Ali Ufkî ve Kantemiroğlu'na vefa
Dede Efendi, Itrî, Hacı Arif Bey, Şevki Bey, Münir Nurettin Selçuk, Selahattin Pınar... Klasik Türk musikisini gönülleri ve emekleriyle taçlandıran unutulmayan isimlerden akla ilk gelenler. Ancak iki isim daha var ki, klasik musikimiz ve tarihi konu olduğunda onları da anmadan geçemeyiz.
Ali Ufkî (Wojciech Bobowski) ve Kantemiroğlu (Dimitrie Cantemir). İki besteci de Avrupa kökenli olmalarına rağmen, 17. ve 18. yüzyılda bizim musiki eserlerimizi Batı notasına alan ve besteler yapan ilk müzik adamları olarak biliniyor. Müzik tarihçilerimiz onları ve eserlerini her ne kadar Batı'daki meslektaşlarından geç fark etmiş olsalar da son zamanlarda yapılan çalışmalar, bu iki isme olan vefa borcumuzu ödeyecek gibi görünüyor. Geçtiğimiz günlerde Sony BMG etiketiyle yayınlanan iki albüm de bu çalışmaların en güzel örneklerinden. Türk müziği ve klasik kemençe ile neler yapılabileceği üzerinde uzun yıllar çeşitli denemeler yapan Ahmet Kadri Rizeli; Uğur Işık, Safinaz Rizeli, Pelin Değirmenci, Volkan Yılmaz ve Serdar Bişiren'den oluşan "Golden Horn Ensamble" grubu eşliğinde Türk klasik müziğinin temelini oluşturan Kantemiroğlu ve klasik müziğine yön vermiş, geçmişten günümüze köprü olan Ali Ufkî'nin eserlerini birer albümde topladı.
'Müziğimize katkıları çok büyük'
Bu iki albüm, bestecilerle ilgili daha önce yapılan albüm çalışmalarından oldukça farklı. Ali Ufkî CD'sinde onun her formdaki eserlerinden (mezmurlar, ilahiler, şarkı, türkü vs.) örneklerin bir arada olması ve Kantemiroğlu albümünün ise yalnız onun bestelerinden oluşması en önemli farklar. Klasik Türk müziği sevenler için arşiv niteliği taşıyan bu iki çalışmadan ilki olan Ali Ufkî albümü, çeşitli sufi düzenlerinden oluşan İslam'ın mistik geleneği repertuarına ait ilahilerle başlıyor. Sözleri Sultan III. Murad tarafından yazılan ve çoğumuzun derin duygularla dinlediği "Uyan ey gözlerim gafletten uyan" adlı bestenin de bulunduğu çalışmada Ufkî'nin diğer formlarda yazdığı eserler de yer alıyor. Diğer albümünde ise ilk altı eser Kantemiroğlu'na ait, yedinci eser ise anonim.
İki çalışmanın da genel sanat yönetmenliğini üstlenen Ahmet Kadri Rizeli'yi geçtiğimiz aylarda çıkardığı Jazz Alla Turca albümü, "Osmanlı Mozaiği" ve "Bestekarlar Serisi" albümlerinden tanıyoruz. Rizeli, iki bestecinin de kendi dönemlerine ve daha evvelki dönemlere ait çeşitli formlardaki eserlerin günümüze kadar ulaşmasında; milli kültürümüzün parçalarından biri olan musikimizin gelecek nesillere ulaşmasında katkılarının çok büyük olduğunu söylüyor. Çalışmalarında üzerinde fazla durulmamış konulara eğilmeyi sevdiğini ifade eden Rizeli, ortaya yeni bir şeyler koyarak kültürümüzü yaşatmaya çalışmanın kendisini mutlu ettiğini dile getiriyor. Bu çalışmanın da amacının musikimizin daha geniş dinleyici kitlelerine ulaştırmak ve dünyaya musikimizi daha iyi tanıtmak olduğunu vurguluyor.
'Sponsora ihtiyacımız var'
Bu eserlerin musikimizin sanat seviyesinin ne derece yüksek bir düzeyde olduğunu gösterdiğini anlatan Rizeli, "Bu tür CD'ler yabancı müzisyenler ve müzikologlar için bir belge, bir kaynak oluyor. Aldığımız tepkiler bunu gösteriyor. Ali Ufkî'nin "Mecmua-i saz-ı söz"ünün orijinal yazması Fransa'da. Kantemiroğlu'nun "Edvar"ının orijinali İngiltere'de. Zaten bunların çevirilerini maalesef yabancı müzik adamları yaptılar. Bizler de icra ediyoruz. Bu tür çalışmaları destekleyen daha çok yapımcı ve sponsorlara ihtiyacımız var, kültürümüzü yaymak ve daha yüksek seviyelere çıkarmak için bu çalışmaların yapılması gerekiyor." diyor.
Ahmet Kadri Rizeli, klasik Türk musikisine ilgisizlik olduğu yönündeki görüşleri kabul etmiyor. Dinleyicilerin ne sunulursa onu benimsediğini belirterek onlara iyi ve doğru şeyler sunulduğunda ilgilerinin değişeceğine inanan sanatçı, "Pop kültürü, ismi üzerinde gelip geçici o anlık şeylerdir; bu zaten bütün dünyada böyle. Klasik musikimize ilginin düşünüldüğünden daha çok olduğunu görüyorum. Bunun en önemli göstergelerinden biri neredeyse her mahallede ve sokakta var olan musiki cemiyetleri ve dernekleri. İstanbul'da Anadolu yakasında 100'ün üzerinde dernek veya cemiyet var. Bunu Türkiye geneline hatta Avrupa'ya da yayabiliriz." şeklinde konuşuyor.