14
Nisan
2025
Pazertesi
KÜLTÜR/SANAT

YAŞARKEN BAŞTA TAC MEZAR TAŞINDA NİŞAN

Çok uzak vakitlerde değil, bizim neslimizin çocukluğunda az çok gün görmüş ihtiyarlar bir şey içerken başlarının açık olmamasına dikkat ederler, en azından elleriyle, dökülmüş saçlarının bir kısmını örtmeye çalışırlardı.

Onların anlayışına göre aksi hareket, hayat kaynağı suya ve onu lutfedene hürmetsizlik demekti. Hele hele sünneti ihlal ile baş açık namaz kılmak affedilmez bir hareketti. Bu yüzden yanında takkesi olmadığı için kasketlerini ters çevirenlere ya da ceplerinden çıkardıkları bez mendilin dört köşesini düğümleyip basit ve acayip bir serpuş yapanlara camilerde rastlamak nadirattan değildi. Sokakta gördükleri gençlere ise sinirli sinirli söylenirlerdi: 'Kopil gibi baş açık dolaşıyor!' İç dünyasındaki intizamı zahirine de tatbik eden, her şeyi gibi giyim kuşamı da 'rastgele' olmaktan beri büyük bir medeniyetin kalıntılarıydı onları bu davranışa sevk eden.

İkinci Mahmud'un kıyafet inkılabına kadar sivil-resmi her kesimin, her askerî sınıfın, her tarikatin kendine mahsus bir başlığı, hatta bu başlığın üzerine bir sarık sarma tarzı vardı. Mesleği olmayanlar başlıklarına sarık saramazlar 'dal-kavuk' dolaşırlardı. Bunun için de 'dalkavuk'luk ona buna yaltaklanarak geçinmenin adı olmuştu. Hoş, sarayda mevki makam sahibi adamlar da üstlerindekine 'kavuk sallayarak' geçinip gitmekteydiler ya! Zaten içindeki adam olmadıkça başa kocaman kavuk geçirmenin faydası yoktu. Nitekim Hoca Nasreddin merhum, eğri büğrü yazıyı okuyamadığı için 'Başındaki koca kavuktan da utanmıyor musun?' diyen bir adama başlığını giydirip 'İş kavuktaysa sen oku da görelim' deyivermişti.

Selimî, mücevveze, örf, kallâvî, paşalı, kâtibî, dardağan, çatal kalafat, kuka, üsküf, zerrîn... Bir zamanların bu çeşit çeşit, renk renk başlıkların hepsi tarihte kaldı. Hayatını Osmanlı'dan yâdigâr mekânlarda, kadim kültüre vâkıf insanların arasında geçiren H. Necdet İşli, 'Yeniçeri Mezartaşları' kitabından sonra bu sahada bir hizmete daha imza atarak 'Osmanlı Serpuşları'nı hazırladı. 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı tarafından yayımlanan ve önümüzdeki ay okuyucuyla buluşacak olan kitapta İşli, eski başlıkların müzelerde ve mezar taşlarında günümüze ulaşabilme şansını elde edebilenlerini fotoğraflarıyla karşılaştırıp uzun uzun anlatıyor. Kitaptaki fotoğraflar, mezartaşlarına işlenen başlıkların hayatta iken giyilenler ile bire bir aynı olduğunu gösteriyor.

Osmanlı başlıkları umumiyetle çuha, kadife gibi kumaşlardan içine pamuk doldurularak dikilmiş kavuk ile üzerine sarılan sarıktan ya da o zamanki adıyla destardan oluşuyor. Tabii bu destarların farklı tarzlarda ve sanatlı bir şekilde sarıldığını, hatta bu işle uğraşan esnâf-ı sarakçıyân isimli meslek erbâbı olduğunu da söylemek lâzım.

Serpuşların yeniçerilerin keçe başlıkları gibi olanlarına börk deniliyor. Tarikat erbabının giydikleri ise tâc-ı şerif adını alıyor. Tâcların renkleri, üst kısımlarındaki dilimlerin sayısı o yolun seyr ü sülûkuyla alâkalı işaretler taşıyor. Miraca çıkarken Cebrail aleyhisselâmın Hazreti Peygamber'e (sas) tâc getirdiğine inanıldığı için bu hatıraya hürmeten başlıklara gösterilen ehemmiyet büyük. Üzerine sarılan sarıklar ise çoğu kez darlık zamanında sökülüp kefen olarak kullanılabilecek ölçülerde. Yani Osmanlı sefere çıkarken kefenini de başında taşıyor.

***

Her mesleğe farklı başlık
1-Kozbekçi kavuğu: Topkapı Sarayı'nda korunan bu kavuğun kozbekçiler tarafından giyildiği kayıtlı.

2-Kâdirî tâcı: Kadirî ve Nakşî tarikati mensuplarının giydikleri kenarı kürk benzeri müjgânlı tâcın üzeri işlemeli.

3-Kuka: Alt tarafı destarlı kırmızı kuka kavuk, Topkapı Sarayı'ndan.

4-Paşalı kavuk: Osmanlı'nın 'İslâm ve sarık' imajının en belirgin simgesi denilebilecek bu başlıkta sarık, önde kelime-i tevhidin ilk harfi 'lâmelif'i sembolize edecek şekilde sarılıyor.

5-Zerrîn külâh: Her tarafı altın sırma ile işlemeli zerrîn, sarayda Enderûn halkı tarafından giyiliyordu.

6-Kallâvî: 40-45 cm yükseklikte beyaz tülbentten yapılıp üzerine sırma şeritten bant çekilen kallâvîyi sadrazamlar ve Kubbealtı vezirleri giyiyordu.

7-Selimî: Sultan Selim'in icadı Selimî, padişahlar ve yüksek rütbeli devlet memurları tarafından kullanılmış.

8-Örf: Eski mezar taşlarında çokça yer alan bu gösterişli başlıklar ulemâ başlığı olarak biliniyor.

9-Üsküf: Çuhadar ve silahdar ağaların giydiği kırmızı keçeden üsküf, padişahın maiyetine mahsus.

Ahmet Doğru - Zaman
Yayın Tarihi : 26 Aralık 2009 Cumartesi 18:42:11


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?