1
Mayıs
2025
Perşembe
KÜLTÜR/SANAT

ABDULLAH GÜL, AHLAT VE MALAZGİRT'İ HİMAYESİNE ALDI

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Bitlis ziyareti sırasında Ahlat ve Malazgirt'te bir dizi temasta bulundu. Gül'ün bu ziyareti 'Norşin' tartışmalarının gölgesinde kalsa da Ahlat ve Malazgirt'in kısa bir zaman içerisinde bölgenin cazibe merkezlerinden biri haline geleceği belirtiliyor.

Çünkü Cumhurbaşkanı, her iki ilçeyi de 'himayesine' alarak kültür ve turizm alanında dünyaya tanıtmayı planlıyor. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa İsen, projenin 2 yıl içerisinde tamamlanacağını, Ahlat ve çevresinin, tarihî ve doğal zenginlikleriyle hem yurtiçi hem de yurtdışından tercih edilen bir merkez haline geleceğini söylüyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ankara ve İstanbul'dan çok uzaklarda, bugün küçük ama 'anıt' bir kent. 8 asır önce nüfusunun 300 bine ulaştığı rivayet ediliyor. Buhara ve Belh ile birlikte "Kitabü'l İslam" unvanını alan üç kentten biri.

Kentin girişindeki mezarlık, en büyük Türk-İslam mezarlığı olarak kabul ediliyor. Bugüne kadar mezarlık içinde, kimileri insan boyunu geçen 8 bin mezar taşı tespit edildi. 1966 yılında başlayan kazılara bir dönem ara verilse de halen sürüyor; onlarca yıl daha sürecek gibi... Çünkü toprak bir 'tarih' saklıyor altında. Kazılar her an yeni bir sürprizi de ortaya çıkarıyor. Yakın bir geçmişte bölgede cami, hamam ve bir de Budist kenti bulundu.

Sanki Orta Asya'daki balballar ayağa kalkmış Anadolu'ya gelmiş; yeni bir kimlik kazanmış. Şehadet taşlarının üzerindeki kufi yazılar, ayetler ve bezemeler, hâlâ sağlam ve anıtsal özellikleriyle 10 asır gerilere götürüyor görenleri.

Sultan Alparslan, 1071 yılında Türklere Anadolu'nun kapılarını açan Malazgirt Savaşı sırasında bu kenti bir üs olarak kullanmış ve savaşı buradan yönetmiş.Burası, Ahlat... Burası, Ahlat Selçuklu Mezarlığı...

Bir dönem Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarlığı görevinde de bulunan Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa İsen, Türkiye'ye gelen yabancı konuklara, üç yeri mutlaka görmeleri önerisinde bulunuyor: Ahlat, Afrodisias antik kenti ve Çoruh vadisi. Ama maalesef, yöre insanının tanımıyla 'Van Denizi'nin kıyısında Ahlat da, Ahlat Selçuklu Mezarlığı da, hemen yanı başındaki Nemrut Krater Gölü gibi, tarihi Bitlis kenti gibi, hak ettiği ilgiyi yıllarca görememiş.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nemrut Krater Gölü, Van Gölü'nün 12 km uzağında. Ahlat ve Ahlat Selçuklu Mezarlığı gibi birçok 'en'e sahip. Burası, Türkiye'nin en büyük, dünyanın ise en büyük ikinci krater gölü. Nemrut Krater Dağı'nda dört göl daha bulunuyor. Buz gibi suların hemen yanı başındaki bir başka göl sıcacık. Dağın tepesinden hem Nemrut Krater Gölü'nü hem de Van Gölü'nü görebilmek mümkün. Yöre, kış sporları için oldukça elverişli.

Ahlat ve Nemrut gibi ilgi bekleyen Bitlis'e girerken, sanki uzaklardan bir ses kulaklarımıza, 'Bitlis'te beş minare'yi fısıldıyor. Tarihi fısıldıyor. Türkünün bir de acı bir hikâyesi var. Rus işgalinin ardından kent, yakılmış yıkılmıştır. Geri dönüp baktıklarında yüzlerce minarenin içinde yalnızca 5'i ayakta kalmıştır. Kente yakınlaştıkça türkünün sesi artar, siz de eşlik edersiniz:

"Bitlis'te beş minare (beri gel oğlan beri gel).

Yüreğim dolu yare (beri gel oğlan beri gel)."

Ahlat ve malazgirt, artık Çankaya'nın himayesinde

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Cumhurbaşkanı Gül, geçen hafta bölgeyi ziyaret etti. Cumhurbaşkanı, Ahlat ile birlikte tarihin dönüm noktalarından birine ev sahipliği yapan Malazgirt'i 'himayesine' alıyor. Ahlat gibi Malazgirt gibi önemli projelerin, bulundukları bölgenin imkanlarını aşan projeler olduklarına inanıyor. Bu nedenle daha büyük platformların bu tip projelere sahip çıkması gerektiği düşüncesinde.

Çankaya Köşkü, Ahlat ve Malazgirt'te yapılması gerekenlerin bir an önce hayata geçirilmesi için 'koordinatör rolü' üstlenecek. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri İsen, projenin 2 yıl içerisinde tamamlanacağını söylüyor. Ahlat ve çevresi, tarihî ve doğal zenginlikleriyle hem yurtiçi hem de yurtdışından tercih edilen bir merkez haline gelecek. Ahlat Selçuklu Mezarlığı, halen UNESCO Dünya Kültürel ve Doğal Miras Türkiye geçici listesinde yer alıyor.

