29
Nisan
2025
Salı
KÜLTÜR/SANAT

TREND, DÖNDÜ YİNE ZEKİ MÜREN

Radyonun evin baş köşesine kurulduğu yıllardan gelen orijinal kayıtları üç albümde toplanıp yayınlanınca piyasaya bir Zeki Müren bereketi geldi. Eski plakların tozu alınıyor, son dönem şarkıları gözden geçiriliyor, ortalık Zeki Müren’le inliyor...

Tevellütü yetenler hatırlar: Radyoda bir dönem reklam kuşakları vardı. Radyonun tek güç olduğu, evlerin baş köşesine kurulduğu yıllardan söz ediyoruz. Program aralarında, önce şirketin cıngılı duyulur, ardından müzikli reklamlar, arada da şarkılar çalınırdı.

Reklamların dillendiği, gazete ve mecmua sayfalarından sesli mecraya aktığı dönem bu. Sonrasında televizyonun hayatımıza girmesiyle bu kuşaklara ilgi azaldı, reklam camiası aldı başını yürüdü ama kimi sesler hep kulağımızda kaldı. Bilen bilir, Edith Piaf’ın meşhur ‘Padam Padam’ı Karam yağları cıngılına dönüşmüştü o yıllarda: ‘Karam Karam Karam, Karam yağların iyisidir...’

Kemal Cündübeyoğlu tarafından 1959’da kurulan Band Reklam, camianın en prestijli şirketlerinden. Prime-time’ı kapmasından belli: Cumartesi 19.00, yıllarca zaptettiği saat. Zaptettiği deyişimize aldanmayın, hepi topu 15 dakikalık kuşaklar bunlar. Band’ın bu kuşağı kapmasının en önemli sebebi ise çalıştığı sanatçı. Programın adı ‘Zeki Müren’le Başbaşa’...

Band Reklam sunar
Şarkılar bu program için reklam ajansının stüdyolarında kaydedilmiş. Plak icrasından farklı kayıtlar bunlar: TRT standartlarına uydurulmuş, ince ince dokunmuş. Bu dokuma sadece eşlikteki ince sazda değil, sözlerde de kendini hissettiriyor.

Bir kere Zeki Müren, inanılmaz temiz bir Türkçe’yle vurguları tam yaparak, hecelerin üstüne basa basa okuyor şarkıları. Hatta bu satırların yazarı, Sadettin Öktenay’ın ‘Sevil de Sevme’ şarkısında geçen ‘İnan ki gençlik gül tende solar’ dizesinin yıllardır dinlediği gibi değil de ‘İnan ki gençlik gülden tez solar’ olduğunu bu kayıtlar sayesinde öğrendi!

Kayıtların bir özelliği, şarkılardan önce Müren’in kendi anoslarını kendisinin yapması. Zamanın oldukça tasarruflu kullanıldığı anonslar bunlar. Yine de besteci, makam ve güfteleri sunarken araya küçük sohbetler katmayı ihmal etmemiş. Bu sohbetlerin, Baki Süha Ediboğlu, Mesut Cemil, zaman zaman da Ümit Yaşar Oğuzcan gibi edebiyatçılarca yazılmış olması, değerini bir kat daha artırıyor.

Peki bu kayıtlara nasıl ulaştık? Yakın zamanda Artvizyon’un yayınladığı üç Zeki Müren albümüyle elbette! Kemal Cündübeyoğlu’nun kızı Gülgün Cündübeyoğlu, uzun uğraşlar sonucu 350 kadar şarkıyı ‘Zeki Müren’le Başbaşa’ başlıklı üç albümde topladı.

Bu albümlerin ilki aylar önce yayınlandı. Seri geçen hafta çıkan üçüncü albümle ‘şimdilik’ tamamlandı ama bir furyanın da tetikçisi oldu. Zeki Müren albümlerinin birden ilgi görmesi üzerine pek çok şirket ellerindeki kayıtları gözden geçirip allaya pullaya yeniden bastılar. Buna yazının sonunda geleceğiz. Şimdi Band Reklam için hazırlanan ‘Zeki Müren’le Başbaşa’ programına bağlanalım ve Altın Soylu’nun açılış anonsunun ardından sanatçımızın sesine kulak verelim: ‘Hayırlı akşamlar değerli dinleyicilerim. Nası’sınız efen’im? Dileğim hepinizin mutlu olmanızdır. Sağolunuz.’

Üç albümdeki şarkıları sayarsak boşa yer işgal ederiz. İyisi mi alınız, dinleyiniz. Zira ikisi şarkılardan biri türkülerden oluşan albümlerdeki yorumlar o kadar güzel ki, bilip hayranı olduğunuz Zeki Müren’i bile size yeniden sevdirmeye muktedir.

