yapmışız ki, Ben fuhuşun ne demek olduğunu anlamış değilim. Gemide prezervatif bulunması fuhuş yapıldığı anlamına gelmez. Gemideki arkadaşların yanlarında sevgilileri vardı… Gemide benim de kadın arkadaşım vardı… “
Savarona’yı Kazak işadamına kiralayan K.Sadıkoğlu ise yapılan işten haberi olmadığını, kiralayanın ne yapacağını nasıl bilebiliriz, parayı veren istediğini yapar gibisinden beyanda bulunmuş… Kuşkusuz, böyle bir savunmaya kargalar bile güler… Ama işleri tıkırında olanlar, manevi değerleri bir kenara itip keselerini doldurmaya bakanların bununla ilgisi yok… Sen malını birine kiralayacaksın ve sonra da bir takım değerleri kapsayan malında ne yapıldığını bilmeyeceksin!.. Merdi kıptı sirkatini söyler örneği; bir de savunmaya kalkınca daha da batıyorlar… Birileri kalksın onlara bu yatın geçmişini, manevi değerinin ne olduğunu anlatsın… Param var istediğimi yaparım demekle bazı işler yürümez…
Büyük Atatürk’ün son günlerini geçirdiği Savarona aslında talihsiz bir gemi… Yatı yaptıran ABD’li zengin kadın, kendi memleketinin sularına bu gemiyi sokamamış, Almanlar Türkiye’ye satılmasını önlemek için üzerine haciz koymuş, Atatürk burada yalnızca iki aya yakın bir süre kalabilmiş… Ata’nın ölümünden sonra ortada kalmış ve ne olacağı tartışılmış…
Yat bir ara soyulmuş…
Atatürk’ün kullandığı eşyaların ne olduğu belli değil…
Yanmış veya yakılmış…
Sonra’da bir iş adamına satılmış, O da günlüğü yüklü bir para karşılığında içerisinde seks yapılmasına göz yummuş…
Sonunda da eskilerin deyişiyle randevu evine dönüştürülerek, dışarıdan getirilen kızlar pazarlanmış…
Buradaki kızlardan kimler nasiplenmiş? Acaba içlerinde medyatik isimler var mı? Onlarda bir ortaya çıksa da herkesin merakı şöyle bir giderilmiş olsa…
Her şeyden önce Atatürk’ün de kısa bir süre yaşadığı, Türkiye Cumhuriyetinin bu yatına reva görülen affedilir gibi değil…
Her şeyden önce ayıp ve çok çirkin…
En azından Atatürk’e saygısızlık…
Savarona ile ilgili bazı bilgileri sırası gelmişken sizlerle paylaşmak istiyorum: Savarona ismini Hint Okyanusunda yaşayan bir kuştan almış....
Savarona’yı Golden Gate ve Brooklyn köprülerini yapan John Roebling isimli bir mühendisin torunu ve aynı zamanda Richard M. Cadwalladere’in eşi Emily Roebling Cadwallader yaptırmıştır. Almanya’nın ”Hamburg’de Blahm und Wass” tersanesinde 1930 yılında yapımına başlanmış ve 28 Mart 1931 de denize indirilmiştir. O zamanın en büyük yatlarından biri olan tekne Gibbs ve Cox tasarımı olup 4.000.000 USD’ ye mal olmuş… İçerisindeki eşyalar, antika meraklısı Emily Roebling’in isteği doğrultusunda dünyanın dört bir yanından toplanmış ve böylece dışı gibi içerisi de adeta bir deniz müzesine dönüştürülmüş…
Savarona denize açıldıktan sonra Atlantik’te, Akdeniz’de ve Kuzey Afrika kıyılarında sahibesinin isteği doğrultusunda yoluna devam etmiş…
Savaron’nın talihsizliği de böyle başlamış…
ABD hükümeti ülke dışında yapılmış gemilerin tescili için yapım bedeli kadar gümrük vergisi isteyince yatın sahibesi gemiyi ABD’ye götürememiş ve satmak istemiş…
