TÜİK Başkanı Ömer Toprak, 'Eskiden otobüsle seçmen yaratanlar şimdi de teknolojiyi öğrendi' sözleriyle rakamlara neden güvenilemeyeceğini ortaya koyuyor. Geçmişte otobüsle seçmen yaratanlar, bugün ölülere seçim kâğıdı çıkarabiliyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Başkanvekili Ömer Toprak ile yaptığımız ve pazartesi günü yayımlanan söyleşi tartışma yarattı. Kurumda son yıllarda yaşanan değişimi konuşmak için bir araya geldiğimiz Toprak'ın uzun bir süredir tartışılan 6 milyon yeni seçmene ilişkin sözleri gerçekten ilginçti.
Eleştirileri yanıtlarken verdiği geçmişe yönelik bilgiler, bugüne kadar yaşanan rakamlara güvensizliğin hiç de boş olmadığını gösteriyordu. Tekrar hatırlatayım: Toprak, TÜİK'in seçmen sayılarını belirlemede sorumluluğunun sadece İçişleri Bakanlığı'ndan aldığı TC kimlik numaraları ile kendilerinin yaptırdığı adrese dayalı kayıt sonuçlarının zincirlerini birbirine bağlamak olarak açıklıyor ve asıl geçmiş yıllardaki rakamların şaibeli olduğunu savunuyordu.
Toprak, önceki gün konuşmasında kelimelerin yerinin değiştirildiğini, bu nedenle de anlamının kaybolduğunu açıkladı. Kaset çözümü dün internet sitemizde yer aldı. Söyleşiyi yapan kişilerden biri olarak ben de bir açıklama yapmakta fayda görüyorum.
Öncelikle söyleşiyi "Ekonomide giderek önemi artan rakamlar nasıl belirleniyor, TÜİK'te yeni sistemler var mı?" gibi sorulara yanıt aramak üzere talep ettik. TÜİK Başkanvekili de Bakanlıklar'daki binada editör arkadaşım Şebnem Turhan'la birlikte bizi kabul etti. Yıllar öncesinin bir istatistik çalışanı olarak kurumdaki değişimi daha kapısından girerken hissettim.
TÜİK'te sistem değişimi
1992'de açılan sınavı birinci olarak kazanarak TÜİK'e en alt kademeden giren ve 17 yıldır kurumda uzmanlaşan Toprak'la son derece sıcak gerçekleşen görüşmemizde de sistemdeki değişimi öğrendik. Öncelikle hakkını teslim etmek lazım Toprak, konusuna hakim ve kendine güvenen genç bir bürokrat.
Vaktimiz sınırlıydı. Çünkü Toprak aynı gün Ankaralı meslektaşlarımıza periyodik olarak yapılan "istatistik okur yazarlığı" toplantısına katılacaktı.
Konuşmamız boyunca Türkiye'de istatistik rakamlarını okuma kültürünün henüz yerleşmediğini, güvensizliğin her alanda yaşandığını anlattı. Bu güvensizliği nasıl gidereceğine ilişkin çalışmalarını sıraladı. Kurumu şeffaflaştırmak için bu tür toplantılar düzenlediğini, ayrıca iş dünyası ve sivil toplum kuruluşlarından da bir İstatistik Konseyi oluşturduğunu anlattı.
Ve sorduğumuz her soruyu da hiç çekinmeden, gayet açık yüreklilikle yanıtladı. Verilerin sağlıklı ve güvenilir olması için işe sahadan başladıklarını, anketörleri denetlemek için Avrupa Birliği'nin (AB) de desteğiyle kalite kontrol birimi kurduklarını anlattı. Daha sonra bu birimi ilgili bürokratla gezmemizi sağladı.
Toprak, anketörlerin geçici vasıfsız çalışanlar yerine teknik personelden oluşması için gösterdiği özeni, hesaplama yöntemlerinde Avrupa ve dünya standartlarını hedefleyen bir yaklaşım içinde bulunduklarını anlattı. Hata yaptıklarında bu hatayı kabullenecek kadar erdemli davrandıklarını söyleyen Toprak, biraz da kızgınlıkla seçmen sayısına ilişkin yorumlar yapınca doğal olarak işin rengi de değişti.
Ölülere seçim kâğıdı
Toprak, aslında geçmişin tartışılması gerektiğine işaret ederken "Eskiden otobüsle seçmen yaratanlar şimdi de teknolojiyi öğrendi" deyince kendi kurumunda olmasa da sisteme, isteyen herkesin dışarıdan müdahale edebileceğini açıklamış oldu. Ve ne yazık ki güvensizlikten yakınan Toprak, rakamlara neden güvenilemeyeceğini bu sözlerle bir kez daha ortaya koydu.
