29
Nisan
2025
Salı
ANASAYFA

KENTHABER'DEN MİNİ BİR DOĞU TURU

Adı son dönemlerde yine terörle anılmaya başlanan Doğu’yu şöyle bir gezdiniz mi hiç?

Burada birkaç günlüğüne de olsa oralarda yatıp, kalkıp, o insanlarla biraz hasbihal ettiniz mi?

Belki her tarafını göremedik, her yerin suyunu içemedik ama olsun. Yine de gittik, buralarda neler oluyor, bu insanlar nasıl yaşıyor diye merak edip, düştük yollara… 2-3 günlük de olsa, yaşadık oralarda, gözlemledik ve yüreğimiz burkularak döndük.

İşte size Kenthaber gözüyle mini bir Doğu turu… 

Sabah 07’de bindik uçağa ve yaklaşık 2 saat sonra Van’a vardık. İlk durağımız meşhur Van kahvaltısının olmazsa olmaz adresi “Bak Hele Bak.”

Eğer yolunuz Van’a düşüp de, adını her söylediği kelimenin sonunda sürekli tekrarladığı “bak hele bak”tan alan bu kahvaltı salonun sahibi Yusuf Konak’ı tanımadıysanız, inanın çok şeyden mahrum kalmışınız demektir.

Siz onlarca çeşit ürünle kahvaltınızı yaparken, enerjisi hiç tükenmeyen sürekli güler yüzlü bu adamın, yaptığı espriler, sorduğu bilmeceler ve verdiği sürpriz hediyelerle zamanın nasıl geçtiğini anlamayacaksınız.

Van, gerçekten Doğu Anadolu’nun lokomotif kenti durumunda. İran ve Türki Cumhuriyetler’le olan yakınlığı, coğrafi açıdan büyüklüğü ve henüz değerlendirilemeyen tarih ve doğa sporları turizmiyle gerçek bir cennet. Van’daki en büyük sorun ise, Türkiye’nin kanayan yarası işsizlik. 

Van Ticaret ve Sanayi Odası’nın çok heyecanlı ve bir o kadar da çalışkan Başkanı Zahir Kandaşoğlu, TÜİK verilerine göre şehirde işsizliğin yüzde 10’lar civarında olduğunu, ancak gerçek rakamın yüzde 80’lerin üzerine çıktığını iddia ediyor ve Van’ın bir an önce eskiden olduğu gibi sınır ticaretine açılması gerektiğini vurguluyor ısrarla.

Başkan’a göre, eğer sınır açılırsa, ilk etapta 5 bin kişiye istihdam sağlanacak ve Van, eskiden olduğu gibi vergi ödeyen iller arasında en üst sıralara tırmanacak. 

Kandaşoğlu’nun şikayetçi olduğu bir diğer konu ise medya. Başkan, Van’ın bir terör merkezi gibi gösterilmesinden son derece rahatsız. Hatta bununla ilgili ulusal bir TV kanalına dava açılmış. Diyor ki Başkan, “Biz medyaya, ‘Van’ın kırsal kesimlerinde zaman zaman meydana gelen olayları yazmayın’ demiyoruz. Basın tabii ki hür olacak. Ama ne olursunuz gerçekleri yazın!”

Ve hemen arkasından ekliyor bu heyecan dolu Başkan: “Van’a gelin, gece sabahlara kadar sokaklarda dolaşın. Tek bir kimse tarafından rahatsız edilmezsiniz. Bu insanlar bir ekmeğinin yarısını sizinle paylaşır.Ben buna garanti veriyorum.”

(Başkan Kandaş, bu sözleri söylerken, aklıma İstanbul'daki HSBC Bank ve İngiliz Konsolosluğu'na yapılan bombalı saldırıların ardından 'ham' kasetlerle canlı yayına giren yayın kuruluşlarının reyting uğruna yaptığı 'felaket tellallığı' geldi. Aslında herkes bilmeli ki, ateş gerçekten düştüğü yeri yakıyor.)

