Bazen böyle olur; baştan almak, “içine gömüldüğümüz mesele nedir?”, “niye var?”, yeniden düşünmek gerekir. Kürt meselesi üzerine düşünmenin de böyle bir zamanındayız. Meseleyi halletmenin imkanları üzerine yoğunlaşan mevcut tefekkür işi, başa dönmeyi, “Kürt meselesi nedir”, “Niye bir Kürt meselemiz var” sorularını bir kez daha cevaplamayı mecbur kılıyor.
Kürt meselesi nedir?
Lafı dolandırmak lüzumsuz: Kürt meselesi odur budur, sosyal ve iktisadi vasıfları da olan pek çok şeydir, ama evvel emir ve kamilen siyasi bir meseledir. Hem de, siyasal davranışın açık edip gözümüze soktuğu dolaysızlıkta bir siyasi mesele. Kürt yurttaşların siyasal davranışı malum: ‘Bölgede’ meskun Kürt yurttaşların yarısından biraz azı DTP’ye, yarısından biraz fazlası da AKP’ye oy veriyor. Kürtler, yurttaşların geri kalanının yüzde 40’ının oy verdiği iki partiye, CHP ve MHP’ye oy vermiyor, yüzde 100’ünün oy vermediği bir partiye ise büyük ilgi gösteriyor. Bizzat bu davranış, Kürt meselesinin kamilen siyasi bir mesele olduğunu ve dahası ne menem bir siyasi mesele olduğunu mükemmelen gösteriyor olsa gerek. Şöyle ki...
Şimdi, Kürt yurttaşların DTP ve AKP’yi tercih edip CHP ve MHP’ye yüz çevirmiş olmalarının bir anlamı olsa gerek. Belli ki, DTP ve AKP Kürtlerin nazarında CHP ve MHP’den farklı bir yerde duruyor. DTP’nin farkı belli: DTP, Cumhuriyet’in ulus fikrine itiraz ediyor. Ulusu aynı dili (Türkçe) konuşan ve kültürde benzeşmiş bir yurttaşlar topluluğu olmaya indirgeyen Cumhuriyet fikri DTP tarafından kabul görmüyor, bu ortada. Peki AKP? Anadolu’nun Müslüman kavimlerini Türkleştirmeyi hedefleyen bu asimilasyonist ulus/yurttaşlık anlayışına AKP ne diyor? AKP’nin bu anlayışa DTP gibi kökten itiraz etmediği açık. Ancak, tersi de doğru: AKP, Cumhuriyetin ulus fikrini kökten biçimde savunmuyor da. Ulusu, CHP ve MHP gibi “dilde ve kültürde kesinkes ortaklaşmış” bir cemaat olarak görmüyor AKP. “Tek devlet, tek millet, tek vatan” diye gürlediği zamanlarda dahi “tek dil” demekten uzak duruyor. Arada bir yerde durup, hiç olmazsa 80 yıllık ulus olma mevzuatını dayatmayacağını hissetiriyor Kürtlere. Bu durumda, seçmen tercihi, siyasal davranış şunu söylüyor olsa gerek: Kürt yurttaşlar, en azından ‘bölgede’ meskun olanları, Cumhuriyetin ‘önerdiği’ ulus fikrine itiraz eden partilere meylediyorlar.
Durum bu. İşin esası, Kürt meselesi dediğimiz şey de ‘bundan ibaret’. Kürt meselesi, Kürt yurttaşların kahir ekseriyetinin Cumhuriyetin ulus fikrine itiraz ediyor olmasından başka bir şey değil. Malum, bu itiraz bugünün işi de değil. Neredeyse yüz senedir Kürtler itiraz ediyorlar maruz bırakıldıkları ulusal çerçeveye; bildikleri, kullanabildikleri bütün yollarla hem de. Bugünü farklı kılansa şu: Kürtlerin ulusal çerçeveye itirazı, ulusal çerçevenin yenilenmesi için yaptıkları çağrı artık seçmen davranışında bile hemen göze çarpacak ve dahası Cumhuriyeti sürekli bir istikrarsızlık durumuyla başbaşa bırakacak denli açık ve kuvvetli.
