1
Mayıs
2025
Perşembe
ANASAYFA

Seçim olsa oyunu kime verirdi?

AKP’ye açılan kapatma davasının ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a alternatif olarak gösterilen ve "yeni bir siyasi oluşumun içerisine girdiği" konuşulan Abdüllatif Şener, yeni bir siyaset tarzı oluşturmak için çabalarının devam edeceğini ancak yeni bir oluşum içinde yer almadığını belirtti.

Şener, izlenen politikalar sonucu toplumda bir kutuplaşma oluştuğunu ifade ederek, “Benim eşim başörtülü. ‘Ben daha önce çarşıda, pazarda ya da herhangi bir yerde kıyafetimden dolayı yadırgandığımı hiç hissetmiyordum ama şimdi bazı kişilerin bana çok kinli olarak baktıklarını hissediyorum diyor’ Yani bir tarafta böyle bir algılama var diğer tarafta böyle bir algılama var” dedi.

Habertürk TV Genel Yayın Yönetmeni Erdoğan Aktaş'ın hazırlayıp sunduğu Basın Kulübü'ne konuk olan Devlet eski Bakanı Abdüllatif Şener, gazetecilerin sorularını cevapladı. Bireysel bir portre çizdiğini ve siyasette alternatif bir tarzın ortaya çıkması gerektiğini belirten Şener şöyle konuştu:

“Bireysel bir portre çiziyoruz. Siyasette alternatif bir tarzın ortaya çıkmasını düşünüyorum. Seçmenin siyaset algılamasında siyasetçilerin siyaset yapış tarzında bir değişimin ortaya çıkması gerektiğini düşünüyorum. Bu açıdan alternatifi anlatmaya çalışıyorum. Tutarlı bir şeyler söylediğimi düşünüyorum. Söylediklerim son aylara özgü değil. 22 Temmuz'dan sonrasına ait olmadığını düşünüyorum. O günden bugüne kadar siyasetin nasıl olması gerektiğiyle ilgili şeyleri ısrarlı bir biçimde tek bir çizgi halinde bugüne dek getirdiğimi düşünüyorum. Ülkenin ihtiyacı olan bir siyaset tarzından söz ettikçe herkes 'bir organizasyon içine girdiniz mi? Yanınızdakiler kim olacak?' diyorlar. Henüz bir organizasyon ortada yok. Bir kısım siyasilerle birlikte bir çalışma içinde olduğum söyleniyor. Basında geçen isimlerin hiçbiriyle görüşmüş değilim. Ama artık demek ki birileri bir şeyler bekliyor. Buna istinaden 'neredesiniz' diyorlar. Bir siyaset kültürünün yenilenmesi gerektiğini söylüyorum. Yeni siyaset tarzının oluşturulması için çaba harcıyorum. Bu çabalarım devam edecektir."

Şener, Refah Partisi’nin kapatılması sürecinde hakkında çıkan iddiaları da yanıtladı. Erbakan'a “Ben partimizin kapatılmayacağına dair bilgiler aldım. Endişeye gerek yok” dediği iddia edilen Şener, şunları söyledi:

-"SEÇİM OLSA MENSUBU OLDUĞUM PARTİYE OY VERİRİM"-

"Doğru değil. Farklı birşey söylemek önemli değil. Böyle birşey söylemedim. Bu konu Anayasa Mahkemesi'nde görüşülen bir konudur. Böyle bir konuyla alakalı bilgi sahibi olabilmem mümkün değil. Ne Refah Partisi sırasında ne de Fazilet Partisi davası sırasında davanın sonucu nasıl biteceğine dair bir fikir benden çıkmadı. Böyle birşey bir yerde yayınlanmışsa bile benimle alakalı değil. Refah Partisi davasında partideki vekiller kapatma olayına ihtimal vermedi. Ben davanın basıl neticeleneceğine dair fazla kaygılı değilim. Aman bu dava kabul edilecek gibi bir umut taşımıyordum. Yargı konuyu almış, bir karar verecek bakarız sonrasına diye düşünüyordum. Bir davanın açılacağını bildiği için 22 Temmuz'da aday olmadı dendi. Eğer AKP hakkında dava açılması kapatma kararı ihtimali vekil olan için riskse Refah Partisi'ne kapatma davası açıldığında vekildim. Seçimlerde aday oldum. Bunu böyle bir yaklaşımla değerlendirmek doğru olmaz. Bugün seçim olsa, mensubu olduğum partiye oyumu veririm. Siyaset anlayışının yenilenmesi gerektiğini yine vurguluyorum."

