Bütçe görüşmelerinde eleştirilere cevap vermek üzere hükümet adına bir konuşma yapan Başbakan Erdoğan, bundan önceki 6 bütçe gibi 7. bütçenin de Türkiye'nin potansiyelini açığa çıkaran, Türkiye'nin dinamizmini, zenginliğini, imkanlarını, fırsatlarını yine Türkiye'ye kazandıracak bir bütçe olduğunu ifade etti. Erdoğan, "2009 yılı bütçesi, küresel finans krizini Türkiye için fırsata dönüştürme bütçesidir.
Bu bütçeyle insanımızın en temel eğitim ve sağlık ihtiyacını takip etmeye ve karşılamaya devam ediyoruz. Yoksullukla mücadelemizi hız kesmeden sürdürüyoruz" diye konuştu. Bunu göremeyenler bulunduğunu dile getiren Erdoğan, "Gözü var ama göremiyor. Burada da bizim birşey söyleyecek halimiz yok. Kapalı kapılar ardında bunu söylüyor ama burada söylemiyor" şeklinde konuştu. Erdoğan, 29 Mart seçimlerinin, bunun aynı zamanda bileşkesi olacağını, bunu çok açık ve net göreceklerini ifade etti.
"ARTIK SİYASETÇİLERİN EVLADI DA ÇARŞI PAZAR GEZİYOR"
Türkiye'ye ve Türkiye'nin potansiyeline inandıklarını vurgulayan Erdoğan, 'kaynak Türkiye' dediklerini ve Türkiye'nin kaynaklarını Türkiye için aktif hale getirdiklerini anlattı. Elde ettikleri her başarıyı kriz sonrası toparlanma olarak değerlendirenler, hükümetin başarılarını şansa, tesadüfe havale edenler, hükümetin başarılarına kulp takanlar olduğunu savunan Erdoğan, hiçbir başarının tesadüf olmadığını, 6 yılda kırılan rekorların altında ciddi bir hazırlık, aşk ve kararlılık bulunduğunu ifade etti.
Erdoğan, "Son 6 yılda Türkiye'nin en büyük kazancı başarabileceğine inanması olmuştur. Türkiye'nin, milletimizin özgüveni yeniden tesis edildiği için bu heyecan yakalanmıştır. Milletimiz artık sorunlarının çözümsüz olmadığına, hiçbir hedefin hayal olmadığına inanmıştır. Siyasete, siyasetçiye güven katsayısı yerlerde sürünüyordu, bu güveni yeniden tesis ettik. Bu ülkede siyasetçi evladı olmak çileydi. Bunu ortadan kaldırdık. Artık siyasetçilerin evladı da rahatlıkla okuluna gidiyor, çarşı pazar geziyor" şeklinde konuştu.
"TAŞ ÜSTÜNE TAŞ KOYANI TAŞLAYANLAR ÇIKTI"
Dirençli, sağlıklı, sağlam, geleceğe güvenle bakan bir Türkiye inşa etmenin mücadelesini verdiklerini kaydeden Erdoğan, 70 milyon vatandaşa aynı gözle baktıklarını, hiçbirini dışlamadıklarını söyledi. Belediyeler arasında asla ayrımcılık yapmadıklarını, Türk milletinin desteğini ve tercihini her şeyin üstünde tuttuklarını, asla belli kesimlerin iktidarı olmadıklarını belirten Erdoğan, bir kesimi abad edip diğer bir kesimi ihmal eden bir politikanın uygulayıcıları olmadıklarını dile getirdi. Bu nedenle seçim dönemleri dahil popülizme prim vermediklerini kaydeden Erdoğan, bunun sonucunda 16 milyon 500 bin seçmenin oyunu aldıklarını, yüzde 47 oranında oy aldıklarını belirtti. Erdoğan şunları söyledi:
"Biz Türkiye'yi adeta şaha kaldırırken, bize destek vermesi gerekenler yolumuza engeller çıkarmanın mücadelesi içinde oldu. AK Parti'nin kaybetmesi için Türkiye'nin kaybetmesini isteyenler oldu. Ama biz dedik ki 'Türkiye kazanacaksa biz kaybetmeye hazırız'. Biz 'bu ülkede taş üstüne taş koyanın başımızın üstünde yeri var' derken taş üstüne taş koyanları taşlamaktan, yıldırmaktan, bezdirmekten başka bir misyon yüklenmeyenler çıktı ortaya. Biz birlik siyasetiyle tüm Türkiye'yi kucaklayalım, sevgi diliyle konuşalım, uzlaşmayla yol alalım derken; halkımız arasına nifak tohumları ekenler, milletimizin bir bölümünü diğerine karşı kışkırtanlar, toplumu kutuplaştırmayı görev telakki edenler çıktı. Bunlar bizi yıldırmadı. 'Millete hizmette bıkkınlık, rehavet yoktur' dedik ve yolumuza devam ettik. Türkiye için yaptıklarımız apaçık ortadadır. Milletimiz de yaptıklarımızı, yapacaklarımızı apaçık bilmektedir. Biz milletimizin takdirine sonuna kadar inanıyor, sonuna kadar güveniyoruz. Gücümüzü milletimizden alıyor, yolumuza da öylece devam ediyoruz."