Türkiye'de ne yazık ki siyaset her şeyi manipüle edecek güce sahip. İktidar kimdeyse istediğini batırıyor, istediğini ihya ediyor. Bunu değiştirmek için gelen her parti de bu sisteme uyum sağlıyor...
Türkiye'nin sözde demokrasi tarihi bu örneklerden oluşuyor. Sistem yolsuzluk, usulsüzlük üretiyor. Bu yüzden bir bürokrat olarak Toprak ne kadar iyi niyetli olursa olsun, o gün otobüslerle seçmen yaratanlar bugün de ölülere seçim kâğıdı çıkarabiliyor.
Toprak'ın söyledikleri bu yüzden önemlidir. Rakamlar da Türkiye'de bu yüzden inandırıcı değildir!
İş dünyasından AKUT'a destek gecesi
Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı için sahneye çıkan iş dünyası bu kez de bir sivil toplum örgütüne omuz vermeye hazırlanıyor. Suzan Sabancı Dinçer, Feyyaz Berker, Ahmet Kocabıyık ve Çiğdem Simavi'nin hamiliğinde düzenlenecek gece için Cem Hakko, Jeff Hakko, Serra Tokar, Evin Şaşmaz gibi isimler harekete geçti. 26 Mart gecesi iş dünyası İstanbul depreminde 220 insanı göçük altından kurtaran Arama Kurtarma Derneği'ne (AKUT) destek gecesi düzenleyecek.
17 Ağustos depreminde hafızalara "Sesimi duyan var mı" sözleriyle yerleşen AKUT'un kurucusu Nasuh Mahruki ve başkan yardımcısı Cüneyt Koparan, yapılacak etkinliği anlatmak için gazeteye geldi.
AKUT, 1990'lı yıllarda doğa sporlarının yaygınlaşmasıyla mahsur kalanları ya da kaybolanları kurtarmak amacıyla bir grup dağcı tarafından kurulmuş bir sivil toplum örgütü. Adana-Ceyhan depremiyle kamuoyunun tanımaya başladığı AKUT, İstanbul depreminde ise 1000'e yakın gönüllüsüyle Türkiye'de gerçek anlamda bir sivil toplum örgütlenmesinin fitilini ateşlemişti.
18 bölgede 800 üyesi var
AKUT'u bir grup arkadaşı ile 1996'da kuran Mahruki, bugün depremlerden sellere, dağ kazalarından çığa kadar birçok felakete karşı uzmanlaştıklarını
anlatıyor. AKUT'un 18 bölgede 800 üyesi bulunduğunu ve bugüne kadar 748 kişinin hayatını kurtardığını söyleyen Mahruki, AKUT'un Türkiye'nin en güvenilir sivil toplum kuruluşu seçildiğini, yurtdışındaki faaliyetleriyle barış ödülü aldığını hatırlatıyor.
Uzun zamandır basında pek görünmeyen Mahruki, deprem sonrası yaşadıkları karalamaların, iddiaların açıklığa kavuşması için de bu süre içinde bir kitap yazmış. "Vatan lafla değil, eylemle sevilir" başlığını verdiği kitapta anlatılanlar ise Türkiye'de sıkça söylenen "Hiçbir başarı cezasız kalmaz" özdeyişini kanıtlıyor adeta.
Araç-gereçler yenilenecek
Bu sıkıntılara rağmen 10 yıldır durmak bilmeden çalıştıklarını söylüyor Mahruki. "Artık bir avuç gençten ileri gittik. Uzmanlaştık. Daha fazla desteğe ihtiyacımız var. İş dünyasına 'Küçük bir destekle siz de hayat kurtarabilirsiniz' diyoruz" diye devam ediyor.
Bunun için de ilk kez iş dünyasından destek istemişler. Gecenin amacı AKUT'un ihtiyacı olan araç ve gereçleri alabilecek kaynağa kavuşmak. "İlk yıllarda topladığımız bağışlarla aldığımız araçlar eskidi. Maliyetli olmaya başladı. Yenilememiz gerek" diyor.
Bu arada Mahruki'ye beklenen depreme ilişkin görüşlerini soruyorum: "İstanbul ne yazık ki depreme hazır değil. Yüzde 80'i kaçak olan bir kent nasıl hazır olabilir ki? Biz depreme karşı bilinçlendirmek için hazırlık eğitimleri vermeye devam ediyoruz. Fabrikalara acil durum eğitimleri veriyoruz.