Okullar, üç aylık bir tatilin ardından perşembe günü açıldı. 6-14 yaş arası zorunlu eğitim çağındaki 15 milyona yakın öğrenci, 600 bini aşkın öğretmen ve 120 bin civarında eğitim yöneticisi dersbaşı yaptı. E-kayıt işlemleriyle başlayan sorunlar yine velileri ve çocukları perişan etti. Bağış baskıları, servis parası, okul masrafları da velileri kara kara düşündürüyor.
Türkiye genelindeki ilk ve ortaöğretim öğrencileri için ders zili Bayram tatilinin bitiminde çaldı.
6-14 yaş arası zorunlu eğitim çağındaki 15 milyona yakın öğrenci, 600 bini aşkın öğretmen ve 120 bin civarında eğitim yöneticisi dersbaşı yaptı. Türkiye’nin en gelişmiş kenti İstanbul 2009/2010 eğitim yılına da çözemediği, baş edemediği sorunlarla girdi.
Bu yıl ilk kez ilköğretim birinci sınıfa gidecek öğrenciler, adrese dayalı veri sistemiyle ikamet ettikleri mahalledeki okula otomatik olarak kaydedilirken, kimi velilerin çocuklarını kendi istedikleri, farklı bir okula kaydetmek için başvurduğu yollar işleri büsbütün karıştırdı:
Bazı veliler muhtarlıktan ve nüfus müdürlüklerinden adres değişikliği yaptı. Kimileri çocuklarının, farklı bir adreste ikamet eden bir akrabalarının yanında yaşadığını beyan etti. İşi, çocuklarını göndermek istedikleri okula yakın ev tutmaya kadar götürenler oldu.
Gözde okulların artan öğrenci sayıları, temizlik problemini de beraberinde getirdi. Okullar kapasitesinden fazla öğrenci alırken, okulların temizlik işlerinden sorumlu müstahdemlerin sayısı aynı kaldı.
Bu arada servis ücretlerine yapılan zam da velilerin bütçesini zorlayacak. Veliler 0-3 km arasındaki mesafe için 130 TL, 25 km için 305 TL ödeyecekler. 25 km’den sonra her km için 2.80 TL de ücretin üzerine eklenecek. Servis araçlarının azami yaşının 12’den, 20’ye çıkarılması da velileri huzursuz etti.
Zorunlu bağışlar 100 TL’den başlayıp, 5.000 TL’ye çıkıyor
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından yasaklanmasına rağmen, bazı okullar sene başında velilerden katkı payı ve bağış parası alıyor. Okulun durumu, bulunduğu bölge ve ebeveynin bütçesine göre alınan zorunlu bağışlar 100 TL’den başlayıp, 5.000 TL’ye kadar çıkıyor. Bazı veliler çocuğunun geleceği için bu parayı zorlukla bulurken, bazıları da itiraz edip, Bakanlığa, basın kuruluşlarına ve eğitim sendikalarına şikayet dilekçeleri gönderiyor.
Anne babalar okulda yapılan tadilatın kendilerine ödetilmesinden şikayetçi. Elektrik, su ve yakıt faturaları için bile öğrenciden maddi destek beklendiğini söyleyen veliler, yaptırılan kapının, kırılan camın, alınan dolabın parasını ödemek istemiyor.
"Yıl içinde sınıfın her türlü eksiğini giderip, bütün tadilatını yaptırıyoruz. Çocuklar bir sonraki yıl yıkık-dökük bir sınıfta tekrar eğitime başlıyor. Okul, aynı masrafları her sene yapmamızı istiyor. Devlet okuluna bu kadar masraf yapacağımı bilsedim, çocuğumu özel okula gönderirdim" diyen velilerin sayısı az değil.
MEB’in bu yıl aldığı bir kararla, ilköğretim okullarındaki etüt eğitimin kaldırması birçok veliyi mağdur etti. Çalışan anne-babalar çocuklarını okuldan sonra nereye göndereceğini düşünüyor. Her ne kadar Bakanlık, etüdlerin kaldırıldığını, ama hafta içi çalışan anneler düşünülerek kurs adı altında aynı sistemin devam edeceğini açıkladıysa da, veliler endişeli.
Deprem korkusu okul değiştirtiyor
İstanbul’daki veliler, özellikle depremden hasar görmüş binalarda eğitim alan çocukları için endişeli. Bu korku yüzünden aileler, uzak veya yakın ayırt etmeden çocuğunun naklini başka bir okula aldırıyor. Depreme karşı okul binalarının güçlendirilmeye başlanması, ana-babaların korkusunu tamamen geçirmese de, endişelerini azaltıyor. Anadolu ve Avrupa yakasındaki toplam 230 okul güçlendirildi; 12 okul yıkılıp, yeniden yapıldı.
