29
Nisan
2025
Salı
EKONOMİ

DÜNYA BANKASI'NIN YENİ PATRONU KÖRFEZ SERMAYESİ Mİ OLACAK?

Hükümet dünyada giderek derinleşen küresel krizin Türkiye'ye teğet geçeceği görüşünde ısrarlı. Yapılan açıklamalar dünya finans piyasalarındaki daralmaya rağmen 70 milyar dolarlık cari açığın finanse edilmesinde sorun olmayacağı umudunu yansıtıyor. Hükümetin bu iddiasında temel dayanak ise 1 trilyon dolar olarak telaffuz edilen Körfez sermayesinden pay almak var. İktidara geldiğinden beri Körfez ülkelerine yönelik çalışmalarını arttıran AK Parti hükümeti, tarihten gelen bağlar ve din kardeşliğine dayanarak bu sermayeyi çekmek için yoğun bir çaba harcıyor.
Ancak Körfez sermayesinin peşinde olan artık sadece Türkiye değil. 11 Eylül sonrası Arap sermayesini kaçıran ABD ve İngiltere gibi batılı ülkeler de yüzlerini bu ülkelere çevirdi.

Türkiye'nin şansı var mı?
Neler yapmalı?

Bu soruların yanıtını dünyanın en büyük üçüncü doğalgaz rezervine sahip Katar'ın İş Konseyi Başkanı ve 25 yıldır Suudi Arabistan'da faaliyet gösteren Yüksel İnşaat'ın Yönetim Kurulu Başkanvekili olan Emin Sazak'la konuştuk. Bu ülkeleri yakından tanıyan Sazak, "Bu sermayeyi ağabey kardeş muhabbetiyle getiremeyiz" diyor ve şu uyarıları yapıyor: "Arap sermayesi akıllı yatırım yapar, yani düşünür, tartar öyle yapar. Fevri düşüncelerle hareket etmez, sağlam yatırım yapar. Üstelik ekonomiye, finansa ilişkin bilgileri de oldukça üst seviyededir. Bunun dışında bir şeyler söylemek zorundayız."

İnşaat sektörü Türkiye'nin lokomotif sektörü. Yurtiçi ve yurtdışı yatırımları nedeniyle iki ayağı var. Dünyada yaşanan ekonomik kriz inşaat sektörünü yurtiçinde nasıl etkiliyor?
İnşaat birçok istihdam ve 200'e yakın sektörü harekete geçiren lokomotif bir sektör. 2002'de eksi yüzde 5.4 olan büyüme rakamı, 2006'da yüzde 20'lere ulaştı. Gayrimenkul balonunun patlamasıyla son iki yıldır büyüme hızı daralmaya başladı. 2008 son çeyreğinde büyüme hızının 0 olması bekleniyor. Yani inşaat sektörünün krizden bağımsız bir sıkıntısı vardı, zaten daralma içindeydi. Bu durum krizle birlikte derinleşti. Kriz her halükârda her sektörü etkileyecek bir gelişme. Reel sektörlerin tamamı etkilenecek.

Yurtdışı projelerde neler oluyor?
Türk inşaat sektörü yurtdışında ise 70 ülkede, 5000proje gerçekleştiren, iş hacmi ise 125 milyar dolar olan bir sektör. Yurtdışındaki faaliyetlerin bulunduğu ülkelere göre etkilenmesi farklı olacak. Yatırımların büyük bölümü petrol ve doğalgazı olan ülkelerde. Bu ülkelerin kaynakları hâlâ devam ediyor. Belli yatırımları var ve bunu karşılayabilecek ülkeler. Ancak bu ülkelerde faaliyetlerin biraz desteklenmesi gerekiyor. Bu destek ise teminat mektubuna daha uygun koşullarda ulaşma ve maliyetlerde desteklerle sağlanabilir. Bu gerçekleşirse mevcut konjonktürde biraz daha fazla pazar payı elde edebiliriz.
Hükümetin inşaat sektörüne önem verdiğini biliyoruz ama verdiği önemin uygulamada etkilerini tam hissedemiyoruz.

Ancak kriz sonrasında petrolve doğalgaz fiyatları da düşüyor. Bu ülkelerde yatırımların devam etmesini bekliyormusunuz? Rusya'da sıkıntılardan, yatırımların ertelenmesindensöz ediliyor.
Rusya'nın diğer ülkelere göre farklı bir yapısı var. Gelirinin ötesinde bir ekonomik büyüme içine girdi. Borç portföyü yüksekti zaten. Bundan dolayı petrolün hızlı düşüşü onların borç döndürebilme imkânını negatif etkiledi. Borsalarını da negatif etkiledi. Anlaşılan böyle bir krizi öngörememişler.

