7
Haziran
2025
Cumartesi
ANASAYFA

Milli Gazete: Hükümet anayasal suç işledi

Kıbrıs ile ilgili New York’ta yapılan görüşmelerin sonucunda BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın bildirisinden hükümetin yeni bir krize daha imza atmak üzere olduğu ortaya çıktı. Kıbrıs konusunda çözüme ilk adım atıldığı yönündeki iddiaların henüz erken olduğu belirtilirken, hükümetin ‘referandum öncesi planı onay’ koşulunu kabul etmesi ileride ‘İncirlik meselesi’ benzeri bir krizin doğacağı sinyallerini veriyor. 21 Nisan’da Annan Planı ile ilgili adada yapılacak referandum öncesi Annan’ın isteği doğrultusunda 10 Nisan’da ‘anlaşmayı garantör devletlerin onayladığını bildirmesi’ koşulunu kabul eden hükümet bu noktada TBMM’yi by-pass edecek.

Türkiye Anayasası’na göre TBMM’de tamamlanmamış bir yasanın onayı mümkün değil. Referandum yapılmadan da uluslararası nitelikte olan bu yasa tamamlanmış sayılmadığı için TBMM ancak referandum sonrası bu yasayı onaylaması gerekiyor.

Kıbrıs ile ilgili müzakerelerin 19 Şubat’tan itibaren adada başlaması kararıyla sonuçlanan New York görüşmelerinin ardından Türkiye’yi aslında bir çözüm süreci değil, bir kriz süreci bekliyor. Annan’ın Kıbrıs için görüşmelerin başlatılması için 4 Şubat tarihinde taraflara gönderdiği mektupta 10 Nisan tarihine kadar garantör ülkelerin anlaşma konusunda ‘onay’ vermesini istemesi ve AKP hükümetinin bu konuda taahhütte bulunması yeni sorunları da beraberinde getiriyor. Diplomatik kaynaklar da bu konuda hükümetin anlaşmanın kabul edildiği ile ilgili siyasi irade gösterme ve TBMM’ye de anlaşma konusnuda bilgi verme yöntemleri üzerinde durulduğunu belirtiyorlar.

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Kuveyt’e gitmeden ‘Referandumdan sonra anlaşmanın TBMM’ye getirileceği’ yönünde bir açıklama yapsa da bunun nasıl yapılacağı konusunda herhangi bir detay vermedi. Referanduma sunulduktan sonra ancak tamamlanmış sayılacak olan yasanın, referanduma sunulmadan hükümet tarafından onaylanması ise mümkün değil. Bu da Türk hukuku bakımından anlaşmanın kabul edilmediği anlamına gelir. Annan’ın garantör devletlerden 10 Nisan’da taahhüt vermesini istemesini bugünden kabul eden hükümetin ise referandum öncesi planı onaylama kararını kabul etmesi ise hükümetin ne yapmaya çalıştığı yönündeki soru işaretlerini de beraberinde getiriyor.

Eğer hükümet plan çerçevesinde referandumun yapılacağı 21 Nisan’dan önce TBMM’ye götürmeden anlaşmayı onayladığını Annan’a bildirirse Meclis iradesine ipotek konulacak. Anlaşmanın Meclis onayından geçmesi beklenirse Annan’ın istediği tarihte garantörler taahhüt vermediği için belirlenen yol haritası aksayacak. Annan Planı’nın Türk hukuk sistemini incelemeden kendi isteği yönünde dayattığı ve hükümetin de bu dayatmayı kabul etmesi bazı belirsizliklerin yanısıra bazı gizli planlara da Türkiye’nin alet edildiği endişesini ortaya koyuyor.

İyi niyetli gibi gözükse de Annan’ın belirlediği periyot ile birlikte kısa süre içerisinde meselenin çözülmesi isteğinin de bazı riskler içerdiği yorumlarının yapılmasına neden oluyor. Çok kısa bir zaman içerisinde müzakerelerin tamamlanmasını öngören Annan’ın ortaya koyduğu programın bir çok kritik konunun gözardı edilmesine neden olacağı da kaydediliyor.

Neye göre takdir edecek?

BM Genel Sekreteri Annan’ın müzakerelerde anlaşmaya varılamayan hususlarda ‘takdir’ yetkisini kullanarak boşlukları doldurması ise daha büyük tehlikeler içeriyor. Annan’ın çok kritik konularda ‘takdir’ yetkisini kullanacak olması, hangi ölçüler dahilinde takdir kullanacak sorusunu da akıllara getiriyor.

Batı Trakya örneği

Annan Planı ile varılacak anlaşmanın ‘sui generis’ yani kendine özgü bir yapısı olmasını da uzmanlar kandırmaca olarak nitelendiriyor. Bu özel durum nedeniyle sadece Türkler’in haklarının korunacağını, zaten plan içerisinde bu hakların zayıf olduğunu, ancak yeni bir şey de kazandırmayacağına dikkat çeken uzmanlar, Batı Trakya örneğine dikkat çekiyorlar. AB üyesi Yunanistan’ın içinde Batı Trakya’da yaşayan Türkler’in haklarının kısıtlı olduğunu anımsatan uzmanlar, Kıbrıs’ta yaşayan Türkler’in de aynı duruma düşmeyeceğini kimsenin garanti etmediğini belirtiyorlar.

Avrupa Birliği’nin kendi komisyonu aracılığı ile çözümü kolaylaştırmak amacıyla teknik yardım konusundaki önerisi de bazı riskler içeriyor. Teknik destek adı altında oluşturulacak komitelerde yer alacak uzmanların yüksek maaş alacağını ve Rumlar lehine kararlar çıkaracağı ifade ediliyor. Bunun bir örneğinin Bosna’da yaşandığına dikkat çeken uluslararası ilişkiler uzmanları, Bosna’da oluşturulan bu tip komitelerin Sırplar lehine kararlar aldığını anımsattılar.

AKP halkı net bilgilendirmiyor

AKP hükümetinin ise bu konularda halkı bilgilendirmemesi de bazı gerçeklerin saklandığı izlenimini veriyor. TBMM’nin onayı, AB yasalarına Annan Planı ile varılacak anlaşmanın Türklere hangi özgü kriterleri getirdiği, TBMM’den bu süreçte nasıl onay alınacağı ve Annan’ın hangi ölçülerde takdir yetkisini kullanacağı konularında ‘net’ bir açıklama yapmayan hükümetin, bu süreç içerisinde ne yapacağı merakla bekleniyor.

MİLLİ GAZETE
Yayın Tarihi : 15 Şubat 2004 Pazar 02:54:09


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?