Bu yılki Nevruz kutlamaları DTP için bir milat niteliğindeydi. Gelecek yıl yapılacak yerel seçimlerde bölge halkının desteğini almaya çalışan DTP, alanlarda umduğunu bulamadı. Özellikle Diyarbakır’daki kutlamalar DTP için bir hayal kırıklığıydı.
Demokratik Toplum Partisi’nden (DTP) önemli bir isim, kutlamalardan iki gün önce bu yılki Nevruz etkinliklerinin kendileri için ne kadar önemli olduğunu şöyle anlatıyordu: “Bu sefer farklı olacak. Var olma ya da yok olma Nevruz’u bu. Nevruz’da kendimizi göstereceğiz. Sonra bekleyeceğiz. Duruma göre A ya da B planını devreye sokacağız.” AK Parti hükümetinin bölgeye yönelik açılımları şüphesiz en fazla DTP’yi ilgilendiriyor. Mart 2009’da yapılacak seçimlerde mevcut belediyeleri kaptırma korkusu yaşayan DTP için parti sempatizanlarını istim üzerinde tutmak çok önemli. Bu yüzden Nevruz gibi bölge halkının geniş katılımıyla kutlanan törenler DTP için bir nevi parti propagandası anlamına geliyor.
DTP’nin önemli isminin A ve B planından kastı da bu zaten. AK Parti’nin atacağı her adıma karşı kendi politik stratejilerini hayata geçirmek. Eğer bölgeye yönelik açılımlar “olumlu” bir seyir izlerse A planı devreye sokulacak, ortaya atılan siyasi söylem bol miktarda “barış” ve “uzlaşma” gibi kavramlarla doldurulacak. Aynı yetkiliye göre B planı, karamsar bir tabloya göre şekillenecek. Yani bölgeye kaosun hâkim olması durumunda DTP de bu yeni tabloya göre hareket edecek. Bu yılki Nevruz gösterileri B planı hakkında kısmen ipucu veriyor aslında. Meydanda toplanan kalabalığa seslenen eski Demokrasi Partisi (DEP) Milletvekili Leyla Zana’ya bakılırsa bölgede yaşanan sorunun çözüm adresi belli: “Eğer dağdakiler aranızda olmazsa çözüm de olmaz.”
Nevruz için toplanan kitlenin bu sözlere, “PKK halktır, halk da burada” sloganıyla karşılık vermesi, ardından Zana’nın “İnanıyorum ki sizin bu iradeniz olursa onu (Öcalan) 2010’da aranıza getirir.” demesi, DTP’nin bir anlamda gemileri yaktığını gösteriyor. Zana’nın bu sözleri şüphesiz Kürt siyasi hareketinin bundan sonra takip edeceği yeni politik çizgiyi ortaya koyması bakımından hayli önemli. Öteden beri söz konusu çizgi dağda Türk Güvenlik Güçleri’ne karşı silahlı mücadele veren militanlar için genel af talebinde bulunuyor. Ayrıca örgütün elebaşısı Abdullah Öcalan’ın önce İmralı dışına çıkarılmasını, sonra da serbest bırakılmasını istiyor. Bu iki talep yerine getirilmediği müddetçe bölgenin huzur ve istikrarı adına önerilecek her türlü paketi baştan reddedeceklerini dile getiriyorlar. Bu konuda verilebilecek en güzel örnek Zana’nın Kürtçe TV istemediklerini söylemesi. “Kürtlere ait 10 televizyon kanalı zaten var.” sözleriyle Zana, hükümetin Kürtçe televizyon projesini eleştiriyor. Önceden kurgulanmış bu sözlerle DTP, bölge halkının umudu olabilecek açılımlara daha baştan sırt çevireceğini gösteriyor.
DTP’nin bundan sonra izleyeceği stratejinin işaretleri meydanlara da yansımış durumda. Meydanları izleyenlere göre bu seneki Nevruz PKK’nın değil DTP’nin idi. Geçmiş yıllarda yapılan kutlamalarda PKK vurgusu çok daha belirgin iken bu sene bazı poster ve atılan birkaç slogan dışında PKK neredeyse ortalıkta görünmedi. Ancak bu demek değil ki meydanlarda siyasi sloganlar atılmadı, politik mesajlar verilmedi. Hükümet eleştirildi, bölge halkının siyasi geleceğine dair hamasi konuşmalar yapıldı. Ama bunlar kitleleri yeterince tatmin etmedi. Onlar da yöresel müzik yapan grupların şarkılarıyla coşup eğlenmeyi tercih ettiler.
Peki bunun sebebi AK Parti’nin bölgede atağa geçmesi mi yoksa DTP’nin pozitif siyaset geliştirememesi mi? Geçtiğimiz aylarda Diyarbakır’da meydana gelen patlama ile DTP’nin son zamanlarda tutturduğu “Kemalist ve laik söylem” parti tabanında ciddi bir kopuş meydana getirmiş durumda. Zira bölge halkı günümüze kadar eleştirdikleri Kemalizm’le anılmayı kabul etmiyorlar. Halbuki DTP’nin bu yıl Nevruz’daki amacı, ulusalcıların Cumhuriyet mitingleri gibi büyük bir kalabalığı Diyarbakır’da toplayarak gövde gösterisi yapmaktı. Böylece tabanla arasındaki buzları eritmek adına nevruz onlar için bir milat olacaktı. Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı. Hedeflenen bir milyon kişi yerine alana sadece 150 bin kadar kişi gelebildi. Bu manzara yerel seçimler öncesi DTP’lilerin gözünü korkuttu. DTP Mardin Milletvekili Ahmet Türk’ün, “Yerel seçimler bizim için çok önemlidir. Kimliğinize sahip çıkıp çıkmadığınızı seçim sonuçları gösterecek.” sözleri bu endişeyi açığa çıkarmış oldu.
