Avrupa Birliği 7. Çerçeve Programı başlıyor. En büyük pay KOBİ’lere ayrıldı. Yenilikçi projelere öncelik verilen program, girişimcileri bekliyor.
Avrupa Birliği’nin geleceğinin inşasında en önemli adımlardan kabul edilen çerçeve programların yedincisi, 2007’den itibaren başlıyor. Yenilikçi projelere maddi destek sağlamak ve birçok alanda birliğin rekabet gücünü artırmak için iş dünyası, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarına yapılan hibe yardımları kapsayan çerçeve programlar, özellikle küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin (KOBİ) büyümesi ve uluslararası rekabet gücü kazanabilmesi için büyük öneme sahip. Yedinci Çerçeve Programı’nın 73 milyar Avro’luk toplam bütçesinin 10 milyarlık kısmı KOBİ’lere ayrıldı. 2007-2013 yıllarını kapsayan Yedinci Çerçeve, bugüne kadarki en büyük bütçeli ve en uzun süreli proje olma özelliğine de sahip.
ŞARK KURNAZLIĞI İŞE YARAMADI!
1999 Aralık ayında Helsinki’de yapılan zirvede, Türkiye’ye resmî aday statüsü verilmesiyle gündemimize hızlı bir giriş yapan AB fonlarının en önemlisi kabul edilen çerçeve programlardan bir ülkenin faydalanabilmesi için, katılım payını ödemesi gerekiyor. İlki 1984’te yürürlüğe giren çerçeve programların 4. ve 5.sine katılım payı ödemeden sadece proje bazında katılan Türkiye, Altıncı Çerçeve’ye ise katılım payını ödeyerek dâhil oldu. 17,5 milyar Avro toplam bütçesi olan ve 2002-2006 yıllarını kapsayan bu programda, Türkiye’den toplam 2 bin 455 katılımcı yer aldı. Bunlardan 370’inin yer aldığı proje grupları, AB Komisyonu tarafından finanse edilmeye değer bulundu. TÜBİTAK’ın verilerine göre 6. Çerçeve’de Türk girişimcilerin başarı oranı yüzde 15. Türkiye’den giden başvuruların yüzde 80’i ise İstanbul, Ankara, Kocaeli ve İzmir kökenliydi. Altıncı Çerçeve Programı bütçesine toplam 115 milyon Avro’luk katkı yapan Türkiye’nin bunun karşılığında aldığı fon miktarı ise 44 milyon Avro. Program yılsonuna kadar sürdüğü için alınan fon oranında artış olabilir ancak rakamın fazla değişmesi beklenmiyor. Bu performans konunun uzmanları tarafından yeterli bulunmuyor.
CPS Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı ve AB Uzmanı Tulu Gümüştekin, Altıncı Çerçeve’de Türkiye’nin performansının düşük kalmasının ön önemli sebebini ‘bilgisizlik’ olarak açıklıyor. Yani fon alabilecek olan iş dünyası, KOBİ’ler, üniversiteler gibi yapılar, Türkiye için ye ni sayılabilecek bu imkânı fark edemedi. Tecrübesizliğin etkisini de atlamamak gerekiyor elbette. Daha önce hiç AB’ye yönelik proje yazmamış şirketlerin yetersiz çalışmaları, başarı oranının düşük kalmasında etkili oldu. Meselenin Türk usulü boyutuna dikkat çeken Gümüştekin, “Bazı girişimciler çerçeve programları, sadece işlerini geliştirebilecekleri iyi bir mali kaynak fırsatı olarak gördü. Bunların öncelikle Ar-Ge ve Avrupa Araştırma Alanı’na bir katkı için planlandığını anlayamadılar. Dolayısıyla bizim Şark kurnazlığı ile ‘şirketimize kolay yoldan nasıl finansman buluruz’ yaklaşımımız burada işe yaramadı." diyor.
Aslında birçok kişi tarafından, ‘işi büyütmek için karşılıksız para bulma’ gibi anlaşılan çerçeve programlar, Avrupa Birliği için çok önemli hedeflerin taşıyıcısı konumunda. Çerçeve programların karşılıksız, hibe yardımlar olduğu bir gerçek ancak bunu hak edebilmek için, hazırlanacak projenin AB’nin yeni teknolojilerde Amerika ile rekabet etmesine katkı sağlayabilecek niteliklerde olması gerekiyor. Genelde siyasi ve ekonomik boyutları tartışılan AB oluşumunun aslında en önemli hedeflerinden biri de, bilim ve teknolojide Amerika’nın kesin üstünlüğü ile rekabet edebilmek. Ayrıca, Çin ve Hindistan gibi yeni küresel aktörlerin karşısına, bilimsel birikimi ve yeni teknoloji icatlarıyla dikilebilmek.