Başbakan Erdoğan, konuşmasında Doğu ve Güneydoğu'da yaşanan olaylara da işaret ederek DTP'ye göndermelerde bulundu. Kutsal Meclis çatısı altında bu ülkenin Başbakanı'nı vatanın herhangi bir toprağında veya ilinde görmek istemeyenlerin de çıktığını söyleyen Erdoğan şunları kaydetti:
"O kadar ilginç ki orada demokratik bir hakkımızı kullanırken, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak orada açılışlar yaparken, bunu hazmedemeyenler arabaları yaktılar, lastikler yaktılar, partimin teşkilatını cam çerçeve indirdiler. Bu mu demokrasi, bu mu özgürlük, bu mu insan hakları? Özgürlük bu yolla alınmaz, demokrasi bu yolla elde edilmez. Demokrasinin yolu sandıktır. Oradan çıkacaksın."
Başbakan Erdoğan'ın sözlerine DTP milletvekilleri tepki gösterdi. TBMM Başkanı Toptan, Başbakan Erdoğan'a laf atan DTP'lileri uyardı. Türkiye'nin 2002 sonundan itibaren her alanda olduğu gibi ekonomide de tarihi başarılar elde ettiğine işaret eden Erdoğan, Türkiye'nin bu başarılarına ve sevincine ortak olamayanların sürekli olarak bir karamsarlık atmosferini Türkiye'ye pompalamaya çalıştıklarına üzülerek şahit olduğunu belirten Erdoğan, açıklanan her olumlu gösterge sonrasında bazı kesimlerin ısrarla ve inatla bu olumlu tabloyu karartmaya çalıştıklarını gördüklerini anlattı. Bugün dünyanın hemen her ülkesinde ekonomik kalkınma ve büyümede beklentilerin olumlu seyretmesinin, morallerin yüksek olmasının çok önemli rol oynadığına işaret eden Erdoğan, yatırımın bu sayede arttığını, istihdamın bu sayede yükseldiğini belirtti. 2003'ten itibaren iktidarda olduklarını hatırlatan Erdoğan, bu dönemde büyüme oranlarının son 2 yıl hariç hedeflenenden yüksek çıktığına işaret etti.
CHP Genel Başkanı Baykal'ın konuşmasında bazı grafikler gösterdiğini hatırlatan Erdoğan, "Az önce Baykal'ın konuşmasında belki sürçü lisan olmuştur diye düşünüyorum. Belki artan dönemlerde dünyadaki likidite olumlu istikamette seyrediyordu. Türkiye büyümede hedefin üstünde neticeye vardı. Şimdi ise dünyada likidite sıkıntısı var, bunu demiyor, ulusal anlamda Türkiye'de bir kriz var diyor. Büyüme bir hedeftir. İki kere iki 4'tür diye bir hedef değildir. Bunun üstünü de yakalayabiliriniz, altında da kalabilirsiniz. Bu, dünyadaki şartlarla bağlantılı bir olay. 2007'de başlayan küresel finans krizini nasıl görmezden gelirsiniz. Bu ülkemize de az veya çok zarar verecektir. 'Teğet geçer' dedim, bunu size ezberlettiğim için de çok mutluyum. Bu önemli bir şey. Yalnız burada bir geometrik ders almanız lazım. Teğet geçmek de dokundurmaktır. Yani bir zarar orada verecek zaten. Bunu da bilmeniz lazım" ifadelerini kaydetti.
