14
Nisan
2025
Pazertesi
GÜNCEL

İSVİÇRELİLERİ EN İYİ İZMİRLİLER ANLAR

Yeniçeriler, mehteranın komutlarıyla iki ileri bir geri ilerliyor. Baştan aşağı zırhla donanmış iki savaşçı ellerindeki kılıçlarıyla mehterana uyuyor. Bu fotoğraf, bir anlamda İsviçre'deki minare krizini özetliyor.

Fotoğraf, minarelerin yasaklanmasıyla sonuçlanan krizin temelini atan Olten kasabasındaki caminin minare açılışından. Aslında kriz, Türklerin yoğunluklu olarak yaşadığı Olten'de dört yıl önce başlamış. Kasabadaki camiye minare dikilmesi kararı mahkemeye taşınırken 4 yılın sonunda dava sürecinden zaferle çıkan Türkler, geçen ocak ayında 6 metre yüksekliğindeki Türkiye'den getirtilen minareyi camiye monte etmiş.

Yeniçerili minare açılışı
Resmi açılış ise 6 ay sonra haziran ayında olmuş. Fakat açılış fotoğraflarına bakıldığında dört yıllık haklı mücadelelerinin sonunda Türklerin yaptığı gösterinin de en hafif deyişle "abartılı" olduğunu söylemek mümkün. Gerçi yurtdışında yaşayan insanların, kendi ülkelerine ve geleneklerine daha duygusal yaklaştığı düşünülürse İsviçre'de "öteki" olmanın sıkıntısını yaşayan Türklerin gösterisi anlayışla karşılanabilir. Ama aynı durum başka bir açıdan da düşünülebilir.
"Öteki" olmanın gittikçe zorlaştığı bir dönemdeyiz. İşin daha da kötüsü, aynı zamanda herkesin kendisini "öteki" olarak hissetmeye de başladığı bir zamanda oluşumuz.

İsviçre'de minarelerin yasaklanması, İsviçre Halk Partisi'nin yoğun popülist çabalarıyla gerçekleşti. Çıkan sonucun, karşı kültürü yeterince tanımayan, farklı olanı tehlikeli olarak kabul eden, bu yönüyle oryantalist bir bakış açısını temsil eden bir anlayışın ürünü olduğu pekâlâ söylenebilir. Ama minare açılışındaki gibi gösterilerin de Avrupa'da çerçevesi yarı cehaletle çizilmiş Doğulu imgesini tekrar anımsattığı, bu bakımdan "Batılı" korkuları beslediği iddia edilebilir.

Minare yasağı, bir bakıma Batı'da nesilden nesile aktarılan "tehlikeli", "barbar" Doğulu imgenin yansımalarını taşıyor. İbadet özgürlüğü gibi özlük haklarına ilişkin bir sorundan hukuki bir zafer çıkartan Türklerin, bunu bir fetih gibi kutlamasıysa ancak bu imgeyi beslemeye yarıyor.

Yani, İsviçrelilerin oryantalist yaklaşımı ile Türkler açısından Batı'ya karşı bir mücadeleye dönüşen oksidentalist minare töreni özünde aynı kapıya çıkıyor. Birbirini anlamayı reddeden bu yaklaşımlar, gittikçe keskinleşerek, azınlığı da çoğunluğu da "öteki"leştiriyor.

İzmir'in yasak minareleri
İsviçre'deki bu fotoğraflar ister istemez aklıma kısa süre önce İzmir'de yaşananları getirdi. Bu fotoğrafla DTP konvoyunu taşlayanların fotoğrafları arasında bir benzerlik var.

İzmir'deki olayların ardından neredeyse bütün ulusal gazeteler "İzmir'de neler oluyor" başlıklı yazı dizileri yaptı. Bazıları İzmir'i toptan faşist ilan etmeye kadar zorlarken Hasan Tahsin'i anıp yeni bir "şanlı mücadeleye" atıfta bulunanlar da oldu. Basının simge fotoğrafı ise şüphesiz ki elinde kocaman bir taş tutan genç sarışın kadınınkiydi.

Mensur Akgün, Referans'ta o fotoğraftan yola çıkarak modernle-bağnazlığa ilişkin çok güzel bir portre yazdı. İşte o fotoğrafın İsviçre'deki minare yasağıyla büyük bir benzerlik taşıdığını düşünüyorum.

Her ikisinde de "öteki"nden hazzetmeyen, farklılığa tahammül edemeyen bir portreyi görüyoruz. Dahası farklılığa tahammülsüzlüğün giderek öfkeye dönüşen bir keskinleşmeyi de beraberinde getirdiğine şahit oluyoruz.

Ama benzerlik bununla sınırlı kalmıyor. "Ötekileştirilenler" de diğerlerini anlamak istemiyor. Tıpkı İsviçre'deki Türklerin minare açılışındaki gibi, baştan olması gereken haklar elde edilirken bir fetih sevinci ortaya çıkıyor. Bu da herkesin dilinden bir temenniymişçesine çıkan "normalleşmeyi" engellerken "öteki"leri daha da uzaklaştırıyor. Sonuçta, İsviçre'de, İzmir'de ya da Diyarbakır'da "ötekiler" açısından durum değişmiyor.

Gökçe Aytulu - Referans
Yayın Tarihi : 5 Aralık 2009 Cumartesi 20:51:46


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?