Hürriyet gazetesinin tarih konularında uzman yazarı Murat Bardakçı, Bakan Atilla Koç'un Sakal-ı Şerif'i ayağına getirtmesini şöyle yorumladı:
İSTANBUL’da bugün başta Topkapı Sarayı olmak üzere çok sayıda camide, tekkede ve evlerde Sakal-ı Şerif mevcut bulunuyor.
Ama, İslámiyet’te ‘eşyanın kutsallığı’ diye bir kavram olmadığı için, Hazreti Muhammed’e ait olduğuna inanılan ‘lihye-i saadet’ denilen sakal telleri, hırkalar ve diğer eşyalar kutsal bir kimlik değil, ‘saygı gösterilen tarihi ve dini hatıralar’ olma özelliği taşıyorlar.
Topkapı Sarayı’nda bulunan ve yanlış olarak ‘kutsal emanetler’ diye isimlendirilen objeler, padişahların yaptırttığı altın ve gümüş mahfazalarda bohçalar içerisinde korundular ve padişahından sokaktaki sıradan insanına kadar asırlar boyunca hemen her Müslüman tarafından büyük saygı gördüler. Geçmişin en güçlü hükümdarları bile saraydaki yahut bir başka mekándaki sakal-ı şerifi veya bir diğer emaneti huzuruna getirtmedi; objelerin sahibine, yani Hazreti Muhammed’e gösterilen saygıdan dolayı, hep ‘ziyaretlerine’ gidildi.
Kültür ve Türizm Bakanı Atilla Koç’un Atatürk Havalimanı’nda bulunduğu sırada Eyüpsultan’daki Sakal-ı Şerif’i ayağına getirtmesi, işte bu yüzden konunun tarihteki ilk örneği olma özelliğini taşıyor.
Hiç hoş olmamış
ESKİ Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, Sakal-ı Şerif’in diğer kutsal emanetler gibi Hz. Muhammed’den intikal eden hatıralar olduğunu belirtti.
Yılmaz, şöyle konuştu:
‘Sayın Bakan’ın, Sakal-ı Şerif’i, yerinde görmesi, Peygamberimizin hatırasına hürmeten daha yerinde olurdu. Keşke bu kutsal emaneti ayağına kadar getirtmeseydi. O zaman daha şık olurdu. Hiç hoş olmamış. Çünkü bu peygamberimize ait bir hatıra. Peygamberimizin bir hırkası için servetini verecek insanlar var.’