Ergenekon "boş iddia" değilmiş
bir evde bir sandık dolusu el bombası olduğu ihbarıyla başlayan Ergenekon soruşturması, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin iddianameyi kabul etmesiyle davaya dönüştü.
Mahkemenin iddianamede belirtilen olayların yeterince delillendirildiğine kanaat getirerek dava açılmasına karar vermesi yapılan soruşturmadan bir şey çıkmayacağı yönündeki eleştirileri de boşa çıkarmış oldu. 12 Haziran 2007 tarihinde Şevki Yiğit isimli şahsın ihbarıyla ele geçirilen bombaların sahibi olduğunu kabul eden ve iddianamede 1 No'lu Sanık olarak yer alan emekli astsubay Oktay Yıldırım'ın ifadelerinden yola çıkan savcılık her bir aşamada çemberi genişletti.
5 dalga halinde gerçekleştirilen gözaltına alma ve aramalarla birlikte sanık sayısı 86'ya ulaşırken, örgüt de en aşağıdan yukarı doğru ortaya çıkarıldı. İddianamenin açıklanmasıyla birlikte Ergenekon davasının bir özelliği de ortaya çıktı.
İddianamede Danıştay saldırısında ölen Danıştay 2. Dairesi Üyesi Hakim Mustafa Yücel Özbilgin sanıklar tarafından gerçekleştirilen eylem sonucu hayatını kaybeden "Maktül" sıfatıyla, aynı saldırıda yaralanan Mustafa Birden, Ayla Gönenç, Ayfer Özdemir ve Ahmet Çobanoğlu da "Mağdur" sıfatıyla yer aldı.
İddianamede soruşturmayı yürüten savcılar edindikleri kanaati şöyle ifade etti: "Soruşturmaya 12 Haziran 2007 tarihinde kollukça alınan bir telefon ihban üzerine başlanılmış, ihbar değerlendirilerek İstanbul Ümraniye ilçesindeki bir evde 27 adet el bombası ele geçirilmiş, el bombalan ile ilgisi tespit edilen kişiler yakalanmıştır. Yakalanan kişilerden bazılannın başta Cumhuriyet gazetesine atılan el bombalan ve Danıştay saldırısı olarak bilinen eylemler olmak üzere, daha önce meydana gelen bazı adli olay ve olay failleri ile de bağlantıların kurulması üzerine soruşturma genişletilmiştir.
Bu kapsamda iletişimin tespiti, dinlenilmesi ve kayda alınması, yeni bağlantılann tespit edilmesi ve bunlar üzerine yapılan yeni yakalama, arama işlemleri, aramalarda ele geçen doküman ve dijital verilerin incelenmesi, ilgili kişilerin ifade içerikleri, süreç içerisinde alınan ihbarlar, tanık ve gizli tanık ifadeleri üzerine elde edilen yeni deliller, ilgili kurumlar ile yapılan yazışmalar ve tüm bunların analizi ile devam ettirilmiştir.
Soruşturmada, Emniyet Genel Müdürlüğünün her yıl güncellenen terör örgütleri listesinde yer almayan, örgütlenme biçimi, amacı ve faaliyetleri açısından bilinen terör örgütlerinden önemli farklılıklar gösteren, daha önce bir ceza davasına konu olmamış Ergenekon isimli terör örgütüne ulaşılmıştır.
Türk tarihine ait önemli bir kavram ve bilinen Türk destanının da adı olan Ergenekon ile terör örgütü kelimelerinin iddianamede yan yana getirilmesi Cumhuriyet Başsavcılığımızın tercihi olmayıp, sözü edilen örgütün ele geçen yazılı dokümanlarında "Ergenekon" olarak adlandırılmasının zorunlu bir sonucudur. Şimdi gözler 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin ilk duruşma tarihi olarak belirlediği 20 Ekim 2008 tarihine çevrildi.
Alparslan'ın motivasyonu
İddianamede Danıştay suikastı ve bazı ünlü kişilere yapılacak suikastlar için yapılan para tekliflerinin de dosyada delillendirildiği, suikast yaptıracakları kişilere 'Yakında darbe yapacağız cezaevinde fazla kalmazsın, hemen biz seni çıkarırız' gibi vaatlerde bulunduklarının anlaşıldığı yer aldı.
"Alparslan Arslan'ı da böyle bir ümitle suç işlemeye azmettirdikleri, bu konuda Arslan'a müebbet hapis cezası almasına rağmen halen çıkma ümidi olduğunu bu ümidinin kısa sürede gerçekeleşeceğini ifadesinde beyan etmesi de örgütün hem darbe amaçlarını hem de bu tür eylem ve suikastları rahatlıkla gerçekleştirebilecek deneyim ve birikime sahip olduğunu gösterdiği gibi, yeterli eleman araç ve gereç ile bilgi ve kapasiteye sahip olduğunu göstermektedir" denildi.
Hablemitoğlu'nda Küçük parmağı
Ergenekon davasında iddianameye yansıyan ve Ankara Sincan 2 No'lu F tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan Osman Yıldırım tanık olarak 12 Mart 2008 tarihinde verdiği ifadesinde Necip Hablemitoğlu'nun öldürülmesi konusunda şok iddialarda bulundu.