GELECEĞİN SEKTÖRLERİNE YATIRIM
Çerçeve programlar, hedefleri itibariyle birliğin geleceği için büyük öneme sahip. Çünkü AB’nin bilim ve araştırma politikalarının temelini oluşturan programlar, birliğin orta vadedeki araştırma ve teknoloji geliştirme politikalarının uygulama araçları. Bu sebeple projelerde öncelik gen bilimi, biyoteknoloji, bilgi toplumu teknolojileri, nano teknoloji, havacılık, uzay, gıda ve sağlık gibi geleceğin sektörleri olarak kabul edilen alanlara veriliyor. Bu sahalarda gerçekleştirilecek, çok ortaklı projelerin büyük ve karşılıksız finansman desteği kazanma imkânı çok fazla. Çerçeve programlar aynı zamanda, Lizbon Stratejisi olarak da bilinen, AB’nin 2010 yılı itibariyle dünyanın en dinamik ve rekabetçi ekonomisi haline gelme hedefine hizmet ediyor.
Yedinci Çerçeve Programı, öncekilere göre uygulamada esneklikler getiren ve temel katılım prosedürlerini basitleştiren özelliklere sahip. Programın yine öncekilerden farklı olarak dört ana başlığı bulunuyor: işbirliği programı, fikirler programı, kişilere destek programı ve kapasiteler programı. İşbirliği programı en yüksek bütçeye sahip bölüm ve 9 tematik alandan oluşuyor: Sağlık, Gıda-Tarım ve Biyoteknoloji, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Nanobilimler, Nanoteknolojiler, Materyaller ve Yeni Üretim Teknolojileri, Enerji, Çevre ve İklim Değişimi, Taşıma ve Havacılık, Sosyo-ekonomik Bilimler ve İnsan Bilimleri, Uzay ve Güvenlik Araştırmaları.
DÜNYANIN EN İYİ ARAŞTIRMACILARI AVRUPA’YA GELECEK
Sağlık başlığı özellikle ilaç ve eczacılık sektörlerini ilgilendiriyor. Sağlık sorunlarına yeni çözümler, yeni tedavi yöntemleri ve yan etkisi azaltılmış yeni ilaçların geliştirilmesi hedefleniyor. Gıda ve tarımdaki en önemli hedef ise daha güvenlikli ve kaliteli tarımsal üretim. Bilgi ve iletişim teknolojileri ile nano teknolojilerde temel hedef Avrupa sanayiinin rekabet gücünü artırmak. Enerji ve çevre başlıklarında ise hem daha verimli hem de çevreye duyarlı enerji üretim ve kullanımı öne çıkıyor. Taşımacılıkta da rekabet gücünü artırmak kadar, çevreye daha duyarlı bir hizmet süreci ana hedeflerden. Sosyo-ekonomik ve beşeri bilimler başlığı ise programın en ilginç ve dikkat çekici konu başlıklarından. Bu alanda AB sosyal devlet olmanın gereklerine dikkat çekerek, sosyal yapının güçlendirilmesine destek verecek projeler bekliyor. Bunlar arasında istihdamı artırma, yaşam beklentilerini yükseltme ve göç sürecinin ortaya çıkardığı olumsuzlukları azaltma gibi konu başlıkları öne çıkıyor.
Yedinci Çerçeve Programı’ndaki dikkat çekici noktalardan biri de, AB’nin gelecek vaat eden başarılı araştırmacıları çekme yönündeki yatırımları. Kişilere Destek Programı, Yedinci Çerçeve’nin önemli ayaklarından ve iki temel hedefi var. Birincisi kaliteli araştırmacıların Avrupa’da kalmalarını sağlamak. Diğeri ise dünyanın en iyi araştırmacılarını Avrupa’ya çekmek. Bir üçüncü hedef olarak da, Avrupa Araştırma Alanı içerisinde kapsamlı bir kariyer geliştirme aracı haline gelen Marie Curie etkinliklerinin desteklenmesi suretiyle araştırmacıların dolaşımının kolaylaşması belirlenmiş. Fikirler Programı ise doğrudan mevcut insan gücünün kalite ve sayısını arttırmayı hedefliyor.
TÜRKİYE FİNANSMAN YERİNE TECRÜBE KAZANDI
Bu kapsamda, üretken fikirleri ve bu türdeki etkinlikleri destekleyecek bir ‘Avrupa Araştırma Konseyi’ kurulması hedefleniyor. Bu konsey bilim adamı, mühendis ve araştırmacıları destekleyecek. Bu kapsam dâhilindeki araştırma alanlarının, Yedinci Çerçeve’nin tematik alanlarından bağımsız olabilmesi de planlanan konular arasında. Konseyin yönetim kurulunun Avrupa’daki bilimsel çevrelerin önde gelen isimlerinden oluşturma düşüncesi ve siyasetten tamamen bağımsız olarak planlanması, Avrupa Birliği’nin Ar-Ge meselesine verdiği önemin bir başka göstergesi.
