Hepimizin kendi hesabına yatan oksijeni “yaşıyorum” yanılgısıyla soluyup, bir yerlerde birilerinin kısacık deyip de çoğu zaman bitmeyecek acılarla tükettiği ve yine bir yerlerde birilerinin lay lay lom geçirdiği; aynı gökkubbe altında fakat birbirinden yirmi bin fersah uzaklıkta “yaşadığımızı sandığımız “hayatlarımız var aslında.
Haftasonu olunca her yazar eğlenceli yazar. Ammavelakin serde Mersin’e gidenlere muhalefet olma güdüsü mevcudiyetini koruyunca, benim gibiler yine suya sabuna dokunup,konu muhataplarına illa ki bir kese atma bahanesi buluyor işte ne yaparsınız?
Bu alışkanlığım hakkındaki en iyimser umudum, can çıkınca huyumun da metabolizmamı terk- i diyar eyleyeceği...
Siz henüz yazının tümünü okumadınız.Hafta sonu sabahı,başımın ağrısına ,içimin sıkıntısına mütevellit, seçtiğim konu da biraz ordan, biraz burdan oldu ve dikkatime çarpanlar parmaklarımın ucundan bu köşeye düşüverdi. Oysa bu sabah klavyeye ilk tıkladığımda yüreğime dokunup , ebeleyip kaçan konularla sizle buluşmak ve H2O halinde halleşmek istiyordum ama içimdeki Nilgün bu kişisel paylaşıma izin vermedi.. (Napalım patron ne derse onu yazacağız el mahkum:)
Anlatırken bildiğimiz kişilerden ,onların hayatlarına ,özellerine müdahilliğimizden bahsetmek istiyorum bugün biraz.Bu kişilerle ve hayatlarıyla öylesine iç içe yaşıyoruz ki her türlü yorumu ve dedikoduyu yapmayı kendimize hak sayıyoruz.Onlar artist,onlar sanatçı,onlar medyatik kuklalar yada siz adına her ne diyorsanız işte onlar; onlar ...
Onların dünyasında ilişkiler yürümez zaten,laga luga işler, onların evliliğinden namusundan ne olur diye bahsedilir hep evlerdeki paparazzi muhabbetlerinde.Kendi yaşamlarımızı namus ve doğru hayat abidesi haline getirip,sütten çıkan ak kaşıklarımızı da kapmasınlar diye ,gömleklerimizin içine sakladığımız melek kanatlarımızın hemen altında sokuşturuveririz. Oysa kimse bilmese de ,biz ne olduğumuzu gayet iyi biliriz.
Peki,o halde çoğu zaman özel hayatları yüzünden yerden yere vurduklarımız kim?
Onlar diye bahsettiğimiz dünyadakiler kim? biz kimiz?
Hadi “onlar “ ünlüler dünyasındakiler olsun, sıradan ve düzgün yaşayan manşetlere konu olmayan ,ayıplama ,ar ve namus makamına malum yumuşak organını yayıp oturmuşlar da biz olalım. Hiç düşündünüz mü bilmem, onlar bulundukları yerden bakınca ne kadar bizdenseler, bizim dilimize ve garipsediklerimize dahilseler,biz de bulunduğumuz yerden bakınca onlar gibi görünme riski taşıyoruz aslında. Kimbilir bizler ; fakir ama namuslu,ışıltısız ama aydınlık, en önemlisi dürüst ve sıradan hayatlarımızda ne çarpıcı gerçekler,ne yalanlar,ne haksızlığa uğradığı(uğratıldığı) halde çığlıkları bastırabilecek suskunluklar yaşıyoruz.. Kendi yaşamlarımızdaki kutsanmışları bozmamak için de, yansıtma mekanizmalarımızı harekete geçirerek sakız niyetine medyada uluorta özeli halka ulaşanları sanki bizlerin yaşamında benzerleri yaşanmamış,bize de yaşatılmamış gibi yerden yere vuruyoruz..
Bu olayların en belirgin örneğini geçenlerde hep birlikte yaşadık.
Medyanın ve hatta Türkiye’nin gündemini değiştirip,Ortadoğu ‘da yüzlerce masum sivilin öldüğü savaştan ve Doğu da PKK illetine şehit düşen yavrularımızın analarının gözyaşlarından bile daha çok görüp,duyar olduk malum konuyu ve kahramanları. Her tarafta onlar yazıldı çizildi,kimi yerde onun , kimi yerde sevgililerinin bileti kesildi.. Ana haber bültenlerinde nerdeyse “ en a n a haber” olarak altyazıyla verildi.Cidden cins bir haber anlayışımız var: )
Uzun bir dönem başımıza taç ettiğimiz,sonra iki sevgilisini (neden olduğu bilinmeden!!!!) aldatan tü..kaka kadın Pınar Altuğ’dan bahsediyorum.Yok efendim Pınar Altuğ sevgililerini aldatmış, yok efendim kadının kazanovalığı ayıpmış.
Bir kere eğer toplumda “ ayıp “varsa bunun cinsiyet ayrımı olmaz beyler.Ve her ayıp gibi görünen de ayıp olmaz."Hiçbirşey göründüğü gibi değildir "der, yazar dostum sevgili Erdal Demirkıran...
Sık sık sevgili değiştiren,birden fazla kadını aynı anda yüreğine iliştiren ; “erkek adamdır yapar” deyip birliktelikleri erkeğe “ el kiri” olarak gösteren bir toplumda duyguları belki de sık sık kullanılmış, geçmişte her sevdiğinde aldatılarak ,yüreği kanatılmış bir kadın kitlesinin içinden gelen çığlık ve protestodur bence Pınar Altuğ’un yaptığı.Geçmişinde buna benzer sevda yalanları yedirilip yutturulmuş,yüreğindeki aşık olabilme merkezi tuz buz olmuş binlerce kadından biri olarak,Pınar Altuğ gibilerin yaptıklarını ahlak bozukluğundan çok, patlama ve geçmişinden intikam alma eylemi olarak görüyorum.
Erkekler yapacak,kadınlar hep çelmeyi yiyip bir köşede “kaderim “deyip gözü yaşlı biçimde oturacak .Karşısına çıkacak yeni ve sahte prenslere yine aynı saf duygularla yaklaşacak.Aldatan hep erkek,aldanan hep kadın olacak.Yok öyle dava.
Her şeyin hormonlanıp,genetiği ile oynanarak önümüze sunulduğu , içinde yaşamaya debelendiğimiz bu kofti toplumlarda ,sevda üstüne kurulan o güzelim masalların , ne istediğini bilmeyen ,maymun iştahlı erkekler tarafından yerin dibine batırılmasını seyretme gafletine düşen ademler,nihayet kadının da isterse aynısını yapabileceği gerçeği ile yüzleştiler...
Ohh..olsun size.
İLLEDEANLAMIYORUMDİYENEENDİBEVURMUŞDEEPNOT:“Adam gibi adamlar olmayı becerip, adam gibi sevdalar yaşama hidayetine erdiğinizde, karşınızda adam gibi kadınlar ve adam gibi adanmışlıklar bulacaksınız... Sizde bilirsiniz ki, karpuz ekilen yerden karides çıkmaz beyler :))” Denemek isteyene karpuz çekirdekleri ve saksılar şirketten:)))