Küçük'ü 1993 yılından beri tanıdığını söyleyen Yıldırım 2002 Aralık ayı başında Veli Küçük, İbrahim Genç, Esen Türkyılmaz, Muzaffer Tekin'in kendilerine Hablemitoğlu'nu öldürmeleri için 1 milyon dolar teklif ettiklerini söyledi. Kendisinin Hablemitoğlu'nu tanımadığını söylediğini, kim olduğunu sorduğunda ise "Yazar olduğu ve öldürülmesi gerektiğini söylediklerini" anlatan Yıldırım, askeri cezaevinden yeni çıktığını, parasız olduğunu bildikleri için bu teklifi yaptıklarını düşündüğünü söyledi. Kendisinin kabul etmemesi üzerine Küçük'ün Osman Gürbüz'e dönerek, "Osman, bu iş yine sana düştü" dediğini daha sonralarını basından takip ettiğini belirtti.
Yıldırım Nargile Kulüp'te karşılaştığı Osman Gürbüz'ün kendisine yanında Esen Türkyılmaz'ın da olduğu halde, "Hablemitoğlu'nun parasını masalarda bitirdik" dediğini kaydetti. İddianamede ayrıca 9 No'lu gizli tanık da ifadesinde Hablemitoğlu cinayetinin talimatını Veli Küçük'ün verdiğini söylüyor.
Cumhuriyet için Tekin görevlendirdi
İddianameye göre, Cumhuriyet gazetesine yönelik bombalı saldırının talimatını örgüt içerisinde planlanan eylem ve suikastleri yerine getirten Muzaffer Tekin verdi. Muzaffer Tekin Cumhuriyet gazetesine atılan el bombalarını da Alparslar Aslan'a 30 Nisan 2006 tarihinde Ataşehir'de bizzat kendisi verdi. Tekin Ataşehir Migros'un önünde buluştuktan sonra gittikleri bir villada Arslan'a 3 bombasını verdi.
Tekin ile Arslan uzun yıllardır sıkı bir ilişki içerisindeydi. Arslan bir dönem, Tekin'in ortağı olduğu faktoring firmasının avukatlığını yaptı
Zirve Yayınevi katliamı da iddianamede
İddianamede, "Provokatif amaçlı eylemlere bakıldığında şu olaylar dikkat çekmektedir" denilerek Rahip Santoro Cinayeti, Cumhuriyet gazetesinin bombalanması, Danıştay saldırısı, Hrant Dink cinayetine işaret ediliyor. "Provokatif amaçlı eylemler arasında sayılan olaylar"ın ardından Zirve Yayınevi'ne saldırıyla ilgili olarak da iddianamede şöyle deniliyor: "Zirve Yayıncılık'a yönelik menfur saldırı meydana gelmiş ve 4 kişi hayatını kaybetmiştir. Şüpheliler, öldürdükleri kişilerin misyonerlik faaliyetleri içersinde olduklarını, Müslümanlığı kötülediklerini, bu yüzden öldürdüklerini beyan etmişlerdir. Bu olayda da olayın azmettiricisi ve planlayıcılarının yakalanan kişilerden ibaret olduğu görülmüştür."
Duyar cinayetinin planlayıcısı Küçük
Ergenekon iddianamesinden şok bilgiler çıkmaya devam ediyor.
İddianamede, "Nurişler çetesinin Mustafa Duyar'ı öldürmesi için halkı bir nedenlerinin olmadığı, açıkça aldıkları talimat gereği bu eylemi gerçekleştirdikleri, Uşak Cezaevi isyanı sırasında görüntülerden de Mustafa Duyar'ın öldürülmesi olayını Veli Küçük'ün talimatı ile yaptıkları diğer taraftan eylemin Mustafa Duyar'ın konuşma şüphesine binaen yapıldığı, dolayısıyla eylemi planlayan ve asıl azmettirici olduğu anlaşılan Veli Küçük'ün hem DHKP/C terör örgütü ile hemde Nurişler çetesiyle gerekli koordineyi sağladığı anlaşılmıştır." denildi.
ÖZDEMİR SABANCI SUKİASTININ SANIĞI MUSTAFA DUYAR
Sabancı Center'ın 25. katında 9 Ocak 1996 günü Sabancı Holding Yönetim Kurulu üyesi Özdemir Sabancı, Haluk Görgün ve Nilgün Hasefe susturucu takılmış tabancayla öldürüldü. Suikastı DHKPC üstlendi. Cinayetleri işlediği ileri sürülen Mustafa Duyar, İsmail Akkol ve Fehriye Erdal'ın, Sabancı Center'a giriş ve çıkış görüntüleri ortaya çıktı.
sabah gazetesi ve atv televizyonu son bir aydır akşam haberlerine ergonekona yer ayırmış durumda hatta başka habere yer kalmayacak şekilde 30 dakika sadece ergenekondan bahsediyor bahsederkende diğer televizyonların kullanduğı ifadelerle değil sanki suçlamayı yapan savcılık makamı gibi örneğin devlet televizyonu bile ergenokon iddanamesi derken atv direk ergenekon terör örgütü demekte atv nin bu gayretleri insanın aklına büyük şüpheler düşürmekte zira atv ninde kışkırtması ile 90 lı yılarda meydana gelen gazi olaylarını sorumlularından olan bu tv kanalı nerdeyse kendi suçlarını bile başkalarına yıkmaya uğraşıyor ayrıca ciddi itham suçları işlemektedir eğer iddanameler boş çıkarsa atv kanalı çok sayıda tazminat davası ile karşı karşıya kalabilir