-"ABDÜLLATİF ŞENER BİR VAKIADIR"-

Abdüllatif Şener, hakkında AKP'den ihraç edileceği şeklindeki iddiaları da yanıtlayarak şunları söyledi:

“Böyle bir süreç yok. Parti yönetiminde böyle bir algılama da yok. AKP gerçeğini inkar edemem ama AKP de kendisini inkar edemez. Herkesten fazla enerjisi, çabası olan isim olarak görüldüm. Gece mesaileri sonucunda AKP kuruldu. Benim partide atılma konumu tartışırlarsa kendilerini inkar etmiş olurlar. Abdüllatif Şener bir vakıadır. "AKP Abdüllatif Şener'i, Abdüllatif Şener de AKP'yi bir kenara koyamaz"

-"DÜRÜST İSİMLER OY ALAMIYOR"-

Son dönemde siyasi duyarlılıkta azalma olduğunu söyleyen Şener şöyle konuştu:

"Yolsuzluklara karşı duyarsızlığı yeniden duyarlı hale getirmeye çalışıyorum. Partilerden öte önemli olan bu ülke. Bu ülkede yaşayan her bireyimizin geleceği önemli. Kurumlar bir ülkede etkinse o ülke gelişiyor. Bir ülkenin gelişmesi kurumlarına bağlıdır. Amerikan gelişmişliği 18. yüzyıldan itibaren buna bağlar. Kurumlara bağlar. Bu açıdan siyaset de basın da bir kurumdur. Tüm kurumsal yapıların etkin ve işlevsel olması için siyasetin de etkin olması gerek. 91'den bugüne kadar baktığımda kamu malı siyasetçiye verilen bir emanettir. Bütçede hangi gelirlerin nereye harcanacağı, Herkesin cebindeki paranın 3'te 1'ine karar veren siyasilerin durumu zayıfladı. Son yıllarda temel konuya karşı duyarlılık zayıfladı. Siyasi duyarlılıkta zayıflama var. Aday profillerine bakıyorsunuz dürüst isimler oy alamıyor. Çok tartışılmış, kamuoyunda bir takım görüntülerle algılanmaya başlamış isimlerin bulunduğu listelerde oy patlaması oluyor. O adaylar neden orada var? Bu düzeltilmesi gereken birşey değil mi? Bu siyasi düzenimizde değiştirilmesi gereken bir durumdur. Asıl temel dinamiklerin ne olduğunu hatırlatmaya çalışıyorum. Yolsuzluklara karşı duyarsızlığı yeniden duyarlı hale getirmeye çalışıyorum. Küresel rekabette rekabet avantajlarınızı arttırırsanız başarılı olursunuz. Burada kolay yolla para kazanıp gösterdiğinizde insanlar neden rekabete girsinler ki?"

-AKTİF SİYASETE NEDEN ARA VERDİ?-

“AKP içinde Abdüllatif Şener gücü pasifize edildi diye mi çıktınız partiden? 15 yıllık siyasetçiyim bir ev alamadım sözünüz mü etkili oldu partiyi bırakmanızda? Bütün bu geleceği gördünüz ihtimali mi aktif siyasete ara verdiniz diye. Aktif siyasete neden ara verdiniz?” şeklindeki soruya ise Şener şöyle yanıtladı:

“Keşke sade bir cevabı olsaydı ve ben de tek bir cümleyle özetleseydim. Sadeleştirmeye alışmışız. Kolay düşünmeye alışmışız. Olayları değerlendirirken bireyin bir takım hesaplarıyla bağlantılı olarak karar vermiş olduğunu düşünüyoruz. Uzun uzun anlatmak zorunda kalıyorum. Net bir cümleyle anlatılacak bir konu değil bu. 58 ve 59. dönemlerdeki bakanlık döneminde Özelleştirme Yüksek Kurulu'nu bıraktım. Hükümet içinde bulundum ve bazılarıyla aynı görüşü paylaşmadığımı söyledim. Ama bunlar tekrar aday olmamayı gerektirmez. Aslına görüşlerim AKP'ye uygundur. AKP'de parti mensuplarının farklı düşüncelerini ve yaklaşımlarını ifade etme hakkı bulunduğu parti programında. Herkes aynı şeyi tekrarladığında parti üretkenliğini kaybeder. Mensupların farklı düşünceleri varsa bunları özgürce ifade edebilmeleri konusu vardı. Ülke adına sorumluluğunuz var orada. Bu yapı bizim partide var olsun diye düşünülmüştü. Bende de farklı düşünceler oldu. Ama bunun için parti içinde bir sorun olmamıştır. Başbakan da bu düşüncelerimi bir sorun olarak önüme koymamıştır.”