Niye var?
Şimdi soru şu: Sözü edilen ulusal çerçeveye Anadolu’da meskun ‘hemen herkes’ davet edilmişken niye ve nasıl oldu da bir tek Kürtler bu davete icabet etmedi, etmiyor? Biraz ironik biçimde soracak olursak: Bu ne cüret? Kürtler, kimselerin hayır demediği ulusal çerçeveye itiraz edecek cüreti nereden buluyor?
Doğruya doğru: Kurucu mottosu “vatandaş Türkçe konuş[acak]” olmuş olan ulusal çerçeveye sadece Kürtler davet edilmedi. Ulus-devlet kurulurken, ülke, gayrimüslim sakinlerinin Ermeni olanlarından ‘tehcir’, Rum olanlarından da mübadele yoluyla ‘arındırılmış’ olmakla beraber, halen hatırı sayılır miktarda Türkçe konuşmayana yurtluk ediyordu. Memleketin 13 milyonluk nüfusunun 1 milyon 184 bin 446’sı Kürtçe, 134 bin 272’si Arapça, 95 bin 801’i Çerkezce, 119 bin 822’si Rumca ve 64 bin 745’i Ermenice konuşuyordu. Lakin, Türkçe konuşmayan bu ahali behemehal Türklüğe, Türkçe konuşmaya davet edildi; ama toptan değil. Lozan antlaşmasıyla ulusal-dini kimliklerini devam ettirme hakkıyla donanmış gayrimüslimlere, özellikle de Rum ve Ermeni yurttaşlara “Türklüğe dahil olmasanız da olur, hatta olmasanız daha iyi olur ama ulusal-dini kimliğinizle gözönünde bulunmayın” dendi. Lozan’la edindikleri farklı kalma hakkının bedelini gözönünde bulunmamak ve ayrımcılığa maruz kalmakla ödedi Rum ve Ermeni yurttaşlar. Kanun-i Esasi Türkleri (sözde Türkler?) olarak kodladığı Rum ve Ermenileri Türklüğün, ulusun çeperine yerleştiren Cumhuriyet, Türkçe konuşmayan ahalinin geri kalanına açık ve net bir celp çıkardı: Türkleşin! Allahları var, onlar da bu celbe icabet etti, Türkleştiler.
Kürtler hariç. Geride kalan yüzyıl gösteriyor ki, yurttaşların büyük çoğunluğu, ama zorla ama yolla, kendilerine yakıştırılan ulusal-çerçeveye rıza gösterdi ve fakat Kürtler, daha doğrusu, Kürtlerin mühim bir kısmı buna razı olmadı. Meskun olduğumuz mekân ve mensup olduğumuz cemaat, memleketin gayrimüslim sakinlerini ‘göndermek’, Türk-olmayan Müslüman sakinlerini de Türkleştirmek vasıtasıyla ulusallaştırılırken Kürtler ‘oyunbozanlık’ etti.
Şimdi, bu istisnai durumun, memleketin Türk olmayan mensuplarının büyük kısmının ‘razı edildiği’ ulusal çerçeveye Kürtlerin itiraz etmesinin ya da Kürtlerin bu ‘cüretinin’ elbette makul bir açıklaması olmalı. Sahi, nasıl oldu da Çerkezlerin, Lazların, Boşnakların, Araplar ve Arnavutların, Türkçe konuşmayan başka hemen herkesin razı olduğu şeye Kürtler itiraz etti, ediyor?
Sorunun basit bir cevabı var: Kürtler, mezkur ulusal çerçeveye itiraz edebilecek denli güçlü bir bizlik duygusuna sahip. Bu güçlü bizlik duygusunu da başka hiçbir şeye değil tarihe, yakın ve uzak olanıyla tarihe borçlular. Yani, Kürtleri bunca güçlü bir bizlik duygusuyla donatıp, kendilerine önerilen ulusal çerçeveye itiraz edebilecek denli cüretkâr kılan Kürtlerin cengaverlikleri gibi tarih-dışı sebepler ya da Rusların ya da İngilizlerin (şimdi de ABD’lilerin) tezgahladığı uluslararası komplolar değil, ‘maddenin tarihi’ oldu.
