30
Haziran
2024
Pazar
ANASAYFA

Hayat; malzemeden çalmaya gelmez.





    "Kader kime şikayet edeyim seni!..."
   
    Hani bazen işler yolunda gitmez , hayatımızın iyonik, kovalent ya da bilumum kahpe bağlarının tümünün ellerimize, ayaklarımıza,  yüreğimize ve hatta düşlerimize dolandığını hissederiz ya; işte o zaman iç dünyamızdan dilimize vuran şikayet dilekçemizin genelde ilk sitemidir yukarıdaki inleyen nağmeler.

    Çoğu kez o meşhur ağları garibim kader örse de, hayatlarımızın başına çorapları bizzat yaptığımız tercihler ya da hayatla tutuştuğumuz ladeslerden ötürü kendimiz öreriz aslında .(Bu konuda öyle maharetliler vardır ki,trikotaj makinesi yanlarında yaya kalır.:)

     Bu köşeyi sürekli takip edenleriniz bilirler, yaşam denen sürecin kocaman bir sürpriz yumağı olduğunu, , Hızır’ın, birisi darda kalmadan yerinden asla kıpırdamadığını, yeniden “merhaba “ diyebilmek için mutlaka bir “elveda” gerektiğini, tam da her şey bitti derken, tazecik umutların yeşerebildiğini savunurum hep.

    Her doğan güne; kendi adımıza ,kendi payımıza, bazen olumsuz gibi görünse de hep yararımıza olan , tarafımızdan açılmayı ve fark edilmeyi bekleyen minik hediye paketleri gizlenmiştir.

     Bu minik süpriz paketler; ya gözyaşıyla, ya yediğimiz kazıklarla, ya büyük acılarla, ya beklenmedik olaylarla hissettirir kendini.

     Olaylar, zamanlar, mekanlar, kahramanlar değişir ama kıssadan alınması gereken hisseler hiç değişmez.

     Bizde eksik olan ne varsa, tıpkı bir uzay mekiğinin gidip yörüngeye kitlenmesi gibi, itinayla gelip bulur, bir şekilde tamamlar o eksiğimizi.

     Elimizden geleni layıkı ile yapmayı becerip varlığımızın mükemmelliğinin farkına varıp, bize sunulan bu olağanüstü yetiyi doğru ve iyi niyetle kullandığımızda hayatın bize biraz daha torpil geçtiğini fark ederiz. 

     Peki ya  kullanamazsak; şimdi okuyacağınız öyküdeki kahramandan ne farkımız kalır?


     “Hayli yaşlanmış olan marangoz emekli olmaya hazırlanıyor, karısıyla birlikte, kendisine daha çok zaman ayıracağı bir hayat sürmek istiyormuş.

       Bu düşüncelerini patronuna da açmış.
      Maaşının eksikliğini her ne kadar hissedecek olsa bile emekli olmaya ihtiyacı olduğunu düşünüp hayatının kalan kısmını hırslardan ve stresten uzak geçirmek istiyormuş.

      Patronu, böyle iyi bir çalışanının işten ayrılacağını duyunca çok üzülmüş, marangozdan ayrılmadan önce son bir ev daha yapmasını rica etmiş.

      Marangoz biraz düşünmüş ve kabul etmiş, fakat bir müddet sonra, evi zoraki yaptığı, bitirmeye de pek istekli olmadığı etrafındakiler tarafından farkedilir olmuş. Yorgunluk ve bıkkınlıktan dolayı öyle kalitesiz malzemeler kullanarak, öyle gelişigüzel bir iş çıkarmış ki, işletmede görev yapan ve onun iş kalitesini bilenler , böyle bir ev yaptığına ve böylesi iyi bir kariyerin bu şekilde noktalamasına üzülmüşler. 

     Yaşlı adam zoraki de olsa işini bitirdiğinde, patronu gelip, evi gezip görmüş ve anahtarları marangoza uzatmış. “ Yıllardır yanımda çalıştın, al burası senin evin, bu benim sana emeklilik hediyem olsun” demiş.Marangoz çok şaşırmış! 

      Ne yazık! Eğer kendi evim olacağını bilseydim; herşeyini daha itinalı, daha planlı ve daha estetik yapardım. Ortaya bambaşka bir ev çıkabilirdi diye kendi kendine sitem etmiş.”


      Biz de, yukarıdaki hikayedeki marangoz misali, gün be gün kendi hayatlarımızı inşa ediyoruz .

       Ama her nedense en iyi malzemeyi kullanmıyor ve sonra da inşa ettiğimiz bu evde yaşamak zorunda olduğumuzu farkederek hayretler içinde kalıyoruz.

