Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Wikileaks'te yayımlanan belgelerle ilgili ABD Dışişleri Bakanı Cliton'ın Türkiye'den, hükümetten ve belgelerde ismi geçenlerden özür dilediğini söyledi.
Türk basını ile Washington'da bir araya gelen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ve ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Thomas E. Donilon ile olan görüşmelerini değerlendirdi. Davutoğlu, Clinton'la görüşmesinde ilk olarak 'Wikileaks belgeleri' konusunu ele aldıklarını söyleyerek, "Bir çok ülkeyle ilgili bu belgeler söz konusu, tabii bu belgelerin otantikliğini, gerçekliğini tartışacak durumda değiliz. Bu bizim tartışacağımız bir konu değil, bu
ABD'nin kendisiyle ilgili bir husus. Onlar da bunu reddetmiyor, teyit etmiyor ama ortada da böyle bir gerçek var. Görüşmemizin ana esas noktasını bunların oluşturması da normaldi. Kendisi bu konuda duyduğu üzüntüyü ifade etti. Türkiye'den, hükümetimizden ismen bizler de geçtiği için, sayın başbakanımızdan, bizlerden bu üzüntü dolayısıyla ve bu gelişme dolayısıyla özür beyan ettiler" dedi.
Diplomatların analizlerinin, yönetimlerin siyasi iradesini ve siyasi yaklaşımını her zaman belirleme noktasında mutlak olmadığını Clinton'ın kendisine görüşmede özellikle vurguladığını ifade eden Davutoğlu, "Gerek kendisinin ve daha önceki Amerikan dışişleri bakanlarının, ama özellikle kendisinin bizimle ilişkileri, gerekse sayın Obama'nın sayın cumhurbaşkanımızla, sayın başbakanımızla ilişkileri ve siyasi düzeyde yürüyen ilişkiler bağlamında mutlak karşılıklı saygı esasında ve Türk dış politikasının
temel ilkeleri çerçevesinde yürütülen dış politikayı da takdirle takip ettiklerini vurgulayarak, bu esaslara dayandığını ifade ettiler. Bu tür raporların siyasi liderlerin tutumlarını yansıtmayacağını, burada tabi belgelerin otantikliğini teyit ederek değil, piyasaya çıkmış olduğu için, artık bilinir olduğu için, bunu vurguladılar ve bunun Türk kamuoyu tarafından böyle algılanması için gereğini yapacaklarını ifade ettiler. Bu konudaki görüşlerini de gerek baş başa yaptığımız görüşmede detaylı bir şekilde
ele aldık, sonra da heyetlerimiz huzurunda tekrar etti. Bizim için belgelerle ilgili durum son derece açıktır. Türkiye devlet geleneğine sahip, Osmanlı'dan beri gelen arşiv geleneğine sahip, köklü bir diplomasiye sahip bir ülkedir. Dış politikamız çok temel prensiplere, hem siyasi anlamda hem de ahlaki tutarlılık anlamında çok açık ve net prensiplere dayalıdır. Şunu açık söyleyeyim, diğer bütün ülkelerin de arşivleri açılsa ve her şey paylaşılsa bundan da gocunmaz Türkiye. Çünkü bizim dış politikamızda
ikili bir dil yoktur. Bizim dış politikamızda kamuoyunca bilindiğinde yüzümüzü kızartacak, bu anlamda yanlış intiba uyandıracak herhangi bir unsur yoktur. Çok açık ve ilkesel bir dış politika takip ediyoruz ve bunu gururla takip ediyoruz. Sahip olduğumuz tarihi tecrübeyle, sahip olduğumuz olağanüstü jeopolitik konumla bu politikayı takip etmeye devam edeceğiz. Açık, ilkesel, küresel ve bölgesel barışı hedef edinen bir dış politika takip ediyoruz. O bakımdan bu belgelerin dışarı sızması veya böyle bir
dedikodu ortamının dahi oluşması diplomasi tarihi açısından büyük bir şanssızlık olmuştur. Tabi Amerikalı yetkililer kendi içlerinde gerekli değerlendirmeyi yapacaklar. Ama bunların ortaya çıkması Türk dış politikasının temel ilkelerinde herhangi bir değişiklik yapmayacağı gibi, Türk-Amerikan ilişkilerine bakışımızda da bir değişikliğe sebep vermez. Aynı şekilde belgelerde Türkiye'nin ilişkide olduğu değişik ülkeler ve liderlerle ilgili hususlar da söz konusu olduğu için söylüyorum, o ülkelerle yürüttüğümüz
dış politika stratejisini de etkilemez. Biz başka ülkelerin diplomatları üzerinden, onları yaptığı analizler, yorumlar üzerinden dış politika yürütmeyiz. Doğru olduğuna inandığımız dış politikayı gür bir sesle dünyanın her yerinde dile getiririz, dile getirmeye devam ederiz, eğer yanlış gördüğümüz bir politika oryantasyonu varsa, herhangi bir dış politika yaklaşımı varsa, herhangi bir müttefik, ya da dost, ya da komşu, onu da dile getirmeye çekinmeyiz. O bakımdan diplomasinin 11 Eylül'ü gibi ifadeler var,
doğrudur. Bu gerçekten diplomasi tarihi açısından, bir akademisyen olarak da baktığımda, son derece yeni, çarpıcı, ilginç bir tecrübedir. Sonuçlarını hep beraber göreceğiz. Yayınlanan belgeler toplamın çok azını teşkil ediyor, onların da detaylarını bilmiyoruz. O bakımdan mutlak bir değerlendirme yapmak da doğru değil. Ancak bizim açımızdan bakıldığında 27 Kasım 2010'da neyse, 30 Kasım 2010'da da o olacaktır. Bu belgelerin bizim dış politika perspektifimizle ve tuttuğumuz ilkesel pozisyonumuz üzerinde herhangi bir etkisi olmaz. Bunu da sizinle kamuoyumuzla paylaşmayı bir zaruret olarak görürüm" diye konuştu.
Yayımlanan belgelere göre Türkiye'nin bir sorun olarak mı değerlendirildiği sorusu üzerine Davutoğlu, "Sorun ülkesi değil, olayların merkezinde olduğumuzu gösterir. Tüm uluslararası gündemin nabzı Ankara'da atıyor" dedi.
Davutoğlu görüşmelerinde ayrıca NATO ile olan ilişkilerin, Kıbrıs'ın, Irak ve İran'ın, Ortadoğu ile olan ilişkilerin, son olarak da Lübnan'ın gündemde olduğunu söyledi. Davutoğlu, salı günü ABD Kongresindeki temaslarının ardından Washington'dan ayrılarak Kazakistan'a hareket edeceğini de belirtti.
BENİM GİBİ ÇOK KİŞİNİN YAPDIĞI DUA NE DENLİ DOĞRU İMİŞ BİR KEZ DAHA KANITLANDI ALLAHIM SEN BENİ VE MİLLETİMİ DOSTLARIMDAN KORU BEN ZATEN DÜŞMANDAN KORUNMASINI BİLİYORUM NE KÖTÜLÜK GELİRSE DOST BİLDİĞNDEN GELİRMİŞ VE İŞDE DOST BİLDİKLERİMİZİN ARKAMIZDAN ÇEVİRDİKLERİ VE DÜRÜST DEDİKLERİMİZİN DAHA DOĞRUSU BEN DEYİL BAZILARININ SÖYLEDİĞİ DÜRÜSTLERİN NE DENLİ DÜRÜST OLDUKLARI YAVAŞ YAVAŞ ŞEKİLLENİYOR HAYDİ HAYIRLISI