Türküler eski Rumeli ve İstanbul türküleri. Plaklarında pek seslendirmezdi Zeki Müren ama sahnede bol bol icra ederdi bunları. Kayıtlar da o sahne havasını evimize taşıyor.

Şeftali meselesi
Sahne havası demişken, TRT’nin yayınladığı bir CD’den söz edelim: ‘Zeki Müren’den Seçmeler’ adlı ve yukarıda andıklarımızla neredeyse eşzamanlı çıkan albüm, ‘Sanat Güneşi’nin TRT stüdyolarındaki canlı konser kayıtlarından derlenmiş. Müren, şarkıları icra etmekle kalmıyor, orkestrayla da şakalaşıyor. Bu arada ‘Entarisi Ala Benziyor’daki bala benzeyen şeftali denetime takılır korkusuyla ‘hoş sözler’e dönüşüyor ama ne gam!

Gelelim piyasadaki Zeki Müren bereketine... Esasen pek çok Zeki Müren kaydına kolaylıkla ulaşmak mümkün. Ancak ‘Zeki Müren’le Başbaşa’ serisinin ardından kimi eski albümler de tozlu raflardan çıkıp dinleyiciye ulaştı. Elenor Plak, ‘Sükse’ ve ‘Nazar Boncuğu’ albümlerini bir kutu içinde ve poster ilavesiyle bastı. 80’lerin başında, arabeske göz kırpmaya başladığı dönemde yapılmış bu albümlerin Müren diskografisinde yeri ayrı. Yavuz ise ‘Sorma’ ve ‘Gözlerin Doğuyor Gecelerime’ albümlerini tek kapak içinde piyasaya sürdü. ‘Zeki Müren Anısına...’ başlığını taşıyan ve ‘Ben Zeki Müren’in de yer aldığı bu kayıtlar, sanatçının son dönemini belgeliyor: Üslup ufaktan ağdalaşmış, günün moda şarkılarını okuyor ancak o oturaklı hava bozulmamış.

Bu iki albüm, yeni çıkanlar arasında dikkat çekenler. Bir de yıllardır farklı kapaklarla piyasaya sürülenler var. Neticede Zeki Müren ne yaparsa güzel yapacağı için her birini almak gerek. Ancak evde temiz ve güzel bir arşiv bulunsun derseniz, yazıda mevzubahis ettiğimiz yeni seri dışında Kalan Müzik tarafından yayınlanan üç albümü muhakkak öneririz.

Napoliten sürprizi
‘Bonus’lardan da söz edelim: ‘Mühür Gözlüm’ ve ‘Ali’yi Gördüm Ali’yi’nin Müren yorumlarını plaklardan biliyoruz ama üçüncü CD’den ’Yasemenler Solmadan Gel’ tam bir sürpriz. Shapiro Bernstein imzalı napoliten şarkı, bilmediğimiz bir Müren’i getiriyor karşımıza...
Zeki Müren hakkında edecek laf çok ama uzatmayalım. Dileğimiz ‘Zeki Müren’le Başbaşa’ serisine yeni albümler eklenmesi. Aslında bu, ‘Radyo Günleri’ başlıklı bir büyük serinin alt kolu. ‘Radyo Günleri’ dahilindeki bir diğer albüm, ‘Safiye Ayla’dan Şarkılar’ başlığını taşıyor ve yine Band Reklam stüdyosunda kaydedilen şarkılardan oluşuyor.

Bu albümün keyfi ayrı ama bizim gönlümüz Zeki Müren’de. Merve Erol, aylar önce bu sayfalarda yayınlanan bir yazısında şu ifadeyi kullanmıştı: “Ne zaman, nereden sesi gelse, ılık bir şeyler akıyor içimize şimdi.” Zeki Müren’in sesi yıllardır bir depoda bekleyen bantlardan bize ulaşıyor. İçimizi ısıtmak için. Buyurun, son sözü yine o söylesin: “Size doyum olmaz sevgili dinleyicilerim. Ama n’apayım ki zamanı bize doyuran saatin iki siyah parmağı, akreple yelkovan, bana ‘hadi güle güle’ diye işaret ediyorlar. Gelecek hafta aynı vakitte i’şallah yine görüşmek üzere, hadi alla’sma’ladık...”

Radikal
Yayın Tarihi : 10 Haziran 2008 Salı 11:17:57
Güncelleme :10 Haziran 2008 Salı 21:42:39


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?