Başkan’ın söylediği gibi, Van halkı gerçekten çok güler yüzlü, paylaşımcı ve her şeye rağmen umut dolu. Batı’dan gelen her misafiri, ‘hayırlı bir haberci’ olarak görüyorlar. Şehir oldukça düzenli, fakat kalabalık. Bunda, Van 100. Yıl Üniversitesi’nin katkısı bir hayli büyük. 

Ancak merak ediyoruz, ‘Van’ adı nereden geliyor? Şehre bu ismi kim vermiş? 100. Yıl Üniversitesi’nde görevli rehberimiz şöyle anlatıyor: Van adı, Urartuların konuştuğu ve ‘Vian’, ya da ‘Buan’ denilen dilden geliyor. Bu isim yıllar sonra ‘Van’ olarak telaffuz edilmeye başlanmış ve öyle de kalmış.

Şimdi şehrin içinden “Van’ın Bodrum’u” olarak telaffuz edilen Edremit’e doğru yol alıyoruz. Edremit, gerçekten Van’ın Bodrum’u. Van Gölü’nün dibinde muhteşem manzarası ile adeta bir cenneti andıran bu ilçede Van’ın ileri gelenlerinin lüks yazlık villaları ile 4 yıldızlı oteller bulunuyor ve tabii ki yolda Van Gölü’nün özelliklerini öğreniyoruz.

Türkiye’nin en büyüğü olan Van Gölü, 

Edremit yolunu takip ederek, o meşhur ‘Akdamar Adası’nın bulunduğu Gevaş’a geldik şimdi. Burada bulunan iskeleden teknelere binerek, yaklaşık 15 dakika mesafedeki Akdamar Adası’na ulaşıyoruz. Akdamar Adası hakkında birkaç rivayet bulunuyor.

Bunlardan biri, Selçuklu’ya karşı iki önemli zafer kazanmış olan ve şu an kendi ülkesinde ‘Azize’ olarak tanımlanan Kraliçe Ahtamara’dan geldiğidir. Ancak bunun çok zayıf bir olasılık olduğu söylenir. Bunun dışındaki başka bir hikayeye göre, zamanında bu adada yaşayan baş keşişin güzelliği dillere destan Tamara adında bir kızı vardır. Adanın çevresindeki köylerde çobanlık yapan Müslüman bir genç bu kıza âşık olur.

Bu genç Tamara'yla buluşmak için her gece adaya yüzer. Tamara ise ona gece karanlığında yerini belli etmek için onu bir fenerle bekler. Bundan haberdar olan kızın babası, fırtınalı bir gecede elinde fenerle adanın kıyısına iner ve sürekli yer değiştirerek gencin boşuna yüzüp, gücünü yitirmesine neden olur. Yüzmekten gücünü yitirip, yorulan genç çoban boğulur ve boğulmadan önce son nefesiyle "Ah Tamara!" diye haykırır. Bunu duyan kız da hemen ardından kendini gölün sularına bırakarak boğulur. Ah Tamara! isminin dönüşerek zamanla Ahtamar biçimini aldığı anlatılır.
Bu efsanenin tarihi gerçeklerle alakasının zayıf olduğu şüphesizdir. 9. yüzyıldan itibaren kaydedilmiş olan ‘Ağtamar’ adının Arapça ĞMR kökünden "kabartı, tümsek" anlamına gelen bir türev olması daha kuvvetli bir olasılık olarak değerlendirilebilir. 

Hava güneşli olmasına rağmen, Van Gölü’nün esintisi bizi üşütüyor. Yavaş yavaş yola devam etmek üzere biniyoruz araçlarımıza.

Karayolundaki şerit çizgileri araçlarımızın altımızdan sanki yutulurmuş gibi akıp giderken, biz de sağlı sollu, doğanın sonbahar için yarattığı eşsiz dekoru seyre dalıyoruz. İnanın kainatın her rengi var bu mevsim oralarda…

Vaktin nasıl geçtiğini anlamadan, Tatvan’a geldik şimdi ve mola zamanı. Bitlis’in ilçesi Tatvan, o muhteşem sahiliyle bir Avrupa şehrinden farksız. Ancak, sahilden şehre girdiğinizde anlıyorsunuz bir Doğu ilçesinde olduğunuzu. Sokaklarda inanılmaz kadar çok bir ‘erkek’ ordusu dolaşıyor.

