29
Nisan
2025
Salı
EKONOMİ

SUÇU CEO'LARA YÜKLEYENLER "BU, YÖNETİM KRİZİDİR" DİYOR.

Küresel finans krizinin alevlendirdiği "kapitalizm" tartışmasında sistemin tıkanıklığı farklı açılardan tartışılıyor. New York Mali Politika Enstitüsü'nden David Dyssegaard Kallick, krizi kapitalizmin değil yönetişimin sorunu olarak görüyor. Kallick, kriz sonrası dünyada yönetici profilinin değişeceğini iddia ediyor. Bilkent Üniversitesi'nden Erinç Yeldan ise krizin neoliberal politikaların beklenen sonucu yaratamadığının kanıtı olduğunu düşünüyor. Yeldan'a göre 'serbest piyasa' istemese de yeni düzenleyici politikaları kabul etmek zorunda kalacak. Güney Afrikalı iktisatçı Rasigan Maharajah ise Marksizm tartışmalarına gönderme yaparak, Marx'ın analizlerini doğru yorumlamak gerektiğini söylüyor. Maharajah, günümüzde Marx'ın fikirlerinden bir Nostradamus çıkartılmaya çalışıldığını iddia ediyor.

Krizin sebebi kötü yönetim, yönetici profili değişecek


New York Mali Politika Enstitüsü'nden David Dyssegaard Kallick, krizin kapitalizmden değil, yönetim hatalarından kaynaklandığı görüşünde. Kallick, 'Bizden önceki kuşakların gerçekleştirdiği altyapı yatırımlarını alarak, bunları nasıl özelleştirip, menkul kıymet haline getireceğimizi düşünmektense, artık yeni köprüler ve demiryolları inşa etmeyi düşünmeye başlayabiliriz' diyor.

David Dyssegaard Kallick
New York Mali Politika Enstitüsü Kıdemli Üyesi


Serbest piyasanın sonunun geldiğini iddia edecek ölçüde ileri gitmem. Fakat bu finansal kriz, düzenlemeye tabi olmayan piyasalarda söz konusu olan dramatik hataları, doğrudan kamuoyunun gözü önüne seriyor. Düzenleme lehine, "batmasına göz yumulamayacak kadar büyük" olan bankaların başarısızlığından daha güçlü bir argüman olamaz. Günümüzde bu bankaların kurtarılması için harcanması gereken muazzam tutarlar, bu bankaların gelecekte yeniden düzenlememizi gerektirmeyecek şekilde bugün bir düzenlemeye tabi tutulması için güçlü bir mesaj.
Her şeyden önce sanırım bu güncel kriz, 20. yüzyıldaki piyasalara ilişkin deneyimlerimizdeki temellere geri dönmemiz gerektiğini gösteriyor. Hükümetin, oyunun kurallarının belirlenmesi, piyasaların yapısallaşması ve bunların düzenlenmesinde güçlü ve net bir role sahip olması gerekir.

Ne tür bir ekonomi


Bu kriz aynı zamanda, ne tür bir ekonomi istediğimize dair daha geniş bir tartışma başlatabilmemiz için bir olanak da sağlayabilir. Margaret Thatcher bir düzeye kadar haklıydı: Kapitalizmin alternatifi yok. Fakat Thatcher'in hiç değinmediği şey, günümüzde dünyada kapitalizmin çok farklı modellerinin olduğuydu. Avrupa modelinin, ABD modeline göre orta sınıfa çok daha başarılı bir şekilde, güçlü sosyal güvenlik ağıyla birlikte, istihdam yaratması bana çarpıcı geliyor. Bu durum özellikle de ekonomileri Avrupa ortalamasından daha güçlü olan İskandinavya'da geçerli. Bu kriz tek başına ABD'yi ya da dünyayı kaçınılmaz olarak bir İskandinav modeli istikametine zorlamıyor. Ancak son zamanlarda ABD siyasetinde hüküm süren serbest piyasa köktenciliğinin elini zayıflattığı kesin.
Bunun Amerikan siyasetinde daha büyük bir dönüm noktası olma olasılığı da söz konusu. Yöneticilere yapılan aşırı ödemelere ilişkin öfke yeni bir gelişme ve açıkçası böyle bir tepkinin zamanı çoktan gelmişti. Bu, yaratıcılığı yararlı hizmetler ve malların üretiminden ziyade, karmaşık hisse senedi piyasalarındaki bahislere kanalize eden bir ekonomide sorun olduğu fikrinden kaynaklanıyor. Yani bizden önceki kuşakların gerçekleştirdiği altyapı yatırımlarını alarak, bunları nasıl özelleştirip, menkul kıymet haline getireceğimizi düşünmektense, artık yeni köprüler ve demiryolları inşa etmeyi düşünmeye başlayabiliriz.
Henüz bunun böyle gerçekleşeceğini öngörecek değilim, ancak şayet ABD ve dünya bu yönde adım atarsa, bu kesin olarak güncel krize dair bir umut ışığı olacaktır.