Maddenin tarihi
Kürtler, evvela bugün yaşadıkları yerlerin kadim sakinlerinden olmalarından dolayı bu kadar güçlü bir bizlik duygusuna sahip oldular. Malum, Kürtler bugün yaşadıkları yerlerin büyük kısmına hatırlanabilir bir ‘eski’ ya da yeni zamanda gerçekleşmiş bir göç durumuyla yerleşmiş değil.
Dolayısıyla, göç vasıtasıyla yeni bir vatan edinen toplulukların (mesela Çerkezlerin ama daha çok Boşnakların) çoklukla gösterdiği asimilasyona yatkın olma eğiliminin Kürtlerde çok kuvvetli olmamasının anlaşılmaz bir tarafı yok.
‘Hatırlayabildikleri ya da hatırlatılan’ tarihleri Kürtleri asimilasyona direnebilecek denli güçlü bir bizlik duygusuyla donatmış görünüyor. Kürtler, kendilerini Cumhuriyetin önerdiği ulusal gelecekten tarihleri sayesinde uzak tutabildiler.
Osmanlı siyasi birliğine bir uzlaşmayla dahil olmuş olmaları da Kürtleri cüretkâr kılmış olsa gerek. Malum, Kürtler 16. yüzyılda yaptıkları bir uzlaşma neticesinde edindikleri ‘ayrıcalıklara’ bağlı olarak Osmanlı merkeziyle uzunca bir müddet ‘gevşek bir ilişki’ yaşadılar. Kürtlerin güçlü bir bizlik duygusuyla donanmış olmasına merkezle tecrübe ettikleri bu gevşek ilişki de katkıda bulundu. Anlaşılan o ki, Kürtler, Cumhuriyetin sunduğu ulusal-politik çerçeveden başka bir politik çerçeve içerisinde yaşadıklarını güçlü bir biçimde hatırlıyorlar ve yine anlaşılan o ki, bu başka politik çerçeveye bağlı olarak muhafaza edebildikleri farklılıklarını bugün de devam ettirmek istiyorlar. Galiba tarihleri, Kürtlere “ama biz başka bir biçimde yaşamıştık ve bunu hatırlıyoruz” dedirtiyor.
Ama sanırım Kürtleri cüretkâr ve ülkenin diğer Müslüman gruplarından farklı kılan en önemli özellikleri epey bir nüfus oluşturmaları ve belli bir havalide meskun olmalarıydı. Cumhuriyetin ilk nüfus sayımından beri, Kürtlerin toplam nüfus içindeki hacminin yüzde 15 civarında olduğunu biliyoruz. Üstelik Fırat’ın doğusundaki illerin pek çoğunda bu oran yüzde 50’leri epey aşıyor. Bu halleri, yani belirli bir bölgede meskun büyük bir etnik topluluk oluşturmaları Kürtleri ülkenin diğer Müslüman gruplarından kökten farklı kıldı. Kürtleri güçlü bir bizlik duygusuyla teçhiz edip, Türkleşmeye itiraz edebilme cüretiyle donatan en mühim özellikleri bu, bir ulusal topluluk oluşturmaları oldu.
Çok sayıda Kürdün Cumhuriyetin sınırları dışında kalmış olması da ülkenin Kürt yurttaşlarının güçlü bir bizlik duygusuna sahip olmasına yardım etti. Türkiye dışındaki Kürtlerin deneyimleri, kısa ömürlü Mehabad Cumhuriyeti, Irak’ta tecrübe edilen özerklik, İran ve Irak’taki Kürt ‘hareketliliği’ ve bilhassa Barzani miti Türkiye Kürtlerinin ‘bizlik’ duygusunun ayakta kalmasına yardım etti. Sonuçta, Türkiye Kürtlerinin cüretkârlığının ardında böylesi bir sınır-ötesi mahfil de oldu.
