Balıkesirin Sındırgı İlçesinde görev yapan Sulh Ceza Mahkemesi Hakimi Sezai Öztürk, dün yürürlüğe giren Yeni Türk Ceza Kanununun 125. maddesinde bir cümlenin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurdu.
Hakim Öztürk, mahkemede görülen bir davaya istinaden, Anayasa Mahkemesi Başkanlığına sunulmak üzere Sındırgı Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği 5 sayfalık dilekçede, eski TCKda ayrı ayrı düzenlenmiş olan hakaret ve sövme cürümlerinin, 5237 sayılı yeni TCKda Şerefe Karşı Suçlar başlığı altında 125-131. maddelerde yeniden düzenlendiğini, eski yasadaki hakaret ve sövme suçunun ise yeni yasada Hakaret başlığı altında 125. maddede aynen yer aldığını belirtti.
Yeni TCKnın 125. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde yer alan mağdurun gıyabında yapılan hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az 3 kişiyle ihtilat (diyalog) ederek işlenmesi gerekir hükmünün Anayasaya aykırı olduğunu savunan Öztürk, dilekçesinde, Bu cümlede yer alan hükmün, Anayasanın 2 ve 5. maddeleriyle başlangıç kısmında yer alan hüküm ve anlayışa aykırı olduğu kanaatine varıldığından, belirtilen cümlenin iptali için Anayasanın 152 ve 2949 sayılı yasanın 28. maddesi gereğince, itiraz yoluyla yüksek mahkemenize müracaat edilmiştir görüşüne yer verdi.
DİLEKÇENİN İÇERİĞİ
Sezai Öztürkün dilekçesinde, ilgili maddenin, bir kişiye gıyabında hakaret edilmesi ve konunun yargıya sövme suçu olarak intikal etmesi halinde, hakaret eden kişinin cezalandırılabilmesi için suçun işlendiği anda en az 3 kişinin şahit veya muhatap konumunda olmasının şart koşulduğu ifade edildi.
Dilekçede, ilgili cümlenin, Anayasanın başlangıç bölümünde yer alan Her Türk vatandaşının, Anayasada yer alan temel hak ve hürriyetlerden, eşitlik ve sosyal adalet gereklerinden yararlanarak milli kültür ve medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu ilkesine aykırı olduğu öne sürüldü.
Söz konusu cümlenin, Anayasanın 2. maddesinde yer alan, Cumhuriyetin nitelikleri arasındaki insan haklarına saygılı olma ve 5. maddedeki insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartların hazırlanmasının devletin görevi olduğu ilkeleriyle de tezat olduğu ifade edilen dilekçede, şu görüşlere yer verildi:
Devlet, yurttaşlarının şeref ve haysiyetlerini ihlal eden davranışların cezalandırılabilme koşulunu, mağdurun ihtilat ettiği, yani iletişime geçtiği kişilerin sayısıyla ölçemez. Devlet, her şart ve koşul altında yurttaşlarının şeref ve haysiyetini ve manevi yaşamını korumak zorundadır. Kişilerin yokluklarında gerçekleşen sövme ve hakaret eylemlerinde, suç, bu sözlerin mağdur tarafından duyulmasıyla tamamlandığına göre, mağdurun bu sözleri duymasıyla, şeref ve haysiyeti örselenmiş olacağından, failin olay anında kaç kişiyle ihtilat ettiğinin hiçbir anlamı olmayacaktır.
AA
Yayın Tarihi :
3 Haziran 2005 Cuma 00:12:58