Petrolün 70 doların altına düşmesi en büyük korkularıydı...
Petrolün düşmesini değil aksine 200 dolara çıkacağını öngörüyorlardı. Ancak öyle olsaydı bu kez dünyada başka sorunlar yaşanacaktı. Ben de son üç dört yılda petrol ve inşaat malzemesi artışlarının gerçeğin ötesinde, sanal olduğunu düşünüyordum. Bu kriz bu köpüğü alıyor. ABD eski Merkez Bankası
Başkanı Greenspan'a göre borsalarda yüzde 20, petrolde 20 petrol, gayrimenkulde de yüzde 30 düşüş olmadan kriz bitmez. O zaman taşlar yerine oturur.

Türk müteahhitleri açısından neler yaşanır?
Rusya yatırımlarına baktığımız zaman özel sektörün ön planda olduğunu görüyoruz. Çoğunluğu da gayrimenkule dayalı. Bunlarda bir daralma olacağını biliyoruz. Başladı da. Durma noktasına, yatırımları erteleme noktasına gidilmiş durumda.
Rusya'daki müteahhit firmalar taahhütlerini yatırımcı firmalara göre belirleyecek. Biraz aksaklık olabilir.

Ortadoğu ülkeleri de Türk firmaları açısından önemli. Bu bölgede neler oluyor? Örneğin yatırım patlaması yaşayan Dubai'deki gelişmeler ne?
Dubai halkanın içinde en zayıf noktası gibi gözüküyor. Çünkü kendisinin petrol geliri yok. Birliğin içindeki diğer ülkelerin kaynaklarını kullanarak, güzel projeler oluşturarak gayrimenkul ekonomisi oluşturdu. Yatırımları üç bacaktan oluşuyordu. Finans; uluslararası ticaret ve gayrimenkul. Birçok firma orayı bölgesel merkez olarak değerlendirdi. Gayrimenkulde ise çok büyük projelere başlamış durumdalar.
Bu ülkede ilk baktığımızda borsa yüzde 50 değer kaybetti. Bu bakış açısında bu sektörün duraklama yapması mümkünmüş gibi gözüküyor. Batılı yatırımcılar için de Dubai bir sığınaktı. Benim beklentim belki üst yapılarda satışların düşmesinden dolayı yeni projeleri geciktirebilirler. Ancak bu duraklama onlara bir fırsat yaratacak. Altyapı yatırımlarını hızlandıracaklar. Ama durma noktasına gelmelerini beklemiyorum.

Siz Türk-Katar İş Konseyi Başkanısınız. Bu ülke de bir süredir Türkiye'nin merceği altında.
Katar'ın pozisyonu biraz dahafarklı. Onların gelirleri nüfuslarına göre çok daha fazlayüksek. Onlar da son dönemlerdeciddi bir yatırım atağınagirmişlerdi. Önümüzdeki yıllardadoğal kaynaklarını pazarlamayayönelik yatırımları var. Kişi başına milli geliri yaklaşık 69bin dolar. Bugün itibariyle 70milyar dolar enerji gelirleri var,2012'e bu rakamı 150 milyardolar olması bekleniyor. Bu ülkedede bazı özel sektör yatırımları yavaşlayabilir ama devletkaynaklı olanların devamedeceğini düşünüyorum..

Bu ülkede ne kadar Türk yatırımı var. Kaç firma faaliyette?
Türk firmalarının kendi yatırımları yok, altyapılardan aldıklarıpaylar var. En az 10-12 firmaaktif. Bu ülkede 7-8 bin Türknüfus var. Müteahhitlik gelirleri açısından 1.9 milyar dolarla ilk üç arasında yer alıyor. Türk firmaları bu ülkelerde ne yazık ki iki-üç yıl fiyatlardaki aşırı artışın sıkıntısını yaşadı. Önümüzdeki dönemde bu krizin etkisi ile fiyat artışının doyuma ulaştığı, hatta biraz düşmeye başlayacağı günlerin geldiğini görüyoruz.