NE TERÖRÜ BU İNSANLAR AKP’LİDİR! 

Rastlantı eseri oralı olan şoförümüze soruyoruz: “Bu insanların sokaklarda işi ne?”

“İşleri ‘işsizlik’ diye yanıtlıyor haza beyefendi şoförümüz, bir yandan da sürekli kendisine selam verenleri selamlayarak.

-Peki neyle geçinir bu insanlar?

-Kimi hayvancı, kimi de uzun yol şoförüdür.

-Terör var mıdır buralarda?

-Haşa beyim! (Sanki bizi inandırmak istermiş gibi panik halinde) “Burada herkes AKP’lidir!


BİTLİS’TE 5 MİNARENİN HİKAYESİ NE? 

Çarşıda satın alacak çok fazla bir şey bulamadan düşüyoruz yollara… Bitlis’e doğru…

Tatvan ile Bitlis arasında şimdilik yol bozuk. Çünkü geniş bir yol inşaatı var ve hemen hemen bitmek üzere.

Yol boyunca sağlı sollu, ‘Eren Holding’ ile ‘Kiler Ailesi’nin yaptırdığı liseler, üniversiteler, spor kompleksleri çarpıyor gözümüze ve bu iki dev kuruluşa sahip ailenin memleketlerine olan vefa borçlarına sadık kalmaları sevindiriyor bizi.

Bizler, bu iki ailenin anlamlı yatırımlarını konuşurken, bir de bakıyoruz ki, Bitlis’e varmışız.

Bir anda o tarihi şehrin hiçbir yerde olmayan estetiğinin içinde buluyoruz kendimizi.

Ancak Bitlis’in yıllardır en büyük sorunu, sel baskınları.

Çünkü şehrin büyük bölümü dere yatağına kurulmuş ve senelerdir de, Bitlis’i Tatvan’ ile şimdiki şehrin arasında bir bölgeye taşıma projesi halen hayata geçmemiş.Hatta bazı binaların altından dere geçtiğini kendi gözünüzle görecek ve bizim gibi inanamayacaksınız.

Varır varmaz, hemen bizi bekleyen ‘Büryan’ kebabının başına oturuveriyoruz.

Uzun zamandır Siirt ile Bitlis’i birbirine düşüren Büryan’ın lezzeti gerçekten tatmaya değer.

Peki hani şu “Bitlis’te 5 Minare” türküsü acaba nereden geliyor? Bunun cevabı aslında pek de bilinmemekle birlikte, en yaygın hikaye şu:

Rus işgalinden sonra Bitlis'te her yer harabeye döner. Savaş sırasında kaçan bir Baba oğul, düşmanın geri çekilmesinden sonra Bitlis’e geri dönmeye karar verirler. Bir rivayete göre Dideban Dağına kadar ulaştıktan sonra Babası oğlunu önden yollar ve şehirde halen yaşayanlar var mı diye bakmasını ister. Oğlu bir süre sonra geri döner ve uzaktan babasına seslenir:

" Baba, beş minare'den başka hiçbir şey kalmamış."

Baba bunu duyduğun'da o kadar çok üzülür ki yere çöker ve ağıt yakmaya başlar: "Bitlis'te beş minare, beri gel oğlan beri gel, Yüreğim dolu yare, beri gel oğlan beri gel…”.

Yemekten sonra Bitlis çarşı içine dalıyor ve karışıyoruz kalabalığa. Burada da durum pek değişik değil. Sokaklar insan seli adeta ve sanki tüm Bitlis halkı ya sokakta öylesine yürüyor, ya da kahvelerin ve çay ocaklarının önünde oturuyor.. Arada bir İran’dan gelen otobüsleri görüyoruz şehrin içinde.

