14
Nisan
2025
Pazertesi
KÜLTÜR/SANAT

ORDULU DÖRT SANATÇI DÖRDÜ DE FARKLI MİZAÇLI

Bugünlerde sanata bakışım acayip şekilde değişti. Geçen ay Doğan Uluçay'ın 'Mavi Senfoni' isimli tablosu 2 milyon 200 bin liraya satılınca ister istemez sanata karşı daha hassas oldum.

O yüzden haber toplantısında 'Ordu sergisini kim takip eder?' sorusunu duyar duymaz parmak kaldırdım. 'O kadar yola sanat için katlanırım, çile çekeceksem bu uğurda çekerim' hesabı yapmıştım ama yanılmışım. Çünkü sergi burnumun hemen yirmi kilometre ötesinde, Kadıköy Cadde Bostan Kültür Merkezi'nde imiş. Sadece serginin ismi 'Ordu' imiş. Tabii ister istemez ya askeri bir sergi ya da Ordu'nun dereleri ve böceklerinin yer aldığı bir kreatif çalışma diye düşünmüştüm. İkisi de çıkmadı. Sanatın insanı şaşırtan bu yönünü çok seviyorum nedense! Çünkü sanatçının anlatmaya çalıştığı şey ile tuvalin karşısında yorum yapanların anladığı şey asla aynı olmuyor nedense. Haliyle herkes anladığı ile kalıyor.

Neyse ki kendime sanattan anlar süsü vermeyi becerebiliyorum. Elimi çeneme atıp "Renklerin doğru ve yerinde kullanımı paralel düzlemde insana yalnız olmadığını anımsatırken, sanatçının dışa vurumcu yönü yeni bir evren tasarımının varlığına işaret ediyor." diyerek lafın kuyruğunu düğümlediğimde en azından yanımda kafa sallayan birilerini buluyorum. Bu da bana sergideki kuruyemişleri yüzüm kızarmadan atıştırma hakkı veriyor ki, yeter de artar bile.

'Ordu' aynı şehirde farklı zamanlarda doğup İstanbul'a gelen dört kişinin yaptıkları ürünleri bir araya getiren bir sergi. İllüstrasyon, resim ve grafik işleri sergileniyor. 'Yaptıkları işler doğup büyüdükleri coğrafyanın zekası mı, zekanın coğrafyası mı?' sorusunu sergiyi gezenlerin kucağına bırakan dört sanatçı 'Hadi cevabını verin de görelim' dercesine izleyeni ikilemde bırakıyor. Söyledikleri şey kavgada söylenmez. Dedikleri halkın anlayacağı dilden 'Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkar' sözünün sanatsal yorumu. Bu sorunun cevabı da zaten bulunamadı henüz.

Gürbüz Doğan Ekşioğlu (1954), Emin Öztürk (1955), Sadık Karamustafa (1946) ve Uğurcan Ataoğlu (1958) isimli dört Ordulu sanatçının eserlerini siz uzun uzadıya sergiyi izleyip incelersiniz. Ama ben sanata katkı babında yorumumu yapayım izninizle. Bence bu dört sanatçı 'Hava, su, toprak, ateş' gibi dört elementi içeriyor. Su kısmı, yurtdışında birçok sergi de açan Gürbüz Doğan Ekşioğlu'nu ilgilendiriyor. Zaten sergide yer alan illüstrasyonlar da su imgesini epeyce kullanmış. Ordu'nun Dereleri şarkısı içinde gürlüyor belli ki sanatçımızın. Bir de kuş merakı var ki onu nereden aldığını bilemeyeceğim. Sanırım güvercin merakı var ve evinde cins kuşlar besliyor. Kedi merakı da sanatçının kuşlarını bu kuyruklulardan koruma iç güdüsüne dayanıyor. Düz mantıkla anladığım bu. Sanatının tek eksiği hamsi illüstrasyonları üzerine yoğunlaşmaması.

Sadık Karamustafa ise ateş elementinin simgesi gibi. Yaptığı sinema afişleri ve dergi kapaklarını inceleyince kendisini Ordu'nun tankı tüfeği gibi görüyorsunuz zaten. Son derece sert söyleme sahip bir anlatım tarzı var. Sergiyi gezerken kendisine rastlasam eminim ki, 'Çok ilginç bir tekniğiniz var. Halkçı söyleminizi tekniğinizle ne kadar uyumlu şekilde birleştirmişsiniz' der ve takdirini kazanırdım. Kısmet değilmiş.

Emin Öztürk'ün ilginç çalışmalarını tam olarak anlayamadığım için 'hava' nitelemesini hak ettiğini söylemeliyim. Boyum kadar resimlerdeki insan yüzlerine bakıp derin düşüncelere daldığımı görse eminim ki iyi bir sanatseverle karşı karşıya olduğumu görüp sevinirdi.

