4 Mayıs Pazar günkü Sabah Gazetesi’nde, gazetenin Atina Temsilcisi Stelyo Berberakis’in bir yazısı yayınlandı.
Bu araştırma yazısında Berberakis, İstanbul/Atina/İstanbul seferini yapan iki ülke trenlerinin yani, Yunan Demir Yolları ile bizim TCDD’nin karşılaştırmasını objektif bir gözle yapıyor ve bakın nasıl anlatıyor Berberakis:
“Atina/İstanbul/Atina tren yolculuğunu çok eskiden beri ve çok yakın zamanda gerçekleştiren bir vatandaş olarak, diyebilirim ki, Orta Doğu’nun en geri kalmış ülkelerinde bile görülmesi artık mümkün olmayan manzaralarla karşılaştım. Yunanistan’ın TCDD’si olan OSE, son 25 yıl içinde gerçekten büyük adımlar atmış ama, Yunanlılar yine de şikayetçi. TCDD ise, tam anlamıyla yerinde saydığı yetmiyormuş gibi, 35 yıl önce sefere koyduğu vagonların aynılarını hem de daha pis bir biçimde işletiyor. Bunu ne hakla yapıyor, anlamak mümkün değil. Türk ve Yunan vagonlarının içlerini karşılaştırmak bile yeter! Ankara/İstanbul seferine pırıl pırıl tren vagonları koyan TCDD, yurtdışına seyehat eden vatandaşları hiç umursamıyor mu, bundan utanmıyor mu ?”
Sevgili Stelyo: Sen çok uzun yıllar Türkiye’de yaşamış bir vatandaşımızsın. Ama hala Türkiye’yi tanımamışsın. İşin dışını, taa Uzunköprü’leri yazmışsın boşuna.
Gel, bir de Sirkeci/Halkalı seferini yapan trenlere bin bakalım. İlk duraktan, son durağa kadar tek parça halinde varabilene madalya takarlar.
Canını kurtardığına şükür eder, bırak yazı mazı yazmayı, arkana bakmadan kaçarsın. Bu memleket de öyle abukluklar var ki, tahammül etmek için, bizim gibi bağışıklık kazanmak lazım.
Bu ülke, çalışmayan, üretmeyen, hatta düşünemeyen insanların oluşturduğu, “salla başını al maaşını” zihniyetiyle işlerin yürüdüğü bir memur ülkesi.
Bizde devlet hiçbir zaman vatandaşı için, ülkesi için olmamıştır. Bu ülke ve bu ülkenin vatandaşları, her zaman devleti için yaşamış, devleti için çalışmıştır.
Devlet, bırak kendi işletmesini yaptığı kurumları rantabl hale getirmeyi, uygarlık dışı yaklaşımları ile, özel teşebbüsü bile canından bıktırmıştır.
Sultanahmet gibi, dünya insanlarının ülkemizdeki ilk uğrak yeri olan bir turizm merkezinde, her biri bir döviz üretme merkezi gibi çalışan restaurantları, cafe ve barları, hatta ve hatta otellerin kahvaltı salonlarını bile, saçma sapan gerekçelerle kapatan bir anlayış, “Kum Cumhuriyeti”nde bile var mıdır acaba ?
Hayrete düşmene hiç gerek yok sevgili Stelyo. Çünkü içi bozuk olanın dışı düzgün olur mu hiç ?