Bu krizi Türkiye için fırsata dönüştüreceklerini belirten Erdoğan, "Eğer sizin dediğiniz olsaydı biz Merkez Bankası'nın içini boşaltıp diyecektik ki 'gel bir kıyak yap, şu finans sektörüne bu paraları dağıt' Ama Merkez Bankası bu yanlışa düşmedi. Ne yaptı? Gayet akıllı bir şekilde finansı yönetti. Biz şu anda bir sıkıntının içinde değiliz" diye konuştu. Bugün dünyanın hemen her ülkesinde finans krizi süreci bu şekilde devam ederken, morallerin bozuk olduğu bir ortamda hiç kimsenin yatırıma, üretime, tüketime yönelmediğini anlattı. Ekonominin bir durgunluk yaşadığına işaret eden Erdoğan, bu dönemde her an bir kriz bekleyenler olduğunu söyledi. Erdoğan, "Adeta ruh çağırır gibi kriz çağıranlar oldu. Kriz tarihi verenler bile çıktı. Çok şükür Türkiye sağlam, sağlık, dirençli, korunaklı ekonomik yapısıyla artık bu tür spekülasyonlara pabuç bırakmıyor" şeklinde konuştu.
"KRİZİ RANTA ÇEVİRMEYE ÇALIŞANLAR BÜYÜK BİR YANLIŞIN İÇİNDE"
Son 6 yılda Türkiye'nin yanı başındaki savaşa, terör saldırılarına, ekonomik dalgalanmalara rağmen Türk ekonomisinin her türlü badireyi atlattığını anlatan Erdoğan, şimdi tüm dünyanın büyük bir ekonomik krizin içinden geçtiğini söyledi. Krizin gelişmekte olan ülkeleri de kendi türbülansı içine almanın gayreti içinde olduğunu belirten Erdoğan, dünyanın en gelişmiş ülkelerinin son iki çeyrektir küçüldüğüne dikkat çekti. Bu büyüklükte bir krizin Türkiye üzerinde de etkileri olmasının son derece doğal olduğunu belirten Erdoğan, "İlk günden itibaren öldük, bittik, mahvolduk havasına girenler oldu. Yapılan analizler, yorumlar, soğukkanlılıktan, sağduyudan uzak şekilde ve pervasızca ortaya kondu. Hükümete akla, vicdana sığmayan isnatlarda bulundular. Bu kriz Türkiye'nin krizi değildir, küresel ölçekli bir krizdir. Küresel krizi kendileri için ranta çevirmeye çalışanlar çok büyük bir yanlışın içindedir ve milletimiz artık bu numaraları yutmuyor" diye konuştu.
Krizin ilk sinyalleri alınmaya başlandığından itibaren ihtiyatlı bir tavır içinde olduklarını kaydeden Erdoğan, son dönemde Türkiye'nin lehine gelişen ve fırsat oluşturan önemli bir faktörün uluslararası enerji ve emtia fiyatlarında kaydedilen düşüş olduğunu vurguladı. Bunun 2009'da enflasyon hedeflerinin tutturulmasına yardımcı olacağını ve cari açığı azaltacağını kaydeden Erdoğan, "Bu mücadelede destekten vazgeçtik, bari engel çıkarılmasın istiyoruz. Hükümetimiz yaşanan krizin derinliği karşısında gerekli tedbirleri almakta son derece kararlı davranmıştır" diye konuştu.
