Cumhurbaşkanı Sezer, devlet memurlarında zorunlu emeklilik yaşının 61'e düşürülmesini öngören yasayı, bazı maddelerinin bir kez daha görüşülmesi için TBMM'ye iade etti.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, devlet memurlarında zorunlu emeklilik yaş sınırının düşürülerek binlerce iştirakçinin daha erken emekli edilmesinin giderek mali güçlük içine düşecek olan Emekli Sandığı'nın yükünü daha da artıracağına işaret etti.
Sezer, hiçbir somut ölçüt getirilmeden yaş sınırının uzatılmasının Bakanlar Kurulu'nun takdirine bırakıldığına dikkati çekti.
Sezer, iadesine ilişkin gerekçesinde, yasadaki en önemli değişikliğin zorunlu emeklilik yaş sınırında yapıldığını, bu sınırın 65'ten 61'e düşürüldüğünü hatırlattı.
Anayasa'nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin ''sosyal bir hukuk devleti olduğunu'' öngördüğünü hatırlatan Sezer, sosyal adaletin ve sosyal güvenliğin sağlanması sosyal hukuk devletinin temelini oluşturduğunu vurguladı.
Sosyal güvenliğin, bireylere ekonomik güvence sağlayan, onu belli kimi zararlara uğrama olasılığına karşı koruma işlevini üstlenen, sosyal zararlara karşı bireyi ekonomik yönden güçlü kılmayı amaçlayan kurumlar bütünü olduğunu anlatan Sezer, ''Sosyal güvenliğin sağlanması, çağdaş toplumlarda insanların geleceğini güvence altına almaya, gönencini, huzurunu ve mutluluğunu sağlamaya yönelik etkinliklerin en önemlilerindendir'' dedi.
Devletin sosyal güvenlik sistemini ve kurumlarını koruma görevi kapsamında, Yasama Organı'nın, yasaları kabul ederken sosyal güvenlik kurumlarının güçlü bir mali yapıda tutulabilmesi ve aktüeryal dengeyi gözetmesi zorunluluğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Sezer, şunları kaydetti:
''Oysa, sosyal güvenliğe ilişkin kurallarda yapılan düzenlemelerle çalışanların emekli olabilme koşulları çok sık değiştirilerek sosyal güvenlik kurumları finansman sorunlarıyla karşı karşıya bırakılmaktadır. Emekli olabilmek için gerekli koşullar ile yaş sınırı konusundaki değişiklikler sosyal güvenlik kurumlarının aktüeryal dengesini olumsuz yönde etkilemektedir.
İncelenen Yasa ile zorunlu emeklilik yaş sınırı düşürülerek binlerce iştirakçinin daha erken emekli edilmesi, giderek mali güçlük içine düşecek olan Emekli Sandığı'nın yükünü daha da artıracaktır.''
Sosyal güvenlik kuruluşlarının aktüeryal dengesindeki bozuklukların çok kısa süre önce Yasa Koyucuyu kimi önlemler almaya zorladığını hatırlatan Sezer, 4447 sayılı Yasa ile 25 fiili hizmet yılını dolduran iştirakçilerden kadınlara 58, erkeklere 60 yaşından önce emekli aylığı bağlanmasının önlendiğini ifade etti.
Sezer, bu değişikliğin gerekçesinde, erken emekliliğin Emekli Sandığı'nın aktüeryal dengesi üzerindeki olumsuz etkisi vurgulanmışken, zorunlu emeklilik yaş sınırının 65'ten 61'e çekilmesi alınan bu önlemlerle bağdaşmadığına dikkati çekti.
''TUTARLI GÖRÜNTÜ SERGİLENMEMEKTEDİR''
Yasa ile, bir yandan Emekli Sandığı'nın aktüeryal dengesini sağlayabilmek yönünden emeklilik kesenek oranları ile yeniden değerlendirilecek hizmetler için ödenecek tutara uygulanacak faiz oranlarının artırıldığını belirten Sezer, Yasa'nın emekli, dul ve yetimlerden, sağlık sigortası pirimi niteliğinde ''sağlık katkı payı''alınmasını öngörürken, diğer yandan zorunlu emeklilik yaş sınırı düşürülerek Sandığın aktüeryal dengesini bozacak düzenlemelere gidilmesini, ''tutarlı bir görüntü sergilememek'' olarak değerlendirdi.
