30
Haziran
2024
Pazar
ANASAYFA

Üşümeyecek Kadar Yakın, İncitmeyecek Kadar Uzak Olabilmek



        Vakti zamanında çok bilmiş adamlar, sevdiğinin canını(ya da bazen yüreğini) acıtırcasına sevmeyi önce“Ayı yavrusunu severken öldürürmüş” deyimiyle pekiştirmiş, sonra bu zavallı hayvanların hoyrat sevme iddiasını çağrıştıran paragraf başındaki malum deyimi hafızalarımıza kazımışlardır.

         Oysa ki yıllar önce ,Jean Jacques Annaud ‘un olağanüstü  filmi AYI’yı izlerken ,bu hayvanların günümüz insanından çok daha muhteşem bir sevebilme becerisine ve ” acıtmadan sahip çıkabilme” duygusuna haiz olduğunu gördüm.O renkli film karelerinde, meşhur deyimdeki öldürme eyleminin tam  aksine, sevdiklerini  canlarını çıkarırcasına değil,tabiri caizse ölümüne seviyorlardı.

   " İnsan birini gerçekten çok sevdiğinde mi canını acıtır? Yoksa canını acıtabileceği birini bulduğunda sırf bu egosunu tatmin etmek için mi sever? "

        Gerçekten sevdiğimizi söylediğimiz kişi yada kişileri koruma ve kollama duygusunun dozunu ayarlayamamak çoğu zaman eylemin muhatabını yukarıdaki iki soruyu ya da türevlerini kendine sormaya sevk eder.

       Acıların çocuğu Emrah ya da acıların kadını Bergen her ne kadar acının insana alışkanlıkla karışık kaşarlanma özelliği kattığını savunsalar da ,bir süre sonra sürekli acı çeker  modunda  olmak sevgiyi de maalesef bol acılı finallere taşıyor.

        Her mesafeyi,ağırlığı santim ile,metre ile ,gram ile,mil   ile ölçme birimlerini icat etmişken, karşımızdakinin sınırlarını ve dayanma oranını ölçmeye yarayan belki de hayatımız için en elzem ölçüm birimlerinden biri olan o  “x birimi”  es geçenlerin aklına şaşayım. 

         Hikayede, hikayeler gizlidir mantığından yola çıkarak,minik bir hikaye ile sizinle aramdaki mesafeye bir tanı koymak,kıssadan uzun uzun hisseler çıkartmak arzusu ve isteğindeyim  lütfen kabul buyurunuz efendim: )


        “Ormanın birinde yaşanan dondurucu bir kıştan bütün hayvanlar çok etkilenmiş,büyük kayıplar vermişler. Ama aralarında en çok kayıp verenler kirpilermiş. Çünkü onların diğer hayvanlar gibi kalın kürkleri yerine, kendilerini sıcak tutması zor olan dikenleri varmış.

          Bu durumdan en az zararla kurtulmak için kirpiler toplanmış ve yitirdikleri kayıplara bir çözüm aramaya başlamışlar. Nihayet tartışa tartışa, gece olunca tüm kirpilerin bir araya toplanmasına ve birbirlerine olabildiğince yakın durarak geceyi geçirmelerine karar verilmiş. Böylece birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak, aralarındaki hava tedavülünü önleyerek donmaktan kurtulacaklarmış.

           İlk geceki deneyimlerinde bunun işe yaradığını görmüşler.Görmüşler görmesine ya; ama bu sefer başka bir problem çıkmış ortaya. Üşüyen kirpiler birbirlerine fazla yaklaştıklarından ciddi yaralanmalar gerçekleşmiş. Daha sonraki gece yaralama korkusundan ötürü uzak durmuşlar birbirlerinden ama bu seferde donmalar meydana gelmiş.

           Ne var ki, her gece uzaklaşa-yakınlaşa, deneye-yanıla birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak kadar yakın,ancak birbirlerini incitmeyecek kadar uzak durmayı öğrenmişler.” 

       
          UZUN LAFIN KISASI; Hepimizin içinde bir yerlerde gizlenen uzun dikenlerimiz var aslında. Bunlar hayata ve hayattan gelecek acılara karşı filtrelerimiz. Çoğu kez , ya çektiğimiz acıları tekrar yaşamama korkusuyla, ya da bizi çok sevdiğini söylerken canlarımızı çıkaranların anısına, farkında mısınız bilmem ama kimseleri yaklaştırmaz olduk  kolay kolay yanımıza.