      Eğer geriye dönüp baştan başlayabilseydik eminim çoğumuz pek çok şeyi daha farklı yapardık. ( ahh !! bizi gidi bizi: )


      Şaka bir yana ,bence her birimiz kendi hayatlarımızın inşaat ustasıyız.
       Hergün farkında olsak da ,olmasak da bir çivi çakıyor, bir tahta yerleştiriyor veya bir duvar örüyoruz etrafımıza.
       Bugünkü davranışlarımız ve yaptığımız seçimler, yarın ki “evimizi” inşa ediyor aslında… 

      

Evinizi akıllıca inşa edin...

                  Malzemeden çalmayın ki; yaşadığınız ufak sarsıntılar ya da Allah korusun ruhsal depremlerde, inşa ettiğiniz gönül evinizin enkazı altında kalmayın.

        Ha bir de mümkünse, fay hattına yakın yerlere bile bile ev kurmayın.: )

Yayın Tarihi : 7 Aralık 2006 Perşembe 13:15:19
Güncelleme :8 Aralık 2006 Cuma 10:39:37


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
esteban IP: 85.103.30.xxx Tarih : 11.12.2006 09:19:20
size yürekten katılıyorum. insanın yaşamını biçimleyen sabık tercihleri muhakkak. peki kader nerde devreye giriyor derseniz o da yaşamınızla alakadar başka tercihlerin size olan sizin gayrınızdaki tasarruflarının yaşamınıza etkisi ne kadar mükemmel tercihlerin sahibi olursanız olun mutlak bir adalet içinde olmak kaydıyla yeni güçlükler sizin kabiliyetlerinize kuvvet versin diye başkalarının tercihleriyle karşınıza çıkacaktır. insanın kendi hayatının yaşamının malzemesinden çalması kadar dehşetli bir varta yoktur diye düşünüyorum

erdal geyikçi-köçek IP: 88.229.211.xxx Tarih : 7.12.2006 19:10:24
merhaba nilgün abla.sizin köşenizi ilk günkü gibi bugünde okudum.anlattıklarınızı bende çok yaşadım.ama yaşadığım ve unutamadığım bir olayı anlatayım.öncelikle şunu söyleyim.TEMELİ SAĞLAM OLMAYAN ÜLKELER YIKILMAYA MAHKUMDUR.tıpkı ülkemizde olan depremler gibi.bunlardan birisi olan 1999 marmara depreminin olduğu yerlere bende deprem sonrası çalışmak için gitmiştim.temeli sağlam olmayan binaların nasıl yıkıldığını gözlerimle gördüm.herzamanki gibi malzemeden çalınmış misali.insanlarla konuşmayı seven birisi olduğum için depremi yaşayanlarla sürekli konuşurdum.ANLATSAM YALAN OLUR,YAZSAM ROMAN OLUR,FİLMİNİ ÇEKSEM 40 BÖLÜMLÜK BİR DİZİ OLUR.insanların anlattıklarını yaşamadım ama şunu söyleyim.anlatılanları dinlemek,depremi yaşamaktan zor geliyordu.konuşurken senden dahi korkuyorlar ve çekiniyorlardı.BİZİM ÜLKEMİZİN TEMELLERİNİN ÇOCUKLAR VE BEYİNLERİNİN GANÇLER OLDUĞUNU DÜŞÜNÜRSEK.BENCE ÇOCUKLARIMIZA VE GENÇLERİMİZE SAHİP ÇIKILMASI GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM.bizin ülkemizde hep ben dendiği için malzemeden kaybettik.ARTIK BİZ DEME ZAMANI GELDİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM,NİLGÜN ABLA.ülkemizin geleceği için,HATDİ TÜRKİYEM EL ELE BİR ÇİVİDE SEN ÇAK EVİNE,ÜLKEMİZE TÜRKİYEMİZE.hep birilerinden bişeyler bekliyoruz,ama birileri bizlerden çok şeyler götürüyor,NİLGÜN ABLA.iyileri ve iyi malzemeyi görmüyoruz,çürüyüp gidiyoruz.saygılarımla.erdal geyikçi-köçek........!

Rumuz Goncagül IP: 85.101.56.xxx Tarih : 13.12.2006 11:41:44
Sevgili Nilgün hanım, haklısınız hayat nasıl malzemeden çalmaya gelmezse;yaşadığımız günlerin keyfini çıkaramadan , yaşam karmaşası içinde o değerli anları es geçmeye hiç gelmez di mi ama...Hem artık malzemeden çalanlarla ayrıca bir ilgim olacak,yazınız bana yeni ufuklar açtı galiba ; hadi hayırlısı:))