Atatürk’ün Moda’da yapılan yelken ve kürek yarışlarını izlediğini, denize olan sevgisini bilenler Türkiye Cumhuriyeti devletinin yatı olarak gemiyi almayı düşünmüşler… O sırada Başbakan olan Celal Bayar’ın isteği doğrultusunda Emily Cadwallar ile görüşülmüş ve yapımının çok altında bir fiyatta anlaşılmış…
II. Dünya Savaşı öncesinde Alman teknolojisinin bir harikası olan Savarona’yı bırakmak istemeyen Alman hükümeti, Krupp fabrikaları desteğiyle gemiye haciz koydurarak dışarı çıkarılmasını ve satışını engellemiş… Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkilerini geliştirmek isteyen ABD Başkanı E.Roosevelt Alman hükümetinin gemi üzerine koyduğu hacizin kaldırılması ve Türkiye’ye satılması için girişimde bulunmuştur. Alman hükümetine Savarona üzerindeki haciz kaldırılmazsa, o sırada New York limanında bulunan Alman transatlantiğinin aynı uygulamaya tabi tutulacağını ileri sürmüştür. Bunun üzerine A.Hitler Savarona üzerindeki haczi kaldırmış ve geminin Hamburg limanından çıkmasına izin verilmiştir.
Bu olay tarihin pek az bilinen noktalarından birisidir. ABD ile Türkiye arasındaki iyi niyet girişimlerinin başlangıcıdır. Kuşkusuz, ABD yaklaşan II. Dünya Savaşının de hesaplarını da bu arada yapmış olmalıdır…
A.Hitler’in verdiği izinden sonra Savarona İngiltere’nin Sauthampton limanına getirilerek, satış işlemleri yapılmış ve 24 Mart 1938’de yata Türk bayrağı çekilmiştir. Savarona’yı satın almak üzere gelen heyette Londra Büyükelçisi Fethi Okyar, Cumhurbaşkanlığı Başkatibi Hasan Rıza Soyak, Müsteşar Sadullah Güney, İş Bankası Genel Müdürü Muammer Eriş, Etibank Genel Müdürü İlhami Nafiz Pamir bulunuyordu.
Savarona’nın Türkiye’ye tesliminden sonra içerisindeki düzenlemeler ve döşemelerin değişmesi için yeniden Hamburg limanına götürülmüş ve 22 Mayıs 1938’de Süvari Sait Özeğe ve 45 kişilik mürettebat ile İstanbul’a hareket etmiş, 1 Temmuz’da Florya ve aynı gün öğleden sonra Dolmabahçe Sarayı önüne demir atmıştır.
Atatürk önce de belirttiğim gibi yatta iki aya yakın bir süre geçirmiştir. İlerleyen hastalığına rağmen kabine toplantılarını burada yapmış, Romen Kralı Carol ve bazı devlet başkanlarını da yatta kabul etmiştir.
Atatürk’ün ölümünden sonra başlayan II. Dünya Savaşı yıllarında Savarona Kanlıca Koyunda uzun süre demirli kalmıştır. Çocukluğum Kuzguncuk’ta geçtiğinden penceremizden bu yatı izler ve Atatürk’ü düşünürdüm. Bu görüntüler hala da gözlerimin önünden gitmez…
Savarona, Ulaştırma Bakanlığının emri ile hazine adına 2051 no ile kaydedilmiş ve 1951 yılında Deniz Kuvvetlerine devredilerek Deniz Harp Okulunun eğitim gemisi olarak kullanılmış, ilk inceleme gezisini 65 öğrenci ile Hindistan’ın Bombay limanına yapmıştır. Celal Bayar da cumhurbaşkanlığı süresince bazı yurtdışı gezilerini onunla yapmış, 1950’den sonra Yunanistan, Yugoslavya, Bahreyn, Basra, Lübnan ve Pakistan’a gitmiş, bazı devlet konuklarını yatta kabul etmiştir. Atatürk’ün kullandığı eşyalar ise Ona ayrılan bir kamarada olduğu gibi korunmuştur.
