Günümüz koşullarında global çapta bir ekonomik krizin oluşabilmesi için birden fazla gereksinime ihtiyaç vardır.
Birincisi bu krizin primer odağı A.B.D olmalıdır. İkincisi krizin altyapısı çok kısa vadede oluşmuş değil, 3 ila 10 yıl arasında meydana gelmiş olaylar silsilesine dayanmalıdır. Öyle ki krizin oluşumu büyük bir patlama biçiminde, sanki öncesi yokmuşçasına birkaç haftalık bir oluşummuş gibi görülecektir.
Oysa ki şu günlerde dünya gündemini sarsan ve büyük global dengelerin oynamasına sebebiyet veren; IMF gibi kurumları kendi kendisini sorgulamaya yönelten, medya ve halk tarafından bir çok kurum ve kuruluşa güven baskısında bulunulan bir krizin oluşması, havanın bugün bulutlu olmasından ibaret değildir. Krizin yapı taşları birçok değişkenden meydana gelmiştir.
Kapitalizmin can alıcı yayılmacılığı gizli ve derinden ilerler ve sonunda… Uluslar arası ilişkiler karinesinin en güzel sorusu bir olayın kaçınılmaz olup olmadığıdır. Bu soru üzerine tüm teorisiler değişik teorilerle cevaplar verirler ve çeşitli tezler,hipotezler,antitezler oluşur. Peki, günümüzdeki ekonomik krize bir uluslar arası ilişkilerci gözüyle yaklaşalım. Bu özelliklere sahip bir krizin küresel yayılmacılığı kaçınılmaz mıdır?
Sorumuz net ve basit, cevabı hemen herkes için aynı sebepleri farklı olsa bile. Evet kaçınılmazdır çünkü; en başta kapitalist bir sistemin parçası olmak demek hızlı etkileşim ve ülkelerin domestik bir ekonomik politika uygulama şansının olmayışı demektir. Ve ülkelerin likidite akışlarını organize eden en önemli kuruluş IMF’dir. Bunun da anlamı şudur ki, IMF kaynakları sığlaştığı anda, likidite aktarımını kesecek ve bundan kestiği ülkeler önemli düzeyde etkilenecektir. Örneğin Rusya; IMF in desteğini geri çekmesi sonucu, bu desteğe inanan yatırımcılar hemen uzaklaşma eğilimine girmiş ve Rusya önemli ölçüde yara almıştır.
Mortgage yapısının amaçlandığı gibi çalışmaması yani, kredilerin geri ödemelerindeki kırılmalar, IMF’in yanlış likidite aktarımı politikaları ve IMF kaynaklarının zorlu günlere girmesi, kapitalizm ve serbest piyasa sisteminin sebebiyet verdiği, kaçınılmaz bir sonuç olarak ortaya çıkan piyasa kontrol mekanizmalarının eksikliği, Asya ekonomisinin labirentleri…
Tüm bu sebepler tüm dünyayı dalgalandıran bir krizi doğurmuştur.
Amerika Birleşik Devletlerinin krizin büyümemesi için aldığı önlem 700 milyar dolarlık bir kurtarma paketi. Bu paket ile bankacılık sektörüne olan güvenin arttırılması bekleniyor. Küresel bir krizden bahsederken tek bir ülke için ve özellikle bankacılık sektörü için hazırlanan bir paket bu krizin dindirilmesinde ne kadar yardımcı olabilir ki?
Uzak Doğu ülkeleri ve Avrupa ülkeleri tarafından da pek coşkuyla karşılandığı söylenemez. Unutmamamız gereken şu ki global ekonomik arenada olumsuzluklar seri biçimde diğer ülkelere sıçrayıp yayılırken, olumlu bir oluşumun yayılması ve kayıpları düzeltmesi o kadar çabuk olmuyor. Kriz, bankacılık sektöründen orijinini almış olabilir fakat mekanizmanın sıçrama özelliğini de göz önünde tutarsak tek bir sektöre endeksli kurtarma paketi pek de pembe gözükmüyor. Reel sektörle ilgili ciddi kaygılar hala var. Ayrıca pakete reddedildiği ilk haline ek olarak birçok vergi indirimi getirildi ve aslında yeni paket bankalara çok daha fazla yük bindiriyor.
Bu yapısal durum ise yatırımcıya güven vermiyor ve yeni mali sorunlar gündeme taşınıyor. Global bir ekonomik kriz olması tabiatı ile ebetteki başka senaryolar ve planlar da var. Örneğin Avrupa Birliği Devletleri de kendi üye devletleri için bir kurtarma paketi planlamaktaydı fakat Almanya tepki gösterdi.
