İlköğretimde sınıfta kalma kalktı ama dünya eğitim sınavında çakıyoruz. 15 yaşındaki öğrencilerin katıldığı Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı'na (PISA) iki kez giren Türkiye, hep sondan ikinci ülke oldu..
Ülkemizde okuma yazma bilmeyenlerin oranının yüksek olmasına, özellikle kırsal kesimde kız çocuklarının eğitimine gerek görülmediğine, ilköğretimde sınıfta kalma kaldırıldığı için bazı öğrencilerin okuma yazma bile öğrenmeden mezun olmasına, Cumhuriyet'in 85. yılında hâlâ eğitim seferberliğinden bahsedilmesine ne yazık ki alıştık. Ama "Bugünün gençleri, yarının büyükleri!" idealiyle yetiştirilen gençlerimizin 'dünya eğitim sınavında' da sınıfta kalmasına alışacak mıyız? Üstelik eğitim konusu ne Eurovision Şarkı Yarışması'na ne de futbolda Avrupa Şampiyonlar Ligi'ne katılmaya benziyor. Gelişmiş ülkelerde eğitim, toplumu yalnız bilgi alanında değil, en basit özgürlüklerden refaha kadar her alanda aydınlanmaya götüren rehber olarak tanımlanıyor.
MEKSİKA İLE AYNI SEVİYEDEYİZ
Türkiye'nin eğitim sisteminin son beş yıldır uluslararası sahnedeki tablosu ise şöyle: İlki 2000'de yapılan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı'na (Program for International Student Assesment / PISA), 2003 ve 2006'da katılan Türkiye, 30 Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkesi arasında Meksika'nın ardından hep sondan ikinci sırada yer aldı. Bu yıl uygulamaya katılan 57 ülke arasında ise üst sınırda 43., alt sınırda 47. olarak listeye girdi. Ne ilginç bir tesadüf ki gelir dağılımı konusunda da son OECD raporlarına göre de Türkiye, yine Meksika'dan sonra sondan ikinci ülke... Bu konuyu, ekonomistlere bırakıp, eğitim sistemine dönersek, aslında PISA kriterleri, hepimizin; öğrencilerin, eğitmenlerin, ailelerin düşünmesi için çok önemli bir fırsat: Okuduğumuzu anlıyor muyuz? Öğrendiğimizi zannettiğimizi, gerçekten öğreniyor muyuz? Diyelim ki ezberleyerek öğrendik, hayata geçirebiliyor muyuz? Sorun sadece öğrencide mi? Yoksa sürekli değiştirilen eğitim sistemimizde, öğretmenlerin yetersizliğinde ya da ailelerin ilgisizliğinde mi? Bu soruların cevabını kısa sürede verebilmek ve çözüm üretip bir adım atabilmek gerçekten zor. Önümüzde PISA 2009 sınavı var. Sonucu birlikte göreceğiz.
Finlandiya'yı örnek almalıyız
Prof. Dr. Ozana Ural (Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Dekan Yardımcısı)
PISA kriterlerinde hep birinci sırada çıkan 5 milyon nüfuslu Finlandiya'nın eğitim alanında bazı sırları olmalı. Finlandiyalı öğrencilerin başarısının nedenlerini araştıran Prof. Dr. Ozana Ural: "Finlandiyalı akademisyenler, ülkelerinde en saygın mesleğin öğretmenlik olduğunu, bunun eğitim kalitelerine yansıdığını söylüyor. Bu, bizim için de örnek olmalı,'' diyor.
Prof. Dr. Ural, eğitim kalitemizin iyi olmadığına dikkati çekerken, yapılması gerekenleri şöyle açıklıyor: "PISA sonuçlarına göre biz çok kötü durumdayız. Eğitim veriyoruz, eğitimi kaliteli yapmaya çalışıyoruz ama dünyada uygulanan uluslararası ölçmeye göre bizim durumumuz iyi değil. Bu, eğitim kalitemizin iyi olmadığını gösteriyor. Burada, okuduğunu anlamama, bilgiyi kullanamama gibi birçok temel problem var. Bilgi olmadan bir şey yapılamıyor. Çarpım tablosunu bilmezseniz, ileri matematik sorularını yanıtlayamazsınız. Ama PISA sınavlarında 'Acaba iki değişken değişirse, bu problem nasıl sonuçlanır?' sorusuyla öğrencinin düşünmesi hedefleniyor. 2003 ve 2007 değerlendirmeleri, Milli Eğitim Bakanlığı'nı harekete geçirmiş. Çünkü ortada vahim bir durum var. Biz maalesef matematik, fen ve okuma alanlarında da 15 yaş grubu öğrencilerimizle Meksika'dan sonra sondan ikinci durumdayız."
ÖĞRETMENE DEĞER VERİYORLAR
Prof. Dr. Ural, nüfusumuz, gelir düzeyimiz ve teknolojik imkânlarımız Finlandiya'dan çok farklı olsa da yine de sondan ikinciliği hak etmediğimize inanıyor: "Çünkü hakikaten eğitimde büyük bir çaba var. Ama kaliteyi tutturamıyoruz. Peki, ne yapabiliriz? Türkiye'ye gelen Finlandiyalı akademisyenlere 'Başarınızın sırrı nedir?' diye sorduk. Benim için çarpıcı olan Finlandiya'da öğretmenlik mesleğinin çok saygın, çok prestijli ve çok istenilir bir meslek olduğuydu... Doktorluk, mühendislik gibi popüler meslekler arasında en ön sırada olduğu söylendi. Üstelik ücretler de çok yüksek değilmiş. Finlandiya'nın başarısının nedenleri iyi araştırılmalı. Bizim yanılgılarımızdan biri teknolojiyi eğitime dahil etmeye çalışmamız. Her sınıfı akıllı tahtalar, bilgisayarlar, projeksiyonlarla donatırız. Batı'da kara tahta da kullanıyorlar, doğaya da çıkıyorlar. Yüksek teknoloji iyi eğitime yol açar, ama önemli olan ne öğrettiğinizdir."
Prof. Dr. Ural, öğretmenlerin sürekli eğitiminin şart olduğunu söylüyor: "Bu sınavlar öğrencinin ve eğitimin kalitesini ölçmek için yapılıyor. Artık önemli olan sadece eğitim vermek, okul açmak değil. Dünya bunlarla ilgilenmiyor. Öğrenci ne kadar gelişiyor, aldığı bilgiyi beceriyi nasıl kullanıyor? Biz bunda çok gerideyiz. Demek ki biz bir yerde hata yapıyoruz. Öğretmeni, hizmet içi eğitimlerle desteklemede de problemimiz var. Dört yılda sadece temel alanda bilgi verebilirsiniz.''