DOLARIN MÜSLÜMANI HIRİSTİYANI OLMAZ
Dünyadaki likidite sıkışıklığını çeşitli tedbirler alarak, en az zararla çıkmaya çalışan ülkeler kendilerine yeni yeni tedbirler ve kaynaklar yaratırken, biz ne yapıyoruz?
Krizin daha tam olarak nereden ve nasıl geçtiğini, Dünya üzerinde hiçbir ülkenin yetkili ağzı açıklayamazken, şükürler olsun ki bizim başbakanımız bizi teğet geçtiğini açıkladığında, eminim ki ne ekonomiden biraz anlayan nede reel sektörün içinde borç batağıyla uğraşan yatırımcı buna inanmamıştır.
2008 cari açığın da Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırarak mevcut krize yakalanan hükümet, Global krize hem hazırlıksız yakalanmıştır hem de önlem almada çok yavaş kalmıştır.
Temmuz 2008 verilerine göre, 110 milyar dolar yurt dışı borç stoku bulunan Reel sektörün durumu ortada. Yüksek oranlı döviz kredilerini nasıl kapatılacağını ise Hükümetin aldığı tedbirlerin piyasada etkilerinin görülmesinden sonra anlaşılacaktır.
Yani görünen şu ki, 2008 yılında küresel krizin zirveye çıkacağını yani krizin beklendiğini, tedbir alınması gerektiğini hem televizyonlarda hem de ekonomi dergilerinde röportajlarını hatırladığım Koç ve sabancı vb gibi kuruluşların yöneticileri dışında hiç kimsenin bunun için önlem aldığını sanmıyorum. Buna hükümetimizde dâhil.
Bu kriz’den reel sektör’ün etkilenmeye başladığı ve daha da etkileneceği çok açıktır. Buda ekonomimiz de orta ve uzun vadeli durgunluk yaratma olasılığını yükseltiyor.
Peki ne yapmalıyız?
CEVAP BASIT: Kaynak yaratmalıyız
Hem hükümetin hem de hükümet destekli Reel sektörün öncelikle burunlarının dibinde yatırım yapacak yer arayan körfez sermayesine göz dikmeleri gerekmektedir.
Uzmanlara göre 1 trilyon doları aşan körfez sermayesi özellikle 11 Eylül olaylarından sonra Amerika’dan yavaş yavaş çıkmaya başlamış ve demirleyecek güvenli limanlar aramaktadırlar.
Burada iş öncelikle hükümetimize düşmektedir. Dünya ülkeleri körfez fonları ile ülkelerini finanse etmek için birbirleriyle mücadele ederken, bizde bundan payımızı almak için doğu batı demeden kaynak yaratmak adına, saplantılarımızdan ve önyargılarımızdan kurtularak, bu fonların büyük bir bölümünü ülkemize rahatlıkla getirebiliriz.
Bu amaçla hükümet elini biraz daha hızlı tutmalıdır; son 5 yıldır körfez fonları ile ilgili bazı cılız ve yavaş çalışmaları mevcuttur. Eurobond benzeri Sukukbond bonoları hazırlanmaktadır, fakat bu çalışmaları daha da hızlandırmalıdır.
Reel sektörün önünü açmalı; siyasi ve ekonomik istikrarın devamlılığını sağlamalı ve gerekli güven ortamını körfez fonlarına ve şirketlerine sağlamalıdır. Bu çalışmayı da TOBB, KOSGEB, TUSIAD, MUSIAD benzeri kuruluşları yanına alarak yapmalıdır.
Hükümet reel sektörü körfez fonları ile buluşturacak organizasyonlara ön ayak olursa, körfez sermayesinden daha çok fon almış oluruz. Buradaki önemli nokta, Hükümetin körfez sermayesinden alacağı pay ile reel sektörün alacağı pay bir sepette toplanınca hacim olarak daha çok fonun ülkemize gelmesi sağlanmış demektir.
Eğer hükümet, bu kuruluşlarla ortak bir yol haritası belirlerse, hem Arap sermayesini daha fazla getirmiş olur hem de finans olarak kendi firmalarımızı daha güçlendiririz, buda doğrudan yatırım demektir yani bir taşla iki kuş vururuz.
Öyleyse yapmamız gereken çok açık, verilerde aynı şeyi söylemektedir: T.C. Hazine Müsteşarlığı verilerine göre bu yılın Ocak –Ağustos ayındaki doğrudan yabancı yatırım rakamları hem Amerika’dan hem de Avrupa ülkelerinden çok ciddi düşüş yaşamaktadır; Fakat, Asya ve körfez ülkelerinden ise durum tam tersinedir ve ciddi artışlar yaşamıştır, özelliklede körfez sermayesinde %500 lük bir artış yaşanmıştır.
Yani, buda bize gösteriyor ki, Doların Doğusu –Batısı, Müslüman- Hristiyani olmaz, biz işimize bakalım.
