Aradan neredeyse 15 yıla yakın bir zaman geçti. Ramazan etkinlikleri adı altında yapılan ve büyük bir kargaşaya ve tartışmaya neden olan bu etkinliklerin Ramazan'ın ve İstanbul'un ruhuna uygun bir atmosfere bürünmesi elzem görünüyor. Bu açıdan 2010 Avrupa Kültür Başkenti Yürütme Kurulu'nun, Sultanahmet Meydanı'nda yapılan uygulamanın bundan sonra yapılmaması, bunun yerine Beyazıt Meydanı'nda yapılması yönünde karar alması bu yönde atılan önemli bir adım.
Artık eğlence değil estetik zamanı!
Direklerarası muhabbetiyle şekillenen İstanbul'un Ramazan etkinliklerinde hep bir referans olarak gösterilen Osmanlı dönemi ile bugün arasında bir paralellik kurmak mümkün mü? Şair ve yazar Hilmi Yavuz bu karşılaştırmanın mümkün olamayacağını, çünkü Direklerarası şenliklerinin geleneksel bir şehir kültürünün düzenliliğini, terbiyesini ve elbette estetiğini okumamıza imkan verdiğini kaydediyor. "Sultanahmet, Tanpınar'ın tabiriyle, zevkin hezimete uğradığı bir panayır görünümündedir." diyen Yavuz'a karşılık yazar Beşir Ayvazoğlu bu konuda bugüne kadar iyi imtihan verilmediğini, Ramazan etkinliği veya şenliği adı altında yapılanların estetik yoksulu olduğunu söylemeyi bir vazife biliyor. Ayvazoğlu, "Bu meydanın güya eski İstanbul evlerinin havasını vermek için yapılmış tiyatro dekoru bile olamayacak komik kulübeler, sucuk dumanları, birbirine karışarak kakofoniye dönüşen müzik yayınları, çimenlere yayılmış kalabalıklar, oraya buraya atılmış çöplerle tam bir görgüsüzlük meydanı haline getirildi." diyor. Artık İstanbul'da yaşamaya başlayan yazar Ahmet Turan Alkan ise belediyelerin kültür ve dinî hayat sahasından tamamen çekilmesi gerektiği düşüncesinde: "Geçen sene Sultanahmet'i gördüm; ben haz almadım fakat çocuklar için herhalde çok eğlenceli bir mekan olsa gerektir. Keza Feshane de öyle."
Peki ne yapılmalı, Ramazan etkinliklerinin çerçevesi ne olmalı? Yazar İskender Pala günümüz Ramazanlarının ibadet, ziyaret, ziyafet gibi yararları olduğunu ancak edebiyat, sanat, estetik, musikî yanının çok eksik olduğunu belirtiyor: "Hayatın sanata da yansıması gerekir. Yeni Ramazanlar yeni bestelerle, yeni şiirlerle, edebiyat eserleriyle, resimle, tiyatro ile, sinema ile örtüştürülebilmelidir. Bir de şu Ramazan sohbetleri meselesi var. Peki huzur derslerine ne oldu? Neden yetkili makamlar bu geleneği yaşatmazlar?"
İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü sosyolog Ahmet Emre Bilgili ise, "Müslümanları Ramazan'ın en azından bir haftasını İstanbul'da yaşamaya davet etmeliyiz. Bu durum başarılabilinirse İstanbul'un küresel ölçekte İslam'ın merkezi olma fikrine de katkı yapılmış olunacaktır." diyerek, meseleyi bir medeniyet ve kültürel yaklaşım içerisinde ele alıyor. Yazar Beşir Ayvazoğlu da Ramazan eğlencesinin daha nezih ve incelikli yapılmasını, eğlenceler için seçilecek özel alanlarda Osmanlı şehir estetiğini ve eğlence anlayışını yansıtacak uygulamaların yapılması gerektiğini belirterek seviyeli sanat faaliyetlerine yer verilmesi gerektiğini dile getiriyor.
Ramazan ayı İstanbul'da daha çok yeme içme faaliyetinin yürütüldüğü panayır havasında geçti. Peki bu böyle mi devam etmeli? Ramazan ayı etkinlikleri nasıl kutlanmalı, belediyeler neye önem ve öncelik vermeli? Belediyeler bu seneki Ramazan'da ne gibi değişiklikler yapıyor? Ahmet Turan Alkan, Ahmet Emre Bilgili, Beşir Ayvazoğlu, İskender Pala ve Hilmi Yavuz bu konuda neler düşünüyor, ne öneri getiriyorlar?