AB Ekonomi Danışmanlık şirketi kurucularından Sinan Ülgen, Türkiye’nin finansman sağlama performansının düşük kalmasına rağmen Altıncı Çerçeve’den önemli ölçüde tecrübe ve bilgi birikimi sağladığı görüşünde. Dört yıllık dönemi başlı başına bir öğrenme süreci olarak yorumluyor: “Hem devlet, hem sanayi, hem üniversiteler sürecin nasıl işlediği hususunda şimdi daha iyi bir birikime sahip oldu. Ar-Ge yapısını ne yönde geliştirmeleri gerektiği hususunda daha net görüntü elde etti. Kamu-sanayi ve üniversite arasında işbirliklerinin hem yurtiçinde, hem de uluslararası alanda nasıl güçlendirileceğine dair daha somut bir bilgi donanımına sahip oldu." Burada önemli olanın bir önceki programdan ne kadar finansman sağlandığı değil, bir sonrakine nasıl hazırlanıldığı olduğuna da işaret ediyor. Yedinci Çerçeve Programı’nın, Türkiye’nin Ar-Ge kapasitesini geliştirecek bir araç olarak görülmesi ve çalışmaların buna göre yapılmasını öneriyor.
AB sürecindeki değişimlerle ilgili şirketlere danışmanlık yapan Ülgen’e göre çerçeve programların, sanayicilerin bazı gerçeklerin farkına varmasında önemli rolü oldu. Özellikle Anadolu kökenli KOBİ’ler, uluslararası alanda rekabet edebilmek için araştırma ve geliştirme faaliyetlerine yönelik altyapının güçlendirilmesi gerçeğinin farkına vardı. Artık şirket bütçeleri planlanırken, araştırma ve geliştirmeye daha fazla para ayrılıyor. Sinan Ülgen, hükümetin bu süreçte şirketlere önemli destekleri olduğunu da hatırlatarak, “Altıncı Çerçeve’de kamu kurumları ve özellikle TÜBİTAK üzerine düşeni yaptı. Şimdi top özel sektörde. Yedinci Çerçeve fonlarının Türk sanayi-üniversite ve sivil toplum kuruluşlarına çok önemli katkıları olabilir." diyor.
Bu katkıların olabilmesi de elbette özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve üniversite sacayağındaki etkinliğe bağlı. Bugüne kadarki tecrübe üniversiteler ile sivil toplumun çok ortaklı ve yenilikçi projelere daha yatkın olduğunu gösterdi. Özel sektöre bakıldığında ise bu gibi hibe fonlara asıl ihtiyacı olan Anadolu sermayesinin, süreçte bir tür zihniyet dönüşümü de geçirmesi gerektiği ortaya çıktı. Gittikçe küreselleşen ve rekabet gücünün büyük önem kazandığı günümüz iş dünyasında, uluslararası oyuncular karşısında ayakta kalabilecek gücü kazanmak, sadece kârlılığı arttırmakla sınırlı değil. Kârlılıkla birlikte Ar-Ge bütçelerini de artıran şirketler geleceğe daha güvenle bakabilecek.
DIŞ PAZARLARA AÇILMA FIRSATI
Türkiye Bilişim Vakfı Genel Sekreteri Behçet Envarlı, ülkemizde Altıncı Çerçeve Programı’ndan fon sağlayan başarılı proje sayısının 2004 yılından itibaren arttığına işaret ederek, bu gelişimin yeni programda da sürdürülmesi gerektiğini vurguluyor. Envarlı’ya göre Türkiye’nin çerçeve programlarda büyük fırsatları var: “Devlet, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları bir araya gelerek deneyimlerini paylaşmalı, projeler üretebilmeli ve çeşitli fonlara başvurmalıdır. Bu tip işbirliğine bir örnek Türkiye Bilişim Vakfı’nın 6. Çerçeve Programına Türkiye’den TÜBİTAK ve TAGES ile katılıp fon sağladığı EASIER adlı projedir. Bu proje kamu sektörü, STK ve özel sektör işbirliğinin başarılı bir örneği. Projenin amacı, 16 kurumun deneyimlerini diğer bilişim KOBİ’leri ile paylaşarak, onların da ortak bulmak, proje yazmak gibi adımlarına destek olup AB fonlarından yararlanmalarını sağlamaktır." Envarlı, dev bir bütçeye sahip Yedinci Çerçeve’nin ise araçlardan çok araştırmaya önem veren boyutuna işaret ederek, katılım şartlarının daha da basitleştirilmesini bir fırsat olarak görüyor. Özellikle KOBİ’lerin dış pazarlara açılması adına bu fırsatın iyi kullanılmasını öneriyor.
Aksiyon
Yayın Tarihi :
20 Ağustos 2006 Pazar 14:35:53
Güncelleme :20 Ağustos 2006 Pazar 15:00:07