Yemek sonrası, ‘Nemrut Krateri’ne doğru hareket ediyoruz. Önümüzde ve arkamızda ‘Özel Tim’ koruması… 

Bu bildiğiniz Nemrut Dağı değil, ‘krater.’ Volkanik bir tepe olan bu kraterin en son 1411 ve 1441 yıllarında faaliyet gösterdiği söyleniyor. Araçlarla uzun bir tırmanıştan sonra varıyoruz kratere. Burayı mutlaka görmelisiniz. Yukarıdan Tatvan’ın görüntüsü bir başka. Bir süre önce buraya bir teleferik yapılmış ama biz gittiğimizde faaliyette olmadığını gördük. Ayrıca dorukta bir de otel inşaatı çarptı gözümüze. Bitlisli birkaç işadamı bu eşsiz güzelliği turizme kazandırmayı kafaya koymuşlar ve butik bir otel inşaatına başlamışlar. Ama en büyük sorun şu an için güvenlik.

Artık akşam olmak üzere…

Şimdiki istikametimiz Muş…

Hani şu meşhur Yemen türküsü ile adı birlikte anılan, yolunun yokuş olduğu söylenen Muş. 

Gece karanlıkta varmamıza rağmen, şaşırıyoruz. Çünkü şehrin her tarafı ışıl ışıl

Muş’ta son dönemde önemli bir şehircilik hamlesi başlamış. Büyükçe sayılabilecek 2 de oteli var şehrin.

Caddeler alabildiğine kalabalık. Römorkları, şeker pancarı ile tıka basa doldurulmuş traktörler vızır vızır şeker fabrikasına sefer yapıyor.

Burası aslında o türküdeki şehir değil. Çünkü o Yemen türküsünün aslı, "Burası Huştur (Yemen'de bir bölge) Yolu yokuştur"dur. Ayrıca Muş, türküdeki gibi her tarafı yokuş bir şehir değil, ova. O meşhur Muş Ovası. Kapladığı alan yaklaşık 1650 kilometrekare, uzunluğu 80 kilometre, genişliği ise 30 kilometreyi buluyor bu ovanın ve aslında Türkiye’yi besleyebilecek bir kapasiteye sahip olduğu iddia ediliyor.

Su da bol bu şehirde. Buna rağmen, inanması güç ama, şehir şebeke suyu kısıtlı. Çünkü bunun için yatırım gerekiyor. 

Birçok insan, Muş’un üstünün makyajlanıp, altyapıya hiç yatırım yapılmadığından şikayetçi.

Tarım hemen hemen yok denecek kadar az. Hayvancılık da, son yıllarda büyük bir azalma göstermiş. Doğu’da meraların büyük bölümü güvenlik nedeniyle kapalı.

Birçok insan toprağını, hayvanını satıp göçmüş. ‘Köye Dönüş Yasası’ndan yararlananların da, iddiaya göre büyük bölümü aslında büyük şehirlerde konuşlanmışlar artık. Kalanlar da umutla bekliyor. “Belki bir fabrika kurulur da, iş güç sahibi oluruz” diye.

Sokaklarda konuştuğumuz herkes proje erbabı olmuş adeta. Herkes hükümetin yapması gerekenleri, sanki fizibilite edilmiş projeler halinde sıralıyor. Çünkü kime sorsanız bir derdi var mutlaka.

Bir de bu vilayetlerde görev yapan güvenlik güçlerinin sorunları var doğal olarak. Çoğu ailesi ile birlikte yaşayan ve büyük şehirlerden gelen bu insanların sorunlarının başında sosyal imkansızlıklar geliyor. Kimse ismini vermiyor ama, yine de gazeteci bulmuşken mırıldanıyorlar: “Buralarda hava kararınca hayat bitiyor!”

Çile bölgesi Doğu, çok kısıtlı zaman dilimi içerisinde gözümüze böyle göründü işte. Artık dönüş zamanı. Sizleri sorunlarınızla baş başa bırakıp, kaçıyormuş gibi bir suçluluk duygusu basıyor.

Yüreği el vermiyor insanın.

Çünkü bir de önümüz kış!

Bu kadar güzel yerlerde, böylesi imkansızlıklar, akıl alır gibi değil.

Bir şeyler yapmalı acilen.

Ama ‘gerçekten’ yapmalı.

Çünkü hayata geçirilmeyen her proje, birilerinin ekmeğine yağ sürüyor, alternatif, ‘dağ’ oluyor.