Ramazan ayına bir hafta kaldı. Evlerde bu kutlu ay için yapılan hazırlıklar büyük bir heyecanla sürerken belediyeler de iftar ve iftar sonrası için yapacakları faaliyetlerin son demine geldiler. Yıllardır iftarını yapmak isteyen vatandaşlar için açılan iftar çadırları ve İstanbul'da Sultanahmet, Eyüp ve Feshane'de yapılan şenliklerle bir gelenek haline dönüştü. Ancak bu etkinlikler halktan büyük talep gördükçe hem yer darlığı hem de ticari kaygılar nedeniyle deyim yerindeyse ipin ucu kaçırıldı. Tarihî ve dinî mekanların etrafı adı Osmanlı olan kokoreççi, sucukçu, dönerci, mısırcı, köfteci, çiğköfteciler tarafından sarıldı. Ramazan eğlenceleri adıyla gelenekselleşen etkinlikler bir çeşit yeme içme panayırına dönüştü. İşin kültür, kitap, sohbet, eğlence boyutu bu ticari iştah karşısında bir köşede gölge oyunu gibi kaldı.
Fatih Belediyesi Ramazan'a hazır
*'Ramazan'da Sultanahmet'te buluşalım' sloganıyla Sultanahmet'te Ramazan etkinliklerine hazırlanan Fatih Belediyesi 30 günde 361 etkinlik yapacak. Ahmet Özhan'ın "Merhaba Ramazan" konseriyle başlayacak etkinlikler 40 Ney 1 Nefes konseriyle sona erecek. Kadir Gecesi'nde Mısır'dan gelen Sada-i Kur'an adı altında Ahmet Mustafa Kamil ve 4 kardeşten oluşan Eddep Kardeşler Kur'an ziyafeti sunacak. Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, "2010 Avrupa Kültür Başkenti'nin kalbi olan Sultanahmet'te bu yıl düzenlenecek Ramazan etkinliklerinde, gerçekten de kültür başkentine yaraşır bir organizasyon ve kalite bulacaksınız." diyor. Etkinliklerde danışma kabinleri, özel üniformalı 10 organizasyon görevlisi, 28 kişilik animasyon ekibi, güvenliğin temini için zabıta ve emniyet görevlileri haricinde 28 kişiden oluşan bir güvenlik ekibi, akşamları 2 ambulans, 1 doktor, 2 hemşire göreve hazır bekleyecek. Her gün 7 bin kişiye iftar verecek Fatih Belediyesi, stantlara sanayi tipi davlumbazlar ile temiz su ve pis su giderleri koyduracak.
Cülus Yolu'nda ive mahallelerde iftar var!
Eyüp Belediyesi, bu yıl ilk kez tüm mahallede ayrı ayrı toplu iftar yemekleri düzenliyor. "Her gün birlikte iftar yapacak, orucumuzu halkımızla birlikte açacağız." diyen Başkan İsmail Kavuncu, iftar yemeklerinin ardından düzenlenecek programlarda, tasavvuf müziği konserleri, semazen gösterileri, Karagöz-Hacivat, ortaoyunu sergileneceğini belirtiyor. Eyüpsultan Meydanı'nda toplanan binlerce kişi, oruçlarını bu yıl çadır yerine Eyüpsultan Meydanı'ndaki Tarihi Cülus Yolu'nda açacaklar. Meydanda Balkanlar, Afrika, Ortadoğu, Ön Asya'da bulunan Samanyolu TV kameraları ve muhabirleri izlenimlerini buradaki binlerce kişiyle canlı paylaşacak. Her gün iftar ve programların yapılacağı Feshane'de ise dini, tarihi vb. kitap stantları yer alacak.
Beyoğlu'na gidelim
Beyoğlu Belediyesi, Ramazan ayında 7 bin 500 kişiye her gün iftar yemeği verecek. İftar mekanları Hasköy'deki eski Galata Köprüsü, Kasımpaşa'da kurulacak iftar çadırları ve Taksim Gezi Parkı'nda bulunan eski evlendirme dairesi. Konserler, skeçler, Hacivat-Karagöz ve illüzyon gösterileri yanında skeçlerin yapılacağı Ramazan şenliklerinin adresi ise Taksim Gezi Parkı ve Hasköy'deki eski Galata Köprüsü olacak.
"Ramazan şenlikleri estetik yoksunu"
Beşir Ayvazoğlu (Yazar): "Ramazan'ın bir eğlence ayı değil, ibadet ayı olduğunu unutmamak gerekir. Bugüne kadar iyi imtihan verilmediğini, Ramazan etkinliği veya şenliği adı altında yapılanların estetik yoksulu olduğunu söylemeyi bir vazife addediyorum. Özellikle Sultanahmet Meydanı'nda büyük bir Ramazan rantının oluştuğu görmezlikten gelinemez. Ramazan eğlencesi daha nezih, daha incelikli olmalıdır. Bu eğlenceler için seçilecek özel alanlarda Osmanlı şehir estetiğini ve eğlence anlayışını yansıtacak uygulamalar yapılabilir. Sultanahmet gibi meydanlar da elbette değerlendirilebilir; ama çok büyük kalabalıkları çekerek tarihi meydanı tarumar eden etkinlikler değil, seviyeli sanat faaliyetleri gerçekleştirilmelidir. Umarım Fatih Belediyesi, artık kendi sorumluluğunda olan bu meydanı ve diğer meydanları bu Ramazan'da akıllıca değerlendirir. Türkiye Diyanet Vakfı'nın da Sultanahmet Camii avlusunda açtığı kitap fuarında daha seçici davranmasında fayda görüyorum."