Erdoğan, hükümetin zamanında tedbir almadığı eleştirilerine de cevap vererek, ekonomi yönetimi tarafından alınan 15 tedbiri sıraladı. IMF ile görüşmeleri Türkiye'nin menfaatini en üst derecede dikkate alan bir çerçevede sürdürdüklerini ifade eden Erdoğan, IMF konusunun sadece Tayyip Erdoğan'ın konusuymuş gibi gündeme geldiğine dikkat çekti. Mayıs ayında IMF ile anlaşmanın yapılması gerektiğini hatırlatan Erdoğan, görüşmeler devam ettiği için anlaşma yapmadıklarını ifade etti. Bu görüşmelerin karşılıklı çıkara dayalı olduğuna işaret eden Erdoğan şöyle konuştu:
"Ülkemizin menfaatini biz kimseye yedirtmeyiz. Biz IMF'nin ortaklarından bir tanesiyiz. Ortaklarından bir tanesi olmanın yanında IMF sadece kendisinden para almak için kapısı çalınan bir uluslararası kuruluş değil. Bir akreditasyon kuruluşudur. Onunla birlikte dünyadaki konumunuz çok daha farklı olur. Bizden önceki hükümet çok ciddi borçlanma yaptı. Göreve geldiğimizde 26.5 milyar dolar borç devraldık. Şu anda 8.5 milyar dolar. Bizden önceki hükümet bu borçlanmayı yaptı. Biz bunları ödemeye devam ediyoruz. Şimdi burada IMF'nin uluslararası camiadaki akreditasyon gücünü Türkiye kullanmalıdır ama bunu kullanırken, ümüğü sıkmayı da öğrendiler, bu da güzel, ama biz Türkiye'nin ümüğünü sıktırmayız. Bizden önce sıktıranlar oldu. 17-18 kez stand-by anlaşması yapıldı. Bunların faturası bellidir. Bunları tarih çok iyi kaydetti."
MUHALEFETE YÜKLENDİ
Erdoğan, konuşmasının büyük bölümünde DTP'yi hedef alırken, son bölümünde ise CHP lideri Baykal'a sert bir dille cevap verdi. Erdoğan, MHP lideri Bahçeli'ye ise DTP'ye yönelik eleştirileri nedeniyle destek verdi.
Başbakan Erdoğan, yaşanan kriz karşısında kamunun tüm kurumları ve tüm bürokratlarının tam bir uyum halinde, gecelerini gündüzlerine katarak krizin etkilerini asgari seviyede tutmanın çabası içinde olduğunu söyledi. İlgili tüm kesimlerle konuşarak kararlar aldıklarını ve uyguladıklarını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"Birçok ülke krizin etkilerini azaltmak, paraların değer kaybını önlemek, borsalarını korumak için milyarlarca dolar harcarken biz milletimize, hazinemize, devletimize yük bindirmedik, budur önemli olan. AK Parti iktidarı kamuya bir yük getirdi mi, karşılıksız para bastı mı? Diyemezsiniz. Ama geçmiş dönemde şakır şakır karşılıksız para bastırılıyordu. Ortada gerçekler var, ne söylerseniz söyleyin. Bu gerçekleri nasıl olur da görmezden gelirsiniz. Bütün bu dalgalanmalarda ve krizde de biz milletimize yük yüklemiyoruz. Krizi öngördük, tedbirlerimizi aldık, süreci başarıyla yönettik, yönetiyoruz. Hiç kimsenin endişesi olmasın. Hiç kimse topluma korku, panik, endişe havası pompalamaya çalışmasın. Yazık olur."
Erdoğan, konuşması sırasında kendisini eleştiren CHP'li Mustafa Özyürek'e de 'Sen hesap bilmiyorsun' diye cevap verdi.
"SEN ÇARŞI PAZAR BİLMEZSİN, KİTABIN ORTASINDAN KONUŞURSUN"
'Paylaşacağım rakamları kriz tellallığı yapmak isteyenlere ithaf ediyorum' diyen Başbakan Erdoğan, TÜİK'in rakamlarını yalan yanlış raporlar olarak takdim edenler olduğunu söyledi. Erdoğan, "Ayıptır, ayıp. Devletin bir kurumunun yalan yanlış rakamlar açıklayacağını kimsenin bir ülkenin evladı olarak hak ve selahiyeti yoktur. Ekonominin nereden nereye geldiği, milletin alım gücünün ne yönde değiştiğini bu rakamlar çok açık net ortaya koyuyor" diye konuştu.
