"Toplantıdayım" sözü milli yalanımız haline geldi. Kahvede okey taşlarının sesi telefondakine gittiğini bile bile "toplantıdayım, sonra arayın" diyebilecek kadar bu işi sulandırdık.
Her an her yerde herkes toplantıda sanki. Görüşmek istenilmeyen insanlara söylenen "toplantıdayım" sözüne artık kimse inanmıyor. Halkla ilişkiler şirketinde medya direktörü olarak çalışan Selin Eyüpoğlu, "Duyduğum her toplantıdayım sözünün yüzde 70’inin yalan olduğunu düşünüyorum." diyor.
Bilgisayar sistemleri satışı yapan Serkan Kuralkan ise "Artık kimse bu yalanı yemiyor ama niye yalan konuşuyoruz bunu da anlamış değilim." diyor. Kuralkan, "Bir satışçının en zor işi randevu almak; çünkü herkes toplantıda." diyerek durumun vahametine dikkat çekiyor.
Aslında "toplantıdayım" yalanına sık sık başvurulmasının sebebi toplum olarak hayır kelimesini kolay kullanamamamız. Bir belediye başkanının özel kalemliğini yapan ve uygun olmadığı için başkanının isminin verilmesini istemeyen Latife Hanım bu kanısını paylaşıyor ve "İstemeden çok yalan söylemek zorunda kalıyoruz." diyor. Malum belediye başkanlarını iş, para ve türlü istekler için arayan çok oluyor. "Hepsiyle görüşmek istiyoruz ama öyle ısrarcılar oluyor ki bazen yalana başvurmak zorunda olabiliyoruz." diyor.
Yapamayacağını ya da yapmak istemediğini söylemekten yani hayır demekten çekinen Türk insanı "toplantıdayım" yalanına sarılıyor. Halbuki profesyonellikte çok ve uzun toplantı yapmak pek makbul değil. Rixos oteller zincirinin sahibi Fettah Tanince "Eğer bir toplantı 45 dakikadan fazla sürüyorsa o, toplantı olmaktan çıkar." diyor mesela. Hâlbuki söylenen toplantıdayım sözlerinin sıklığına bakarsanız sanırsınız ki millet olarak mütemadiyen toplantı halindeyiz.
Eğer yemek yemek, arkadaşla sohbet etmek, çay içmek, maç izlemek, alışveriş yapmak gibi eylemleri de toplantıdan sayıyorsanız başka. Satışçı Serkan Kuralkan’ın bu konuda ilginç bir anısı var: "Bu yalan hayatımızın her anına girmiş. Bir defasında arkadaşımla film seyrediyorduk. Elimizde cips filan var. Telefonu çaldı, arayan bir fitness center satıcısıydı. Arkadaşım ’Çok önemli bir toplantıdayım, bu konuyu sonra konuşsak.’ dedi ve kapattı. Beni şoke eden bu an için şunu düşünürüm, arkadaşım yalan söylemek yerine ’kusura bakmayın ben bu konuyla hiç ilgilenmiyorum’ dese satışçı rahat edip o kişiyle vakit harcamayacak, aramaktan kurtulacak; arkadaşım da ilgilenmediği bir konuda aranmaktan." Yani dürüst olmak hayır diyebilmek gerekiyor.
"Toplantıda" sözüne en çok muhatap olan satıcılar, gazeteciler, halkla ilişkilerciler, sekreterler çağrıda bulunuyorlar; dürüst olun. ’Müsait değiliz, görüşmek istemiyoruz, aramayın kardeşim’ deyin ama lütfen toplantıdayım demeyin. Açık ve net olursanız ne siz ne de bir başkası vakit kaybeder." diyor. Yani doğrulardan kaçmayın, herkes gerçek olanı öğrenmek ister. Sanal âlemde nam salmış şairlerden Celal Odabaş, devlet ve banka kapılarında ’toplantıda’ sözünü duymaktan bıkmış bir Anadolulu amcanın derdini dile getirmek için "gardaş şu an toplantıdayım" şiirini yazmış. Şiirin son dizeleri; "fazla ısrar etme ben de gelemem/ gardaşım şu anda toplantıdayım."
***
’Toplantıdayım’ yalanını niye çok kullanıyoruz?
Prof. Dr. Nevzat Tarhan’a sorduk: "Bu tür yalanlar sosyalliğin önemli olduğu toplumlarda oluyor. Arayan kişiyi kaybetmekten korkuyor. İyi niyetle söylenen bir tür yalan. Sevgiyi, ilgiyi kaybetmekten korkmaya bağlı. Aslında bu, bastırılmış toplumların özelliğidir.
Çocukluk dönemlerinde bastırılarak büyüyen toplumlarda olur. Özgüveni eksik kişilerin tarzıdır. Özgüveni eksik kişiler böyle durumlarda açık net konuşmak yerine kaybetmek korkusuyla yalan söylüyor. Çünkü bu toplumlarda açık ve net konuşanlar yalnızlaşıyor. Dürüst konuşanlar küstah olarak görülüyor ve yalnızlaşıyorlar. Açık konuşan pirim yapmıyor toplumda. Yalan söylüyor ama yalan söylediğini karşıdaki kişi de biliyor ve sessiz kalıyor. Aslında toplantı yalanını yutmak da bir yalan. İnsanların dürüst davranmamasının bir nedeni de karşı tarafa açık ve net konuşunca alacağı tepkiye verecek cevap bulamaması. Kendini böyle bir duruma hazır hissetmez. Bu yüzden otomatiklik kazanıyor, tanımadığı kişiye de yalan söylüyor. Bu özgüven eksikliğine bağlı yalan. Bizim kültürümüz de maalesef bunu destekliyor.
Batı’nın Protestan ahlakı var. Rönesans’ı başlatan ahlak. Bunu da Endülüs Emevilerinden aldılar. İslam kaynaklıdır. Dürüstlük, yalan söylememek ve çalışkan olmak çok özendirilir. Biz o değerleri terk ettik. Hâlbuki birçok kötülüğün yalanla başladığını hatırlamak gerek. Bazı şeylerin azı küçük değildir. Ateş gibi. Yalanın da azı küçük değil. Bu anlamda toplumda ahlakî erozyon var.