30
Haziran
2024
Pazar
ANASAYFA

Şimdi Okullu Olurken Yüreği Buruk Kalanlar

   
 
 
         İstanbul’daki ikibinden fazla okul, iki milyondan fazla öğrencisi ve onbinlerce öğretmeni ile yeni eğitim yılına girdi bu hafta.

       Bende şimdiye dek hem eğitimci,hem müdür,hem anne olarak sürdürdüğüm o kaos ebeveyenlik modumu aşıp, çiçeği burnunda ilköğretim velisi olarak bir üst eğitim kademesine terfi ettim ve kızımın okul hayatına başlaması nedeniyle bizzat katıldığım , ülkemizin her yerinde yapılan o törenlerden birini yazayım istedim sizlere.

      Sonra bir an; benim için günün yegane anlamının kendi çocuğum olduğunu düşündüm bencilce,yazsam yazsam ancak annelik iç güdümle yine kızıma çıkacak güzellikleri anlatırdım herhalde bu satırlarda..

      Oysa,okullar açılırken yazılması çizilmesi gereken başka çocuklar ve o başka çocukların da başka anlamları,benim evladımın bu hafta yaşadığından çok  daha uzak , buruk heyecanları vardı.

     Bendeki kelimelerin kifayetini yitirdiği bu çocukları ,tam da zamanında ve çok değer verdiğim bir dostumun klavyesinde buldum bu sabah .

      Her ne kadar noktasına virgülüne birazcık dokunsam da ( yazım hataların vardı ne yapıyım tatlım:) ) özüne hiç dokunmadan burada sizlerle paylaşmak istiyorum ... 



    “ Sen ,sabah büyük bir heyecanla minik kızının elinden tutup, onu yeni okuluna ve yeni yaşamına doğru yola çıkarttığında, bende sokaktaki rengarenk okul formaları içindeki yüzlerce öğrenciyi görünce; farkında olmadan yıllar önceye yedi yaşıma döndüm.

        O kapkara okul önlüğü içinde ( hatırlarsın bir vakitler iç karartacak kadar siyahtı o önlükler) sadece annemin diktiği yakalığım ve siyah yeni pabuçlarım ile caka satarak, babamın elinden tutup ilk okuluma; yani hayatımın başlangıcına gittiğim günü hatırladım semtimizdeki okulun kapısında yaklaştığımda .
        Ve dudağımdan dökülen şu mısraları :
         “ Daha dün annemizin kollarında yaşarken.. çiçekli bahçemizin yollarında koşarken; şimdi okullu olduk, sınıfları doldurduk...” 

        Tam da bu sabah okulun bahçesinin önünden geçerken gördüm o ışık bakışlı, yürek yakışlı gözlere sahip erkek çocuğunu.Annesinin elinden mahzunca tutmuş  okula giriyordu.
      Hemen yanımda olduklarından kulak misafiri oldum gayrı ihtiyari o bir anlık konuşmalarına...
      Küçük çocuk annesine bahçedeki babalarının elinden tutup töreni bekleyen yaşıtlarını gösterip şöyle diyordu,. ”Ah anne, babam da olabilseydi keşke yanımızda şimdi, tutabilseydim ben de sıkıca o pamuk ellerinden diğer çocuklar gibi ...”
İşte o an genç kadının mağrur sesinden yüreğimi yakan, içimi acıtan ve hiçbir annenin çocuğuna bir daha söylemesini dilemediğim şu sözleri duydum;”Canımın içi söz veriyorum sana okul çıkışı,oğlunu hep bu kıyafetler içinde görmeyi bekleyen kahraman Baba'nın yanına, Edirnekapı Şehitliği'ne götüreceğim seni; sen yeter ki oku ve ona yaraşır bir evlat ol emi bitanem..” 

      Okula yeni başlayan bir başka çocuğun tatlı telaşı ile dönmüşüm bu acımasız dünyaya tekrar ve ona sarılıp sınıf arkadaşlarının yanına götürerek ilk öğretmenine teslim eden annesinin ardından ,hemen arkadaki velilerin arasına bakıverdim pek de farkında olmadan gözlerim o genç mağrur şehit eşini aradı kalabalıkta.
       Hoparlörden gelen müzik öğretmeninin 'Mill Marşımız için hazır ol' uyarısı ile toparlanırken birkaç adım yanımda gördüm o hanımı tekrar... Yüzlerce çocuğumuzun büyük bir coşkuyla söylediği İstiklal Marşımız' a eşlik ederken; o şehit eşinin gözlerinde iki damla yaş ile nasıl büyük bir gururla evladına bakıp, yine o mağrur tavrıyla yürekten söylediği marşımızı ömür boyu unutmayacağım...
“ 
diyordu bana bu sabah gönderdiği “e-duygu "sağanağında kendisi.. 