Savarona’nın acı ve tatlı yazgıları sürüp gitmiştir. İsmi skandala ilk kez 1969’da yaşanmış ve yatta görevli bir astsubayın İstanbul’dan Marsilya’ya esrar getirdiği iddia edilmişti. Astsubay Almanya’da yakanmış ve Fransızlar da yatta arama yapmışlardı.
Heybeliada açıklarında 3 Ekim 1979’da yanmış, Gölcük tersanesinde altı ayda onarılmış, bir süre daha kullanıldıktan sonra okul gemisi olarak kadro harici bırakılmıştır. Bu arada yangından kurtarılan Atatürk’ün bazı eşyaları da Deniz Müzesine verilmiştir.
Savarona 1989 da hurdaya çıkarılmış ve Kahraman Sadıkoğlu isimli bir iş adamına 49 yıllığına kiralanmış ve son olayla da yatın üzerine silinmesi çok zor bir leke yapıştırılmıştır…
Şimdiye kadar tarihi gemilerimize nedense özen gösterilmemiştir. Bilinçsizlik tarih bilmezlik önde gelmiştir. Savarona bunun son örneklerinden birisidir. Ertuğrul yatı, Acar motoru ve Yavuz kruvazörü yok ettiğimiz gemilerimizin başında gelmektedir. Şimdi oturup ne kadar dövünsek boşuna!.. Bu gemiler yok olup gitmiş, yalnızca isimleri kalmıştır.
Yavuz kruvazörü 1911 de Hamburg tersanesinde yapılmış, I.Dünya Savaşında Amiral Souchon komutasında, İngilizlerden kaçarak Osmanlı donanmasına katılmış, 10 Ağustos’ta Bieslau (Midilli) ile birlikte Karadeniz’e açılmış Sivastopol limanın bombalamış ve Osmanlının I.Dünya Savaşına girmesine neden olmuştur. Osmanlı-Rus Savaşı boyunca Karadeniz ve Ege deki bazı deniz savaşlarına katılmış, cumhuriyet döneminde de donanmanın amiral gemisi olmuştur. …Atanın ölümünden sonra naaşını İzmit’e kadar götürmüştür.
Bazı yapıların duvarlarını süsleyen eski resimlerde Yavuz’un resminin yanında “ Yavuz geliyor, suları yara yara, dumanını sala sala” yazılarını bugün gibi anımsarım.
Ne yazık ki, müze yapılması gereken Yavuz 1950 aktif görevden ayrılmış, 18 Aralık 1969 da Makine Kimya Kurumuna, sonra da İtalyanlara jilet yapılmak üzere satılmıştır.
Son Osmanlı padişahlarının, kısa bir süre de Atatürk’ün kullandığı Ertuğrul yatı 30 Aralık 1902’de İngiltere de denize indirilmiş 1094’de Osmanlı bahriyesine devredilmiş önce saltanat yatı sonra da cumhurbaşkanı yatı olmuş 1937’de hizmet dışı kalarak 1960’da sökülmüştür.
Bunlar kıymet kadir ve tarih bilgisinden yoksunluğumuzun iki hazin örneğidir. Hiç olmazsa Savarona’yı fuhuş skandalından sonra bilinçsiz ellerden kurtarmanın günü gelmiştir. Bu çirkin olaydan sonra Savarona İstanbul’a getirilerek Dolmabahçe önüne demirlenmiştir. Maliye Bakanlığı önceden yapılmış kiralamaya karşı yatın tarihi ve geçmişiyle bağdaşmayan kullanımından ötürü fesih davası açarak kamulaştıracaktır… Savarona’nın üzerine sürülen bu lekeden kurtarılmasından sonra Milli Savunma, Kültür ve Turizm Bakanlıkları veya bir özel müze tarafından müzeye dönüştürülmesi en yerinde bir karar olacaktır. Bunun dışında Savanora devlet yatı olarak da kullanılabilirdi. Ancak devletin yöneticilerinin aileleri tarafından kullanılabilirliği de akla gelen bir başka sakıncadır.
erdemyucel2002@hotmail.com