1
Mayıs
2025
Perşembe
KÜLTÜR/SANAT

Erbil'den 50 yıla 50 resim

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, dönem açılışını Devrim Erbil'in 50. Yıl Sergisi ile yapıyor.

Devrim Erbil, önceki gün Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde açtığı kişisel sergisiyle, 50. sanat yılını kutluyor. Mesleğe başlama yılını, Akademi'den mezun olduğu yıl, 1959 olarak kabul eden sanatçı, aynı zamanda Akademi'de 50 yıl çalıştı. "Liseden beri 'Ressam olacağım,' diyordum. O zaman aklımda ne profesör ne devlet sanatçısı olmak ne de adıma müze kurulacağı vardı," diyen sanatçıyla İstanbul-Suadiye'deki atölyesinde buluştuk. Sergi 15 Ekim'e kadar açık.

Açılışta sergi olmalı: Üç yıl önce Ege Üniversitesi beni açılışta sergi yapmak için çağırdı. O zaman aklıma şöyle bir fikir geldi: Üniversitelerde rutin bir açılış vardır; rektör konuşur, konser olur falan... Hiç olmazsa güzel sanatlar fakülteleri olan üniversiteler açılışta bir de sergi yapmalı, dedim. Bunun üzerine Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi yetkilileri böyle bir teklifte bulundu.

Retrospektif tadında: 1959'da diploma resmimden bugüne kadar, yani ıslak götüreceğim resme kadar eserler var. Her yıla bir resim bulamadım ama önemli resimlerimden bir seçki yaptım. Koleksiyonlar, müzelerden aldım... Biraz zor oldu. Yıldız Teknik Üniversitesi'nden bir resim istedim. Resmi bulamadılar, profesör arkadaşımı devreye soktum, o ona söyledi, bu buna söyledi... Bir resim için bile böyle.

Günde 12 saatten az çalışmam: Ressamlık insanı genç tutuyor. Çünkü sanatın temel yapısında devamlı bir yenilenme vardır. Tabii bu sanatçıya da yansıyor. Sanatçı durağan olmaya başladığı zaman ipten düşer. Sanat mücadeleyi gerektirir. O çaba da insanı taze tutuyor. Bu sırada birçok bedel ödüyorsunuz. Ben 30 sene hiç tatil yapmadım. İlk zamanlar olanaklarım yoktu. Şimdi yazlıklarım var ama gidecek zamanım yok. Günde 12 saatten az çalışmam. Mesela, dün gece yattığımda saat 2.30'du. Fırçayı hep aynı şekilde tutmaktan elim şişti. Devamlı sergi açıyorum, değişik tekniklerle uğraşıyorum, konferanslar veriyorum; ancak o zaman Devrim Erbil oluyorum. Açıkça söylemek gerekirse Akademi'de benden yetenekli arkadaşlarım oldu ama sanat sadece yeteneğe dayanmıyor. Zeka, sabır, coşku gerekiyor...

En az 10 tane asistanım var: Ben burada dururken, benim işlerimi uygulayanlar var. Balıkesir'de bir atölyede resimlerim, halı ve kilimlere uygulanıyor. Bir serigrafi atölyesinde çalışma devam ediyor, marküteri yapılıyor. En az 10 tane asistanım var, buraya her gün 4-5 kişi geliyor. Onlar benim resimlerimin altyapısını oluşturuyorlar. Deseni çiziyorlar, boyaları hazırlıyorlar, fonları sürüyorlar, resmi belli bir aşamaya kadar getiriyorlar. En az bir hafta, 10 gün çalışarak resmi bitiriyorum. Bunlar doğaçlama resimler değil, belli bir çabayı gerektiriyor.

GÖREVİM VAR!
Batı'yı taklit ettiler: Kendime yüklediğim bir görev var; Anadolu'nun aydınlanmasına inanıyorum. Üniversitelerde konferans veriyorum, sergi açıyorum. Yüksel Arslan, Paris'teyken herhalde kimseyle görüşmüyordu. Tamam herkesin bir üretme biçimi var; ben halkla iç içe olmayı seviyorum. Birçok sanatçının, değil Anadolu'nun değerlerini görüp yaşatmayı, buradaki müzeleri bile iyi tanıdığını zannetmiyorum. Öyle olsaydı Türk resmi Batı aktarmacılığı yolunda ilerlemezdi. Batı'ya giden birçok sanatçı, şöyle geldi: 'Batı'da sanat var, bizde yok. O halde sanat ancak Batı'da yapılır'. Çoğu dönmedi bile zaten...

SABAH
Yayın Tarihi : 30 Eylül 2009 Çarşamba 17:12:36


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?