Suudi Arabistan'ı ise 25 yıldır yakından tanıyorsunuz. Bu ülkeye ilişkin ne söylersiniz?
Suudi Arabistan, körfez ülkeleri içinde hem kaynakları hem yol göstermesi bakımından en önemli ülke. Petrolün artışına bağlı olarak son üç yıldır bütçesinde inanılmaz artışlar vardı. Bu rakamları Türkiye'de kolay kolay telaffuz bile edemeyiz. Petrolün düşmesiyle bu gelirler biraz düşecektir ama inşaat maliyetleri de düşeceği için son iki yıldır sıkıntısını yaşadıkları enflasyonu da aşağı çekme imkânı bulacaklardır. Onlar mutlular şu anda. Geçen yıl yüzde 20'ye varan enflasyon ciddi sıkıntı yaratıyordu. Yüzde 10'a düşmesi bekleniyor. Bundan dolayı büyük kayıpları olmayacak. Dolayısı ile ben yatırımlara devam edecekleri kanaatindeyim. Şu anda sıkıntıları da yok. Birkaç önemli yatırım alanı var. Krizden önce 600 milyar dolar yatırım hedefleri vardı en fazla 500 milyar dolara düşer.

Türkiye ihracatında ABD ve Avrupa Birliği pazarlarında ciddi daralma bekleniyor. Alternatif olarak ise Rusya ve Körfez ülkeleri var. Sizce bu pazarlar alternatif olabilir mi?
Hiçbir pazar tek başına hedef olmaz. Türkiye'nin bu çeşitlendirmeyi yapması gerekiyordu. 11 Eylül'den sonra özellikle batının Arap sermayesine bakışında sıkıntılar oldu, bundan sermaye de etkilendi. Paralarını da kendi ülkelerine geri çektiler. 1 trilyon dolardan söz ediyoruz. Bu paralarla Körfez'deki hareketlilik arttı. Ancak körfez sermayesi bu paranın tamamını yani bütün yatırımlarını bu ülkelerde yapmak da istemiyor. 11 Eylül öncesinde İngiltere ve ABD'de ciddi yatırımları vardı. Krizle birlikte tekrar ABD'ye giriyorlar. Yani Batı kış kışladığı sermayeyi geri istiyor. Ama Arap sermayesi de kendini çeşitlendirmek zorunda. Bu Türkiye için pozitif bir ortama işaret ediyor. Ama şunu unutmayalım Arap sermayesi akıllı yatırım yapar. Yani düşünür, tartar yapar. Fevri düşüncelerle hareket etmez, sağlam alanlara yatırım yapar. Üstelik ekonomiye, finansa ilişkin bilgileri de oldukça üst seviyededir. O yüzden biz onları ağabey kardeş muhabetiyle getiremeyiz. Bunun dışında bir şeyler söylemek zorundayız.

Türkiye farklı şeyler söyleyebiliyor mu? Yoksa sadece din kardeşliğine mi dayanıyoruz?
Belki tam değerlendiremiyor olabiliriz ama netice itibariyle bu yaklaşımın bile oturması zaman alıyor. Uzunca yıllar Ortadoğu'ya pek sıcak bakmadık. Ne turistini istedik, ne sermayesini. Bu yüzden de yeterince alt yapı oluşturamadık.
Bizim aslında bütün yabancı yatırımcılar için ortaya koymaya çalıştığımız sistem önemli. Baktıkları güvenceler var.

Körfez ülkelerine yönelikkorkular azaldı mı? Bu ülkelerdengelen yatırımlara artık daha profesyonelce bakılıyor mu sizce?
Değişim var tabii. Hem işadamlarımız hem de siyasetçilerimiz 10 yıldır o ülkelerdeki değişimi izliyor. Türkiye ile karşılaştırdıkları zaman da çok etkileniyorlar. Birçok insanımız biz fazla abartmışız, objektif davranalım diye düşünüyor. Çünkü oradaki sistemi kuran İngilizler, ABD'liler.

Ancak Katar ve Dubai'den bazı yatırımlar gerçekleşemedi. İhaleler iptal edildi. Basında eleştirel yazılar çıktı. Bunlar olumsuz etkiliyor mu?
Tabii ki etkiliyor. Ancak bizim de hatamız var. İhaleleri hukuki altyapısı sağlam bir şekilde yapmamız lazımdı. Hukuk sistemimizdeki aksayan konular hâlâ düzeltilmiyor. Onların da yapacağı projeleri Türkiye'nin özelliklerine, kent kültürüne uygun yapması gerekirdi.

