30
Nisan
2025
Çarşamba
GÜNCEL

BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM

Meclis'teki çay-simit tartışmasından Bakû-Tiflis-Ceyhan boru hattının zarar ettiği itirafına, Dünya Üniversiteler Arası Kış Oyunları için 400 milyon dolar yatırımla Erzurum'un farklı bir kayak merkezine dönüştürüleceği yönündeki hoş haberler gerçekten bir başka olduğumuzu hissettirdi.

Gelin bu hafta geçen günlerin hoş haberlerinden bir yazı oluşturalım. Gerçekten bir başka olduğumuzu hissettiren haberler, umarım seversiniz.

* TÜBİTAK Özel Ödülü'nü genç bir bilimadamı kazanmış. Dr. Taner Yıldırım, bir fizikçi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi'ni bitirdikten sonra doktorasını Amerika'da yapmış. Yirmi yıldır orada çalışıyor. Sıfatı "kıdemli bilimadamı." "Türkiye'ye dönmeyi düşünüyor musunuz" diye alışılmış bir soruya bakın nasıl cevap veriyor:

Yurtdışındaki 20 yıllık emeğimi bırakıp buraya dönersem akademik olarak yaptıklarımın hiçbiri kabul edilmeyecek, bir de komik ama İngilizce dilinden sınava girmek gerekecek. 20 yıldır Amerikan üniversitelerinde, bilim enstitülerinde çalışmış olmam, İngilizce bildiğimin yeterli kanıtı olmuyor, ayrıca Türkiye'de birçok kurum ve kişi birbirleri ile kavgalı ve küs, üniversiteler ve bilim merkezleri arasında ortak çalışma yapmak gibi bir kavram da yok." Bırakın ben yerimde kalayım diyor. Sanırım yerden göğe haklı. Çok sevdiğim bir arkadaşımın ihtisasını Amerika'da yapmış, dünyanın her yerinde çocuk doktorluğu yapma hakkına sahip doktor kızına bütün uğraşlarına rağmen çok uzun bir süre Türkiye'de doktorluk yaptırılmadığını ve mecburen Amerika'ya geri döndüğünü içim sızlayarak hatırladığımda, fizikçiye hak vermemek mümkün değil.

* Bir hoş haber de Erzurum'dan: Dünya Üniversiteler Arası Kış Oyunları için dört yüz milyon dolar yatırımla Erzurum farklı bir kayak merkezine dönüştürülüyormuş. Bin beş yüz sporcu gelecekmiş. "Şehir, oyunlar sonrası dünya kış turizminde önemli bir konuma gelecek" deniyor. İnşallah otomobil yarışına benzemez.
2011 yılındaki bu kış oyunlarından sonra Erzurum gözünü dünyadaki altmış iki milyon kayak turistine dikecekmiş. Türkiye'ye kış turizmine gelen toplam turist sayısını unutup buraya kadar bir şey demeyelim ama iş otele gelince hesap şaşıyor. Bölgenin en önemli otellerinden birinin bölge müdürü "Evet, biz de büyüyeceğiz, ilk olarak altmış altı olan oda sayımızı yüze çıkartacağız" diyor. Hadi kolay gelsin.

Çay-simit tartışması
* Bütçe görüşmelerinde simit hesabı tartışması yaşandı. İyi bir hesap adamı olduğunu bildiğim dost İlhan Kesici, simit hesabını doğru yapmamakla suçlandı. Mesele simit değil dostlar, ülkeyi yönetmeye talip olanların ülke vatandaşlarını, vatandaş gibi görmede zorlanıyor olmaları.

Asgari ücret ana muhalefete göre 546 lira, iktidar 547 lira olduğunu söyleyerek ana muhalefeti köşeye sıkıştırıyor; asgari ücret alan çalışanlara her gün, beş kişilik ailesi ile birlikte çay ve simitle yaşayabileceğini öğütler bir eda içinde, simit paraları karşılaştırılıyor. İktidar, "Biz simidi ‘Laila'dan almıyoruz, paraları oralarda yemiyoruz" diyor ama muhalefete göre de iktidara göre de simit Ankara'da elli kuruş, çayın fiyatında sıkıntı var. İktidar vatandaşın nabzını iyi tutmuş; "Hesabı bayat simitten yaparsak" diyor "elde kalmış simitlerin dört tanesi akşamları bir liraya satılıyor, onu alıp yesinler." Tartışmadan çıkan tek sonuç, insanca yaşamak yerine bayat simit ve çay ile ömrünüzü geçirme öğüdü oluyor. Yani bizi yönetenler bizim için böyle düşünüyorlar, aklınızın bir yerinde kalsın derim.

'BTC zarar ediyor' itirafı
* Asıl sıkı haber yine petrolden geldi. Benim de sık sık gündeme getirdiğim, petrol geçiş yolu olmakla para kazanılmaz düşüncesini teyit eder bir gelişme; yıllarca mücadele edip, yüzyılın projesi olarak necip milletimize anlatılan, onların da pek sevindiği "Bakû-Tiflis-Ceyhan" boru hattı var ya, içinden bir hayli ham petrol geçmesine karşın BOTAŞ yetkilileri itiraf etmişler ki "boru hattı zarar ediyor." Meclis KİT Komisyonu'nda gizli oturumda konuşulmuş, öyle anlaşmalar yapılmış ki petrol taşımak için, bizden geçen bölümüne bir milyar yedi yüz milyon dolar yatırdığımız boru hattı, 2006 yılı temmuzundan 2009 Temmuzu'na kadar olan üç yıllık sürede dokuz yüz milyon dolar kazanmayı beklerken sadece 380 milyon dolar taşıma ve vergi geliri elde edilebilmiş. BOTAŞ'ın bu işi yapan şirketi her nedense vergi cennetinde "Jersey Adaları"ndaymış. Şirketin masrafları gelirinden düşüldüğünde üç yıllık net zararı da 210 (iki yüz on) milyon dolar olmuş. Mevcut anlaşmalar ile de bu işin kâr etmesi mümkün gözükmüyormuş. Haydi sağlık olsun deyip geçelim diğer habere.

* Üniversitede yapılan televizyon programında, Afrika'nın Cibuti'sinden eğitim için Türkiye'ye gelmiş siyahi öğrenci, çok düzgün bir Türkçe ile soruyor: "Ben, 2005 yılından bugüne Türkiye'de üniversitede okuyorum. İlk öğrendiğim kelimelerden biri ‘darbe'ydi. O günden beri darbe gelecek diyorlar, gelmiyor. Ne zaman gelecek bu darbe?" Halimizi iyi özetliyor değil mi?
Evet bir başkadır bizim memleketimiz sevgili dostlar.
Kalın sağlıcakla. Haftaya: Kimin Eli Kimin Cebinde.

Bülent Ünal - Referans
Yayın Tarihi : 10 Ocak 2010 Pazar 19:37:23


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?