Sonunda kurtarma paketleri kabul edilse bile ülkeler arası siyasi olarak da sıkıntılı bir dönem başlıyor diyebiliriz. Amerika Birleşik Devletlerinde seçimin de yaklaşması ile birlikte iyiden iyiye siyasi bir hal alan ekonomik kriz için önlem önerileri de çoğu kez siyasi muhalefetlere takılmakta. Örneğin temsilciler meclisinden geri dönen ilk planı cumhuriyetçiler reddetmişti. Ayrıca ekonomiye devletin müdahale etmesi ve etmemesi konusunda hala ideolojik ayrımlar söz konusu ve bu da kutuplaşmaya sebebiyet veriyor.
Tüm devletler tehlike altında…
ABD’nin kurtarma paketi, tüm küresel ekonomiyi kurtaracak düzeyde bir oluşumu içermiyor. Ve krizin bazı ülkelere yayılmamış görülmesi önümüzdeki dönemde yayılmayacağı anlamını taşımaz. Örneğin Türkiye’de çok da fazla etkisinin hissedilmediği görüşünde hemfikiriz ama şu ana kadar…
Bundan sonrası hayal edebileceğimizden daha da kötü olabilir.
Şimdiye dek krizin dış ticaret, ihracat düşüşü ayağı devreye girmedi. Avro-Dolar paritesi de Türkiye lehine işliyor. Sermaye çıkışı açısından da şimdiye kadar büyük bir sıkıntı gözükmedi. Bankacılık sektöründe de şimdiye dek kötü bir gidişat gözlenmedi. Tüm bunlar bizi krizden uzak tutacak bir zırh gibi görülmemeli.
Etkileşimler kısa vadede başlayabilir ve tüm ülkelerde oluşan huzursuz ortam bizi tahminimizden daha zor bir durumla karşı karşıya bırakabilir.
Belki 1929 Büyük Buhran krizindeki gibi büyük bir patlama gerçekleşmedi ya da o zamanki kriz kadar ciddiye alınmadı. Ama şu var ki 1929 krizi nasıl ki bir savaştan doğduysa ve başka bir savaşa gebe kaldıysa, her büyük ekonomik kriz bir savaş riski taşımaktadır. Hele ki kontrol mekanizmasını çalıştıramıyorsanız ya da kumanda odası savaştan yana bir ülkede ise özellikle orta büyüklükteki devletler tehlike altındadır.
Kırılgan yapıdaki ekonomiler, bu tür krizlerden daha çabuk etkilenirler ve iç denge her an yerle bir olmaya hazır kıta durumunda kalır. Kırılır ya da sendeler, sendeleyip düşmeden kalkması için en önemli şart siyasi istikrar ve güven ortamıdır.
Orta büyüklükteki bir devletin böyle bir durumda ilk hedefi siyasi istikrarını sağlamak,cari açıkları akıllıca finanse etmek,banka-yatırımcı ilişkilerinin olumlu yönde seyretmesini sağlamak olmak üzere sağlam bir bütçe çatısı altında ayakta durabilmek olmalıdır.
Devlet Bakanı Mehmet Şimşek de yaptığı açıklamada yaşanan krizin ‘1929 Büyük Buhran’dan bu yana yaşanan en büyük ekonomik kriz olduğunu belirtmiştir. Etkilerinin 1929 krizine oranla daha az yada fazla olacağını zaman gösterecektir. Fakat her şeye karşı hazırlıklı olmak bu dönem için önemlidir. Rusya, uzak doğu, ABD, Avrupa dörtgeni içinde Türkiye’nin bulunduğu konum ve buralarla olan ekonomik ilişkiler, ekonomik bağlılıklar hatta ekonomik bağımlılıklar açısından bu krizden hiç yara almamış bir ülke olarak çıkmak; imkânsız, kendi siyasi ve ekonomik dengelerini iyi kurup, sağlam bir savunma mekanizması geliştirip az yara almış bir ülke olarak çıkmak ise; olasıdır…
Devamı bir savaş olur ise…
Tablo bu kadar netken ve daha önce yaşanmış bir global ekonomik kriz tecrübesi varken, arkası yarın dizisi izler gibi olacakları sadece beklemek, intihar etmekten farksız olur. Şu durum içerisinde savaş ihtimallerini düşünmek ne pesimist bir yaklaşım ne de paranoyak bir komplo teorisi olur. Tarih tekerrürden ibaret ise, buyurun 1929 ekonomik buhranı ve sonuçları, sayfa sayfa, kitap kitap durmakta…
Yok tarih değişir, tarih dünden ibaret değil sadece bugün yazılıyor ise, bugünün dünya finans sisteminin çaresizlikleri, küresel şirketlerin iflasları, IMF’in güçsüzlükleri, Uzak doğunun stabilite eksiklikleri ortada…
Bu denli çok değişkene sahip bir sistemin güvenilirliği nasıl sağlanabilir ki? Her duruma karşı hazırlıklı olmak gerek, değişik bileşenler farklı oluşumlarla karşımıza çıkabilir ve bu yarın dan da yakın olabilir.