2005 yılında Diyarbakır’da yapılan kutlamalarda, DTP’nin temsil ettiği siyasi çizgi Öcalan tarafından ortaya atılan “Demokratik Konfederalizm” tezini meydanlarda halkla paylaşmıştı. Ancak bu sene benzer bir süreç yaşanmadı. Onun yerine “Ekolojik Demokrasi”, “Halkların Kardeşliği” gibi klasik söylemler tercih edildi. Geçen yılki kutlamalarda Leyla Zana Kuzey Iraklı Kürtleri övmüştü. Ancak DTP Barzani ve Talabani gibi liderleri benimseme projesini bir süre sonra rafa kaldırmıştı. DTP’nin ve PKK’nın yeni geliştirdiği “Demokratik Özerklik” konusu meydandakilerin kafasını karıştırmaktan başka bir işe yaramadı. Nitekim görüştüğümüz çoğu kişi bu yeni tezle neyin kastedildiğini anlamadığını söyledi.
Bu yıl Diyarbakır’da bir “ilk” de yaşandı. Kuzey Irak’taki PKK hedeflerine yönelik hava ve kara harekâtı bölgedeki gerginliği artırdığından güvenlik güçleri ciddi önlemler aldı. Bunlardan biri de Nevruz için seçilen alandı. DTP’nin, her yıl Nevruz’un kutlandığı Fuar Alanı yerine Bağlar ilçesine yakın boş bir araziyi talep etmesi ortamı biraz gerdi. Hatta DTP’liler bir duyuru ile mahalle arasında Nevruz’un kutlanması talimatı vereceklerini bile söylediler. Bunun üzerine valilik, DTP’nin yeni Nevruz alanı talebini kabul etti. Böylece Türkiye’de ilk defa sadece Nevruz kutlamaları için resmî bir alan belirlenmiş oldu.
Nevruz için çevre il ve ilçelerden gelenler için DTP özel otobüsler ve minibüsler tahsis etti. Alanda PKK’nın yeni şehir yapılanmalarından oluşan grupları vardı. Ezilenlerin Sosyalist Platformu’na ait çok sayıda flama ve bayrağın alanda bulunması dikkat çekti. Operasyonlarda öldürülen PKK’lılar için saygı duruşunda bulunulması, hükümet ve Başbakan Erdoğan’ı hedef alan sloganlar atılması gözlerden kaçmadı. Ancak her yıl Nevruz’a akın eden binlerce yabancıdan bu yıl eser yoktu. Bu durum şüphesiz AB’nin PKK’yı terör örgütü ilan etmesiyle yakından ilgiliydi. Nevruz’a gelen yabancıların sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar azdı. Yabancı resmî görevliler ise bu yıl ortalıkta gözükmedi.
NEVRUZ ATEŞİ
Diyarbakır’daki kutlamalarda dikkat çeken bir diğer ayrıntı ise meydanı dolduran insanlarda görülen yorgunluk emareleriydi. Organize olamayan ve gelişigüzel hareket eden bu kitle daha baskındı meydanda. Partinin görevlendirdiği birkaç küçük grup dışında söz konusu geniş kitle ne atılan sloganlara iştirak etti ne de pankart açtı. Muhtemel bir kargaşada devreye girmeleri için DTP’nin görevlendirdiği gençlerin “şalu-şepik” denilen yöresel kıyafetler giymesi hayli ilginçti. İlginçti, çünkü gençler bu kıyafetlerin altına PKK teröristleriyle birlikte anılan “Mekap” marka ayakkabılar giymişti. Sadece görevliler değil, protokolü doldurun bütün DTP’lilerin de aynı kıyafeti giymesi değişik bir manzara oluşturdu.
KAYIP ÇOCUKLAR NEVRUZ’U
Nevruz siyasi şovdan ziyade bir şenlik aslında. Kimi aileler bu Nevruz’da piknik yaptılar. Boş arazide analar yemek hazırladı, çocuklar da neşeli oyunlar oynadı. Ancak o kalabalıkta kimi çocuklar kayboldu. Kutlamaları organize edenler, kaybolan çocukları ailelerine en kısa zamanda ulaştırmak amacıyla bir çadır kurdular. Annesini babasını kaybeden çocuklar görevliler tarafından bu çadırda ailelerine teslim edildi. Gün boyunca 100 kadar çocuğun yolu bu çadıra düştü. Küçük Feride’nin şu feryadı bu yılki nevruzu özetler nitelikte: “Evde oynuyordum. Beni niye getirdiler ki buraya? Annemi istiyorum. Beni anneme götürün.”