Brüksel’de sona eren AB Zirvesi’nden Türkiye ile üyelik müzakerelerine başlanması kararı çıktı. Ancak bazı Avrupa ülkelerinde Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkanlar var. Uzmanlar, Türkiye’nin önünde uzun ve zorlu bir yol olduğunu, birçok sorunu aşmak için kolları sıvaması gerektiğini savunuyor.
Almanya’nın Essen kentinde bulunan Türkiye Araştırmalar Merkezi Yöneticisi Faruk Şen Türkiye’nin Brüksel zirvesinde öngördüğü müzakere tarihi alma hedefine eriştiğini ve getirilen bazı koşullara rağmen, Ankara’nın zirveden mümkün olan en iyi sonucu elde ettiğini kaydediyor. Bu koşullara, ‘serbest dolaşım hakkı ya da tarım fonlarından yararlanma konularında Türkiye’ye gerektiği takdirde kısıtlama getirilebilecek ve AB’nin alternatif arayışına, Türkiye’nin havlu atması durumunda girecek olması’ şeklinde özetleyen Şen, özellikle Kıbrıs konusunun önemine dikkat çekiyor.
Şen: ’Kıbrıs dolaylı da olsa tanınacak’
Şen, Gümrük Birliği Anlaşması’nın yeni 10 ülkeyi de kapsayacak hale getiren ek protokolü Türkiye’nin, müzakerelere başlayana kadar imzalaması gerektiğini söyleyerek, “Bu, Kıbrıs’ı dolaylı da olsa tanımak için bir adım atılması anlamına geliyor” diyor. Ancak Şen’e göre Ankara’nın önündeki dokuz ayı aşkın süre Kıbrıs sorununa BM ve AB’nin desteği ile kalıcı çözüm bulunması için yeterli.
Baydarol: ’Türkiye-AB ilişkileri somut bir yapıya kavuştu’
Brüksel zirvesinden müzakere kararı çıkması ile Türkiye-AB ilişkilerinin ilk defa somut bir yapıya kavuştuğunu belirten AB uzmanı ve Referans gazetesi yazarı Can Baydarol ise buna rağmen hala 30’u aşkın anlaşmazlık noktası bulunduğunu belirtiyor. Kıbrıs konusunun yanısıra tarım sübvansiyonları, su meselesi ve azınlıklar konusunun gündeme getirileceğini kaydeden Baydarol, Türkiye’nin önünde zorlu bir süreç bulunduğunu vurguluyor.
Türkiye’nin üyeliğine karşı olanlar
Avrupa’da kamuoyunun tepkisine gelince... Medyaya yansıyan görüntülerde, Almanya’da yaşayan Türkler’in büyük çoğunluğunun da Türkiye’ye müzakere tarihi verilmesinden memnun olduğu anlaşılıyor. Ancak Avrupalı Türkler arasında Ankara’nın olası üyeliğine şüphe ile yaklaşanlar da var.
Almanya ve Avusturya’da yapılan son kamuoyu anketleri, iki ülke halkının çoğunluğunun, Türkiye’nin tam üyeliğine karşı olduğunu ortaya koyuyor. Fransa ve Avusturya’da bu konuda referandum yapılması söz konusu. Almanya’da ise Türkiye’nin tam üyeliğine destek verenlerin oranının yüzde 10 ila 20’ye gerilediği bildiriliyor. Buna karşın muhalefetteki Hristiyan Birlik Partisi’nin, Brüksel’de masadan kalkmış olsa da, imtiyazlı ortaklık önerisi halk arasında yüzde 60 civarında kabul görüyor.
Anlaşılan, AB Komisyonu Başkanı Jose Manual Barroso’nun da belirttiği gibi, Türkiye’nin önümüzdeki süreçte Avrupa vatandaşlarının sempatisini kazanması gerekecek.
Baydarol: ’Fransa ve Avusturya hukuka aykırı düşebilir’
Can Baydarol Türkiye’nin bunu nasıl başaracağı sorusuna şu yanıtı veriyor:
"Müzakerelerle birlikte üzerinde en çok çalışmamız gereken alan, kendimizi doğru dürüst ifade etmemiz ve bunu AB çerçevesinde algılanır hale getirmemiz olacaktır. Ancak bir konuya daha açıklık getirmemiz gerekiyor; Bu referandum tartışmaları aslında hukuka aykırı bir pozisyon yaratacak. ’Avrupalılar ne söylüyorsa doğrudur’ diye bir yanılgıya kapılmamak lazım. Çünkü Türkiye’nin bir gün AB’ne tam üye olacağı sözü hukuken aslında Ankara Anlaşması’nın onaylanması ile zaten ortaya çıktı. Siz Türkiye’nin üyeliğini referanduma taşır ve Türkiye’nin elinden bu hakkı almak yoluna giderseniz -ki bu özellikle Fransa için geçerli. Fransa parlamentosu anlaşmayı 41 yıl önce onayladı- bu, hukuka ters düşmek anlamına gelir."
Türkiye Araştırmalar Merkezi Yöneticisi Faruk Şen’se Türkiye’nin AB’nin kalbini kazanacağı konusunda iyimser:
"Ben 3 Ekim 2005’e kadar durumun Türkiye’nin lehine dönebileceğini düşünüyorum. Yavaş yavaş AB ülkelerinde Türkiye’ye yönelik önyargının daha da azalacağından hareket ediyorum."
DW TÜRKÇE
Yayın Tarihi :
20 Aralık 2004 Pazartesi 17:36:16
Güncelleme :21 Aralık 2004 Salı 17:04:29