29
Nisan
2025
Salı
BİLİM TEKNOLOJİ

SİBER SAVAŞTA CEPHELER ŞEKİLLENİYOR

1990 yılında Rusya’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Litvanya, geçtiğimiz haftalarda alınan Sovyet Rusya dönemine ait sembolleri ortadan kaldırma kararının ardından geniş çaplı siber saldırıların hedefi oldu. Litvanya’daki devlet kurumlarının ve şirketlerin internet servislerini hedef alan saldırılar sonucunda birçok kurum hizmet veremez duruma gelirken, çok sayıda web sitesinin içeriği kararı protesto eden ifadelerle değiştirildi.
Geçtiğimiz yıl benzer bir saldırı, Estonya’nın başkenti Tallinn’deki Bronz Asker heykelinin kaldırılması sonrasında yaşanmıştı. Hizmetlerinin önemli bir bölümünü e-devlet altyapısı üzerinden elektronik olarak sağlayan Estonya, devlet hizmetlerinden finansal kurumlara kadar çoğu yerde etkisini hissettiren siber saldırılardan öylesine etkilendi ki, korunmak için NATO uzmanlarından destek almak zorunda kaldı. Estonya hükümeti üstü kapalı da olsa bu işten Rusya’nın sorumlu olduğunu dile getirirken, Litvanya hükümeti sadece saldırıların “Yabancı kaynaklardan geldiğini” belirtmekle yetindi. Rusya hükümet yetkilileriyse saldırılarla ilgilerinin bulunmadığını açıkladılar. 

Bu örnekler, teknoloji çağında devletlerin ve kurumların aslında ne kadar büyük bir tehdit altında olduklarını gözler önüne seriyor. Durum bir nevi soğuk savaş gibi görünse de hem çok daha karmaşık bir işleyişe sahip, hem de savunulması gereken hat çok geniş. Saldırı her an her yerden gelebiliyor ve siz açıklarınızı tespit edene kadar korsanlar yapacağını çoktan yapmış oluyor. Analistler, bu anlayışı “Küresel bilgi akışı üzerinde hakimiyet kurmak ve düşmanı zayıflatmak için kullanılabilecek yeni nesil bir savaş taktiği” olarak tanımlıyorlar. Adına da Cyber Warfare, yani siber savaş deniyor. Bu savaş her zaman devlet eliyle başlatılacak diye bir kural da yok; aynı düşünce ve amaç için bir araya gelen bilgisayar korsanları da yeterince organize bir saldırının başlangıç noktasını oluşturabiliyorlar. 

Geniş çaplı siber saldırılar yaygınlaşıyor 

Litvanya ve Estonya örneği, bu tarz genel çaplı saldırıların son dönemde yaşanan en belirgin örnekleri olmakla birlikte bu alanda ilk değiller. Örneğin 1998’deki nükleer denemelerin ardından karşılıklı protesto amaçlı saldırılarla siber alanda Pakistan’la zaman zaman karşı karşıya gelen Hindistan, bundan birkaç ay önce Çin’in hassas bilgi iletişim ağlarına sızmak için sürekli bir çaba içinde bulunmasından dolayı şikayetçi olduğunu açıkladı. 2007’nin sonlarına doğru The Times’a aktarılan bir Pentagon raporunda da Çin’in gerektiğinde Amerikan uçak gemilerini servis dışı bırakacak bir plan peşinde olduğundan bahsediliyordu. Gerçi bütün parmakların Çin’i işaret ettiğine de bakmayın; büyük devletlerin hemen hepsinin bu alanda yaşanacak bir mücadeleden galip ayrılmak için savunmaya ve saldırıya yönelik yaklaşımlar planladıkları, yetkililerin sık sık ağızlarından kaçırdıkları bir konu. 

NATO tehditi ciddiye alıyor 

Böyle bir saldırının etkilerini azaltmaya yönelik olarak gerçekleştirilen bazı ortak çalışmalar da yok değil. Özellikle Estonya’nın 3 hafta boyunca devam eden saldırılar nedeniyle düştüğü durumdan ders alan 7 NATO üyesi (Estonya, Letonya, Litvanya, İtalya, Almanya, İspanya ve Slovakya), 14 Mayıs’ta imzaladıkları anlaşmayla Estonya’da konuşlanacak bir ortak siber savunma merkezi kurulması konusunda işbirliği yapma kararı aldılar. Amerika’nın da gözlemci olarak yer alacağı merkezin Ağustos ayından itibaren işler hale geleceği, resmi açılışının ise 2009’da yapılacağı belirtiliyor. Böylece gelişen teknolojiye bağlı olarak hayatın her alanında gerekliliğini hissettiren, herkesin ihtiyaç duyduğu interneti saldırılardan koruyacak bir diğer ciddi oluşum daha hayata geçmiş olacak. Diğer NATO ülkelerinin de zaman içinde bu oluşuma katılması bekleniyor. 

Sonuç olarak 21. yüzyılda savaşların tuşlara basılarak yapılacağı hep söylenirdi. Gerçi kastedilen tam olarak bu değildi, ama başımıza gelecek böyle bir duruma karşı hazır bulunmakta da fayda var.

Türkiye ne yapmalı? 

Şimdiye dek ülke çapında geniş bir saldırının hedefinde yer almamış olsa da, Türkiye’nin böyle bir tehdite karşı nasıl bir önlem alabileceğini İstanbul Ticaret Üniversitesi Bilgi Güvenliği Araştırma Merkezi Başkanı Çetin Kaya Koç’a sorduk. Koç, burada asıl önemli olanın siber fiziksel sistemlerin güvenliği olduğunu belirterek “Elektrik, su ve telefon hatlarını kontrol eden ağ sistemlerindeki güvenlik açıkları, Amerika’da olduğu gibi toplu elektrik kesintilerine neden olabiliyor. Bu sistemlerin kontrolünü ele geçiren bir örgüt, yapacağı saldırılarla büyük bir şehri karanlıkta bırakabilir. Türkiye bu anlamda önlem alıcı çalışmalarının içinde bulunmalı, bu internet güvenliğinden daha önemli” diye konuştu.

İnternet üzerinden yapılan saldırıların da gün geçtikçe gelişerek çeşitlendiğine dikkat çeken Koç, “Ülkelerin birlik olarak bu tür tehditlere karşı önlem almalarını doğal karşılıyorum. Bu yaklaşım ülkelerin direncini artırıyor. Neticede bir ülkenin tehditlere açık olması diğer ülkeleri de tehlikeye sokar, çünkü direnci zayıf olan ülke saldırıların kendi üzerinden gerçekleşmesine davetiye çıkarmış oluyor. Bu da saldırı kaynağının takibini zorlaştırıyor” dedi. Türkiye’nin de bu tarz bir güvenlik yapılanması içinde olması gerektiğini belirten Koç, “Bu sayede genel kurallar belirlenir ve siz de o kurallara uymaya çalışırsınız. Bu tür bir genel yapılanma faydalı olur” diyerek görüş bildirdi.

BThaber
Yayın Tarihi : 23 Temmuz 2008 Çarşamba 02:59:12
Güncelleme :23 Temmuz 2008 Çarşamba 05:41:24


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?