Erdoğan, açıklamalarına tepki gösteren CHP İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz'a dönerek, "Sen çarşı pazar bilmezsin, sadece kitabın arasından konuşursun. Bunları bilmezsin. Şunları bir dinle" dedi. Ekonominin geldiği noktayı örnekler vererek anlatan Başbakan Erdoğan, asgari ücretle 2002 yılında 71 kilogram tavuk eti alınırken bugün 121 kilo tavuk eti alındığını, 2002'de 161 litre süt alınırken bugün 268 litre süt satın alınabildiğini söyledi. Erdoğan, "Rakamları söyledim. Halep ordaysa arşın TBMM çatısı altında" diye konuştu.
"FETHULLAHÇI EĞİTİM" GERİLİMİ
Başbakan Erdoğan, hükümetin eğitim alanındaki icraatlarını anlatarak, "Eğitimde milli bütçede birinci sıradayız" demesi üzerine CHP'li Şevket Köse, 'Fethullahçı eğitim' diye bağırdı. Bunun üzerine Erdoğan, "Çok ayıp, şık değil bunlar. Ayıp oluyor. Lütfen şu kubbenin çatısına yakışan şeyleri konuşun. Böyle çirkin şeylerle bir yere varamazsınız" diye karşılık verdi.
DTP'YE ELEŞTİRİ
Başbakan Erdoğan, Türkiye'de üniversitesiz il bırakmadıklarını belirterek, Tunceli'de ve Şırnak'ta da üniversite kurduklarını hatırlattı. DTP sıralarından yükselen tepkiler üzerine, 'Rahatsızlığınız buradan geliyor zaten. Siz bunları yapacak durumda değilsiniz, yapamazsınız' diyen Başbakan Erdoğan, DTP'yi eleştirerek şunları söyledi:
"Sadece ve sadece bu ülkede kimlik siyaseti yapmak suretiyle bu ülkenin hiçbir yerine ne okul, ne hastane kazandırabilirsiniz. Düşünebiliyor musunuz ben Hakkari'ye okullar, hastaneler açmaya geliyorum. Bir de o gün bakıyorum ki, şehirde sessizlik var. Bütün vatandaş tehdit edilmiş. Çıkanlar çıkmış. Demokrasi bu mu, vatanı sevmek bu mu, özgürlük bu mu? Burada bir gerçeği daha söylemek zorundayım. Sayın Bahçeli'nin az önce söylediği şeyleri ben de paylaşıyorum. Biz millet kavramını bir yerlere yediremeyiz. vatan kavramını yediremeyiz. Kusura bakmayın bu vatanı da böldürtmeyiz. Bunun yanında yaptığınız toplantılarda bayrağımızı değil de, farklı bayrakları getirmek suretiyle bu ülkeye ayrımcılık tohumları ekenlerin kendilerini çek etmesi lazım. Bu noktada devletimizi de böldürtmeyiz. Bakın tehditlerle mehditlerle bir yere varamazsınız. Yaptığınız iş bu. Vatandaşa bunu yapıyorsunuz. Tehdit etmek suretiyle oy topluyorsunuz. Hak aramanın, özgürlüklerin yolu oradan geçmiyor. Hak aramanın yolu tatlı dile anlatmaktan, konuşmaktan geçiyor. Bunu yapın da göreyim sizi."
Erdoğan'ın bu sözlerini bazı MHP'li vekillerin de alkışladığı görüldü. Erdoğan'ın sözlerini sıralara vurarak protesto eden DTP'li vekillerin tepkisinin sürmesi üzerine TBMM Başkanı Köksal Toptan, "Sayın Kaplan, sayın Sakık, sayın Demirtaş lütfen dinleyin. Bunu üzerinize almayın, size söylemiyor. Siz eleştirilerinizi söylediniz, şimdi Başbakan cevap veriyor" dedi.
'LE PEN' KAVGASI
Başbakan Erdoğan, Hakkari'de yaptığı konuşmada 'Ya sev ya terk et' diye bir ifade kullanmadığını söyledi. Bu sırada DTP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Başbakan Erdoğan'ı Fransız ırkçı lider Le Pen'e benzeterek, "Pompalıyı savunan bir Başbakan var. Pompalı ile susturmaya çalışıyorsunuz. Halk düşmanı. Le Pen'sin Le Pen" dedi. Kaplan'ın bu sözleri üzerine Başbakan Erdoğan ise, "Le Pen sizsiniz. Siz bu ülkede Nazizmi hortlattınız Nazizmi. Sizsiniz Le Pen" diye karşılık verdi.
