1
Mayıs
2025
Perşembe
ANASAYFA

YARGITAY BAŞSAVCISININ UYARISI ÜZERİNE!...

Bilen bilir; Peygamberimizin, bir âlime yapılacak en büyük eziyet cahiller arasında kalmasıdır gibi mealen bir hadisi bile var…

Türban yıllardır bazı siyasiler tarafından bir bakıma oy toplamanın en geçerli akçesi olarak düşünülmüş olmalı… Belki de gündemdeki sorunlar arasında söylenecek söz kalmayınca hemen türbana sarılanlar olmuştur. Yakın geçmişte ve beklenmedik anda laikliğin savunucusu olan CHP bile bu konuda yanlış adım atmıştı. Deniz Baykal gibi laiklik savucusu bir genel başkan, kara çarşaflı birkaç kadına rozet takarak partisine üye kaydetmemiş miydi? Meğer kara çarşaflı o kadınlar bir çıkar gözetmiş olacaklar ki, büyük olasılıkla bu amaçları yerine getirilmediğinden birkaç gün sonra CHP’den ayrılmışlardı.

Deniz Baykal’ın bu davranışı tepki çekmişti… CHP’yi de yaralamıştı…

Türban konusu şimdilerde uyutuldu derken, referandum öncesinde Kemal Kılıçdaroğlu siyasi bir yatırım yaparak türbanı biz çözeriz dememiş miydi? Ardından da Başbakanın “Gel türban sorununu birlikte çözelim” gibisinden çağrıda bulunmasıyla konu yeniden ortaya atılmıştı…

Deniz Baykal’ın kara çarşaflılara rozet takmasıyla, Kılıçdaroğlu’nun söyledikleri arasında ne fark var?

Kılıçdaroğlu’nun özgürlük adına üniversitelerde türban yasağının kalkmasından yana tavır sergilemesi veya bu konuda uzlaşmacı görünmesi CHP’ye oy getirmez, aksine oy kaybettirir. Kaldı ki, parti içerisinde de bir takım çekişmelere yol açmaktan öteye gidemezdi ve nitekim de gidemedi… Şimdi merakla beklenen Türban yasağının kalkması konusunda CHP’nin siyasi simgenin kalkması konusunda AKP’ye destek verip veremeyeceğidir. Buna rağmen CHP içerisinde de huzursuzlukların yaşandığı da bir başka gerçektir.

Referandum sonrasında sandıktan çıkan % 42 üzerindeki hayır oyları CHP’nin yükselişini, önümüzdeki yıl yapılacak seçimde şansının artacağını gösteriyordu.

Kılıçdaroğlu’nun büyük olasılıkla seçim yatırımı olarak söylediği söz birden türbanı yeniden gündeme taşıdı. Demek ki, bu konuda bekleyen, fırsat kollayanlar varmış…

Siyasilerin bazıları olaya teenni ile yaklaşıp sesleri çıkarmazken ortaya birden bir türban yandaşı çıkıverdi; YÖK Başkanı…

İstanbul Üniversitesi Rektörlüğüne münferit bir olaydan sonra türbanlı öğrenci dersten çıkarılmayacak, yalnızca tutanak tutulup rektörlüğe verilecek diye bir genelge göndermesinin arkası gelmekte gecikmedi… ÖSS sınavına türbanlı öğrenci girmesine yeşil ışık yaktıktan sonra, KPSS ve Üniversite sınavlarına türbanlıların girebilecekleri belirtildi. Bunun ardından Akademik Personel Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı (ALES) kılavuzunda değişiklik yapılarak sınavlara türbanla girebileceğine izin veridi. 31 Ekim 2010 tarihinde yapılacak Kamu Personeli Seçme Sınavında (KPSS) kılavuzunda türbanlıların sınava giremeyeceği ibaresi kaldırıldı.