-"ALTERNATİF DEĞİLİM" "

Kendisinin bir kişiye alternatif olmadığını vurgulayan Şener, AKP'li olmayanların da kendisine ilgisi olduğunu belirtti. Şener, “Bir kişiye alternatif olduğumu söylemedim. Türkiye'de alternatife ihtiyaç var. Bu toplumda da siyasetin içinde de var. Bunu sürekli hatırlattığımı söylüyorlar. Siyasette değiştirilmesi gereken bireye dayalı bir kültür değil kurumsal bir kültürün de oluşması gerekiyor. Anket yapalım insanlar parti isimlerini bilmiyorlar. Belki de bilmemelerinin sebebi biziz. Ama herkes bir partiyi anlatmak için lidere bağlı tanımlamalar yapıyor. Halbuki siyasetin sağlıklı çalışması için kurumsallaşması gerekir. Partilerin kurumsal kurgular yapması gerekir. Siz derseniz ki siz alternatif misiniz? Bu beni tanımlamaz" dedi.

-"ADAYIM DEMEDİM"

Bir gazetecinin, “CHP, Cumhurbaşkanı adayı olacaksa Abdüllatif Şener olsun dedi. AKP'ye oy vermeyenlerin sevdiği AKP'li sizsiniz. AKP'yle problemi olanlar ‘Abdüllatif Bey çıksın, birşeyler yapsın’ diyor” şeklindeki hatırlatması üzerine Şener şu değerlendirmede bulundu:

"Cumhurbaşkanlığı sürecinde çok değerlendirmeler yaptım. Hatta seçime uzun süre kala gazetenin birinde Baykal'a istinaden 'Şener olursa düşünürüz' ifadesi yer aldı. Ben de 'aday değilim' dedim. Başka bir yerde de Cumhurbaşkanlığı'na adayım demedim. AKP'li olmayanların da bana ilgisinin varolduğunu biliyorum. Böyle bir görüntüyle aday olarak çıkmak tereddütleri ortaya çıkartabilir. Bakış tarzımı zarara uğratabilir. Kurumlar ve bireyler birbirine güvensiz. Türkiye'nin temel sorunu budur. Sistemin çözüm üretme yeteneğinin geliştirmesi gerek. Bu yetenek yok."

-"AKP LAİKLİĞİ TEHLİKEYE ATMAZ"

AKP’nin laiklik karşıtı olarak değerlendirilmesini doğru bulmadığını söyleyen Şener, "AKP yüzde 47 ile iktidara geldi. Şimdi oy oranı düştü deniyor ama bakıyoruz ki yüzde 41 olmuş. Kamuoyunun bakışında bir eksiklik yok. Kamuoyu icraate bakıyor ve oyunu veriyor. Demokrasilerde sandık önemlidir. Ama demokrasi sadece sandık sonucu değildir. Siyasi partileri sınırlayan bir hukuk zemini vardır. Sandık dışı unsurlarıyla laiklik tanımlanmalıdır. AKP'nin laiklik karşıtı olarak nitelendirilmesini doğru bulmuyorum. AKP fazla oyla geliyor diye Türkiye'nin laik düzeninin tehlikeye gireceği konusuna göre görüşümü sorarsanız" diye konuştu.

-"MKYK'YA KATILACAĞIM"-

"Dava süreci devam ederken davanın uygulanacağı kanunlarda Anayasa'da değişiklik yapılmasını doğru bulmuyorum. Bu ayki MKYK'ya katılacağım. Başbakan süreci izleyecekti. Komisyonlarda Anayasa değişikliğine ihtiyaç duyulmuyor."

