30
Nisan
2025
Çarşamba
EĞİTİM

Felsefenin 'hikmet'i kalmadı

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), felsefe müfredatında yer verdiği 'hikmet tartışması'nı gelen tepkiler üzerine geri çekti. 7 Ocak 2010'da Radikal'de haber olan hikmet tartışmasına, felsefeciler, “Felsefe hikmet tartışmasıyla başlamaz” diyerek tepki göstermişti.

Bakanlık, 27 Ocak 2010’da hikmet tartışmasını müfredattan çıkarırken, Ali Öztürk imzalı ‘İmajoloji, Felsefe ve Hikmet’ metnine de yer vermedi. Programda hikmet kavramı tanımlanırken, İslam’daki hikmet felsefesi olmadığı ısrarla vurgulandı, “Bütün bilgiye ulaşılması anlamındaki hikmet (bilgelik)” denilerek ayrıntılı açıklama yapıldı.

Müfredatta geri adım
MEB’in iki yıllık çalışmanın ardından hazırladığı felsefe dersi müfredatı yoğun eleştirilere neden olmuştu. Felsefe ders programında önemli düzenlemeler yapılırken birçok kaynakta İslam felsefesi içerisinde kullanılan ‘Hikmet’ kavramına yeni programın ilk ünitesinde yer verilmişti. Felsefeciler Derneği Başkanı Yaşar Küpeli, “Felsefeye giriş ‘Hikmet’ tartışmasıyla başlamaz. Bu felsefenin ruhuna tamamen aykırıdır. Yeni müfredat Türk-İslam sentezinin felsefeye yansıması, felsefe muhafazakârlaştı” eleştirisinde bulunmuştu. Çıkan haberler üzerine Bakanlık müfredatta geri adım attı.

Talim Terbiye Kurulu’nca değiştirilen programda, ilk ünitedeki ‘Felsefe ve Hikmet’ başlıklı konu ve konu çerçevesinde amaçlanan ‘Hikmet kavramını fark eder’ kazanımına yer verilmedi. İlk ünitede sadece ‘Kazanımlar’ kısmında ‘Felsefe ve hikmet (bilgelik) arasında bağ kurar’ ifadesi yer aldı. Bu konuyla ilgili olarak da programda, “Felsefe kavramına esas olan; varlık, bilgi ve değer üzerine tam ve bütün bir bilgiye ulaşılması anlamındaki hikmet (bilgelik/sophia) kavramına değinilmelidir. Felsefede sorgulamanın esas olduğu vurgulanarak, felsefenin hikmeti sevme ve ona yönelme anlamında bir bilgi olduğu açıklanmalıdır. Felsefe(philosophia) ve Hikmet (bilgelik/sophia) arasındaki etkileşim ve ilişki açıklanmalıdır” denildi.

Eski programda bir açıklama yapılmazken, yeni programda Hikmet kavramının geçtiği her yerde ‘bilgelik/sophia’ açıklamasına yer verildi. Önceki programda yer alan, “Hikmet kavramının kökeni belirtilip kadim düşünce çevrelerindeki (Hint, Çin, Pers, Yunan, Türk vb.) yansıları kısaca vurgulanmalıdır” açıklaması da yeni programda yer bulmadı.

Programda yer verilen Ali Öztürk’e ait ‘İmajoloji, Felsefe ve Hikmet’ başlıklı okuma parçası da müfredattan çıkarıldı. Felsefeciler bu okuma parçasına ilişkin tepkilerini, “Felsefeyle Tanışma ünitesinde seçilen İmajoloji başlıklı metin çok vahimdir. Her şeyden önce bu konu felsefede hiç tartışılmadığı gibi yazarı hakkında da felsefe çevrelerinde de hiçbir bilgi yoktur” diye dile getirmişlerdi.

‘Akıl emaneti’ de çıkarıldı
Önceki programda yer alan “İnanan bir varlık olarak insan, akıl emanetinin taşınması ve kullanımı, Tanrının varlığı, evrenin yaratılışı, vahyin imkânı, ruhun ölümsüzlüğü gibi konuların felsefi temalar olarak nasıl tartışılabileceği gösterilmelidir” cümlesindeki ‘akıl emanetinin taşınması ve kullanımı’ ifadesi de felsefecilerce, “Yani biz insanlar mülkiyeti tanrıya ait olan bir aklın hamallarından başka bir şey değiliz” sözleriyle tepki çekince, yeni programdan çıkarıldı.
Yeni müfredatta, din felsefesinin oranı yüzde 9’dan yüzde 7’ye düşürülürken, bilgi felsefesinin etkisi yüzde 15’ten yüzde 17’ye; varlık felsefesinin etkisi de yüzde 12’den yüzde 17’ye yükseltildi.

Betül Kotan - Radikal
Yayın Tarihi : 4 Şubat 2010 Perşembe 16:20:59


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
ahmet IP: 78.175.20.xxx Tarih : 7.02.2010 00:37:46

Rasyonellik  dünyada kalıcıdır bunu bütün canlılar kullanır sabah kalkarlar avlanırlar karınlarını doyururlar çifleşirler çoğalırlar ölürler ama doğma yani dini öğretirler bunlar insanla gelişmiş insanla şekillenmiş ve onu icra eden insanlar yok oldumu ya yok olur yada başka bir doğma ile yer değiştirir hiç bir canlıyı  sabah rızkım açık olsun diye yüz kere şu duayı yada karşıma yırtıcı hayvan çıkmasın diye şu nuskayı takayım dediğini duyamassınız  göremessiniz çünkü rasyonel  çalışan beyinlerde doğmaya yer yoktur  insan dışındaki tüm canlılar rasyonel düşünür ama insan tabiyattan uzaklaştıkça rasyonel düşünceyi yitirmiş yerine felsefe ve doğmaları koymuş bazıları felsefede rasyonel düşüncedir diyecek ama aslında tam değil eğer öyle olsaydı insanlar şimdi modern binalarda çevreyi tüketerek yok ederek yaşamaz  tam tersi mağralarda çıplak olarak yaşardı biz felsefeyi rasyonel düşünceyi kaybetmemek için kullanıyoruz  felsefeyide kaybedersek hiç rasyonel düşünce kırıntısı kafamızda kalmaz ve   doğmalar topluma hakim olur ve  bu günkü aşırı dinci toplumların devletlerin  durumu ortaya çıkar ne kendi rahat uyur nede başkasını rahat uyutur yanlış anlaşılmasın dinci derken sadece müşlüman demiyorum israil amerika çin bunlarda doğmalarla yönetilen ülkelerdir kısacası insan tekrar mağra çağına dönemiyeceği için beyninde kalan tek rasyonel düşünce kırıntısı olan rasyonel felsefeyi  terkedip din felsefesine yönelirse daha büyük felaketlerle karşı karşıya kalır