Bu güçlendirmelerin sürdüğü okulların öğrencileri, kadar başka bir okulda misafir öğrenci olarak eğitimlerini sürdürecekler.
Ev ödevleri öğrencilerin kabusu
Öğrenciler en çok ev ödevlerinden şikayet ediyor. Sınav, etüt, özel ders ve dershane stresine, verilen ev ödevleri eklenince, öğrencinin nefes alacak zamanı kalmıyor. Hafta içi ödevden başını kaldıramayan öğrenci, hafta sonunu da ders yaparak geçiriyor. Ödevini yapamayan ya da zamanında yetiştiremeyen çocuklar okula gitmek istemiyor, dersten kaçıyor.
Daha çok çalışıp, daha az kazanıyor
Eğitim Sen’in OECD raporu ışığında hazırladığı Eğitimin Durumu Raporu’na göre de, Türkiye’deki öğretmenler daha çok çalışmasına rağmen, daha düşük ücretler alıyor. İşte sonuçlar:
Türkiye’de öğretmenlerin zorunlu mesaisi 1.832 saat. OECD ortalamasına göre Türkiye’deki öğretmenler yılda 180 saat daha fazla çalışıyor. Ancak saat başına daha düşük ücret alıyor.
İspanya’da en üst derecedeki bir ilköğretim okulu öğretmeninin yıllık toplam geliri 46.623 dolar (68.536 TL), Yunanistan’da 37.772 (55.524 TL) dolar. Türkiye’deki bir öğretmen ise 21.623 dolar (31.785 TL) kazanıyor.
Devlet lisesinde yeni göreve başlamış bir öğretmen İspanya’da yılda 36.611 (53.818 TL), Yunanistan’da 25.823 dolar (37.960 TL) kazanırken, Türkiye’deki öğretmenin eline brüt 18.179 dolar (26.723 TL) geçiyor.
En üst derecedeki devlet lisesi öğretmeni İspanya’da 53.120 dolar (78.000 TL), Yunanistan’da 37.772 dolar (55.525 TL), Türkiye’de ise 21.893 dolar (32.180 TL) yıllık gelir elde ediyor.
Türkiye, Avrupa’nın çok gerisinde kaldı
Eğitim-öğretimdeki aksaklıklar sadece veli ve öğrenciyi değil, öğretmeni de etkiliyor.
Kalabalık sınıflarda, kısıtlı araç gereçle ders işlemeye çalışan öğretmenler, aldıkları düşük maaşla geçinmeye çalışıyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) hazırladığı 2009 Bir Bakışta Eğitim Raporu’na göre durum şöyle:
Türkiye’de okul öncesi eğitim kurumlarında öğretmen başına 26 öğrenci düşüyor. Bu sayı İspanya’da 14, Portekiz’de 16, Yunanistan’da 12, Macaristan’da 11, Çek Cumhuriyeti’nde 14 ve İsveç’te 13. OECD ortalaması ise 15.
İlköğretimde öğretmen başına düşen öğrenci sayısı Portekiz’de 12, Yunanistan ve Macaristan’da 10, Çek Cumhuriyeti’nde 19, İsveç’te 13 iken, Türkiye’de bu sayı 26. OECD ortalaması ise 16.
Ortaöğretimde de durum pek farklı değil. Portekiz ve Yunanistan’da öğretmen başına 8 öğrenci, Avusturya ve Macaristan’da 11 ve Fransa’da 12 öğrenci düşüyor. Türkiye’de ise bu sayı 17. OECD ortalaması ise 13.
Temel eğitimi bitirme yaşında da Türkiye’nin geride olduğu dikkati çekiyor. Zorunlu temel eğitim Almanya’da 18, İspanya’da ve Danimarka’da 16, Estonya, Meksika, Rusya, Yunanistan ve Çek Cumhuriyeti’nde 15 yaşına kadar sürüyor. Türkiye ve Slovenya’da ise 14 yaşında sona eriyor. OECD ülkelerinin ortalama zorunlu temel eğitimi bitirme yaşı ise 16.
İlköğretime bu yıl 1.307.000 çocuk kaydoldu.
Türkiye’de 32.662 ilköğretim okulunda, 10.428.000 çocuk okuyor.
İstanbul’da 3.200 okul ve 2.5 milyon öğrenci bulunuyor.
428.000 öğretmen görev yapıyor.
Genel ortaöğretimde 4.053, genel lisede 2.272.000 öğrenci öğrenim görüyor. Mesleki ve teknik ortaöğretimde de 4.622 lisede, 1.565.000 öğrenci okuyor.