Kürtlerin Türkleşin celbine icabet etmeme cüretkârlığının bir başka mühim kaynağı da geleneksel toplumsal ilişkilerini korumakta gösterdikleri hassasiyet ve modern zamanlarda gösterdikleri siyasi performans oldu. Geleneksel ilişkilere tutunmakta gösterilen ısrar, mühim sayıda Kürdü Türkleştirme işinin menzili dışında tuttu. Bunun kadar önemlisi, bir kısım Kürt ‘elit’, bütün bir yüzyıl boyunca ‘Kürt idealini’ modern siyasi enstrümanları kullanarak geleceğe taşımakta kararlı oldu. Hülasa, söz konusu cürete sadece nesnel, kendinde unsurlar değil, irade ve karar unsurları da katkıda bulundu.
Aslında özetlediğim bu maddi tarih tek bir şeye işaret ediyor: Kürtler söz konusu cüretlerini başka hiçbir şeye değil fakat dil ve toprak birliğine sahip bir topluluk olmalarına, meskun oldukları yerlerin mühim bir kısmında çoğunluk olmalarına, uzun lafın kısası ulusal bir topluluk olmalarına borçlular. Ülkenin Müslüman sakinlerinin Türkler haricinde hiçbirinin sahip olmadığı ve Kürtlerin sahip olduğu tarihsel vasıf bu: Kürtler bir ulusal topluluk. Ülkede Laz, Çerkez, Boşnak, Arap, Arnavut herkesin rıza gösterdiği ulusal çerçeveye Kürtlerin 80 senedir itiraz edebiliyor olmalarının ardındaki ‘sihirli’ sebep de bundan başka bir şey değil: Kürtler bir ulusal topluluk namzeti olarak Cumhuriyete dahil oldular ve zaman Kürtlerin bu vasfını çözmek yerine güçlendirdi.
Netice itibarıyla, başlarken sorduğum “Neden bir Kürt meselemiz var” sorusuna cevabım bu: Bir Kürt meselemiz var ya da Kürtler kendilerine önerilen ulusal çerçeveye itiraz edecek cürete sahipler çünkü Kürtler ulusal bir topluluk olmalarından kaynaklanan güçlü bir bizlik duygusuna sahipler.
Öte yandan bütün bu resmin bir de arka yüzü var elbette. Bütün itirazlarına karşın Kürtlerin 80 senedir söz konusu ulusal çerçeve içerisinde kalmış olmaları ya da bugün Kürtlerin yarıya yakınının AKP’ye oy vermesi de gösteriyor ki Kürtlerin Cumhuriyetçe önerilen ulusal çerçeveye itirazları kategorik değil. Malum, Kürtlerin bir kısmı bu çerçevenin kökten bir biçimde yenilenmesini isterken, büyük bir kısmı, kısmi bir revizyon talep ediyor; bir kısmınınsa bu çerçeveyle hiçbir derdi yok. Kürtlerin itirazındaki bu girift hal önemli bir şeye işaret ediyor: Kürtlerle Cumhuriyet arasındaki ilişki bir itiraz ilişkisi olduğu kadar bir onay ilişkisi de. Ne var ki, itiraz onay aleyhine büyüyor, bunu da görmek lazım. İçinde bulunduğumuz ulusal-politik çerçeve Kürtlerin itirazını bir biçimde tanıyacak biçimde yenilenmezse korkarım bu itiraz büyümeye devam edecek.
MESUT YEĞEN: ODTÜ, öğretim üyesi
Bu ülkede Kürt meselesi yok "KÜRK" meselesi
Türkiye Cumhuriyetinin ortadoğuda (Dünya daki) konumunu hepimiz iyi biliriz. Bölgede iki güçlü devlet var İran ve T.C. İran saf dışı bırakılırsa bu da tabi Batılı güçlerin planıdır. Türkiye de bölgede saf dışı bırakılacaktır. EEee en idali nedir T.C gibi bol etnik grup barındıran ülkede karmaşa yaratılacak bugün kürt yarın Çerkez ertesi gün alevi buda bitmez T.C nin ulusal devlet otoritesini yıkıp gücünü dağıtmak için bu meseleler ortaya atılıyor böyle bir sorun yoktur. Asıl sorun dünyada dökülen kanların Müslüman kanı olmasıdır.