"Dünya Müslümanları İstanbul'a davet edilmeli"
Ahmet Emre Bilgili (İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü, Sosyolog): "Az da olsa sürekli olan amelin daha makbul oluşu gibi bir nebze olsa da bir ay boyunca hep asılı kalacak bir Ramazan saati gerekir. Ramazan ve İstanbul'u hem kendimiz yaşamalıyız hem de dünya üzerindeki tüm Müslümanları, Ramazan'ın en azından bir haftasını İstanbul'da yaşamaya davet etmeliyiz. Bu durum başarılabilinirse İstanbul'un küresel ölçekte İslam'ın merkezi olma fikrine de katkı yapılmış olunacaktır. Tabii ki tüm bunlar kültürel bir içerikle zenginleştirilerek yapılmalıdır. Bu ayı aynı zamanda uluslararası kültürel etkinliklerin, Ramazan barış ödüllerinin verildiği bir dönem olarak kutlamakta yarar var. Tüm bunlar Ramazan ayının içeriğine de doğal bir uyum gösterir."
"Ramazan sanatla örtüşmelidir"
İskender Pala (Yazar): "Eski Ramazanları anlatmak için eski kitaplarda yazılanların yeterli olduğunu sanmıyorum. Yakın geçmişin Ramazanlarıyla ilgili okuduklarımdan ziyade, uzak geçmişin yozlaştırılmamış Ramazanlarından birinde İstanbul'da yaşamak kim bilir ne saadet idi? Çünkü bunları eski şairlerden dinleyince, insanın hayal perdesi bir an yırtılacak gibi oluyor. Günümüz sanatçısı Ramazan'ı görmezden geliyor sanki. Eski ilahilerden bir repertuar müzikte yeterli sanılıyor; eski Ramazaniyelerden bahsetmek edebiyat için kafidir deniyor. Oysa hayatın sanata da yansıması gerekir. Yeni Ramazanlar yeni bestelerle, yeni şiirlerle, edebiyat eserleriyle, resimle, tiyatro ile, sinema ile örtüştürülebilmelidir. Bir de şu Ramazan sohbetleri meselesi var. Peki huzur derslerine ne oldu? Neden yetkili makamlar bu geleneği yaşatmazlar?"
"Belediyeler kültür ve dini hayat sahasından çekilmeli"
Ahmet Turan Alkan (Yazar): "Esasen belediyelerin kültür ve dini hayat sahasından tamamen çekilmesi gerektiği düşüncesindeyim. Geçen sene Sultanahmet'i gördüm; ben haz almadım fakat çocuklar için herhalde çok eğlenceli bir mekan olsa gerektir. Keza Feshane de öyle. Şu açıdan olumlu; insanların zihninde Ramazan fikrinin vurgulanması, Ramazan'a özel bir önem biçildiğinin anlaşılması bakımından faydalı hizmetlerdir; bu mekanlardaki ticari faaliyetleri de hoş görmek lazım. İftar çadırında bir kere iftar ettim; yollarda kalan İstanbullular için bu çadırların kaçınılmaz derecede gerekli olduğunu söylediler. Yoksul ve yolda kalanlar haricindekilerin de bu çadırlara ara sıra uğradığını zannediyorum; bence güzel bir tecrübe; devamında fayda görürüm."
"Zevksiz dünyeviliğe son verilmeli"
Hilmi Yavuz (Şair ve yazar): "İstanbul'daki Ramazan şenliklerini, Osmanlı dönemindekilerle karşılaştırma imkanımız var. Direklerarası şenlikleri geleneksel bir şehir kültürünün düzenliliğini, terbiyesini ve elbette estetiğini okumamıza imkan veriyordu. Son on yılların uygulamaları, İstanbul'da Ramazan şenliklerinin lümpen bir şenliğe dönüşmüş olduğunu gösteriyor. Metropolün merkezine çadır kurmak, düpedüz görmemişliktir. Sultanahmet, Tanpınar'ın tabiriyle, zevkin hezimete uğradığı bir panayır görünümündedir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, maalesef Osmanlı'nın estetik kültüründen nasibini almamış bir yaklaşım sergiliyor. Önerim, Ramazan'ın ruhaniyetiyle bağdaşması söz konusu olmayan bu zevksiz dünyeviliğe son verilmesidir."