türkiyeye birsey olmaz. eğer olsaydı şimdiye kadar coktan olmuştu. daha dune kadar en ufak bir olayda borsamız cöküyordu. şimdi dunya sarsılmış ama türkiyede kimse rahatsız değil. neden? cunki turk insnaı krizlere bağışıklık kazandı artık. fakat dunyanın diğer ulkeleri inanılamaz derecede sarsılmaya basladı. neden arap ulkelerinde kimse krizden bahsetmiyor? hiç dusundunuz mü? arkadaslar bakın bu soyleyceeğim bir komplo teorisidr. belgesi cartı curtu yok. dunyanın sarsılma nedeni turkiye. dunya şu an turkiye merkezli sarsılıyor ekonomik krize girmeye basladı. çok sesiz ve derinden bir çalışma yapılıyor. şu an dunyanın yonetimini elinde bulunduran para islami kesim tarafından gizliden piasalardan cekilmeye basladı.ve bu organzisayonun basında turkiye var. 10 yıllık surec içeriisnde turkiye dunyanın en guclu devleti olarak öne çıkıcak. şu an turkiyeye innaılmaz derecede geri donusumsuz para giriyor. sıcak para girişi var. bu sıcak para girişinin önünü kesemiyorlar. ve avrupadanda inanılmaz derecede bir para çıkışı var. istanbul dunyanın merkezi ekonomik merkezi olacak. dunya bankaları istanbnla kayacak. herkes sabretsin şimdi sıra bizde. şimdi turkiyenin kapısını aşındıracaklar yardım edin diye. turkiye paranın merkezine oturyor. az kaldı........... asıl 1997 de yapılacaktı bu operasyon fakat saolsunlar 3-5 bası kapalı kızı bahane ederek tankalrı yuruttuler amerika hazretleri ama artık o borulaRIDA ÖTMÜYOR. bunalrı bir siyasi partinin sözcüsü olarak yazmıyorum. tayyip erdoğana karsı da kişisel bir nefretim var. anma su anki uluslarası konjektur yeni blokların olusması için cok musait. bu durumda en şanslı olan ulkede turkiye.
herkesin gözden kaçırdığı şeyler var. iş hayatı içinde olanlar bunu görmüşlerdir ki BİR ÇOK FİRMA BATIYOR.kredi sıkıntısı,likidite problemleri ...ödeme planları çoğu şirketlerde açık vermeye başladı. kasım ve aralık aylarında yapılacak ödemeler için finansal hiç bir çıkış bulamıyorlar...öyle ki Türkiye'de bankalar kredi kullandırmamakta direnmeye başlıyor çünkü onların da dış destekleri kesilmiş durumda. aslına bakarsak çok kötü günler bizleri bekliyor. kimse demesin ki kriz Türkiye'yi vurmadı. esas kargaşa şimdi başlıyor. kasım ve aralık ayları çok zor geçecek gibi. tüm bunlar olurken acil önlem paketlerinin alınması gerekli. devletin ekonomiye müdahalesi bazı zamanlar kaçınılmaz olmakta. işte tam o anlardan birindeyiz...
ekonomik kriz ulkemizi koleleştirmek için ortaya çımış saniki bu krızden en az etkilenecek ulke biziz hatta bu krizi bazı alanlarda lehimize bile çevirebiliriz ama buna karşılık adamlar ne yapıyor sanki kriz ulkemizi vurdu berbat duruma getirdi hadi turkiyeye para yardımında bulunalım peki karşılığpında ne olacak hangi toprağımızı vereceğiz veya hangi madenimizi bilmem kaç yıl hiç işlemeden amerikaya satacağızz kriz bize deil avrupanın hakimi ulkelerin bellerini kırmaya geliyoır ama adamlar bu durumda bile bizi mağdur duruma duşurebiliyor şimdi aklıma yuce onder ataturk un sozu ogeliyor ve diyorum kii gerçekten onderimiz ilerisi çok iyi gorebiliyordu söz şu ki ''Butun bu şeriatten daha elim ve daha vahim olmak uzere memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler.hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleri ile tevhid edebilirler.''bu söz tam içinde bulunduğumuz durum için soylenmiştir ve son oalarak diyorum kii yaptıkları herşeyin hesaplarını verecekler bu dunyada olmassa oteki dunyada
bana kalırsa kırılma noktası çok yakında olacak. beklenildiğinin aksine biz en zararlı çıkan ülkelerden birisi olabiliriz. ihtiyatlı olmamız gerek.
bu yazıları yazmanızın kımseye bı faydası yok acıkcası abd benım umrumda bıle degıl herkes hakettıgını bulur