Neoliberal küreselleşmenin geçersizliği kanıtlandı


Bilkent Üniversitesi'nden Erinç Yeldan, krizin neoliberal politikaların başarısızlığını kanıtladığı görüşünde. Yeldan, 'küresel piyasalar -gönülsüz de olsa- yeni düzenleyici politikaları sineye çekmek zorunda kalacak gibi duruyor. Ancak sermayenin kârlarını sürdürebilmesi ve güvenceye alabilmesi güçleştiği ölçüde muhafazkâr neoliberal ideolojinin saldırısına uğrayacaktır' diyor.

Prof. Dr. Erinç Yeldan
Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi


Hükümetlerin piyasalara müdahalesi, Adam Smith ekolü ve 'serbest piyasa ekonomisi'nin sonu mu demek?
"Serbest piyasa ekonomisi" aslında kapitalizmin hiçbir evresinde "pür" olarak yaşanmamıştır. Kapitalizm içsel olarak anarşik ve dengesiz bir sistemdir. Adam Smith'e atfedilen "serbest piyasa", aslında ne "serbest"tir ne de istikrarlıdır. Kapitalizmde kârların özünde rant ve sömürü yatar. 1980 sonrasında tüm dünyada ve Türkiye'de uygulamaya konulan "neoliberal küreselleşme", "finansal serbestleştirme", "özelleştirme-devletin küçültülmesi" ve benzeri tüm teknik kavram ve uygulamalar aslında sermayenin emek karşısındaki konumunu güçlendirmek ve tıkanmış olan kapitalizmin kendini yenileyebilmesi için uygulanan siyasi dönüşümlerin felsefesiydi.
Bu anlamda 2007/2008 kriz süreci, "serbest piyasa ekonomisi" kavramında somut ifadesini bulan neoliberal küreselleşme ideolojisinin siyaseten geçersizliğini kanıtlamıştır.

ABD'nin 700 milyar dolarlık yardım paketi kapitalizmin ruhuna aykırı mıdır?
Hayır, bilakis. Dediğim gibi kapitalizm böyle tökezlediği durumlarda her zaman devletin desteğine ve yönlendirmesine gerek duymuştur. Dudak uçuklatıcı boyutlardaki son 700 milyar dolarlık destek aslında kapitalizmin ta kendisidir.

Bu krizin, geniş kitleler nezdinde "alternatif bir sistem" arayışını güçlendireceği kanısında mısınız? Gelecekte dünyayı nasıl bir ekonomik sistem bekliyor?
Küresel piyasalar gönülsüz de olsa yeni-düzenleyici poltikaları sineye çekmek zorunda kalacak gibi duruyor. Ancak sermayenin kârlarını sürdürebilmesi ve güvenceye alabilmesi güçleştiği ölçüde muhafazakâr neoliberal ideolojinin saldırısına uğrayacaktır. Bu anlamda ben kapitalizmin mevcut koşullarında Bretton Woods benzeri yeni bir düzenleme dalgasının kabul göreceği kanısında değilim. Dünyanın geleceği 1970'lerden bu yana sıklaşmakta olan kriz dalgalarının süreceğini düşündürüyor.

Peki, moda ifadeyle Karl Marx haklı mıydı?


Karl Marx, kapitalizmi en iyi tahlil eden felsefecilerden birisidir. Bana göre Marx yeniden moda değil, bilakis tahlillerindeki gerçekçiliği ile sürekli olarak haklı çıkan bir düşünürdür. Marx'ın "son tahlilde kapitalist üretim tarzının önündeki en önemli engel gene sermayedir" yönündeki öngörüsü gerçekçiliğini korumaktadır.
Marx ve Engels'in "Komünist Parti Manifestosu"nun mevcut küreselleşme sürecini en iyi betimleyen bir belge olduğunu; Manifesto'ya referans vermeyen bir küreselleşme analizinin olamayacağı kanısındayım.

Marx'ı Nostradamus gibi yorumlamak saçma olur


Marx'ın günümüzdeki yorumlanma biçimine karşı çıkan Güney Afrikalı İktisatçı Rasigan Maharajah, 'Statik yorumlardan arındırıldığında, Marx'ın kapitalist sistemin dinamiklerine ilişkin analizleri, insan toplumunun örgütlenişine dair temel girişlerden biri olması gerekir' diyor.

Rasigan Maharajah


Tshwane Teknoloji Üniversitesi / İnovasyon Üzerine Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü Direktörü

Güncel finansal karışıklık ve hükümet müdahaleleri, bildiğimiz şekliyle "serbest piyasa" modelinin sonu anlamına mı geliyor?

Özellikle Chicago Okulu'ndan yayılan köktenci ortodoks anlayış, yol açtığı gerçekle yüz yüze geldi ve bu yüzleşme sürüyor. Hükümeti devreden çıkarmak her zaman kamu harcamalarında bir düşüşe tekabül etmez. Bunun yanı sıra devletin iktidar gücü de anormal ölçüde baskı altında tutuldu ve etkin düzenleyici gözetim yetenekleri kayda değer ölçüde engellendi. Türev işlemleri, ABD'de yerleşik kurumların küresel olarak bütünleşmiş finansal sistemlerde dar görüşlü kâr arayış davranışlarını yaygınlaştırırken, "serbest piyasa"nın çöküşü başarıyla gerçekleşti. Doktrin anlayışlarına yönelik böylesine bir şok yaşadıktan sonra, hükümetin kamu yararına işlevini daraltmaya yönelik ve piyasanın katışıksız güçlerinin kendi optimum dengesini bulacağına dair herhangi bir görüş öne sürmek zor olacaktır. "Serbest piyasa" modelinin teorik temelleri, pratikte, deneye dayalı veriler ışığında doğrulanmadı.

