Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Avrupanın yanı sıra stratejik ortak konumundaki ABD ile de ortak değer ve çıkarlardan ileri gelen, sağlam temellere dayalı ilişkileri, geleceğe dönük olumlu bir gündem ve müşterek bir vizyon çerçevesinde daha geliştirmekte olduklarını söyledi.
The Economist Groupun Economist Konferansları kapsamındaki Türk Hükümeti ile 14. Yuvarlak Masa Toplantısına katılan Erdoğan, yaptığı konuşmada, Türkiyenin özel jeopolitik konumunun, transatlantik ilişkilerin geliştirilmesi bakımından da bir artı değer oluşturduğunu ve bu bağlamda yapıcı ve birleştirici bir rol oynadığını söyledi.
Erdoğan, Bu çerçevede bütünleşme sürecini hızla derinleştirdiğimiz Avrupanın yanı sıra stratejik ortağımız konumundaki ABD ile de ortak değer ve çıkarlardan neşet eden sağlam temellere dayalı ilişkilerimizi geleceğe dönük olumlu bir gündem ve müşterek bir vizyon çerçevesinde daha da geliştirmekteyiz diye konuştu.
Zaman zaman kendisini üzmekte olan bir konu bulunduğunu dile getiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
Bunu siz değerli dostlarımla da paylaşmak istiyorum, devamlı bizim önümüze Türkiyenin önüne 1 Mart krizi getirilir. (1 Martta şöyle oldu, böyle oldu...) Bakınız demokratik ülkeyi, dünyadaki demokratik parlamenter sistemleri konuşuyoruz ama bu parlamentonun vermiş olduğu bir kararı sürekli bir yargılama masasına yatırmanın yanlış olduğuna inanıyorum.
Aynı parlamento çok kısa bir süre sonra buna yönelik olarak daha önce neticeyi alamadığı bir konuyu neticeye kavuşturuyor ama neticeye kavuşturduğu zaman da bu defa kimse (burada siz netice aldınız, bundan dolayı da teşekkür ederiz) demiyor. Tam aksine belli bir süre geçiyor, Iraktaki olumsuz gelişmeler sebebiyle (şimdilik bunu erteledik veya bundan vazgeçtik) deniliyor. Bunları bence çok adil, doğru değerlendirmek, kendi ülkemizde bu nasıl kısa bir zaman içerisinde (dünyanın gelişmelerine olumlu bir şekilde destek verebilelim) anlayışıyla düzeltilebiliyorsa, aynı şekilde Türkiyenin çıkarları da söz konusu olduğu zaman bunları da şüphesiz ki dostlarımızın düzeltmesi gerekir. Başbakan Erdoğan, içeride ve dışarıda izlediği politikalar sayesinde küresel anlamda da önemli ve saygın bir güç haline gelmekte olan Türkiye ile bugün itibariyle dünyanın tek süper gücü konumundaki ABD arasındaki ilişkilerin ekonomik boyutunu da derinleştirmek suretiyle, ortak çıkar ve karşılıklı yarar doğrultusunda geliştirilmesinin hükümetin başlıca önceliklerinden olduğunu söyledi.
Erdoğan, Günümüzün tehdit ve fırsatları karşısında kuvvetli bir amaç birliği içinde bulunan ve bu meyanda birbirlerini tamamlayıcı ve karşılıklı olarak güçlendirici özelliklere sahip olan Türkiye ile ABD arasındaki işbirliği, bölgemizde kalıcı barış ve istikrar temini, evrensel değerlere dayalı, demokratik bir gelişme ortamının yaratılması bakımından önemli bir potansiyel sunmaktadır diye konuştu.
YENİ YAKLAŞIMLAR, ORTAK ÇABALAR
Transatlantik ittifakının sorumlu bir üyesi olarak, içinde bulunulan bölgenin zor bir coğrafya olduğunun, temkinliliği hiçbir zaman elden bırakmama ve mevcut risk ve tehditlere karşı kararlı bir duruş sergilemek gerektiğini çok iyi bildiklerini ifade eden Erdoğan, Ancak çağımızın ve karşılaştığımız tehditlerin karmaşık tabiatı, kaba gücün ancak sınırlı etki yapabileceğini ve kalıcı sonuçlar için yeni yaklaşımlar, ortak çabalar geliştirmenin gerektiğini açıkça göstermektedir dedi.
Kalıcı çözümler ve istikrarın ancak değerlere dayalı, çok yönlü politikalarla elde edileceğini vurgulayan Erdoğan, Türkiyenin bölgesinde demokratik evrensel değerlerin yayılmasına yönelik aktif politika izlemesinin temelinde de bu anlayışın yattığını ifade etti.
Erdoğan, Nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olan Türkiyenin Atatürkün gösterdiği çağdaşlaşma yolunda geldiği mesafe ve laik demokratik bir toplum meydana getirme konusunda elde ettiği başarı, bu çabalarına ayrı bir güç kazandırmakta ve benzer bir olumlu dönüşümü gerçekleştirme arzusunda olan bölge ülkelerine de kuvvetli bir ilham kaynağı teşkil etmektedir diye konuştu.