Yıllardır siyasilerin birbirleriyle çekiştiği ve anlaşamadığı konuyu bakın YÖK Başkanı nasıl çözüvermiş!... YÖK Başkanı bu kararı kendiliğinden mi yoksa bazılarınca öne mi sürüldü pek anlaşılamadı. Kısacası bu olay biraz karışık gibi…

Kuşkusuz, bazıları ondan ders almalı!...

Siyasi simge ile başörtüsünü aynı kefede tartmak başlı başına hatadır. Önceki yazılarımda da belirtmeye çalıştığım gibi Danıştay ile Anayasa Mahkemesinin yasakladığı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin de aynı doğrultudaki kararlarına karşı, YÖK Başkanının hiç birini takmadan yasağı kaldırmaya çalışması, türbana geçit vermesi son derece acayip bir davranıştır. Bir bakıma da yasalara karşı gelmesi kadar inanç eşitliğini de zedeleyen bir tutumdur.

Üniversitelerde yasağın kalktığını bir an düşünmüş olsak bile iş bu kadarla mı kalacak?

Yarın öbür gün ilköğretim müesseselerine ve kamu kurumlarına da türbanın girip girmeyeceğine kim karar verecek?

Büyük olasılıkla türbanın üniversitelerden sonra ilk ve orta öğretime girmesinden yana olan, şimdilik sessiz kalanlar da var. Hiç kimse türbanın kadınlara özgürlük vermediğini, tam aksine özgürlük yerine esaret ortaya koyduğunun farkında bile değiller. Bir bakıma inanç baskısının ortaya çıkmadığını kim söyleyebilir?

Üniversitede bu durum yaşanırken ilköğretim kurumlarında daha şimdiden bazı sinyaller alınıyor… Adana’da Kanuni İlköğretim Okulunda bir kız öğrencinin türbanla sınıfa girmek istemesi gibi… Mersin’deki bir ilköğretim öğrencisi 13 yaşındaki kız çocuğunun ise, beşinci denemesinde derslere türbanla girmeyi başarması da bir başka olay…

Yıldız Teknik Üniversitesinde polisin zora başvurduğu gerginlikler yaşandı.

Günün aynasını ise bazı televizyon programları yansıtıyor. Tartışma programlarında başı açıklarla türbanlılar tartışmaya başladılar… Böyle olunca da toplum, hiç gereksiz inançlılar inançsızlar diye bölünmüyor mu? Türbanın İslamiyet’in şartı olup olmadığı tartışılıyor… Basından öğrendiğime göre, AKP’nin Kızılcahamam kampında Kurucular Kurulu üyesi bir hanım Başbakana sormuş; Meclise türbanlı ne zaman geleceğiz?

Türban karmaşası laikliği zedeleyici vahim bir yol almaya başlarken Yargıtay Başsavcısı sessizliğini bozarak siyasi partileri uyarmak zorunda kaldı; Laiklik ilkesini zedeliyorsunuz… Ardından da türbanın üniversiteye girmesinin laiklik ilkesine aykırı olduğunu belirterek uyarısını biraz geç de olsa yaptı;

“Dinsel inançla yapılan düzenlemeler hem devrim yasalarını hem de laiklik ilkesini ilgilendirir...

Yüksek öğretim kurumlarındaki öğrencilerin giyimlerini düzenlenirken türbanı dinsel inanç nedeniyle geçerlilik tanımak, kamu hukuku alanındaki düzenlemeli dinsel esaslara dayandırma suretiyle laiklik ilkesine aykırılık oluşturur.

Türkiye hukuku ve uluslar arası hukuk boyutu ile değerlendirildiğin de üniversite ve diğer eğitim kurumlarında türbanın din ve vicdan özürlüğü kapsamında koruma görmesi, laiklik ilkesiyle bağdaşmadığının vurgulandığı görülmektedir

Siyasilerin bu konudaki söylemleri, hukuk devleti, laiklik ve eşitlik ilkeleri ile bağdaşmaz.