Cumhurbaşkanı, şöyle devam etti: '''Ülkenin iç ve dış politikalarını yürüten ve ülke yönetiminde görev yapan kariyer mesleklerde geleceğe yönelik eleman yetiştirilmesi, hizmette aksama ve yönetim boşluğu olmaması amacıyla belli bir plan ve program içinde yürütülmektedir. Bu programı, doğal akışı sürerken bir yerden kesintiye uğratmanın devletin üstün çıkarlarıyla bağdaşmayacağı açıktır.
Ülkenin içinde bulunduğu iç ve dış koşullar, her meslek kesiminden, ülke yönetiminde görev ve sorumluluk üstlenmiş deneyimli kamu görevlilerini, varolan sisteme göre erken emekli olmaya zorunlu kılan düzenlemeler, ülke çıkarları ve kamu hizmetlerinin gerekleri, dolayısıyla kamu yararı ile bağdaşmamaktadır.
Hukuksal statüleri yasayla oluşturulan ve bu statü kurallarına güvenerek geleceklerini tasarlayan kamu görevlilerinin bir geçiş dönemi öngörülmeden hemen emekli edilmeleri, onları maddi ve sosyal yönden zedeleyecektir ki, bu durum hukuk güvenliği ve istikrarı ile de bağdaşmayacaktır.''
BAKANLAR KURULU'NA TANINAN YETKİ
Bakanlar Kurulu'na, görevin önem, sorumluluk ve niteliği itibariyle hizmetine gereksinim duyulup görevde kalmalarında yarar görülenlerin zorunlu emeklilik yaş sınırını 65 yaşına kadar uzatma yetkisi verildiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı, memurlar ile diğer kamu görevlilerinin statülerini belirleyen kuralların yasayla düzenlenmesinin, çalışanlar yönünden getirilmiş bir güvence niteliğinde olduğunu vurguladı.
Sosyal güvenlik kapsamında bulunan emekliliğin, Aasa'nın 60. maddesi uyarınca kamu görevlileri yönünden bir ''hak'' olduğuna işareteden Sezer, şunları kaydetti:
''Yaş sınırı nedeniyle emekliye sevk işleminin, kamu görevlisinin isteği ve istenci dışında göreviyle ilişiğinin kesilmesini gerektiren bir işlem olduğu gözetildiğinde, bunun koşullarının somut biçimde yasayla düzenlenmesinin önemi daha da belirginleşmektedir.
Buna karşın, incelenen Yasa ile yapılan düzenlemede, hiçbir somut ölçüt getirilmeden yaş sınırının uzatılması Bakanlar Kurulu'nun takdirine bırakılmaktadır.
Gerçi, Yasa'da, yaş sınırı uzatılırken 'görevin önem, sorumluluk ve niteliği'nin göz önünde bulundurulacağı kurala bağlanarak kimi ölçütler getirilmeye çalışılmıştır. Ancak, bu ölçütler soyut olup, her iktidar döneminde farklı yorumlanmaya ve uygulanmaya elverişli içeriktedir.
Oysa, anılan bendin yürürlükteki metninde, yaş sınırı uzatılabilecek kamu görevlileri, unvanları sayılarak somut ve sınırlı biçimde gösterilmiştir.''
ANAYASA MAHKEMESİ'NİN KARARLARI
Anayasa Mahkemesi'nin kararlarında eşitlik ilkesi gereğince aynı nitelikte ya da hukuksal durumda olan kişiler için aynı kuralların öngörülmesi zorunlu olduğuna işaret ettiğine hatırlatan Sezer, Yasa'nın yürürlüğe girdiği günde 61 yaşını doldurmuş ya da iki ay içinde dolduracak olup da 6400 ve daha yukarı ek göstergeli görevlerde bulunanlardan ortak kararname ya da Bakanlar Kurulu kararı ile atanmış olanlar için iki aylık bir geçiş dönemi öngörülmüş iken, diğer iştirakçiler böyle bir geçiş döneminden yoksun bırakıldığını kaydetti.
Sezer, bu konudaki sakıncaları da şöyle sıraladı: ''Yasa'nın yürürlüğe girdiği günde 61 yaşını doldurmuş ya da iki ay içinde dolduracak olup da 6400 ve daha yüksek ek göstergeli görevlerde bulunanlardan ortak kararname ya da Bakanlar Kurulu kararı ile atanmış olanlar, görev süreleri uzatılmayıp, iki ay içinde emekli edilseler de, geçici 214. madde ile getirilen,iki yıllık süreyi doldurmadan makam tazminatı ya da yüksek hakimlik tazminatı alma hakkından, ek ikramiye ödemesinden yararlanamayacaklardır.