yEĞENİM İŞ SADE SENİN BİLDİĞİN GİBİ DEĞİL! işin daha çok boyutlarıda var!
harun kardeşim yorumlarını okudum şimdi söylermisin bana sene neye dayanar nasıl öle emin konuşabiliyorsun kurt sorunu yok diye bi anlatırmısın bana
mesut bey bu güzel makaleniz için tşkler ancak şunu da bilmenizi isterim ki güneydoğuda yaşamış biri olarak gördüğüm kadarıyla akp ye oy verenler işin sadece maddiyatı peşinde olanlar dtp ye oy verenler ise gerçekten bazı şeylerin değişmesini isteyen ve tarihte yaşanılmış olan olayların bir daha yaşanmaması için gayret edenlerdir..dtp ye oy verenlerin yüzde doksanı veya daha fazlası ülkede barıştan yana olduklarını hep dile getiriyorlar..ama hiç bir zman böyle bir adımın hükemetlerden gelmediğininin isyanını yapıyorlar...ama ben de inanıyorum ki kürtlere bir kere fırsat verilse bu sorun çözülür..ve türk ve kürt kardeşliği ve barışı sağlanır..çünkü adamaların ülkeyi bölme gibi bir dertleri yok en fazla federasyondan bahsediyorlar..dünyanın bir çok yerinde üniter olupta bölgesel devletleri içinde barındıran topluluklar var örneğin:united kingdom ..yada ispanya örneğini verebiliriz..artık bu inatlaşmanın bir son bulması ve bu sorunun halledilmesi dileğiyle sygılar....
TEK KELİME İLE BEN KÜRTLERİ ÇOK ÇOK SEVİYORUM ÇÜNKÜ ALLAHIM BENİ KÜRT YARATTI BEN KÜRTLÜĞÜMLE GRUR DUYUYORUM ELAZIĞDAN SELMA İLERİCİ DEMOKRAT KESİMLERE YÜCE ALLAHIM HAKKI KORUSN
HALİSİNASYON GÖRÜYORSUN SEN ......
bakın kurt sorunu yok dien arkadaşlar bi olayı yaşamadan bilmeden oturduğun evden yorum yapıyorsunuz kürt sorunu yoktur die. siz kendinizde eminsiniz kürt sorunu vardır biliyorsunuz ama böluculuk yapıyorsunuz ben kendim olmak üzere eminimki bütün kürt kardeşlerimde bu ülkede kardeşlik ve barış istiyoruz delikan__34@hotmail.com
cumhuriyet kuruldulduğunda 13 milyon nufusun 1 milyonu kürttü hemen hepsi büyük şehirlerin dışında yaşardı ermneilerin ve giden rumların boşalttığı şehirlere indiler oralarda ikamet ettiler bir babadan 4 anneden en az 10 çocuk ile çoğalarak son yıllarda sağlıkbakanlığının ana çocuk sağlığı çalışmaları ve politikacılar avrupa desteği ile nufusun 3 te birine ulaştılar o kadar çoğaldılarki bulundukları bölgeye sığamaz oldular birbirlerini boğalamamaları göç etmeye başladılar ama göçtükleri yerlerdede çoğalarak ilerliyorlar bu bir ulus olmak değil buna doğada istila derler bir canlının kontrolsüz çoğalması ve çevresine zarar vermesi olayıdır
kürt sorunu yoktur ''kürtlerin sorunu'' vardır.