            Şöyle de bir gerçek var ki; sıcaklık ancak yakınlaşmakla, ama seviyeli ve sınırları olan yakınlaşmalarla mümkün.

            Özgürlüğümüzün,bir başkasının özgürlük sınırında bittiği gerçeğini,birbirinin aynı kutupların her zaman aynı ivmeyle diğerini ittiğini,güzelliklerin mutlaka detayda ve farklılıklarda gizlendiğini unutmamalıyız…Ha bir de onu neden sevdiğimizi tabii…: ) 

  

  Birbirimizi incitmeyecek kadar uzak,
                     hayatın zor ve soğuk zamanlarında üşümeyecek kadar da yakın olabilmeyi 
                                                                                                                                         başarabilmek dileğiyle…

Yayın Tarihi : 28 Kasım 2006 Salı 16:18:32
Güncelleme :28 Kasım 2006 Salı 17:36:47


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
erdal geyikçi-köçek IP: 85.98.218.xxx Tarih : 29.11.2006 13:33:25
merhaba nilgün abla.Havaların güzel gittiği Ülkemizde,Buğünde sıcacık köşeniz yazılarını okuyorum.Her insanın yaşadıgı soğuk,sıcak yaşamları ve anıları vardır.insanlar hayatı 4 mevsim yaşarlar.mevsime göre hareket ederler.kış mevsiminde olduğumuz gönlerde sıcak bir gündem yapmak istendi ülkemizde,televizyonlardan izledik.PAPA gelecek diye ama beklendiği gibi olmadı.PAPA bile eminim bu ilgisizliğe şaşırmıştır.daha sonra spor proğramında şike itiraflarını seyrettik.GÖRÜNEN KöY KILAVUZ İSTERMİ NİLGÜN ABLA.demekki bizim ülkemizde gerçekleri görenler ve insafa gelenler konuşsalar.Hergün gündemin değğişecegine ve havaların sıcak gidecegini düşünüyorum.CUVALDIZI KENDİMİZE BATIRMAYA BAŞLADIK SANIRIM.sıcak kanlı olmak için insanın önce kendisini sevmesi gerektiğini düşünüyorum.KENDİSİNİ SEVEN İNSAN HER MEVSİME AYAK UYDURUR NİLGÜN ABLA.ama bazen mevsimler zamansız ayrılıklara ve yaşamlara yol acabiliyor.agustosta kar yağarmı hiç nilgün abla.saygılarımla.erdal geyikçi-köçek......!

Rumuz Goncagül IP: 85.108.56.xxx Tarih : 29.11.2006 09:46:28
Ülke gündeminin şike, orman talanı ve Papa gelsin mi gelmesin mi gibi nahoş ve beyhude konularla dolu olduğu bu günlerde, bu yazınızla ve yine o güzel üslubunuzla size yakışan bir sevgi dersi vermişsiniz Nilgün hanım. Bir kez daha; nevişahsına münhasır bir yazar olduğunuzu ispatladığınız için, günümüzde unutulmuya yüz tutmuş insan ilişkilerine ve sevdalara dair bizlerle paylaştığınız bu güzel fikirleriniz için teşekkürler, kaleminize ve yüreğinize sağlık. Umarım hakedenler hep yazdığınız türden sevdalarda buluşur; sevgileri yarınlara bırakmadan...

esteban IP: 88.226.140.xxx Tarih : 6.12.2006 12:40:12
hikayeyle insanların ilişkisini bağdaştırmayı uygun bulmnuyorum bu hikaye olsa olsa kürpilere hususi kalacaktır. onun dışındaki tüm hayvanlar olabildiğince sokulurlar birbirine. aşk dediğiniz şeyi gündelik yaşamda ihtiyaç kaynaklı beraberliklerle eş değer tutmuş gördüm sizi, aşk başka bişi aşkta bırakın mesafeyi içine sokulası bir yakınlık değil midir olup biten aşk acıtmaz aşk kanatmaz. sımsıcak sevdalarda olmaz bu dediğiniz. ama aşk yoktur bir şlekilde kendinizi o insanla birlikte yaşamaya mecbur biliyorsunuzdur ha o zaman dikkat edin mesafeyi ayarlamaya...

Erhan ÖZTUNÇ IP: 85.101.212.xxx Tarih : 30.11.2006 15:29:32
Konu super hikaye harika kaleminize yuregınıze saglık.