Bu sermayeden Türkiye'nin payını artırması için neler yapılmalı. İş Konseyi olarak stratejiniz ne?
Bundan sonrası için işbirliği atakları olabilir. Özel sektörle birlikte Dışişleri Bakanlığı önümüzdeki birkaç ay başlayacak yoğunluğu artacak faaliyetler planlanıyor. Oralarda yeni ürün fuarları, ikili ilişkiler görüşmeler sıklaştırılıyor. Yatırımcı gruplar bilgilendirilip buralarda potansiyel arayışlarına giriyor, tanıtım yapılıyor. Sadece Türkiye'de veya bu ülkelerde yatırım değil üçüncü ülkelere birlikte çıkmak da söz konusu. Türk firmalarının birçok sektörde bilgi birikimi var, onların da sermayesi. Bu işbirlikleriyle Uzakdoğu'ya birlikte gidilebilir.

Hangi alanlarda ortak yatırım olanakları var?
Türkiye ve/veya üçüncü ülkelerdegayrimenkul geliştirme projeleri, Türkiye'de turizm yatırımları, özellikle tarımsal yatırımlar. Körfez ülkelerinde başta inşaat yan sanayi ürünleri olmak üzere bölgenin ihtiyaç duyabileceği birçok sanayi yatırımları ki bunlar aynı zamanda diğer ülkelere ihraç amaçlı da olabilir. Ve elbette inşaat konusunda ortaklıklar.

TÜRK FİRMALARI ÖZELLİKLE İNŞAAT
İŞİNDE ÇOK DİKKATLİ OLMALI


Türk firmalarının Körfez ülkelerinde başarılı olabilmesi için önerileriniz neler?
Başta inşaat sektörü olmak üzere, Türk firmaları için Körfez ülkeleri oldukça önemli bir pazar. Ancak her yeni girilen ülke (pazar) firmalar açısından belli bir öğrenme maliyetine neden olmaktadır. O yüzden konulacak risk veya fırsat sermayesinin doğru belirlenmesi önemlidir.
Her ne kadar eskisi gibi bir mecburiyet olmasa da, yerel bir firma ile (sponsorluk, ortaklık) işbirliği yapmak genellikle iyi sonuçlar doğurmaktadır. Yalnız burada işbirliği yapılacak grubun iyi araştırılarak seçilmesi önemlidir. Özellikle inşaat konusunda faaliyet gösterenler, iş alma konusunda çok aceleci davranmadan, bölgenin dinamiklerini izlerken fazla heyecana kapılmadan hareket etmeleri doğru olacaktır. Kurulacak ofisin ve atanacak personelin, firmanın imajını doğru bir şekilde yansıtacak özelliklere sahip olması önemlidir. Bölge insanı temsile önem verir ve firma sahiplerinin söylenenlerin arkasında durduğunu bilmek ister.

KATMA DEĞERİ YÜKSEK
PROJELERLE BUYUYECEĞİZ


Yüksel İnşaat'ın gelecek hedefleri neler? Yabancı ortaklık gibi bir planınız var mı?
Yüksel İnşaat üç kuşaktır inşaat sektöründe yer alan bir firma. 2007 yılı ciromuz 500 milyon doları aştı. 10 bin 500 çalışanımız var. Önümüzdeki dönemde, faaliyet gösterdiği ülkelerdeki varlığını derinleştirirken mühendislik birikimini kullanarak, katma değeri daha yüksek projelerle büyümeyi hedefliyor. Taahhüt grubunun dışında enerji başta olmak üzere, önümüzdeki dönemde önemli olduğunu düşündüğümüz alanlara yatırım yapmayı hedeflemektedir. Grup olarak her zaman başta yerli gruplar olmak üzere, çeşitli işbirliği ve ortaklık imkânlarını gündemimizde tutuyoruz.

Batılılar, kovdukları Körfez sermayesinin ayağına gidiyorlar


2006 yılında ABD'de 6 limanı işleten İngiliz şirketi Peninsula and Oriental Steam Navigation (P&O) şirketi Dubai yönetiminin sahip olduğu Dubai Ports World (DP World) tarafından satın alınıp bu limanların işletmesi Araplara geçince adeta kıyamet kopmuştu. 2001 yılındaki 11 Eylül saldırıları psikolojisini atlatamayan Washington yönetimi ise Kongre'den gelen "Limanların Arap şirketine bırakılması terör eylemlerine karşı zayıflık yaratacak" baskıların ardından görülmedik bir karar almış ve anlaşmayı bozmuştu. Bu olayın üzerinden sadece 2 sene geçti ama işler tam tersine dönmeye başladı. İngiltere Başbakanı Gordon Brown enerjiden finansal hizmetlere kadar bir çok sektörden topladığı 27 kişilik işadamı heyeti ile haftasonu bizzat Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'a gitti ve açık açık "İngiliz şirketlerine yatırım yapın" çağrısında bulundu. 4 gün sürecek olan Körfez turunda Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne (BAE) de gidecek olan Brown'la birlikte seyahat edecek işadamları arasında petrol devi BP ve Rolls Royce'un tepe yöneticileri de bulunuyor.