Azat yılmaz,tamamen boş laflar etmişsin.yukarıda anlattıklarımı düşündünmü...yok.çünkü sizin gibileri kandıran şer güçler zihinleride morfinlemişler..kürt üm diyen herkes her yere gelebiliyor..sadece dış destekli bölücü zihniyetle sorunumuz var..ve bu zihniyeti kürtlerin büyük kısmı reddetmiş..nankör olmayalım,bu ülkeden nemalanıp ihanet etmeyelim..ihanet edenler en başta kendilerine yazık ederler..dtp partiden öte şer güçlerin bir piyonudur..hepimizin ortak düşmanı..
bu ülkede kabul etseniz de etmesenizde kürt sorunu var ve bu bazılarının aldatmaca demokrasi anlaşıyla çözülemiyor o kadar dar düşünceli insanlar var ki bu ülkede kendilerini kahraman görme başkasını da yok sayma kompleksinden kurtulamamıştır. almanyada yaşayan türkler bizi çok iyi anlarlar onların almanyada evleri yakıldı azınlık sayıldılar biz de aynı şeyleri kendi ülkemizde yaşıyoruz yazık ki gidin onlara sorun nasıl bir duygu olduğunu ben çok merak ediyorum acaba sizler aynı durumda olsaydınız ne yapardınız unutmadan dtp bu gün türkiyenin 4. büyük partisi yok sayılması çok anlamsız
BU ULKEDE CUMHURIYETTEN BU YANA EN COK MUSAMAHA KURTLERE GOSTERILMISTIR ATATURK BILE KURTLERI YOKETME FIKRINE KARSI CIKIP AYNI CATI ALTINDA AYNI CUMHURIYET ALTINDA BERABERCE YASAMA FIKRINI DESTEKLEMISTIR ARA SIRA ISYAN EDEN HAINLIK YAPAN BAZI KURTLER OLDURULMUISTUR BU DOGRU ANCAK OYLE INSANLARIN OLDURULMESI MUBAHTIR GUNUMUZDE IKTIDARA GELEN HER HUKUMET KURTLERE NASIL YAGCILIK YAPARIM NASIL ŞIRIN GOZUKURUM DIYE KURTLERE HEP TAVIZLER VERMISLERDIR BU DURUM TERORISTLERIN GUCLENMESINE KURTLERIN TURK KIMLIGINE KAFA TUTMASINA SEBEP OLMUSTUR ANCAK HER ZAMAN DEMISIMDIR EN BASINDAN BERI YA SEVE SEVE YADA SEVMEYEREKTE OLSA BU ULKENIN KIMLIGINI TASIMAYI BENIMSETEBILSEYDIK BUGUN BOYLE BIR SORUNUN VARLIGI OLMAZDI COGU YABANCI ULKEDE OYLELERINE SAHIT OLDUMKI ADAM SEVMEDIGI HALDE NEFRET ETIGI HALDE BULUNDUGU O ULKENIN VATANDASI OLABILMEK ICIN NE CABALAR SARFEDIYOR AMERIKALILARI VE AMERIKAYI COKLARI SEVMEZ HATTA NEFRET EDER ANCAK HER 10 KISIDEN DOKUZU SORULSA AMERIKAN VATANDASI OLMAK ICIN CAN ATAR BUNUN SEBEBI GUCLU BIR ULKE OLMAKTIR PEKI GUCLU ULKELER NASIL YAPIYOR BIRAKIN TERORIST BASLARININ RESIMLERINI TASIMAYI TELEFONDA AYKIRI BIR CUMLE DUYSA ICERI TIKIYORLAR ARASTIRIP SORUSTURUYORLAR TURKIYEDE NASIL INTERNETTE TV KANALLARINDA SOKAKTA SIYASI SOYLEMLERDE TERORISTLERIN PROPAGANDASINI YAPIYORLAR SAVCILARDA NE IS YAPIYOR TURKIYEDE BELLI DEGIL HADI SAVCILARIDA GEC HAKIMLER NASIL CEZA VERIYOR ANLAMIYORUM TURKIYEDEKI CEZALAR CEZA ISLEMEYI CEZBEDIYOR.BENIM BIR TURK VATANDASI OLARAK AK PARTIYI VE SAYIN BASBAKANIMIZ TAYYIP ERDOGANI AFFETMEYECEGIM TEK KONU KURTLER KONUSUNDAKI AYRICALIKLARDIR KURT KANALI YANLIS BIR UYGULAMADIR ZENGIN KURTLER VAR HEMDE COK ZENGIN O INSANLAR KURTLERE HIZMETI BIRAKMIS TERORISTLERE YARDIM EDECEKLERINE KURT KANALI ACSINLAR NE YAPARSA YAPSINLAR DEVLETIN PARASIYLA DEVLETIN KURTLERE KANAL ACMASI YANLISTIR HEM KURT KANALI OLURSA ZATEN TURKCE BILMEYEN KURT NIYE TURKCE OGRENSINKI SACMALIK KURTCENIN HER YERDE KONUSULMASI SERBEST OLURSA ERMENILERE RUMLARADA KANALLAR ACIP DIL OZGURLUGU VERMEK LAZIM HATTA BUTUN AZINLIKLARA YAPALIM BUNU TURKIYENIN ISMINIDE DEGISTIRELIM HATTA TURKCE KONUSMAYI YASAKLAYALIM ..BIRAKIN BU ISLERI KAFANIZI CALISTIRIN.