Erdoğan, AK Parti'nin dinsel, etnik ve bölgesel milliyetçiliği yapmadığını, üç kırmızı çizgisi olduğunu belirterek, "Bizi birleştiren bir başka üst bağ var. Hepimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız" dedi.
"BİZ DE BU ÜLKEYİ SEVİYORUZ"
Başbakan Erdoğan, kendisini dinlemeyen DTP'lileri 'Lafımı dinle. Bakalım bunlara karşı mısın değil misin. Şimdi bu çatı altında bunu görelim" diye uyardı. Erdoğan, bu sırada 'Biz de bu ülkeyi seviyoruz. Bu ülkenin evlatlarıyız' diye bağıran DTP Muş Milletvekili Sırrı Sakık'a da, "Ondan hiç şüphe yok. Eyvallah. Bunu sizden duymak ayrıca beni mutlu etti" dedi. Erdoğan, "Ayrımcılık yapan bir parti olsaydık Güneydoğu'nun, Doğu'nun birinci partisi biz olmazdık. Eğer gücünüz yetiyorsa parti olarak seçimlere girin" dedi.
GENEL KURUL'DA 'GRAFİK-KUPÜR' KAVGASI
TBMM Genel Kurulu'ndaki bütçe görüşmelerinde ekonominin kötü olduğunu tablo ve grafiklerle kanıtlamaya çalışan CHP lideri Deniz Baykal'a Erdoğan, gazete kupürleriyle cevap verdi.
Başbakan Erdoğan konuşması sırasında CHP sıralarından gelen eleştiriler üzerine, "Burada üzerime daha fazla gelirsen o zaman ben de sana şunu söylerim. Burada enteresan şeyler var" diyerek, Baykal'ın Enerji Bakanı olduğu döneme ilişkin gazete kupürlerini gösterdi. "Akaryakıt Darlığı halkı perişan etti" kupürüne Erdoğan, "Görüyoruz. Kaça satarsan sat o mal yoksa ben bunu ne yapayım" yorumunu yaptı. Erdoğan, "Aylardır tüp gaz alamayanlar geceleri de kuyruklarda geçirmeye başladılar. Baykal, enerji darlığı sürecek diyor" kupürüne, "Ben demiyorum sayın Baykal diyor. Buyurun, paran var gaz yok. Ne yapayım ben bunu" dedi.
Erdoğan, kupürleri gösterirken CHP'li vekillerin tepki göstermesi üzerine, "Genel başkanın burada kartları gösterirken gayet memnundun da ben gösterirken niye rahatsız oluyorsun. Rahatsız olma" dedi.
ORHAN VELİ DİZELERİNE CEVAP
Başbakan Erdoğan, Orhan Veli'nin, "Beni Böyle Havalar Mahvetti" şiiriyle hükümeti eleştiren Baykal'a, "Temiz havaya ne kadar hasret olduğunu biliyorum. Ben İstanbul'da doğdum büyüdüm" diyerek 1992 tarihli bir gazete manşetiyle yanıt verdi. Erdoğan, çöpler içinde İstanbul fotoğrafı altında, "Kaldırın şu pisliği" başlığını göstererek, "Bunu CHP belediyesi kaldıramadı. Kim kaldırdı? Bu fakir işbaşına geldiğinde biz kaldırdık. Bu çöpler dağ gibi İstanbul'u istila etmişti. Hava kirliliğinden dolayı da o zaman Sabah Gazetesi maske dağıtıyordu. Vatandaş maskeyle dolaşıyordu. Biz geldik maske kalktı" dedi.