Bir dönem finans piyasalarından dışlanan Körfez fonları şimdi son 80 yılın en kötü krizi ile karşı karşıya kalan ve milyarlarca dolarlık kurtarma paketlerine rağmen köşeye sıkışan batı ekonomilerini dizleri üzerine çöktürüyor. Bunu da son yıllarda tavan yapan petrol fiyatları sayesinde oluşturduğu 2 trilyon doları bulan dolar rezervi ile sağlıyor. Cuma günü İngiltere'nin en büyük ikinci yatırım bankası olan Barclays'in aralarında Abu Dabi ve Katar'lı devlete ait servet fonlarının da bulunduğu Körfez fonları da dahil olmak üzere yabancı yatırımcılara hisse satışına gidip 11,8 milyar dolar sermaye artırımına gideceğini açıkladı. Cumartesi günü ise İngiltere'nin Ticaret Bakanı Peter Mandelson İngiltere'nin "yabancı devletlere ait servet fonlarının yatırımlarına açık" olduğunu ve Londra'nın Körfez fonlarının Avrupa'daki faaliyetleri için merkez olabileceğini söyleyerek resmen Körfez sermayesine kucak açtı. Gordon "Kredi krizi yüzünden İngiliz şirketlerinin daha fazla finansmana ihtiyaçları var" diyen Brown, Körfez ülkelerinin dünya ekonomisini yeniden harekete geçirmek için önemli bir rol oynayacağını savundu. Brown ayrıca Körfez ülkelerinin zor durumdaki ülkeleri kurtarmak için kullanılacak IMF rezervlerine katkıda bulunmasını istedi ve "Son yıllarda yüksek petrol fiyatları sayeisnde 1 trilyon doların üzerinde para kazanan petrol ihracatçısı ülkeler bu katkıda bulunabilecek konumdadır" dedi.

Dengeler değişiyor ama hala kaygı var


Citigroup'dan Morgan Stanley ve Merrill Lynch'e kadar bir çok Wall Street bankasında yaptıkları milyarlarca dolarlık alımları ile bu yaz iyice dikkat çeken fonlar bir anlamda küresel krizin kurtarcısı ilan edildi. Yani 2 sene önceki dengeler tersine döndü, denize düşen batı ekonomileri parası için yılana sarılmak zorunda kaldı. Brown'un şu açıklaması ise İngiltere'nin bu fonların yatırımına ihtiyaç duymasına karşılık halen kilit sektörlerde söz sahibi olmasına ilişkin kaygılarının sürdüğü izlenimini uyandırıyor: "Körfez fonları İngiltere için önemli bir fon kaynağıdır. Bizim kurallarımız içinde oynadıkları ve sadece ticari amaçlar güttükleri takdirde yabancı devletlere ait servet yatırım fonlarına kapımız açık". Aynı tedirginlik ABD ve Almanya^da da var. Bir kaç ay önce ABD Abu Dabi Yatırım Otoritesi ile Singapurlu GIC'den ellerindeki serveti siyasi amaçları için kullanmayacakları yönünde söz istemişti. Almanya ise Ağustos sonunda yabancıların stratejik sektörlerde hisse alımına sınırlama getirmeye ilişkin bir yasa tasarısını onaylamıştı.

27 işadamı ile Kuveyt ve BAE'ye de gidecek


Brown'un fon aramak için çıktığı Körfez turunun ilk durağı Riyad. 4 gün sürecek olan Körfez turunda İngiliz heyetiyle beraber Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne (BAE) de gidecek olak Brown'un yanında bir çok ünlü isim yer alacak. 27 kişilik İngiliz işadamı heyetindeki isimler arasında Blfoyr Beatty'nin CEO'su Ian Tyler, petrol devi BP'nin CEO'su Tony Hayward, otomotiv devi Rolls Royce'un CEO'su John Rose, BAE Systems'in başkanı Dick Oliver ile CBI'ın genel direktörü Richard Lambert de var. Körfez turunun ilk ayağı Riyad'da pazar günü Kral Abdullah'la görüşen Brown'un ağırlıklı olarak küresel kriz üzerine odaklandığı belirtiliyor. Körfez turunun zamanlamasının ise 15 Kasım tarihinde ABD'nin başkenti Washington'da gerçekleştirilecek olan ve küresel krizin masaya yatırılacağı G20 zirvesine günler kala olması dikkat çekiyor. Brown'un ilk olarak Suudi Arabistan'la görüşmesinin sebebi de G 20 toplantısında bu ülkenin özellikle son yıllardaki yüksek petrol fiyatları sayesinde elde ettiği yüklü petroldolarlar sayesinde toplantının gidişhatını belirleyecek güçte olmasından kaynaklanıyor. Uzmanlara göre Brown bu ön görüşme ile G20 toplantısı öncesi Suudi Arabistan ile küresel krizle başa çıkma konusunda fikir birliğine varmaya çalışacak.