KÜRT SORUNU(!) DİYE BİRŞEY YOKTUR.SADECE BÖLÜCÜLÜK FAALİYETLERİNE ZEMİN HAZIRLAMAK İÇİN KURGULANMIŞ BÜYÜK YALANLAR MANZUMESİ..
1)KÜRT SORUNU VAR DİYENLERİN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU O BÖLGEYE AYAK BİLE BASMAMIŞTIR.
2)BÖYLE BİR SORUN VAR DİYEN YAZARLARIN KİMLİĞİNE BAKMAK BİZE HAİN PLAN İÇİN İPUÇLARI VERİYOR.
3)KÜRT VATANDAŞIN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞUNUN BÖYLE BİR SORUNU YOKTUR,SADECE KÜÇÜK BİR AZINLIĞIN DIŞ DESTEKLİ ÇIĞIRTKANLIĞIDIR.
4)GÜNEYDOĞUDA NE KADAR ÇOK AJANIN OLDUĞUNU VE BUNLARIN TURİSTİK GEZİYE GELMEDİĞİNİ AKIL SAHİBİ İNSANLAR ANLIYABİLİR.
BU MADDELERİ ÇOĞALTMAK MÜMKÜN.ANCAK BÜYÜK BİR EĞİTİM SORUNU VAR..
yüce allah insanı yarattı ona akıl verdi ama insanlar akıllarını kendi çıkarları için kullandı bu günki gibi ülkenin kurtulmasıyla birlikte cumhuriyetin temelleri atıldı atanlardan allah razı olsun 87 yıllık tarihizde hükümetler geldi geçti doğuya ve güeydoğuya yatırım yapılmadı buradaki insanlar buradaki zenginlerin ve din tüccarlarının eline bırakıldı ne için oy için halbuki ülkemizin her köşesi mukaddestir her parçası kutsaldır burada yaşayan vatandaşlar eşittir dillerimiz zenginliğimizdir gelenek göreneklerimiz yaşam biçimimizdir ülke hepimizindir yapılan yanlışlardan dönülmeli bölge kalkındırılmalıdırburada yaşayan vatandaşlarımızda sabırlı olmalıdır ülkemizin geleceği aydınlıktır eğer geleceğe güvenle bakmak istiyorsak birlikte hareket etmek zorundayız birbirimize muhtacız biribirimize ihtiyacımız var bu ülkede yaşayan türk,kürt,laz, çerkez,tatar,süryani, arap,ülkemizin zenginliği ve vatandaşıdır artık tc'yi kötü sözle anmayalım akıllı olalım isteklerimizi dile getirelim lakin yıkıcı olmayalım ortak dilimiz türkçedir eğitimde türkçe olmalı ama insanlar kendi dillerini geliştirmeli lakin lise düzeyinde yıkıcı değil yapıcı olalım yoksa ülkeyi bölmek isteyenlerin oyununa geliriz tıpkı ırakın başına gelenler 40 yıl boyunca madenlerini ve petrolünü amerikan ve ingiliz şirketleri işletecek burada yaşayan insanlar amele ve dayıbaşı poziyonunda benim ülkem dünyanın en güzel ülkesidir onu böldürtmeyelim