Mezar taşları, tarihi anlatıyor

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Evliya Çelebi, eski tarihçilerin Ahlat'a 'Oğuz taifesi şehri' dediklerini yazar. Bizanslılar Khlat; Ermeniler Hlat; Süryaniler Khalat, Kelath, Khelath, Khılat; Araplar Halat ve hılat; İranlılar ve Türkler ise, Ahlat şeklinde telaffuz etmiş. Hılat veya Halat kelimeleri Araplar tarafından 'karışık' manasında kullanılmış. Araplar arasında, 'karışık insan topluluğu' manasında; "ahlatun mine'n-nas" sözü meşhurdur.

Ahlat'a, Abbasi, Bizans, Kürt Mervani, Türkmen Büyük Selçuklu, Dilmaçoğulları, Ahlatşahlar, Türk ve Kürt Eyyubiler, Türk-Kıpçak Harzemliler, Anadolu Selçukluları, Müslüman Moğol İlhanlılar, İranlı Fars Celayirliler, Şii Türkmen Karakoyunlular, Sünni Türkmen Akkoyunlular, Şii Türkmen Safeviler ve Osmanlı İmparatorluğu hakim olmuş.

Ahlat'taki mezar taşları, kentin, döneminin nasıl bir kültür ve bilim merkezi olduğunu anlatıyor. Taşlardan birinin üzerinde 'Sanatkârı: İbni Kasım' yazıyor. Merhum Eminüd din Ömer b. Mes'ud el-Hamami. Ölüm tarihi: 1223. Din alimlerinin yanı sıra, kadılar, kumandanlar, matematikçiler, hekimler defnedilmiş.

Ahlat'ta 19 tane kümbet var. Bunların dört tanesinin adı var kendisi yok. Ahlat'ta 12 tane silindir gövdeli kümbet bulunuyor. İki katlı olarak inşa edilmişler. Mezar, zemin katta. Üst kat ise ibadet yeri. Bunlardan biri de Emir Bayındır Kümbeti. Meydanlık Mezarlığı'nın kenarında. Kitabede, Hicri 886 (miladi 1481) yılı Ramazan ayında ölen Melik Bayındır Bey ibni Rüstem'in mezarı olduğu yazılı. Akkoyunlular dönemine ait bir yapı.

Ahlat'taki kümbetlerde genellikle 3-4 mezar bulunuyor. Kümbetlerin üzerindeki motifler ise; bir aileye, bir millete; şeyh, hacı, hocalara ait amblemler. Süs olarak ise en çok 'çark-ı felek' figürü kullanılmış. Yani dünyanan dönüşü simgelenmiş: Bahar gider-yaz gelir / Yaz gider-güz gelir/ Baba gider-oğul gelir...

Kaçak kazılar Ahlat'ı tehdit ediyor

Ahlat'taki kazılar, 1967-1992 yılları arasında Prof. Dr. Haluk Karamağaralı ve Prof. Dr. Beyhan Karamağaralı tarafından yapıldı. Kazıları, günümüzde kızları Doç. Dr. Nakış Karamağaralı sürdürüyor.

Kazı, tüm Ahlat'ı, Selçuklu mezarlığını kapsıyor. Mezarlar korunacak, restorasyonu yapılacak ve mezarlığın çevre düzenlemesi de tamamlanacak. Bir de karşılama merkezi inşa edilecek. 8 ayrı kaya yerleşiminin tespiti, belgelemesi ve arşivlenmesi işleri de yapılıyor. Eski Ahlat şehri yerleşimleri ile kaya yerleşimlerini yer altından birbirine bağlayan geçitler, tüneller ve su kanallarının tespiti yapılacak, yer altı haritaları çıkarılacak. Ahlat, su yolları açısından en zengin tarihî kentlerden biri. Projenin bu bölümü İtalya'dan gelen uzman bir ekip gerçekleştiriyor.

Nakış Karamağaralı'nın verdigi bilgilere göre, kazı ve sonrasındaki koruma ve restorasyon çalışmalarında en temel sorun, Kültür Bakanlığı'ndan ayrılan bütçenin yetersiz olması. Ahlat'taki kazılar 50 kilometrelik bir alanı kaplıyor. Karamağaralı, "Sponsora ihtiyacımız var." çağrısında bulunuyor. İkinci sorun, kazı alanlarının güvenliğinin sağlanamamış olması. Alan çok büyük olduğu için kontrolü kolay değil. Gündüz kazı ekibinin çalıştığı alanlar gece define avcıları tarafından kazılıyor, eserlere zararlar veriliyor. Karamağaralı, Ahlat Selçuklu Mezarlığı'nı gezerken eşlik ettiği Cumhurbaşkanı'na sorunları da aktardı.

Para bitti, kazılar durdu

Karamağaralı, Ahlat kazı alanından, sıcak ve üzücü bir haber de veriyor. Bakanlık 2009 yılı bütçesinden ayrılan pay aktarılamadığı için kazıları durdurmak zorunda kalmışlar. Benzer sıkıntı geçen sene de yaşanmış. 2008 bütçesinden ayrılan kaynağın bu seneye aktarılabilmesi sayesinde bu sene bir ay kazı yapabilmişlerdi.

Karamağaralı'nın bir de ilginç hikayesi var. Çocukluğunun yazları bu kentte geçen Nakış Karamağaralı, annesi ve babasının her zaman Ahlat için yaşadıklarını belirtirken, "Ahlat ile aramda bir gönül bağı oluştu. Havası, suyu, toprağa nüfuz etti." diyor.

 

ZAMAN- SÜLEYMAN KURT
Yayın Tarihi : 16 Ağustos 2009 Pazar 17:39:46


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?