Alametifarika Reklam Ajansı'nın kurucu ortağı ve genel kreatif direktörü Uğurcan Ataoğlu ise toprak gibi bereketli. Ordu'nun logosundan tut albüm kapaklarına, ünlü firmaların logo ve karakter tasarımlarına kadar birçok alanda iş üretmiş. Üretmeye de devam ediyor. Sergiyi gezerken yaptığı işlerin çoğunu televizyon ekranlarından hatırladım. Ama derleyip toparladığı 'Dedem Mehmet Rıfat' kitabını görünce oturup bir süre okudum. Hem ressam ve hem şair bir dedenin torunu olduğu belli. Ancak Ordu'nun oksijeni beyninde nasıl bir etki yaptıysa şiir yerine reklam metinlerine, resim yerine grafik alanına yoğunlaşmayı tercih etmiş.

Velhasıl kelam 11 Aralık'a kadar Caddebostan Kültür Merkezi'nde açık kalacak sergiyi gezmekte fayda var. Ama 'Ordu mu bu sanatçıların zekasını etkiledi, zekaları mı Ordu'ya katkı veriyor?' sorusunun cevabını bulabileceğinizi hiç sanmam. Dört usta hemşehri sanatçının Ordu'nun suyunu içip, havasının teneffüs etmeleri dışında ortak bir yönleri yok. Görsem emin olun söylerdim. s.zengin@zaman.com.tr

***
Bu sergi memleket meselesi
Uğurcan Ataoğlu: Kısa pantolon giymiş çocukların bayram heyecanıyla bu sergi için çalıştık. Bu ortak duyguyu tanımıyordum. Bu sergi bir "memleket" meselesi. Niye ben kendimi bir yere ait hissediyorum da başkaları hissetmiyor? Benim Ordu ile olan ilişkimi anlayamayan hatta abartılı bulan çok yakınım var. Memleket doğduğumuz yer mi, doyduğumuz yer mi yoksa misak-ı milli sınırları içindeki alan mı? Bu sorulara cevap aramak, bilgi ve duygu alışverişinde bulunmak için bu sergiyi bahane edelim dedik. Tek ve büyük bir coğrafyanın parçasıyız bence.

Yeni bir coğrafya oluşturduk
Gürbüz Doğan Ekşioğlu: Ordu sergisi Uğurcan Ataoğlu'nun önerisiyle oluştu. Üçü de uzun yllardır yakın arkadaşlarımdır, bir amaç için bir araya gelmemiz beni çok mutlu etti, sergimiz Batum, Ordu, Selanik ve Almanya da tekrarlanacak. Sanatta asıl belirleyici olan şey sanat eserini ortaya çıkartan yaşanmışlığın oluşturduğu duygudur. Dört sanatçı içinde zekanın ön planda olduğu bir sergiyle de yeni bir coğrafya oluşturmuştur.

***

İşlerim coğrafyanın zekasıdır
Emin Öztürk: Ben 25 yıllık bir İstanbul yaşamından sonra son 10 yıldır Ordu'da yaşıyorum. Sergide Ordu' ya ait izler görebilirsiniz. Özellikle benim işlerimde neredeyse tüm işlerin esin kaynağı Ordu kentidir. Bu vefa duygusundan öte kentin insanı ve coğrafyasıyla sanatçıyı besleyen özel bir karaktere sahip olmasından kaynaklanıyor. Yaptığım işler coğrafyanın zekasıdır.

***

Ordu sergisi benim için bir çeşit hesap vermedir
Sadık Karamustafa: Uğurcan'la seksenli yılların başından bu yana birçok projede, Grafikerler Meslek Kuruluşu etkinliklerinde bir araya geldik. Aynı okulda ders veriyoruz. İşlerini beğeniyle izlediğim Gürbüz'le zaman zaman çeşitli mesleki etkinliklerde birlikte oluyoruz. Emin Öztürk'ün adını duyardım. Kendisiyle tanışmaya bu sergi vesile oldu. İyi bir dostluğun başlangıcı olduğunu hissediyorum. Ordu sergisi benim için bir çeşit hesap vermedir diyebilirim. Onsekiz yaşına kadar yaşadığım Karadeniz'e, "Ben sizden ayrıldıktan sonra bunları yaptım" demek ve Ordu'ya, Perşembe'ye, Yalıköy'e, Bolaman'a, Fatsa'ya, Ünye'ye ve de Samsun'a bir selam yollamaktı amacım. Sergilediğimiz tüm işlerin bu başlığı hak ettiğini düşünüyorum.
 

H. Salih Zengin - Zaman
Yayın Tarihi : 5 Aralık 2009 Cumartesi 20:28:42
Güncelleme :5 Aralık 2009 Cumartesi 20:34:05


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?