Bize müsaade teni yanık esmer, yüreği ak insanlar. Yok canınızla bizimle paylaştığınız ekmeğinizi, aşınızı helal edin. Yorduk sizleri.

Bir gün yine bir yerlerde karşılaşırsak, umarız bize çok güzel şeylerden bahsedersiniz. Dileriz ki, kara kışınız tezden bahara dönüşsün. Ama umutlarınız başka bahara kalmasın.

Volkan Özsoy - Kenthaber
Yayın Tarihi : 31 Ekim 2008 Cuma 15:46:51
Güncelleme :1 Kasım 2008 Cumartesi 16:31:01


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
aynur IP: 78.166.95.xxx Tarih : 1.11.2008 15:26:46

ya ben urfalıyım ama sevgılım vanlı ben van hakkında hıc bısey bılmıyodum arkadaşım hep anlatıyodu ama ben turlu sevenıyodum ama bu yazıyı okudum an hemen arkadaşımı aradım ve vanın cok guzel bı yer oldugunu soyledım ve cok sasrıdı ama tek sorun sukı vanda kı ınsanlara neden rahat vermıyolar ya nıye onlarda ınsan deılmı bukadar cıddı bı turıstık yer olmasına ragmen kımse gelmek ıstemıyo ya ben evlenınce zaten orda kalmammmmmm


Ahmet DALSEÇKİN IP: 88.239.130.xxx Tarih : 1.11.2008 11:27:05

MRB DEĞERLİ ARKADAŞLAR, VAN TARİHTE DE BUGÜN DE İTİBARINI KORUMUŞ ve ŞANLI BİR İLİMİZDİR.İNSANI CANA YAKINDIR.DAHA HUYLUDUR YAPTIĞIMIZ BİR ARAŞTIRMAYA GÖRE GÖLKENARINDAKİ (VAN DEBNİZİ) YERLEŞKELERIN İNSANI DAHA HALİM ve SELİMDİR.ZİRA MEDENİYETLER SU İLE DOĞAR ve SU İLE YAŞAR GİDERLER.ÖRNEĞİN MISIR, YUNAN, MEZOPOTAMYA MEDENİYETLERİ,,,vs. MIMAR SINAN ÜNİVERSİTESİ MİMARLIK BÖLÜMÜ DİPLOMA (bitirme) PROJEMİ 2003-2004 VAN KALESİNIN DOĞU UCUNDA YAPTIM. YAKLAŞIK İKİ YIL ÇALIŞTIM O BÖLGEDE. YARDIMLARINI ESİRGEMEYEN Mimar AYDIN MIZRAK ve Mimar ŞEHABETTİN ÖZTÜRK' E MİNETTARIM. ANCAK 100.YIL ÜNİVERSİTESİ BİLGİ ve DOKUMAN VERMEKTEN KAÇINDI ASLINDA BİLGİ PAYLAŞTIKÇA ÇOĞALIR ve GELİŞİR TURŞU TUTARAK SAKLARSANIZ GÜN GELİR TÜKENİR.NE YAZIK KI O GÜNÜN DURUMU 100.YIL İLE TEKELİ KARIŞTIRMIŞLARDI UMARIM SONA ERMİŞTİR. 2007-2008 YILLARI ARASINDA VANGÖLÜ KIYISININ EN ŞİRİN YERLEŞİM YERLERİNDEN BİRİ OLAN AHLAT'A BİR UYGULAMA PROJEM OLDU ORALAR MÜTHİŞ YERLER.HERKESE TAVSİYE EDERİM VANGÖLÜNÜN ETRAFINI DOLAŞIN ve İNSANINI TANIYIN. TEŞEKKÜR EDERİM SAGILARIMLA


ebru IP: 88.229.46.xxx Tarih : 31.10.2008 22:31:49

van benım ıcın cok ama cok özeldır ben aslen mersınlıyım ama sansız bı anımda vanda 15 gun kadar kaldık allah oradakı ınsanlardan razı olsun babam orada rahatsızlandı ve hastaneye yattık babamın 15 gunluk yasam savasında herkes bıse destek oldu ama ne yazıkkı babamı kaybettık ..van ınsanalarıda kentıde cok guzel ancak hastanelerı hıc guzel dgıl


dream IP: 85.110.113.xxx Tarih : 1.11.2008 20:32:27

vanlı değilim ama van yyu mezunuyum.kaldığım sürece vandan ve vanlıdan yana hiçbir rahatsızlığım olmadı.yazıyı büyük bir keyifle okudum.ve birden vanı ne kadar özlediğimi düşündüm.vanda yeniden yaşamayı çok isterdim...