MÜSLÜMAN DEMOKRAT PARTİ YAKLAŞIMI
Konuşmasında, oturum başkanı The Economist Corporate Network 1. Başkan Yardımcısı Daniel Thornileyin konuşmasına da atıfta bulunan Erdoğan, şunları kaydetti:
Sayın Başkan bir ifade kullandılar, bunu da doğrusu tenzih etmek istiyorum, o da şudur. Avrupada Hıristiyan demokratik partiler vardır veya dünyanın değişik yerlerinde Hıristiyan demokrat partiler vardır. Biz partimizi kurarken bu konuda çok hassas davrandık. Bu konunun üzerinde de ısrarla durduk, onun için de gelen teklifler arasında ya da zaman zaman yapmış olduğumuz think tanklerde bize (Türkiyede de bir Müslüman demokrat parti olmaz mı? Böyle bir şey gerekmez mi?) sorularını sordukları zaman, biz değerlendirmelerden sonra şu karara vardık. (Hayır, Müslüman demokrat parti kurmayı biz bir defa dinin istismarı olarak görüyoruz ve dinimizin istismar edilmesine de bu vesileyle de asla zemin hazırlamayız) dedik. Bundan dolayı da biz Müslüman demokrat, bu iki kavramı yanyana koymadık. Çünkü ülkenin zaten büyük çoğunluğu Müslüman. (Kaldı ki bir başka yanı var, bu da din üzerinden siyaset getirir ki biz bunu yapmaya temelden karşıyız) dedik. Bunu Avrupa Parlamentosundaki konuşmamda da çok açık ortaya koydum. (Biz Hıristiyanlığı istismar mı ediyoruz?) dediler. (Onu siz düşünün, o benim problemim değil ama biz bu konuya böyle yaklaşıyoruz) dedim.
Şimdi bakın ABdeki birçok müzakerelerde Hıristiyan demokrat parti mensubu dostlarımla ve arkadaşlarımla çelişkiye düşmemizin temelinde de bu yatıyor. Çok açık, net her şey ortada. (Sizler ABye çok şey katacaksınız) bunu da ifade ediyorlar ama gel gör ki bir yerde tıkanıyorlar.
Sizler de zaman zaman görüyorsunuz nedir o? Türkiyenin büyük bir çoğunluğu Müslüman, bu yaklaşım onları maalesef olumsuz bir tutumun içerisine itiyor. Kaldı ki mensubu, başında bulunduğum partim, IPPye de şu anda müracaat etmiş, şimdilik geçici üyeliğe kabul edilmiş ve böyle bir süreç içinde olmasına rağmen bu sıkıntıları yaşıyoruz.
KRİTERLERDEN TAVİZ VERMEYİ ASLA DÜŞÜNMÜYORUZ
Başbakan Erdoğan, farklı kültürlerin, uluslararası bir kurumda buluşması ve bulunmasının dünyada küresel barışı getireceğini ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
Biz bunu başarmak için buradayız. Medeniyetler arası uzlaşmayı getirecektir, biz bunun için buradayız. Birileri çıkıyor medeniyetler arası çatışmadan bahsediyor. Bunu nasıl ortadan kaldırırız? Bunun için buradayız. Aksi takdirde (Kopenhag siyasi kriterleri karşısında, tutarız aynı kriterleri insanımızın yaşam standardını geliştireceğine göre bunun adını biz Ankara Siyasi Kriterleri koyarız ve yolumuza böyle devam ederiz) dedik. Bunu da kendilerine açıkladık.
Biz o kriterlerden taviz vermeyi asla düşünmüyoruz çünkü o insanımız için gereklidir, buna böyle bakıyoruz. Ama buna böyle bakarken Türkiyenin saygınlığına da asla gölge düşürmeyi arzu etmeyiz, bunu da beklemeyiz. Bu bakımdan biz partimizin adını Müslüman demokrat değil, Müslüman demokratlar sınıfına değil, muhafazakar demokratlar sınıfına koymayı uygun gördük ve bu yola da böyle çıktık. Türkiyenin tarih boyunca kalkınmasını Batıya karşıtlık içinde değil, birlikte gerçekleştirdiğini dile getiren Erdoğan, bunu yaparken de kendi kültüründen taviz vermeyen, her toplumda mevcut evrensel değerleri öne çıkaran gelişim izlemesinin sadece bölgesel değil, aynı zamanda küresel istikrara da katkı yapan bir örnek teşkil ettiğini söyledi.
AA
Yayın Tarihi :
26 Nisan 2005 Salı 15:09:51
Güncelleme :26 Nisan 2005 Salı 15:12:50
Yorumlarınız
HANİ MİNARELER SÜNGÜMÜZ,CAMİLER KIŞLAMIZ DI? IP: 81.215.166.xxx Tarih : 26.04.2005 23:31:10
SAYIN BAŞBAKANIM,HANİ MİNARELERİMİZ SÜNGÜMÜZ,CAMİLERİMİZ KIŞLAMIZDI? HANİ BERABER YÜRÜMÜŞTÜK BİZ BU YOLLARDA,HANİ BERABER ISLANMIŞTIK YAĞAN YAĞMURDA,ŞİMDİ NE OLDU? VAZ MI GEÇTİNİZ?