Sevgiler
Serkan İPEK
kendi ayaklari uzerinde duramayan her zaman kendine koltuk degnekleri arayacaktir. bize destek degil uzerinde durabilecegimiz ayaklar lazim. global sorunun ozu "finans bulma" ve/veya "sigorta" ettiribilenecek finans bulma sorunudur. bu sorunun yapay veya dogal oldugu da tartisilabilir. elbette, soruna yonelik: yazarin onerdigi gibi kisa vadede bugunu kurtaracak cozumler bulunabilir. bulunmalidir. ve buyuk fonlarin ulkeye girisi ve kalisi ozendirilmelidir. bunlar fonlar hedeflenerek yani fonlarin ihtiyac ve istekleri dogrultusunda yapilmalidir. elbette bu fonlarin istekleri, ulkemiz cikarlari uzerine cikarilmamalidir. fakat, yerli sermayesi ve yerli sigorta sistemi olmayan her ulke gibi bu ulkeyi daha fazla disariya bagimli yapar. ana-sorunu bitirecek cozum: kapsamli olarak -yani alt sektorleri ile birlikte- once kendi ayaklari uzerinde durabilen ve sonra kuresel dunyada cirit atabilen bir ulusal kredi ve sigorta sektoru kurulmasina yol acmaktir. fakat, bizde bunun tam tersi olmustur ve olmaktadir. yerli bankalar hortumlanmistir ve/veya buna goz yumulmustur. ki banka sektorunun regulasyonu ve denetimi diger sektorlere nazaran en fazla omasi gerekendir. ote yandan, ulusal sermayenin yerli pazardaki payi %50'in cok altina dusen Macaristan'in durumu artik IMF'ye birakilmistir. ki IMF'nin girdigi yerden egemenlik cikar. egemenlik esittir kendi ayaklari uzerinde durabilmektir. burada banka ve sigorta sektorundeki yerli firmalarin devletten tesvik, koruma veya yardim almasindan bahsetmiyorum. bunlarin global devlere peskes cekilmemesinden, buyumelerinin onundeki haksiz rekabete magdur olmamalarindan, yabanci sermayenin belli kontroller, kriterler altinda ulkeye girisinden, yerli sermaye'ye gore bellin bir yuzdelik (%) 'i gecmemesinden (yazili ve yazisiz olarak herkesce bilinen) vs soz ediyorum. evet kaynak bulunmali. ama kaynak daha cok iceriden bulunmali. mesela turizm ve ihracat vs gibi uygulananin artirimi yaninda, bor madeni, petrol vs gibi olanin iyi degerlendirilmesi ile ekstra kaynaklar yaratilir. ote yandan, giderlerin kisilmasi, azaltilmasi ve mumkunse yok edilmesi (ornegin kurt sorunu) ile de kaynak yaratilir. bunlar yapilmiyor mu? bu soruyu her vergi veren vatandas soramaz. sorsa da iyi soramaz, aldigi veya alacagi cevabi iyi anlayamaz vs. ama kendini biraz averaj vatandasin uzerinde bilgili, egitimli, akilli vs goren her vatandasin sormasi, sorabilmesi ve sormasini ogrenmesi gerekir. alacagi cevaplarin da kendisi, cevresi ve ulkemiz acilarindan da tatmin edici olmasi gerekir.
basarıların devamı dileği ile serkan bey.BU hükümetle bu iş nasıl olacak beyinler değişmediği sürece işimiz çok zor yazılarının devamını bekliyoruz.
cok haklisin serkan hocam paranin milliyeti olmaz butun paralar ayni kokar.tespitlerine katiliyorum yazilarinin devamini bekliyorum
Bazı tespitlerinde çok haklı olduğunu düşünüyorum.Ancak,Suudi Kralı Abdullah'ın yatırım yapmak için Türkiye'ye bazı dayatmaları var. Ve bu dayatmalar Türkiye Cumhuriyeti'nin Laiklik ilksesine uzun vadede zarar vercek dayatmalar. Örneğin; turizm yatırımı mı yapacak; içki ile ve kadınların olmamasını talep ediyor.Sağlık sistemine mi yatırım yapacaklar; yine özel kültürel ve sosyal talepleri oluyor.Sözün özü; Bana kalsa "Ne Şam'ın şekeri,ne Arap'ın yüzü!". Zaten BOP Eşbaşkanı olduğunu açıklayan bir zaatın ülkesine istihdam yaratacak yatırımlar yapacak kadar enayi olmadığını düşünüyorum! ;) Art... Devamıı,Dubai Şeyhi'ne yapıldığı gibi ihale açılmadan,taliplere duyurulmadan,başka yerlerden teklif alınmadan "PEŞKEŞ" çekilecekse,bir Türk genci olarak hayır diyorum! Hiçbir ülkenin toprakları,paha biçilmez kent arazileri,tesisleri,fabrikaları,limanları,birilerine böylesine peşkeş çekilemez. Hem de gizlice! İhalesiz! Kimseye duyurmadan,haber vermeden! Bunun adı sermaye girdisi sağlamaktan ziyade,VATANA İHANETTİR!