Tüm bunları yazarken çok sevdiği o şiirden bir de  dörtlük  eklemişti hatta e-mailin sonuna,

“Erkenden gel gecikme.. Ne olur,bir dönem kal!
Hep böyle yaparsın her gelişte..
Bunca dert,bunca yara ve yoksulluk ve vebal,
Ve- Gök ekini biçer gibi- erken ölümler; Senin yüzünden işte!..”
 

       


       Köşeme bu hafta,hem yüreği, hem yüreğinde biriktirdikleriyle destek veren ve  şimdilik isimsiz konuk olmayı tercih eden değerli dostum’a (o kendini bilir) kucaklar dolusu teşekkür ediyor,yeni öğretim yılının tüm öğrencilerimize ve ülkemize,”aydınlıklara gebe büyük başarılar getirmesi”dileğimi bir kez de klavyem aracılığı ile tekrar ediyorum.
Yayın Tarihi : 19 Eylül 2006 Salı 00:19:08
Güncelleme :20 Eylül 2006 Çarşamba 14:05:15


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
erdal geyikçi-köçek IP: 85.98.45.xxx Tarih : 19.09.2006 12:27:16
Çok güzel bir anlatımla yazınıza başlamışsınız.benimde çocukluk yıllarım.aklıma geldi.Nilgün abla hayal ediyorumda beraber.okuduğumuz arkadaşlarla kalemimizi,silgimizi ortasından keserdikde paylaşırdık.giydigimiz önlüklerin siyah oldugu aklıma geldi.şimdi ise rengarenk.çocuklarımızın önlükleri.kalem,kitap almak için simit sattığım yılarıda hatırlıyorum.şimdi ise devletimiz.herşeyi sunuyor.çocuklarımıza.anne ve babalara düşense okula göndermek.şimdiki çocuklarımız.şanslı.bizler teneffüslerde oyunlar oynardık.artık her sınıfta bilğisayarlar var.hz alinin bir sözü aklıma geldi.(BANA BİR HARF ÖĞRETENİN 40 YIL KÖLESİ OLURUM DEMİŞ)burda bence söylediği herkesin bildiklerini birbirine ögretsin anlamında anlıyorum.kimse kimsenin kölesi degildir.ögretmeniminde ellerinden öpüyorum.bana okumayı yazmayı öğrettiği için.nur içinde yat.mekanın cennet olsun. öğretmenim.saygılerımla.erdal geyikçi-köçek.!

Ayşe Dikicoğlu IP: 88.241.187.xxx Tarih : 22.09.2006 16:51:17
Ahh! be Canım Perim.Valla benide eşimi de ağlattın bu yazı ile...Bazen ne kadar bencil oluyoruz onu anladım.Bizim sevindiğimiz şeyler bazıları için aslında nasılda acı verici şeyler olabiliyor.Ellerine ,yüreğine sağlık...

Aysenur Ulubaş IP: 81.214.129.xxx Tarih : 22.09.2006 17:28:16
Gerçekten yazdıklarınızı ve o meçhul kişinin gönderdiği mektubu gözlerim dolu okudum. Bende hatırladım siyah önlüğü bir anda. Kurdeleli saçlar, beyaz çorap yeni gıcır gıcır parlayan ayakkabılar. Elimde çantam, beslenme çantam, su mataram... Okula ilk başladığım gün annem beni okul kapısından bırakıp gitmişti çünkü evde kardeşim vardı ve yatıyordu. Yanlız o koca okulun bahçesinde kalakalmıştım. ağlmamak için hep yukarı bakıyordum. Ufff Nilgün hanım içimi acıttınız. Yazınızda gözleriniz kadar güzel ve içli... Teşekkür ederim.

Talat Nayir IP: 85.100.8.xxx Tarih : 28.09.2006 17:01:53
Bütün çocuklarımızın anne babalarının ellerini tutarak okullu olabilmesi dileğiyle....