esra IP: 213.139.198.xxx Tarih : 4.11.2008 13:38:14

80 lerde 4 yıl Van'da kaldım hala görüştüğümüz çok değerli dostlarımız arkadaşlarımız var. Van'da yaşayan insanlarımızın gönlü güzel, misafirperverdir.


hande gül IP: 88.226.68.xxx Tarih : 3.11.2008 23:56:23

van bu aralar adını kötü duyurdu ama aslında öyle değil kendini bilmezler vanı kötülüyo vanın gerçek insanı asla kötü düşünmez herkes çok cana yakın samimidir elbet birgün o kendini bilmezler yok olacak yine biz vatan severler her zamanki gibi dim dik ayakta olacağız medyadan rica ediyorum vanın iyi yönlerinide duyurun


ali önder IP: 88.239.134.xxx Tarih : 3.11.2008 09:49:44

"Dünyada Van, ahirette iman" sözü çok haklı olarak söylenmiş.1972 yılı Aralık ayında Van Müzesi'ne atamam yapıldı.Önce itiraz tettim, çünkü eşim Amasya'da görevliydi.Genel Müdürümüz, 6 ay sonra seni istediğin yere göndeririz diye söz verdi.Ancak ben 6 ay sonra değil, 7 yıl sonra Van'dan ayrılabildim.Oradaki insanların cana yakınlığını, içten sevgi ve saygılarını, özellikle de doğa ve tarihi zenginliklerini unutmam mümkün değil.Tüm Vanlıları buradan sevgi ve saygı ile selamlıyorum.


Selim öğünmez IP: 85.104.52.xxx Tarih : 2.11.2008 17:29:19

Öncelikle Vanımıza gelip böyle bir araştırma yaptığı için Volkan Beye teşekkür ederiz. Bir Vanlı olarak her zaman kendim le gurur duydum. Gelen her misafirin başımız üstünde yeri vardır. Biz Dedelerimizden böyle gördük. Yaptıkları herşey için bakanımıza da teşekkür ederiz. Çünkü herşey onun sayesinde ilerliyor ve gelişiyor.


leylim çalışkan IP: 78.177.183.xxx Tarih : 2.11.2008 01:27:13

ayyyy çok hoş olmuş canım muş'um benim boynu bükük sahipsiz memleketim.Kim ne derse desin senin sıcaklığın samimiyetin hiç bir büyük şehirde yokki......çok özlüyorm seni ve bana yaşattıklarını.geceleri camdan karın yağışını sokak ışığından süzülerek düşerdin ne hoşuma giderdi hayaller kurardım.Keşke şimdi orda olsaydım.Birgün sana döneceğim muş'um hasretim...


ALEV YENDİ IP: 88.250.205.xxx Tarih : 4.11.2008 20:30:44

Meraba Volkan Bey ben bir doğulu olarak gezmiş olduğunuz muş bulanık ilinden ilşesinden doğma büyümem muşluyum ve sizin yanlış bir hatanız var bu yerleri gezip yerleri gözterip bir tv de yayınlayıp doğudaki neler ve nasıl yaşandını batı'güney ve kuzey bölgelerine izletme şansınız olabilir zannedersem ben şu an manisa turgutluda oturmaktayım nerden baksan muştan 5senedir görmüyorum şu an nasıl bilmiyorum bu gezmiş olduğun doğu yerlerin ayrı bir sayfaya koyup her yeri gösteren bir belge vaya ama teşekür ederim yerlerimizi gezip böyle bilgisayarlara taşıdınız için saygılarımla