Bu krizin kapitalizme "alternatif" bir sistem arayışını güçlendireceğine inanıyor musunuz? Krizin ardından nasıl bir ekonomik sistem öngörüyorsunuz?


Tüm krizler, üzerinde durup, düşünmeyi gerektirir. Tüm dünyayı içine çeken güncel krizin bugünkü şekli ve boyutu, "serbest piyasa" ortodoks köktenciliğine sadık olanların, böyle bir durumun ortaya çıkmasına nasıl izin verilebildi sorusunu yöneltmesine yol açtı. Bu yeni gelişen sorgulamayla birlikte, sürdürülebilir kalkınma, çevrenin korunması ve yenilenebilir enerji kaynakları gibi diğer endişeler de insanlığın geleceği ve toplumsal ilerlemenin doğasına ilişkin çerçeveyi kolektif olarak değiştiriyor. Olanların biçimine ilişkin eleştiriden ortaya bir dizi alternatif çıkıyor. Bunların bazıları aşamalı olurken, bazıları da daha radikal olabiliyor. Aşamalı olan alternatifler, kapitalizmi kurtarmaya ve kapitalizmden kaynaklanan sorunları çözmeye çalışırken radikal çözümler, sorunların asıl kaynağının kapitalizmin kendisi olduğunu ileri sürüyor. Bu temel tartışmalar nasıl çözülürse çözülsün, tüm insan yerleşimlerinin demokratikleşmesi ve bilgiye erişimin yaygınlaşmasının yenilikçi sonuçlar doğuracağı konusunda emin olabiliriz. En olası görünen sonuç, küresel bütünleşmeye dayalı yerel çözümler.

Bugünlerde moda bir tabir var: Karl Marx haklı mıydı?


2008 yılı Karl Marx'ın meşhur "Eekonomi Politiğin Eleştirisi"nin 150. yıldönümü. Marcello Musto, Fransız Nouvel Observateur dergisinin Karl Marx'a (Üç bin yılın düşünürü başlıklı) özel bir sayı ayırdığını belirtiyor. Bu arada Almanya'da ZDF televizyonunun sponsor olduğu bir kamuoyu oylamasında, 500.000'den fazla kişi Marx'a oy verdi. Marx, tüm zamanların en meşhur Alman şahsiyeti kategorisinde üçüncü ve "güncel geçerlilik" kategorisinde ise birinci geldi. Daha yakın bir zamanda Der Spiegel dergisi, kapağında "Ein Gespenst kehrt zurück-Bir hayalet geri dönüyor" yazısının altında Marx'ın resmine yer verirken, BBC Radio 4'ün "Our Time" (Zamanımız) programının dinleyicileri, Marx'ı "En Büyük Filozof" seçti.

Bu bize, Marx tarafından oluşturulan fikirlerin çoğunun toplumun bilincine geniş ölçüde eklemlenmiş olduğunu gösteriyor. Statik yorumlardan arındırıldığında, Marx'ın kapitalist sistemin dinamiklerine ilişkin analizlerinin, insan toplumunun örgütlenişine dair temel girişlerden biri olması gerekir. Marx'ın mirası muazzam ve çok çeşitli olmasıyla birlikte, bunları Nostradamus tarzı bir şekilde kullanmak doğru olmayacaktır. Marx, teorinin oluşturulmasında eleştirel ve analitik olmayı teşvik etti. Hepimizin bu durumdan öğrenmemiz gerekir.

Krizi, "Anglosakson kapitalizmi" ile "Kara Avrupası kapitalizmi"nin farklılıkları bağlamında değerlendirebilir misiniz?


Batı Avrupa'daki varyasyonundan ayrılan kapitalizmin transatlantik biçimi, neredeyse ortadan yok oldu. Japonya, Avrupa ve ABD'yi kapsayan üçlü şekli, farklılıkların azaltılmasında çok güçlü bir rol oynadı. Bugünkü dönemde OECD gibi teknik örgütler, farklı sosyo-kültürel formasyonların göbeğinde homojenliği güvence altına aldı. Bu kültürel etkileşim, ekonomi okulları gibi kurumlarda eğitilen menajerler ve yöneticiler tarafından da artırıldı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında kapitalizmin iki çeşidinin ayrışmasının yerini, devlet biçimleri de dahil olmak üzere çok evrenli bir çeşitlilik aldı. Benim fikrime göre bir karikatür oluşturan bu bölünme, yükselmekte olan Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin gibi dinamik ülkeler 21. yüzyılda yerlerini almaya başlarken büyük bir revizyon gerektiriyor.

Referans
Yayın Tarihi : 10 Ekim 2008 Cuma 12:47:44


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?