Yasa'nın yürürlüğe girdiği günde 61 yaş sınırı nedeniyle emekliye ayrılanlara verilecek ek ikramiye yönünden, 30 yıl hizmeti bulunanlar ile bulunmayanlar arasında da ayırım yapılmıştır.''
Sezer, bu düzenlemelerin, haklı bir nedene dayanmadığı için eşitlik ilkesi ile bağdaşmadığını ayrıca, hukuk devleti niteliğinin gereği olan ''hukuksal güvenlik'' ve ''hukuksal istikrar'' ilkelerine de uygun düşmediğini kaydetti.
YARGIÇLAR VE SAVCILARIN DURUMU
Cumhurbaşkanı Sezer, Yasa'da yargıç ve savcıların zorunlu emeklilik yaş sınırına ilişkin ayrıksı bir düzenlemenin yapılmamış olmasının, yargıçlık ve savcılık mesleğinde olanların da 61 yaş sınırına bağlı tutulacağı sonucunu doğurabileceğine de dikkati çekti.
Düzenleme ile emekli, malul, dul ve yetim aylıklarından ''sağlık katkı payı'' adı altında ''sağlık sigortası primi''niteliğinde bir kesinti yapılmasının öngörüldüğünü hatırlatan Sezer, özetle şunları kaydetti:
''İncelenen Yasa'yla getirilen düzenlemede, hak sahibinin hasta olduğunda yapılan iyileştirme giderlerine katılması yerine, doğabilecek sağlık risklerine göre önceden katkı payı alınması öngörülmektedir.
Sosyal güvenlik sistemine katılmış, bu kapsamda çalışırken belli süre prim ödemiş ve sonuçta emeklilik hakkı kazanarak yaşayabileceği 'asgari' bir geliri elde edebilmiş kişinin, olası risklere dayalı olarak yeniden ve sürekli olarak prim benzeri ödemelere bağlı tutulmasını, Anayasa'nın sosyal hukuk devleti ilkesiyle ve sosyal güvenlik ilkesinin amacıyla bağdaştırmak olanaklı görülmemiştir.
Ayrıca, geçimini güçlükle sağlayan emekli, dul ve yetimleri, aylıklarından sürekli kesinti yapılarak yeni bir mali yük altında bırakmanın doğru ve yerinde olmayacağı değerlendirilmektedir.''
''KAZANILMIŞ HAKLAR KORUNMUYOR''
Emekli Sandığı Kanunu'nun 39. maddesinin ikinci fıkrasında, iştirakçilerden yaş sınırı nedeniyle kurumlarınca doğrudan emekli edilenlere ya da 61 yaşı doldurduklarında istekleri üzerine emekliye ayrılanlara emekli aylığı bağlanabilmesi için en az 10 yıl hizmeti bulunma koşulu getirilirken, bu sürenin 4447 sayılı Yasa'yla 15 yıla çıkarıldığını ifade eden Sezer, 4447 sayılı Yasa ile 5434 sayılı Yasa'ya eklenen geçici 206. maddeyle de, 8 Eylül 1999 gününde fiili hizmet süresi 8 yıl ve daha fazla olanlara emekli aylığı bağlanabilmesi için, 10 hizmet yılını doldurma koşulunun korunduğunu kaydetti.
Anayasa Mahkemesi'nin 4447 sayılı Yasa ile getirilen geçici 206. maddeyi iptal ettiğini hatırlatan Sezer, bu geçici maddede 4759 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle, sözü edilen iştirakçilerin durumu, iptal gerekçesine uygun biçimde yeniden düzenlendiğini, 8 Eylül 1999 gününde iştirakçi olanlardan 50 ve daha yukarı yaşlarda bulunanların, yaş sınırı nedeniyle kurumlarınca doğrudan ya da istekleri üzerine emekli edildiklerinde fiili hizmet sürelerinin 10 yılı doldurmuş olması koşuluyla emekli aylığı alabilmeleri olanaklı kılındığını belirtti.
Cumhurbaşkanı, bu yasa ile zorunlu emeklilik yaş sınırı 61'e düşürülürken, geçici 206. madde kapsamında bulunanların kazanılmış haklarının korunmadığına işaret etti. Sezer, ''Çünkü, hukuk devletinin sonucu olan hukuk güvenliği ilkesi, beklenen hakkın yitirilmesi ya da lehe olan düzenlemelerin kaldırılması nedeniyle kişinin uğrayacağı olası zararların gözetilmesini gerekli kılmaktadır'' dedi.