YUNUS YILMAZ IP: 88.250.182.xxx Tarih : 4.11.2008 17:01:20

GERÇEKTEN ÇOK MÜKEMMEL BİR HABER OLMUŞ. BEN BİR MUŞ LU OLARAK SİZLERİ CANI GÖNÜLDEN KUTLARIM . DOĞU SORUNLARINI AŞMAK İÇİN YAPILMASI GEREKEN EN ÖNEMLİ ŞEYİN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİN BIRAKILMASIDIR.BEN KÜRT ASILLI OLDUĞUM İÇİN SORGULANIYORUM VE HİÇ BİR YERDE KENDİ ÖZ KİMLİĞİMİ AÇILAMAKTA GÜÇLÜK ÇEKİYORUM.BU DEVLET KURULURKEN PARÇALANMASI İÇİN NE GEREKİYOSA YAPILMIŞTIR BUNLARIN DERHAL KALDIRILMASI GEREKİR.Bİ ÖNERİM OLCAK BU KONUDA YA TÜRKİYE CMHURİYETİ OLACAĞINA ANADOLU CUMĞURİYETİ OLSUN NE MUTLU ANDOLULUYUZ OLSUN BUNLAR OLDUKTAN SONRA HİÇ KİMSE BİR HAK İDA EDEMEZ NE TÜRKLER BU DEVLET BİZİM DER NEDE KÜRTLERİN BİR BAHANESİ KALIR... UMARIM BUNLAR GERÇEKLEŞİR TABİ DEVLET ELİYLE ....


Wanlızade IP: 88.253.180.xxx Tarih : 3.11.2008 23:47:22

Memleketimizin böyle elit şahıslarca ziyareti ve takdire şayan gözlemlerini Tüm Türkiye ile paylaşması bizi ziyadesiyle mesut etmiştir.Ben VAN/ERCİŞ'liyim ama şuan çok uzaklardayım.İçimde özlemin ve özlemenin garip ve bir o kadar da hırçın duyguları alıp götürüyor uzaklara.Emeği geçen herkese TEŞEKKÜRLER...


ayhan narut IP: 212.175.112.xxx Tarih : 3.11.2008 10:58:34

MUŞ'UM MUŞ'UM, HAVADA UÇAN KUŞUM, BEN SANA VURULMUŞUM, OYY MUŞ'UM... BEN MUŞLUYUM AMA GAZİANTEP' TE OKUYORUM.4 YILDIR MUŞ'A GİDEMEDİM BAZI NEDENLER YÜZÜNDEN. GÜZELİM MUŞ'U ÇOK ÖZLEMİŞİM. O HERŞEYE RAĞMAN BENİM İÇİN MÜKEMMEL BİR YER.ALLAH'IN İZNİ İLE OKUYUP KAZANACAĞIM VE MUŞ'A BOŞ DÖNMEM KALKINMASI İÇİN ÇORBADA BENİM TUZUN OLMASINI SAĞLAYACAĞIM. EĞER GEREKLİ YATIRIMLAR MUŞ'A YAPILSA GEREK MUŞ İÇİN, GEREKSE TÜRKİYE İÇİN ÖNEMLİ GELİŞMELER OLACAĞINA İNANIYORUM. ÇÜNKÜ MUŞTU ÇOK VERİMLİ VE BÜYÜK BİR OVA BULUNMAKTADIR. İNŞALLAH DAHA İYİ BİR GELİŞME SAĞLANIR. SAYGILARIMLA...


Kuddusi Kurt IP: 88.226.184.xxx Tarih : 1.11.2008 10:50:50

Ben, Ülkemin güneyindenim. Doğuda 15 ay kaldım. Ülkemin en sıcak insanı; Doğuda. Belki yoksuldur, karnıda açtır ama, gözü gönlü boldur doğulunun. Yardımsever'dir doğ u Halkı. Aşıktır yanık Türküler söyler. Yoğun acıma duygusuyla yaşar, kötülük bilmezler. Bakmayın birtakım ermeni ve ermeni uşağının caniliklerine. YİĞİDTİR BENİM DOĞU HALKIM.