"EKONOMİ TEHLİKE SİNYALLERİ VERİYOR"

Şener, ”Türk ekonomisinde olumsuza gidiş mi var? Önümüzdeki dönemde ekonomik tedbirler alınmasına mı inanıyorsunuz?” şeklindeki bir soruya ise Şener, "Göstergelerin bozulduğuna inanıyorum. Geçen 5 yılın en önemli ekonomik göstergesinden biri büyüme oranları ikincisi de enflasyon oranlarıdır. 35 yıl aradan sonra enflasyonun tek rakamlı olduğu dönem de son 4-5 yıldır. Son aylara baktığımızda bu iki göstergede de bozulmalar var. Yüzde 1,5 büyüyorsanız bu dibe vurmak demektir. Enflasyonda da patlama var. Bu da önemli bir patlama. Yıllık hedefin üzerinde çıkmıştır son iki ayda. ÜFE itibariyle enflasyon oranı yüzde 4,5 çıktı. Enflasyonu yüzde 4 hedeflerken 1 ayda o hedefi kapatıyorsanız, enflasyonda da öngörüler bozulmuş anlamına gelebilir. Bu kırılmalar ekonominin iyiye gitmediğini göstermektedir. Temel göstergelerden biri de ekonominin rekabet gücüyle ilgilidir. İthalat miktarı artıyor, dış ticaret açığı artıyor. Buna bağlı olarak da ülkenin katma değeri de azalıyor. Ekonomi açısından tehlike sinyalidir bu. Ekonomide bozulma kapatma davası öncesinde başladı" diyerek cevap verdi.

-"EŞİMİN BAŞINI ÖRTMESİ BENİ MEMNUN ETTİ”

Eşinin başını örtmesi konusunda kendisinin baskısı olmadığını ve eşinin tamamen kendi isteğiyle örtündüğünü ifade eden Şener şöyle konuştu:
"Zaman zaman değişiklikler farklı anlaşılmalar ortaya çıkarılabiliyor. Kimseyi zorla benim irademe tabi kılarak belli bir kıyafeti benimsemeye zorlamadım. Eşim benim yüzümden örtünmedi. Eşim lisedeyken başı açıktı. Ben istediğim için değil kendi istediği için başını örtmüştür. Ben ona kıyafetiyle ilgili bir baskı yapmadım. Yoksa istemediğim halde örtündü anlamında bir şey söylemedim. Evlilikle ilgili şunu söyledim. Hayata bakışınızda paralellik varsa, anlayabiliyorsanız, duyarlılıklarınız karşılıklıysa istiyorsa örter, istiyorsa örtmez başını. Bu ikisi benim açımdan sorun olmaz. O gün de böyle düşünüyorum bugün de böyle. Başını örtmesi beni memnun etmiştir ama doğallıkla söylüyorum ama benin en küçük bir etkim olmamıştır.
Nişanlılık döneminde başı örtülü değildi. Kıyafetim nasıl olacak dedi, modayı takip etmem, bir bayanın nasıl giyinmesi gerektiğini bilmem dedim. Başımı örtmek istiyorum dedi. Sen nasıl istersen onu tercih edersin dedim. Başı örtülü olmayan çok arkadaşı vardır. O gün bunu tercih etmiş. Ben de bunu yanlış bir tercih olarak görmedim. Karışmadım. Karışsam doğru da olmazdı. Bir insan bir şeyi kendisi için yaparsa doğrudur."

- EŞİM RAHATSIZ-

AKP’nin izlediği politikalar sonucu, toplumun bir kesiminin “yaşam biçimlerinin tehdit altında olduğu” endişesini de değerlendiren Şener şunları söyledi:
“Evet biz yaşam biçimimizin tehdit altında olduğuna inanıyoruz sözlerini duyuyorum. Ama bir başka boyutunu da söyleyeyim. Benim eşim başörtülü. ‘Ben daha önce çarşıda pazarda ya da herhangi bir yerde kıyafetimden dolayı yadırgandığımı hiç hissetmiyordum ama şimdi bazı kişilerin bana çok kinli olarak baktıklarını hissediyorum diyor. Yani bir tarafta böyle bir algılama var diğer tarafta böyle bir algılama var. İşte benim asıl anlatmaya çalıştığım şey bu. böyle bir durumun böyle bir algılamanın var olması dahi bir sorundur bu ülkede. Hatta çok köklü bir sorundur. Ve bu ülkenin en temel sorunu budur.”

anka
Yayın Tarihi : 12 Mayıs 2008 Pazartesi 16:16:24


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?