Bu ilkeler ışığında bir hukuk devletinin yaptığı düzenlemelerin yargı kararlarına aykırı olarak gerçekleştirilemez…”

Yargıtay Başsavcısının sözleri yalnızca AKP’yi değil diğer partilere de uyarı mahiyetindedir. Bu uyarı ile YÖK Başkanının girişimleri tam anlamıyla havada kalmış ve hukuka aykırılığı da bir kez daha gözler önüne serilmiştir.

Yargıtay başsavcısının uyarısı bazı çevrelerden anında tepki görmekte gecikmedi.. Konumu itibariyle tarafsız olması, partiler üstü olması gerekenler bile “Bu bildiriyi yayınlayan makamın bildiriyi derhal geri çekmesi, Türk milletinden ve onun temsilcisi Meclis’ten özür dilemesi istendi. Bu uyarıyı muhtıra olarak niteleyenler de oldu! MHP Genel başkanı ise 2008 yılında 411 oyla kabul edilen, Anayasa mahkemesi tarafından reddedilen türban konusundaki düzenlemelerin yeniden gündeme gelmesini isteyerek bir bakıma AKP’ye destek verdi. Ardından CHP Grup Başkanvekili Cumhuriyet Başsavcısını destekledi.

Cumhuriyet Başsavcısının diğer savcılardan ayrı bir özelliği vardır. Başsavcıya üzerine vazife olmayan şeylere neden karışıyor denilemez. Yargıtay Başsavcılığı yasamanın, yürütmenin ve tüm siyasi partilerin faaliyetlerini anayasaya uygunluk adına denetlemek yetkisine sahip bir makamdır. Bu görevini yerine getirirken yapmış olduğu uyarılar meclis iradesini yok saymak anlamına gelmez. Devrim yasalarını ve laiklik ilkesini ortadan kaldırmaya çalışmak suçundan siyasi partilere kapatma davası açma yetkisine de sahiptir. Bazı siyasilerin ileri sürdüğü gibi Başsavcının uyarısı parlamenter demokratik rejime açık bir müdahale değildir. Beyanı politik çıkarlara da dayalı değildir…

Ne yazık ki, bu görevin işlevini kaç kişi bilebiliyor? Bunun için de hukukçu olmaya gerek yoktur…


erdemyucel2002@hotmail.com

 

Erdem Yücel - Kenthaber
Yayın Tarihi : 24 Ekim 2010 Pazar 21:33:11


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
kalender IP: 46.114.123.xxx Tarih : 26.10.2010 10:42:53

baska diyecegim yok  allah bildigi gibi yapsin müslüman ülkesini ne hale soktular bakarmisiniz


En iyisi IP: 88.232.201.xxx Tarih : 25.10.2010 15:17:28

Abdurrahman  yalçınkaya  zamanında kapatma davası açtığında  3 sene önce ak parti kapatılacaktı o kapatma olmadıktan sonra  açılım çıktı teröre ne kadar kurban verdik sivilden askeriyeden polisten terör güç kazandı   eğitim ta ilköğretimden değişime uğradı sbs çıktı biraz dersanelere bol bol vatandaş yemedi yatırdı  biz terörü tehdit ederken terör bizi tehdit etmeye başladı  üniversite açıldı bol bol sanki önceki üniversitelerden mezun olan iş buluyor ya  zaten bu türban önceden beri vardı siyasette kanunlaşırsa çok kötü okullarda kutuplaşma olacak  meger ülkeyi halkı bir tutmak istiyorsunuz ya tam şeriat gelsin ya tamlaiklikle yönetiliyosak onu uygulayalım yani ya avrupalı ya  asyalı olalım Türkiye toplumudaha fazla zarar görmeden kanunlaşsa isteyen başörtüsüyle gidebilir  pek iyi değil öğretmenler bile referans uygular herhalde bakar bu benim görüşyapıma uyuyor bu benim görüş yapıma uymuyor diye en iyisi başörtüsüz eğitim ve başörtüsüz kamuda hizmeteğer herkes başörtülü olursa oda iyi oda başarılamayacığına göre en iyi formül başörtüsüz formül  isteyen evinde sivil hayatta örtünebilir.