Londra Borsası ve Sainsbury'nin hissedarı


2007 yılından bu yana dünya çapındaki servet fonları tarafından yapılan yatırımların en büyük kısmı 23,5 milyar dolar ile ABD'ye gitti. Bu fonların ikinci hedefi ise 12,9 milyar dolar ile Avustralya oldu. İngiltere'ye servet fonlarının yaptığı yatırımlar ise 5,1 milyar dolar buldu. Son bir yıl içinde en dikkat çekici alımları ise BAE'li Abu Dabi Yatırım Otoritesi'nin Citigroup'tan yaptığı 7,5 milyar dolarlık yatırım ile Kuveyt Yatırım Otoritesi'nin yine Citigroup'tan yaptığı 3 milyar dolarlık yatırım ile aynı fonun Merrill Lynch'deki 6,6 milyar dolarlık alımı oldu. Katar Yatırım Otoritesi ise şu an Londra Borsası'nın yüzde 24'üne sahip görünüyor. Aynı zamanda İngiltere'nin en büyük perakende zincirlerinden olan Sainsbury'de de bu fonun hissesi bulunuyor. Körfez sermayesi dışında bu sene içinde dikkat çeken alımlardan bazılarını da Asyalı servet fonları yapmıştı. Singapurlu Temasek, Citigroup'dan 12,5 milyar dolarlık, UBS'den ise 11,5 milyar dolalrık hisse alımı gerçekleştirmişti. Çinli China Investment Corp ise Morgan Stanley ve Blackstone'a yatırım yapmıştı. Son aylarda ise özellikle Bear Stearns'ün satışı sonrası SWF'lerin ABD'deki alımları bıçak gibi kesildi. Yılda yüzde 24 büyüyen SWF'ler son dönemde Türkiye'de de etkinleşti. Son 8 yıl içinde 2 binin üzerinde Körfez fonu Türkiye'ye 30 milyar dolar civarında yatırım yaptı. Merrill Lynch'deki alımı ile dikkat çeken KIA, Cevahir İş Merkezi'ni satın aldı. Servet fonları dışında bir çok yatırım fonu da bankacılıktan sağlık sektörüne kadar bir çok alanda Türkiye'ye yatırım yaptı.

Körfez sermayesi Türkiye'ye
8 yılda 30 milyar dolar yatırdı


*SAMA Holding'de hissesi bulunan Emaar Properties 2010 yılına kadar Türkiye'de 5 milyar dolarlık yatırım hedefliyor
* Abraaj Capital, önce Acıbadem Hastanesi'e, ardından da yat şirketi Numarine'e ortak oldu.
* Dubai Islamic Bank Türkiye'de temsilcilik açtı.
* Kuveytli The International Investor, oto kiralama şirketi Docar'ın yüzde 75 hissesini 24 milyon dolara satın aldı.
* Arap Banking Corporation, İstanbul'da temsilcilik açtı.
* Lübnanlı Oger Telecom, Türk Telekom'u 6.5 milyar dolara satın aldı.
* Kuveytli Alshaya Group 3 yıl içinde 100 milyon dolar yatırım yapacak.
* Kuveytli International Leasing Investment, 5 milyon dolar sermaye ile Haliç Leasing'i kurdu. · * Dubai Islamic Bank, MNG Bank'ı satın aldı.
* Dubaili Orion Holding Overseas İktisat Yatırımı satın aldı.
* Dubai Muhtelif Emtialar Merkezi (DMCC), Türk altın ve çay pazarına girmeyi planlıyor.
* Suudi The National Commercial Bank (NCB) Türkiye Finans'ı satın aldı.
* Kuveytli The International Investor Adabank'ı satın aldı.

Referans
Yayın Tarihi : 3 Kasım 2008 Pazartesi 15:58:29


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?