TELEKOM CEVABI
Erdoğan, Türk Telekom'un satışıyla ilgili Baykal'ın eleştirisine gazetelerin, "En Büyük Satış, Bu Bir Rekor" manşetleriyle yanıt verdi. Türk Telekom'un o günkü şartlarda rekor fiyata satıldığını belirten Erdoğan, "Biz yeni bir anlayışı ülkede egemen kıldık. Devlet ekonominin, ticaretin içinden çekilecek, özel sektör orada rol alacak. Özel sektörün rol alması sebebiyledir ki zarar eden veya iflasa giden devletin şirketlerinin sayısı yok denecek sayıda" dedi. Erdoğan, Adıyaman'da kapanan şirket sayısının 22 değil, 2 olduğunu söyledi.
ben bi mhp li olarak başbakanın konuşmalarını anlamlı buldum... en anlamlısı dtplilere gücünüz yetiyosa parti olarak seçimlere girin diyor..ama nerde o yürek..%4 alırlar:) çoğuda köylüleri tehtid ederek
Erdoğan bey günaydın yenimi uyandın. O meclisi lekeleyenler kusura bakmasınlar kürtleri savunmuyorlar. Bu insanların üzerinden para kazanıyorlar. Kısaca çıkar ve menfaat sağlıyorlar.
Eski kriz günlerinde, Türkiye'ye kredi verecek kuruluşlar, devletin elindeki varlıklara güvenebiliyorlardı. AKEPE, milletin 75 yıllık birikimi olan bankaları, sigorta şirketlerini, fabrikaları, SEKA'yı, TEKEL'i, TÜPRAŞ'ı, ERDEMİR'i, PETKİM'i, TÜRKTELEKOM'u, limanları, havaalanlarını, maden yataklarını, ormanları satıp, Türkiye'nin dışborcunu katlanarak artırdıktan sonra, kapanan yüzbinlerce işyeri ve 15 milyon işsizi ile IMF'yi ikna edip, alacağı borçla iktidarını devam ettirme derdinde. Şimdi son bir care olarak Devlet kurumlarına ait binalara müşteri arıyorlar. Bir düşünün; gittiğiniz devlet bankasının genel müdürlük ve şube binaları Kuveyt'li bir petrol zengininin, Adalet Bakanlığı ve Adliyeler Bahreyn'li başka bir zenginin, Karakollarınız Fransızların, Tapu daireleri Belçikalıların, İncirliği zaten verdik geri alamıyoruz. AKEPE'nin bütün derdi Türkiye'yi yeniden borçlandırarak, yabancıların 2009 daki alacaklarına garanti sağlamak.Ekonomiden sorumlu bakanımız, vatandaşı olduğu yabancı ülkenin bankalarının devletten alacaklarını tahsil edebilmeleri için can siperane çalışıyor. Yüksek faizden hazine bonolarının üstüne yatanlar "düşen faizden" ve "yükselen borsadan" düşük kur eşliğinde "kârlarını katlayıp" borç diye verdikleri paraları kat be kat alsınlar! Türkiye'nin borcu daha fazla artsın, vatandaşlarımız daha yıllar boyu "faize çalışmaya" devam etsin! Sistem o kadar "mükemmel" kurulmuş ki Türk halkının kanı, canı, birikimleri, hayalleri hortumla çekilirken, fakir fukaraya seçimden seçime ancak 4 torba kömür düşüyor!" Şimdi iyice bir düşünün bakalım; dedelerimiz Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kime karşı ve ne için bir kurtuluş savaşı verip ülkemizi kurtarmışlardı?
BAŞBAKANIMIZLA GURUR DUYUYORUM.SAĞOLSUN.ÇÜNKÜ 5 NİSAN 1994 DE DÜNYADA KRİZ YOKKEN BİR GECEDE TÜRKİYEDE KRİZ ÇIKTI ACISINI İYİ BİLİRİM.O ZAMAN 2 ANAHTAR VAAD EDENLER ANAHTARIMI ELİMDEN ALDILAR.SONRA KİTAP FIRLATILDI EKONOMİK KRİZ OLDU.DÜNYADA HİÇ BİR ŞEY YOKKEN BUNLARI YAŞADIK.AMA O ZAMANLAR ÇABUK UNUTULDU.ŞİMDİ DÜNYADA EKONOMİK KRİZ VAR.ÇOK ŞÜKÜR YİNE ÜLKE OLARAK İYİYİZ.BUNDA HÜKÜMETİN İYİ ÇALIŞMASI VAR.UNUTMAYALIM ESKİ GÜNLERİMİZİ.