Karacaoğlan bir türküsünde "Sevsem öldürürler sevmesem öldüm" diyerek bir anlamda aşkın insan için ne anlama geldiğini özetler. Bugün hayatın manasını aşkın mayasında arayan ve gönüllere merhem olan nice sevda türküsü, Anadolu'da yaşanan pekçok aşkı geçmişten günümüze ulaştırır. Bu türkülerin hikayeleri ise en az sözlerdeki kadar yürekleri burkar. İşte en çok bilinen aşk ve sevda türkülerinin ağızdan ağıza aktarılan unutulmaz öyküleri:
Yarim İstanbul'u mesken mi tuttun
Kayseri yöresine ait olan ve günümüzde en çok dinlenen sevda türkülerinden "Yarim İstanbul'u mesken mi tuttun?" adlı parçanın hikayesi Kayserili Mehmet Delihaliloğlu tarafından şöyle aktarılır:
"Köydeki geçim darlığı yüzünden evlenme çağına gelen köyün delikanlıları gurbete giderek başlık parası biriktirirmiş. Derken köyden iki delikanlı kısmetlerine kavuşup nişanlanmış. Baş göz olmak için para biriktirmeye İstanbul'a gitmişler ve iki sene sonunda düğün yapılmış. Ne var ki köyün imkanları yüzünden damatlardan biri çareyi yine İstanbul'a gitmekte bulmuş. Gelin ise, aylar, yıllar geçmesine rağmen kocasından bir daha haber alamamış. Gönderdiği mektuplar ise cevapsız kalmış. Annesi ölen ve köyün diline düşen gelin yedi yıldır dönmeyen kocasının ardından bu türküyü yakar ve bir süre sonra da çektiği acılara daha fazla dayanamayıp ölür. Gelin öldüğünde kimse kocasının gönderilen mektupları alıp almadığını bilmez."
Çoban, bey kızını sevince
Reşadiye yöresine ait olan Karakoyun türküsünde bir yörük beyinin kızı ile çobanın aşkı konu ediliyor. Türkünün hikayesi şöyle: "Yörük çobanlarından biri ile oymak beyinin kızı arasında içten içe yanık bir sevgi vardır. Çoban ölçer, tartar, kendini bilirliğinden bu sevgisini açıkça söyleyemez; kız da babasının kızacağını düşünüp gizliden gizliye çobanı sever. Çoban çok güzel kaval çalmaktadır ve kız o büyüleyici sesten kendine pay çıkararak heyecanlı günler yaşarlar. Kız artık kavalın dilini iyice çözmüştür. Günlerden bir gün sürü yayladayken hırsızların hücumuna uğrayan çoban yanık yanık kaval çalar ve kız köylüleri uyararak çobanın yardımına gönderir. O günden sonra, köylüler, kızın, çobanın kavalının sesinden, çaldığı havadan anlamasını, kızla çoban arasında gizli bir ilişki olduğuna yorarlar. Bu dedikoduyu duyan baba çobanı çağırır. "Kavalının sesi pek yanık, kızımı da bununla mı kendine bağladın?" der. Çoban da "Bilmem, belki de öyledir. Ben sürülerimi bununla otlatır, bununla idare ederim. Gerekirse susamış sürülerimi bir damla su içmeden bile su başında bekletirim" der. Bunun üzerine bey, çobana tuz yalattığı sürüsünü su içirmeden sudan geçirirse kızını ona vereceğini söyler. Sürüye hiç su vermeden üç gün tuz yalatırlar. Çoban, sürüyü su başına götürür ve kavalanı çalmaya başlar. Sürüde olan koyunlardan bir tek karakoyun su içmek ister bunu gören çoban daha acıklı çalar. Karakoyun tam su içecekten durur ve çoban daha acıklı çalmaya devam eder. Bu olay karşısında, yörük beyi ve oba halkı da heyecanlanır. Hava hızlanıp yanıklaştıkça karakoyun yavaşlamaya başlar. Karakoyun durur, bir geriye döner, bir suya bakar. Sonunda kavalın sesi ona susuzluğunu unutturur. Böylece çoban da su içmeden koyunları karşıya geçirmeyi başarır. Bu iş oymak beyini de duygulandırmıştır. "Kızımı sana verdim gitti, bundan sonra bir yastıkta kocayın yörük" der. Bu olaylar sırasında karakoyunun kuzusu ölür derler. Sebebi de susuzluk ve bolca verilen tuzdur." Çoban bu ölüme pek üzülür. İşte bu anlatılanlar türküde ve ezgisinde pek sanatlıca işlenmiştir
DENİZİN DİBİNDE HATÇAM
Hikayeye göre Hatçe isminde bir güzel kadın köyün meydanındaki duvarında çift oluklu pınar bulunan bir evde oturur. Türküde sözü geçen pınar bu pınardır. Hatçe güzel ve alımlı bir köy güzelidir. Köyün çobanı Hatça'ya gönlünü kaptırır. O da çobanı sever. Ne var ki Hatçe evlidir. . Kader onları bir türlü bir araya getirmemiştir. Her ne kadar olumsuzluklar çok olsa da aşklarına engel olamazlar ve bir zaman sonra birlikte kaçmaya karar verirler. Çobanla birlikte kaçarak Antalya'ya yerleşirler.
SEVDA SÖYLETİR
Göğnük yöresine ait olan Melek Hanım türküsünde aşk, "Aşk adamı bülbül gibi söyletir aman aman/ Melek Hanım aman böyledir" diye tarif edilir. Türkünün hikayesi ise şöyledir: "Melek Hanım ninesiyle Bolu Göynük'e misafir gelir ve Göynüklü bir gence âşık olur. Gizlice buluşmaya başlarlar ve bunu öğrenen nine ikisini nikahlar. Daha sonra genç delikanlı askere gider ve orada şehit olur. Bu acı haberi alan Melek Hanım acıya daha fazla dayanamayıp ölür. Genç yaşta ölen bu iki gencin arasından bu acıklı türkü yakılır. "
ÜMMÜ TÜRKÜSÜ
Ümmü bu köyün en güzel kızıymış ve talibi çok fazlaymış. Babası zengin birine vermek istesede onun gönlü fakir bir genc olan Ahmet'e konmuş.Bütün direnmelere rağmen baba kızını zengin birine vermiş. Düğün dernek kurulmuş. Erkek tarafı gelini alıp köprüden karşıya geçirirken Ümmü suya düşmüş.Baba Ahmet'i suçlamış ve kızını suya düşürdüğü gerekçesiyle dava etmiş. Açılan dava sonucu idama mahkum olmuş.BU türkü de bu acı üzerine söylenmiş.
KEVENGİN YOLU
Elazığ yöresine ait olan meşhur türkülerimizden "Kevengin yollarında" nın hikayesi şöyle: "Başkalarıyla da daha önce gönül ilişkisi olan Hayriye nişanlısı olan Ahmet'ten ayrılıp yine bir başkasıyla nişanlanır. Ama eski alevli aşk Ahmed'in gönlünde hâlâ tütmektedir. Ahmet, yıllar sonra oğlunun düğününe Hayriye'yi de davet ettirir. Hayriye düğün evinde erkeklerin eğlentisini seyrederken seyseri bir kurşunla orada canını verir. Hayriye'nin ölümüne çok üzülen köylüler bu türküyü yakar.
bence kadınların agzından dınledıgımız en guzel parcalar bır tanesı ebru yasar ın zehır oluyor geceler adlı parcası dıgerı ıse canse4ver ın yuce dag basında yagan kar ıdım parcasıdır ısteyen dınlesın ne kadar guzel oldugunu gorecektır